İlk Milli Kongre Merkezi: Sivas

Tokat’tan Sivas’a doğru giderken Sivas’a 5 – 10 kilometre kala çok güzel bir kır restoranında yemek yedik. Sivas’a özgü lezzetlerden fırın katmeri, peskutan çorbası (peskutan, ekşimiş ayrandan elde edilen bir tür kese yoğurdu), Kelecoş, Keş çorbası, Sübüra, Hıngel, Sebzeli Sivas kebabı, Mirik köftesi, Madımak kavurması ve hurma denenebilir. Çok keyifli bu mekanda biraz dinlendikten sonra yolumuza devam ederek Sivas’ın merkezine geldik.

Sivas İç Anadolu'nun doğusunda yer alan, Anadolu'daki tarihi İpek Yolu güzergahlarının kesiştiği noktada bulunmaktadır. Ünlü Kral Yolu da, bu ilimizden geçmektedir.

İlk olarak kentin merkezinde yer alan Sivas Kongre Binası’nın (Atatürk Kongre ve Etnografya Müzesi) önünde durduk. Bu bina 1892’de yapılmış. İlk milli kongre olan Sivas kongresi 4-11 Eylül 1919 senesinde bu binada toplanmıştır. 2 Eylül – 18 Aralık 1919 tarihlerinde 108 gün boyunca ülkenin fiili başkenti olarak İstiklal savaşının idare edildiği milli mücadele karargahı olma özelliğini taşır. 1924 senesinde Sivas Lisesi olarak hizmet vermiş, 1983’ten sonra da müzeye dönüştürülmüştür. Burada kongrenin yapıldığı salonu ve Atatürk’ün odasını gezdik. Burayı gezerken tavanlara özellikle bakmalısınız, aynı Safranbolu evlerinin tavanlarına benziyor. Müzede Osmanlı döneminde kullanılan giysi ve eşyaların yanında, Sivas Kongresi ve Milli Mücadele ile ilgili bilgi ve belgeler sergileniyor.

Daha sonra Sivas’ın sembolü haline gelmiş olan Çifte Minareli Medrese’ye geliyoruz. Selçuklular’dan kalma bu yapının ana binası depremlerle yıkılmış, ancak kalıntıları görülebiliyor. Yalnız kapı ve minareleri ayakta kalmış. Minareler turkuaz taşlarla bezenmiş ve çok görkemli. Selçuklu mimarisinin en önemli özelliği, yapıların giriş kısmı. Kapı bölümünün büyüklük ve güzelliği zenginlik ve ihtişamı sembolize ediyor. Bu kapı, Türkiye’deki en yüksek taç yapılı Selçuklu kapısı. Buradaki taş işçiliği, halı gibi dokunmuş.

Çifte minareli medresenin karşısında yer alan Buruciye Medresesi de yine bir Selçuklu eseri. 1271 yapımlı, açık avlulu, 4 eyvanlı bu Medrese de görülmeye değer. Bu medresenin kapısı Sivas’ın ve Anadolu’nun en ünlü yapıları arasında yer almaktadır. Kılıçaslan’ın oğlu 3. Gıyaseddin Keyhüsrev döneminde yapılan medresede fizik, kimya ve astronomi eğitimi veriliyormuş. Buradaki taş işçiliği muhteşem. Biz gittiğimiz dönemde burada restorasyon çalışmaları devam ediyordu.

Daha sonra 1196 – 1197 yıllarında Kutbettin Melikşah tarafından yapılmış olan Ulu camiye geliyoruz. Ancak caminin minaresi 1213 senesinde Keykavus bin Keyhüsrev döneminde yapılmış. Mihrabın üzerindeki geometrik süsleme dikkat çekicidir.

Yine bir Selçuklu eseri olan Gökmedrese de mutlaka görülmeli. 3. Gıyaseddin Keyhüsrev döneminde 1271 senesinde yapılmış olan medresenin mermer taç kapısı ve turkuaz işlemeli minareleri muhteşem. Yapıldığı tarihten itibaren dini ilimlerin verildiği medresenin ana binası 1926 senesinde müzeye dönüştürülmüştür.

Bunların yanı sıra Şifaiye Medresesi, Taşhan, Subaşı Hanı, Behrampaşa Hanı, Kurşunlu Hamam, Ahi Emir Ahmet Türbesi, Abdi Ağa Konağı, Osmanağa Konağı ve Sivas Kalesi gezilebilir.

Sivas’tan Sivas gümüşü, Sivas kemik tarağı, Sivas çubuk kalemi ve Sivas Bıçağı alabilirsiniz.

1894 yılında Sivas’ın Şarkışla ilçesinin Sivralan köyünde doğmuş olan Aşık Veysel, Sivas’ın yetiştirdiği Türkiye’nin en önemli ozanıdır.

Kangal Irkı Anadolu Çoban Köpeği de Sivas denilince ilk akla gelenlerdendir.

Sivas tarihi zenginlikleri, doğal güzellikleri ve kaplıcaları ile giden ziyaretçilere farklı olanaklar sunmaktadır.

NURHAN YILMAZ

Yazar Hakkında

NURHAN YILMAZ

1951 İstanbul doğumluyum. Yıl içinde dönüşümlü olarak Sinop, Bodrum ve İstanbul’da yaşamaktayım.Küçük yaşlarda babamın mesleği gereği, Türkiye’nin pek çok farklı şehirlerinde yaşadım.