İznik'de Tarih Gezisi

Bursa’nın İstanbul’a oldukça yakın ve kolay ulaşılır noktalarını sayarken önemli bir başlığı İznik için ayırmak gerek. Gerek doğası, gerekse de tarihi noktaları ile İznik pek çok kişiye hitap edecek bir yer. Hem haftasonu arkadaşlarla ya da ailece yapılacak günübirlik veya tek gece konaklamalı bir gezi için ideal bir yer, hem de gezi meraklıları için asla ıskalanmaması gereken bir nokta. Neden mi?İznik bizim için Bursa’nın küçük ve sevimli bir ilçesi olabilir ancak tarihteki rolü hiç de küçük değil. Hatta çok büyük. Hadi biraz daha iddialı konuşalım, dünya tarihinin akışını değiştirecek kadar önemli olaylara sahne olmuş bir yer İznik. İznik’in tarihinden aşağıda detaylıca bahsedeceğiz ancak öncelikle bu yazının ve İznik gezisinin genel çerçevesine bir değinelim.

İznik’te gezilecek yerler ve yapılacak şeyler epey çeşitli. Göl üzerinde kano gezintisinden bisiklet turuna, yaylalarda kamptan çini sanatının atölyelerde deneyimlenmesine, gölün balıklarının tadına bakarak girilecek gastronomi maceralarına kadar pek çok şekilde gezilebilir İznik. Tam bir İznik rehberi için şu sayfamıza göz atmanızda fayda var. 
Bu yazıda ise İznik’in tarihi noktaları üzerinde durmak istiyorum. Çünkü her ne kadar doğası ve vaadettiği deneyimler oldukça zenginse de, bunların hiçbiri İznik’in tarihi kadar büyük bir yer tutmuyor. İznik’i tek bir gezi yazısında anlatmak da mümkün olmadığı için bu yazıyı tarihi noktalarla sınırlı tutmak daha mantıklı zaten.

İznik’e Nasıl Gidilir?

Yeni açılan İstanbul-İzmir otoyolu sayesinde artık İznik’e gitmek gerçekten çok kolay. Özel araçla yaklaşık 1.5 saatlik bir yolculukla rahatlıkla İznik’e ulaşabiliyorsunuz. Eğer Anadolu yakasında oturuyorsanız yeni havalimanına ulaşmanız bile daha uzun sürebilir.

Her ne kadar yeni otoyolla birlikte önemini biraz kaybettiyse de Pendik-Yalova veya Yenikapı-Yalova arasındaki İDO seferlerini kullanarak araçla veya araçsız Yalova üzerinden de gidebilirsiniz İznik’e. Pendik’ten 45 dakika kadar, Yenikapı’dan ise 1 saat 15 dakikada Yalova’da oluyorsunuz. Eğer aracınızla geçtiyseniz Yalova-İznik arası 1 saat, oradan otobüs kullanırsanız 1.5 saat kadar sürecektir.
Eğer özel aracınız yoksa da şehirlerarası otobüs seçenekleriniz az değil. İstanbul’dan direk İznik’e giden otobüsler olduğu gibi, Bursa otogarına gidip oradan da otobüs veya dolmuşla İznik’e geçebilirsiniz.

Ne Kadar Zamanda Gezilmeli?

Eğer bir tarih meraklısıysanız veya bu yazıyı okuyup da İznik’in tarihini merak ettiyseniz, tarihi noktaları gezmek için 1 gün ayırmanız çoğunlukla yeterli. Ancak gezeceğiniz yerlerin açık olup olmadığını öncesinden kontrol etmekte fayda var tabi.
Eğer hem tarihi noktaları gezecek, hem de göl kenarında balık yemek, kanoyla gezmek, çini atölyelerini ziyaret etmek, alışveriş yapmak gibi aktivitelerde bulunacaksanız, o zaman 2 gün gerekli. Örneğin bir haftasonunu İznik’te geçirmek fena bir fikir değil.

İznik Tarihi

İznik’teki ilk yerleşimin MÖ 2500 yıllarına kadar dayandığı biliniyor. Roma’dan önce Makedonya krallıklarının dahilinde pek de büyük öneme sahip olmayan bir yerleşim olmuş İznik. Her ne kadar İznik’te bu dönemden kalıntılar da bulunsa da, gezilecek tarihi noktaların ağırlığı ve bu yazının fazla uzamaması için biz İznik’in bu dönemlerine bu yazıda fazla odaklanmayacağız.
İznik’te gezilecek tarihi noktaları size anlatmak için İznik’in tarihteki rolünden üç ana döneme göre bahsedeceğiz: Roma Dönemi, Anadolu Selçuklu Dönemi ve Osmanlı İmparatorluğu Dönemi açısından İznik.


Roma’nın Hrıstiyanlaşması

Bugün bildiğimiz dünya düzeninin önemli bir kısmı Roma İmparatorluğu’nun yapısından büyük ölçüde etkilenmiştir. Avrupa tarihi ve kültürü Roma’nın Kuzey Barbarları ile savaşları ve uzlaşmaları ile şekillenirken, Ortadoğu ve Akdeniz havzası ise Doğu Roma’nın Türk akınları ve Persler gibi doğu medeniyetleriyle toprak ve medeniyet savaşlarından büyük ölçüde etkilenmiştir.
Zamanında topraklarını Avrupa’nın büyük çoğunluğunun yanı sıra Kuzey Afrika ve Ortadoğu’yu da dahil edecek kadar genişleten Roma, eski dönemde çok tanrılı pagan bir dine sahipti. Hani bilirsiniz, Yunan tanrılarının karşılığı olan Roma tanrıları, Zeus yerine Jüpiter,  Poseidon yerine Neptün diye isimlendirdikleri Olympos tanrılarının dini. Ancak 4. yüzyılda, Roma İmparatoru Büyük Konstantin’in döneminde bu durum köklü bir değişiklikle karşı karşıya kaldı. Roma İmparatorluğu Hrıstiyanlığa geçiş yaptı. Bu dinin ortaya çıktığı ilk yıllarda Hrıstiyanlara kök söktüren, hatta Hz İsa’yı çarmıha gören Romalılar, kaderin bir cilvesi olarak bu olaydan 300 yıl kadar sonra dalga dalga Hrıstiyanlığı kabul etmeye başladılar. Ancak bir problem vardı...

1.İznik Konsili

Hz İsa’nın ölümünden sonraki 3 asır boyunca Hrıstiyanlık hızla yayılıyor olsa da, halen organize olmamış, büyük bir devletin içerisinde resmi devlet dini haline gelmemiş, kurumsallaşmamış bir durumdaydı. Dinin pek çok da yorumu vardı. Hatta yeryüzünde pek çok İncil versiyonu bulmak mümkündü. Hrıstiyan din adamları arasında pek çok teolojik konuda görüş birliği yoktu.

Bugün Sırbistan topraklarında kalan Niş kentinde doğan, İstanbul’un da (Konstantinapolis) kurucusu olan I. Konstantin, MS 325 yılında Hrıstiyan din adamlarından önde gelenleri İznik’te (o dönemki adıyla Nikea) topladığı bir konsile çağırdı. Tarihe 1. İznik Konsili olarak geçen bu toplantının ana konusu İsa’nın gerçek Tanrı olup olmamasıydı. Tüm Hrıstiyan önderleri dahil etmiş olduğu için de ‘Ekümenik Konsil’ yani evrensel konsil olarak kabul edilir İznik Konsili.

Konsil sonucunda İsa’nın gerçek Tanrı olduğu tüm kilise ileri gelenleri tarafından kabul edildi. Hatta burada onaylanıp yayınlanan İznik İnanç Bildirisi tüm ana Hrıstiyan mezheplerinin (Katolik, Ortodoks, Protestan) ortaklaşa kabul ettiği nadir metinlerden.
1. İznik Konsili’nde Roma ve İskenderiye Patriklerinin özel yetkileri, Paskalya Bayramı’nın tarihi,  psikopos atanma yöntemleri gibi bazı diğer konularda da görüş birliğine varıldı.
1. Ekümenik Konsil’in İznik’te toplanması bile İznik için başlı başına büyük önem taşımaktadır. Hatta öyle ki, tarihçiler bugün hala Hrıstiyanlık tarihini dönemlere ayırırken, 1. Konsil öncesi tarihi “İznik Öncesi (Ante-Nikean) Hrıstiyanlık” olarak sınıflandırır.
Toplanan bu ilk Hrıstiyanlık konsili, sonuncusu değildi. Tarih boyunca 7 ekümenik konsil toplandı. Bunların tamamı her mezhep tarafından kabul edilmese de büyük ölçüde Hrıstiyanlığın esasları konusunda belirleyici oldu. 1. Konsilin yanı sıra 7. Konsil de İznik’te toplandı. Diğer konsillerin tarih ve yerleri ise sırasıyla şöyle:

  1. Konsil:                       İznik (I)                      MS 325
  2. Konsil:                       Konstantinapolis (I)   MS 381
  3. Konsil:                       Efes (I)                       MS 431
  4. Konsil:                       Kalkedon                    MS 451
  5. Konsil:                       Konstantinapolis (II)  MS 553
  6. Konsil:                       Konstantinapolis (III) MS 680
  7. Konsil:                       İznik (II)                     MS 787

Bir parantez açayım: Dikkatinizi çekti mi bilmem ama bütün konsillerin toplandığı yerler bugünkü Türkiye topraklarında. Sizce de bu ülkede çok çok daha iyi inanç turizmi yapıyor olmamız gerekmiyor mu? 

1. İznik Konsili Nerede Toplandı?

Evet, işte İznik’i gezmek isteyenleri ilgilendiren esas soruya geldik  1. Konsilin İznik Senato Sarayı’nda gerçekleştiği genel olarak kabul gören bilgi. Bu senato binasının tam olarak nerede olduğu net değil. İznik 740 yılında gerçekleşen bir depremle sonrasındaki Moğol akınında zarar gördüğü ve üzerine de yıllar içerisinde Anadolu Selçuklu ve Osmanlı İmparatorluğu dönemlerinde farklı yerleşimler kurulduğu için bugün senato binasının yeri tam olarak tespit edilemiyor.

Eğer Google haritalardan İznik Senato Sarayı diye yazarsanız sizi göl kıyısında, insanların deniz girdiği bir burna getirecek. Burada göl içerisinde bazı antik bina kalıntıları göreceksiniz. Senatonun burada olduğu düşünülüyor. Dolayısıyla İznik’i gezmeye geldiğinizde buraya kesinlikle uğramanızı tavsiye ederiz.
Ancak daha heyecanlı bir bilgi daha var. Vatikan Sistine Şapeli’ndeki bir tabloda 1. İznik Konsili resmedilmiş ve pencereden bir İznik manzarası görünüyor. O görüntüye dayanarak konsilin Senato Sarayı’nda değil de İznik Bazilikası’nda yapılmış olma ihtimali üzerinde de duruluyor. “Peki bazilika nerede” derseniz?

Senato Sarayı’ndan biraz ileride denizin altında bir yapı var. Şu anda arkeolojik kazılar devam ettiği için bu noktayı ziyaret etmenize yüksek ihtimalle izin verilmeyecek. Biz ise yanımızda İznik Belediye Başkan Yardımcısı Zeliha Peşte olduğu için çok şanslıydık. Kendisi kazı ekibinden ricada bulundu ve tepeden drone çekimleri yapmamıza izin verildi. İşte karşınızda İznik Gölü altındaki bazilika! 

Bazilika’nın kazısında 15 tane arkeolog çalışıyor. Bunların bir kısmı aynı zamanda uzman dalgıç. Çalışmalar tamamlandığında bazilikadan bir sualtı müzesi oluşturulacak. Dedik ya size, İznik’in tarihi noktaları gerçekten çok farklı ve değerli diye? 

İznik Aya Sofya Camî (Aya Sofya Müzesi)

MS 7. yüzyılda, yani Roma döneminde Nikea’ya bir Gymnasium, yani spor salonu kuruluyor. Bizans döneminde ise burası bir bazilikaya çevriliyor. İşte yukarıda saydığımız konsillerden yedincisi, yani 2. İznik Konsili, MS 787 yılında bu bazilikada, Aya Sofya’da gerçekleştiriliyor.

362 yıl aradan sonra tekrar bir Hrıstiyan konsiline ev sahipliği yapıyor İznik. Ekümenik konsillerin sonuncusu olan bu konsilin sonuçlarının en büyüğü ise Bizans İmparatorluğu’nda ikonalara serbestlik tanınması ve en azından Bizans açısından ikonoklazm döneminin sonlanması olmuş.
1075 ile 1086 yılları arasında Anadolu Selçuklu Devleti’ne başkentlik yaptıktan sonra 1331 yılında Orhan Gazi tarafından Osmanlı İmparatorluğu’na katılıyor İznik. Hemen aynı yıl da Aya Sofya Kilisesi camiiye çevriliyor. Hatta bu nedenle caminin ikinci bir ismi de Orhan Camî.  İşte bu dönüşümün tipik izlerini ise apsis-mihrap açı farkından görebiliyorsunuz.

Bildiğiniz gibi kiliselerde apsis kısmı her zaman Doğu yönüne bakar. Hatta pek çok kilisede sabah ayininde ilk ışıklar apsis üzerindeki pencereden vurur ve ya bir vitrayla kilisenin içini renklendirir ya da bir Hz İsa figürünün üzerine düşerek ilahi ışığı simgeler. Halbuki camilerde mihrap her zaman kıbleyi, yani Türkiye’de olduğumuz için Güneydoğu yönünü gösterir. Dolayısıyla kiliseden dönüştürülmüş camilerde mihrabın apsise çapraz bir noktaya yerleştirildiğini ve bunun da orijinalde yapı bir kilise olarak tasarlanmış olduğu için bina simetrisine ters düştüğünü görebilirsiniz. İznik Aya Sofya’da bunu çok net şekilde görmek mümkün.

Aslında yapıda üç katmandan bahsetmek mümkün. Gymnasium’dan çevrildiği dönemdeki basit yapı 1065’te depremden yıkılınca yerine daha yüksek olan ana yapı kuruluyor. Ancak bu yapı da 1331’de camiye dönüştürülürken minare ve mihrap eklenip, nefleri ayıran destekler değiştirilerek bugünkü haline getirilmiş. Kanuni Sultan Süleyman devrinde, 1547 yılında Mimar Sinan yapıya bazı geliştirmeler ve güçlendirmeler yapmış. Cumhuriyet döneminde ise 1980’de çevre düzenlemesi yapılmış, 2007’de ise restorasyondan geçirilmiş.
Aya Sofya bugün iç kısmı cami, namaz kılınan kısmın dışı ise müze olarak kullanılıyor. Aya Sofya’yı bulmak oldukça kolay. İznik’in planı tam bir ızgara plan. Tam ortadan birbirine dik iki cadde gidiyor. Bunlardan göle paralel gideninin adı Atatürk Caddesi, göl kıyısına dik olanın adı ise Kılıçarslan Caddesi. İşte bu iki caddenin kesiştiği yerde, yani İznik’in tam göbeğinde yer alıyor Aya Sofya Camî.

İznik’te Anadolu Selçuklu Devleti

11 yıl boyunca Anadolu Selçuklu Devleti’ne başkentlik yapmış olmasına rağmen, İznik’te neredeyse hiç Anadolu Selçuklu eseri bulunmuyor. Bunun nedenini merak ederseniz biraz Türk tarihi, biraz Bizans, biraz da Anadolu tarihinin düğüm noktalarından birine gitmemiz gerekiyor.
1071 yılında Malazgirt Muharabesi’nde Alp Arslan’ın Diyojen’in 200bin kişilik ordusunu yenmesinin ardından Türkler Anadolu’ya akın akın göç etmeye başlıyor. 1075 yılında, yani daha Türklerin Anadolu’ya girişinin 4. yılında Selçuklu hanedanından Kutalmışoğlu Süleyman Şah, Anadolu Selçuklu Devleti’ni kuruyor ve İznik’i alarak kendisine başkent yapıyor.
Türklerin bu kadar Batı’ya gelmeleri ve Hrıstiyanlığın en önemli 3 şehrinden biri olan İznik’i almaları Bizans’ta bir panik yaratıyor. Bizans İmparatoru 1. Aleksios aslında rakibi ve kısmen düşmanı olan Papa’dan yardım istiyor. Avrupalı Hrıstiyanlar Türk (ve tabi Müslüman) tehlikesine karşı harekete geçmeye karar veriyor. Ve tarihte çok çok önemli, jeopolitik dengeleri değiştiren bir olay tetikleniyor: Haçlı Seferleri!

Kaynak Wikipedia

086 yılında Süleyman Şah’ın Halep seferindeki ölümünden sonra yerine bakmakta olan vekili Ebu’l-Kasım kendisini padişah ilan ediyor ve Bizans’a yeni seferler düzenlemeye başlıyor. 1. Aleksios da buna karşı iki hamle yapıyor: Birincisi Ebu’l-Kasım’ın üzerine büyük bir ordu gönderip İznik’i geri alıyor. İkincisi de Papa’ya Türklere karşı verdiği savaşta yardım çağrısında bulunuyor.
Hikayenin gerisini biliyoruz. Papa’nın hareketlendirmesiyle Avrupalı fanatik Hrıstiyanlar ve maceraperestler akın akın Balkanlar üzerinden ve de Akdeniz’den gemilerle Anadolu’ya ve Anadolu üzerinden de Antakya, Suriye, Kudüs hattına saldırmaya başlıyor. Başta müslümanlara karşı dini bir savaş gibi görünen bu akınlar, yıllar boyunca devam ediyor ve en büyük zararı Bizans İmparatorluğu’na veriyor. Haçlılar din savaşından ziyade yağma ve hazinecilik peşinde koşarak, Müslümanlara olduğu kadar rakipleri olan Ortodoks Hrıstiyanlara da saldırıyor. Yani aslında 1. Aleksios Türkleri yeneyim derken kendi imparatorluğunun sonunu getirecek süreci başlatıyor.

Osmanlı Döneminde İznik

Osmanlı Devleti İznik’i 3 sene süren bir kuşatma sonucu, 1331 yılında alıyor. Anadolu Selçukluları’nın aksine Osmanlılar İznik’te uzun yıllar kalıyor ve İznik’e özel bir önem veriyorlar. Yalnızca Aya Sofya camiye çevrilmiyor, aynı zamanda başka camiler, medreseler, hamamlar da yaptırıyor, İznik’i bir kültür ve sanat merkezi haline getiriyorlar.

Başta çinicilik olmak üzere, İznik kendine has el sanatları ve medreselerindeki eğitim ile özellikle Osmanlı’nın ilk yıllarında tüm devlette önemli bir yere sahip. Çinicilik yalnızca İznik içinde ve Bursa’da değil, tüm Osmanlı topraklarında geçerli ve makbul bir sanat olmuş. 15. yüzyılda ortaya çıkan İznik çinileri ise ilk önce Bursa’da Yeşil Türbe ve Yeşil Cami ile Muradiye Cami’nde görülmüş, daha sonra ise ünü tüm ülkeye, hatta dünyaya yayılmış. Bugün Selimiye, Süleymaniye gibi camilerde İznik çinilerinden süslemeler var, dünyadaki önemli müzelerde İznik çinisi örnekleri sergileniyor.

İznik Yeşil Cami

İznik’teki ilk önemli örnek ise İznik Yeşil Cami. İznik’in tam göbeğinde yer alan Aya Sofya’dan göl yönüne değil de tam tersine, yani Lefke Kapısı yönüne doğru 5-10 dakika yürürseniz karşınızda ağaçlı bir meydan ve çay bahçeleri göreceksiniz. O çay bahçelerinin hemen arkasında, sağda renkli minaresiyle gözünüze çarpıyor Yeşil Cami.

Birinci Murat’ın sadrazamı olan Çandarlı Kara Halil Paşa yapımına 1378’de başlamış ancak cami bitmeden 1391’de ölünce inşaatın devamını oğlu Çandarlı Ali Paşa getirerek 1392’de tamamlamış. Tam bir Osmanlı mimarisi olmaktan ziyade başta minaresi olmak üzere çeşitli unsurlarıyla Selçuklu camilerini andırıyor.
Mihrabı mermer, kubbesi ise kurşundan olan caminin en göze çarpan ve camiye adını veren kısmı ise yeşil, turkuaz ve mor renk çinilerle kaplı minaresi. Mermer olan mihrabındaki taş işçiliği gerçekten hayranlık uyandırıyor, dibine kadar girip bakmanızı öneririm. Zaten bu mihrap, mermer olması açısından Osmanlı’da tek örnek. Cami Yunan işgali sırasında tahribat görmüş. Hemen caminin girişinde sol tarafa bakarsanız o dönemden kalma kurşun izleri göreceksiniz.

İznik tarihi noktalarını gezerken İznik Yeşil Cami mutlaka ziyaret edilmesi ve atlanmaması gereken yerlerden. Caminin hemen karşısında ise karşılıklı iki yapı bulunmakta. Bunlardan bir tanesi Şeyh Kutbuddin Cami ve Türbesi. Yıldırım Beyazıd döneminde yaşamış ve Timur’a kan dökmemesi için dil dökmesiyle bilinen tasavvufçu şeyh Muhammed Kutbuddin İznikî, 1418’de vefat edince buraya, kendi zaviyesine gömülmüş. 1496 yılında Halil Paşa tarafından yaptırılan türbede oğlu Mehmet Kutbuddin de yatıyor. Türbenin yanında ise sonradan yıkılan ancak 2004 yılında aslına uygun olarak tekrar yaptırılan cami yer alıyor.

Diğer bina ise Nilüfer Hatun İmareti, yani aşevi. Bugün İznik Müzesi olarak kullanılan bina Orhan Gazi’nin eşi Nilüfer Hatun adına oğlu 1. Murat tarafından yaptırılıyor. İlk bakışta dikkatinizi çekecek bir mimariye sahip olan binanın yapım tarihi ise 1388.

İznik’teki tüm camileri buraya yazarsak bu yazı okunmayacak kadar uzun olur. Tarihi camiler de dahil İznik’te gezilecek tüm yerlerle ilgili kapsamlı detay için şu linkten  bilgi alabilirsiniz. Ama eğer vaktiniz varsa gezmenizi tavsiye ettiğim diğer camiler; Hacı Özbek Camii, Eşrefzade Camii, Mahmut Çelebi Camii ve Asmalı Camii.

İznik Surları ve Şehir Kapıları

Yukarıda İznik’in ızgara planından bahsetmiştim. Bu ızgara plan pek çok Bizans (ve hatta Roma) şehirlerinde tipiktir. Ortada birbirini kesen ana yollar bir haç formu oluşturur ve onlara paralel giden caddeler ise şehre oldukça düzenli bir yerleşim kazandırır.
İznik çevresinde ise ta Bitinya Dönemi’nden beri kalan surlar vardır. Bu surlar sonrasında Roma, Bizans, Anadolu Selçuklu ve Osmanlı Dönemi’nde de kullanılmış, eklemeler ve güçlendirmeler yapılmıştır.

970 metre uzunluğundaki İznik surları beşkenar köşeli formdadır ve şehrin çok tipik bir özelliğidir. Hatta İznik kelimesinin kökeninde bile etkisi var. Bizans dönemindeki ismi Nikea’ya “iz” öneki eklenmiş. “İz”in anlamı ise “surlar içinde”. Yüksekliği 10 ile 13 metre arasında değişen surlar üzerinde 114 tane burç var.
İznik’te yolların birleştiği, şehrin planının düğüm yaptığı o tipik noktadan, yani tam Aya Sofya’nın önünden bakıldığında şehrin 4 kapısı da görünüyor. Bu kapılar sırasıyla kentin kuzeyinde, İstanbul tarafındaki ‘İstanbul Kapı’, onun tam karşısında, güneydeki ‘Yenişehir Kapı, Doğu yönünde yer alan ‘Lefke Kapı’ ve göl tarafındaki ‘Göl Kapı’dır.

Vakit olursa tüm bu şehir kapılarını gezmek güzel olabilir. Biz kısıtlı vakit nedeniyle yalnızca Lefke Kapı’yı gezme fırsatı bulabildik. Kuzeydeki İstanbul Kapı’ya oldukça benzeyen Lefke Kapı’ya baktığınızda üstüste Roma, Bizans ve Osmanlı’nın İznik’teki varlığına şahit olabiliyorsunuz. Surların üç katmanının en dışında, Lefke Kapı’da 2 adet silindirik kule yapısı görmek mümkün. Bir tehlike sezildiği zaman 114 burcun her birine haber verildikten sonra orta surdaki kapı kapatılıyor ki bunu zaten kapıların orta kısmındaki oluklardan bunu görmek mümkün.

İznik Tarih Gezisi Nasıl Planlanmalı?

Tüm bu anlattığımız noktalar toplam 1 gün sürecek, eğer çok çok detaya girip de tüm camileri, tüm şehir kapılarını göreceğiz, İznik müzesini de gezeceğiniz bir hale getirmek isterseniz de 2 gün ayırmanız gereken bir plan dahilinde gezilebilir.

Ancak İznik’te gezilecek yerler ve yapılacak şeyler tabi ki tarihi noktalardan ibaret değil. İznik Gölü’ndeki günbatımını örneğin mutlaka yakalamalısınız. Gölden çıkan başta yayın olmak üzere pek çok lezzetli balık var. Bunların servis edildiği restoranlarda bir yemek molası da eklemelisiniz. İznik’e kadar gelmişken çini atölyelerini gezip de kuvarslı hamurdan şekillendirilmesi, boyanması ve fırınlanması gibi çini yapım aşamalarını görmeden de olmaz.

Çini işi ürünlerin, hatta sanat eserlerinin satıldığı hediyelik eşya ve çini dükkanlarından alışveriş yapmak da isteyeceksiniz. Eğer aktivite-yoğun gezileri seviyorsanız gölde kano yapabilir, sandalla gezebilirsiniz. İznik’e yakın yaylalarda kamp yapabilir, doğa yürüyüşlerine çıkabilirsiniz.
İznik’te seçenekleriniz çok. Ancak nasıl gezerseniz gezin, İznik tarihinin bu yukarıda saydığımız duraklarını mutlaka ama mutlaka gezinize dahil edin. Keyifli seyahatler!