Kantonların Başkenti Bern

Basel’den iki saatlik yolculuktan sonra sabah saat 10.00 gibi Bern'e ulaştık. Aracımızı şehri yukardan gören Nydeggbrücke'nin üst tarafına doğru yolun kenarına park edip sokakları arşınlamaya başladık. Aare Nehri şehrin tarihi olan bölümünü U şeklinde çevreliyor ve şehrin bu bölümü iki bölümden oluşuyor. Alt ve üst bölümlere asansörlerle geçilebiliyor ama ücretli. Gezimize Nydeggbrücke'nin yanındaki Ayı Parkı’nı (Barengraben) gezmekle başladık. Burası şehrin sembolü olan ayılar için yapılmış küçük bir park. Parkın yukarısından ayıları görebilirsiniz.

Köprüyü geçince yol üçe ayrılıyor sola ve sağa daha dar caddeler var. Ortadaki cadde ise daha geniş olan tramvayların da kullandığı Gerechtigkeitsgasse Caddesi. Bu cadde üzerinde çeşmeler var. Biraz ilerleyince caddenin sol tarafında Einstein'ın Evi bulunuyor. Einstein'in ailesi ile birlikte 1903-1905 arası yaşadığı ev burası. İkinci katta bir küçük daire müze olarak kullanılıyor. Evin alt tarafında bir de Einstein Cafe var.

Einstein'in evinin arka tarafında çaprazda Bern’in en ünlü yapıtı olan Berner Münster bulunuyor. Protestan kilisesine bağlı Bern Katedrali'nin inşasına 1421 yılında başlanmış. 1893 yılında kulenin de tamamlanmasıyla katedralin inşası bitmiştir. 100,6 metrelik kulesiyle birlikte İsviçre’nin en yüksek katedralidir. Katedralin nehirden tarafında yukarıdan nehir manzarası da görülmeye değer. Yine burada aşağı bölüme geçiş için asansörler var.

Katedral görüldükten sonra yine Einstein'ın Evi’nin bulunduğu ana caddeye çıkıp sol tarafa doğru dönünce Burada Zytlogge Saat Kulesi bulunuyor. Zytglogge, 1195-1256 yılları arasında şehrin batı giriş kapısı olarak inşa edilmiş. 1530 yılında da üzerindeki saat eklenmiş.

Saat Kulesi’nin altından geçtikten sonra sağa dönünce biraz ilerde Çocuk Yiyen Çeşmesi’ni (Kindlifresserbrunnen) göreceksiniz. Çeşme, 1545-1546 yılları arasında birçok çeşmeyi inşa eden heykeltraş Hans Gieng tarafından ahşaptan yapılmış. Bu çeşmenin hikâyesi ise şöyle: Yahudilerin Hamursuz Bayramı’nda matsa (mayasız ekmek) yapabilmeleri için insan kanına ihtiyaçları olduğu ve Hristiyan çocukların kanları tercih ettiklerine inanılıyormuş. Bu nedenle Yahudilerin kullandıkları şapkalardan takan ve ağzında çıplak çocuk olan bir canavar heykeli yapılmış.

Çeşme’nin hemen sol tarafında ise Kornhaus yani Kütüphane var. Kütüphanenin hemen arkasında da Französische Kilisesi ve onun yanında da Tiyatro bulunuyor.

Biraz ilerde Weisenhausplatz Caddesi’ne ulaşılıyor. O caddeden sol istikamete doğru ilerleyince Bundesplatz denilen Parlamento Binası önündeki meydana çıkılıyor. Parlamento Binası boş olduğu zamanlarda ücretsiz gezilebiliyor. Binanın yapımı 1902 yılında tamamlanmış. Bundesplatz’da aynı zamanda İsviçre Merkez Bankası binası (Swiss National Bank) bulunuyor.

Bu meydanda da fotoğraflar çekip binanın nehir tarafına doğru geçip biraz daha manzara izledikten sonra aşağıya doğru inmeye başladık. Burada ayrıca aşağıya inmek için bir tren de var. Belli bir ücret karşılığında aşağıya kadar inip çıkabiliyorsunuz. Biz manzaranın tadını çıkara çıkara aşağı inip Dalmazi Köprüsü’nden geçip karşı tarafa doğru tırmanmaya başladık.

Kirchenfeld Köprüsü’nün başladığı yere çıktık. Tam karşıda Bern Tarihî Müze binası var. Yine burada Doğal Tarih Müzesi de bulunuyor. Müzelerin girişi ise ücretli.

Burayı da gezdikten sonra Kirchenfeld Köprüsü’nden eski şehrin olduğu bölüme doğru tekrar geri döndük. Bu köprünün manzarası da hayli güzel ve köprü oldukça yüksek. Köprü Kasino ve Tiyatro Meydanı’na çıkıyor. Sol tarafta Parlamento Binası, sağ tarafta Bern Katedrali, karşıda ise Zytlogge Saat Kulesi bulunuyor, yani bu meydan bu ünlü yapıtların tam ortası oluyor. Biz yine Saat Kulesi’ne doğru ilerledik. Saat Kulesi’nin olduğu geçitten geçip Einstein'ın Evi’nin olduğu caddeden aşağı doğru indik. Biraz ilerden sola dönüp tam Belediye Binası’nın (Rathaus) önüne çıktık.

Burayı da gezdikten sonra aşağı doğru inmeye devam ettik. Biraz ilerleyince gezimize başladığımız köprünün olduğu yere geldik. Köprünün sol atında köprü ile aynı ismi taşıyan Nydegg Kilisesi var. Kilise’nin sol altında ise diğer köprü olan Untertor Köprüsü var. 1490 yılında yapılmış olan bu köprünün de bir hikâyesi var ancak şu an bu hikâyeyi tam olarak hatırlayamadım ve yanlış bilgi vermemek için bu hikâyeyi es geçiyorum. Bu köprüden geçip yukarı doğru arabamızın olduğu yere tırmanmaya başladık. Bern gezimizi yaklaşık 4-5 saat gibi bir zaman diliminde tamamlamış olduk. Pazar günü olduğundan ve günün sabah saatleri olduğu için şehir oldukça sakin ve sessizdi.

Lozan'a doğru yola düştük bile. Lozan'da görüşmek üzere...