Kapadokya Seyahati

Kapadokya gezim aslında biraz plansız başladı. Bir arkadaşım planladığı bu geziye gidemeyince bana yerine gitmemi teklif etti. Okul turu olduğu için bana neredeyse bedavaya geldi. 3 günlük Kapadokya gezime toplam 200 TL ödedim. İnanabiliyor musunuz? Üstelik kaldığımız otel Hilton'du.

Şimdi gelelim 3 gün süren gezimize.

Hacı Bektaş Veli Müzesi

İlk günümüzde ilk ziyaret noktamız Hacı Bektaş Veli Müzesi oldu. Müzeye ilk girişinizde iki tane avlu ile karşılaşıyorsunuz. Bu avlulardan biri Nadar, diğeri ise Dergah avlusu. Müzedeki en ilginç detaylardan biri iç içe geçmiş iki üçgen içerisindeki gül motifi. Bu üçgenlerin çevresinde ise bir çember var. Söylenilene göre; “Gülün evrenin şifresi olan sevgiyi, yukarı bakan ucun ateşi yani yanlışı, aşağı bakan ucun suyu yani doğruyu temsil ettiği; hayatın doğru ve yanlışların çatışmasından ibaret olduğu” anlatılıyor.

Mihman Evi

Şimdi Mihman evine doğru ilerliyoruz. Burada kapılar normal bir kapıya göre daha alçak yapılıyor ve başınızı eğerek içeri giriyorsunuz. Bu kapıların bu şekilde yapılmasının ana nedeni; saygı. Mihman evinde dergaha gelen misafirler ağırlanırmış. Müzede ilerlemeye devam ediyoruz; tütün kesesi, kahve kutusu, sigara ağızlığı vb. şeylerin sergilendiği bölüm var.

Gelelim meydan evine... Dergahın en önemli bölümlerinden birisidir. Kitabesinden anlaşıldığı üzere M.S. 1367'de (1. Murat döneminde) Ahi soyuna mensup Murat bey tarafından yaptırılmıştır. İç bölümlerde oniki imamları imamları temsil eden postlar , Hacı Bektaş Veli ile Balım Sultan portreleri ve diğer Bektaşi önderlerine ait resimler, Taht-ı Bektaşi, Dedebaba, Baba ve dervişlerine ait siyah beyaz fotoğraflar, mühürler, taçlar, dokuma örnekleri, şamdanlar, kandiller, müzik aletleri ve diğer eserler sergilenmektedir.

Kudüm: ''Zahme'' adı verilen yumuşak ahşap sopalarla çalınan deri göveli müzik aleti. Farklı büyüklükteki gövdeler değişik tını elde etmek içindir.

Çalpara: Parmaklara takılarak birbirine vurularak çalınan müzik aleti.

Aş evi baba odası

Aş Evi Babası'nın günlük oturma odası olarak kullandığı bölüm. Aş Evi Babası, aynı zamanda mutfak çalışmalarını buradan izler ve o gün çıkacak yemeklere karar verirmiş. Dergaha ait olan arazilerde ekim-dikim işleri, bağcılık, sebze meyve yetiştiriciliği gibi tarımsal işler de Aş Evi Babası gözetiminde ve denetiminde yapılırmış. Aş Evi'nden dergahta yaşayan dervişler, dergaha gelen misafirler ve yoksullar yararlanırmış.

Şimdi Hacı Bektaş Arkeoloji ve Etnografya Müzesine geçiyoruz. Hacı Bektaş Veli Müzesi'ne yürüme mesafesinde. Kalkolitik, Orta ve Genç Tunç Çağları, Demir çağı, Frig Dönemi gibi dönemlerdeki ve bazı uygarlıklardaki eşyaların sergilendiği bir müze özelliği taşıyor.

Atatürk Müzesi

Bu güzel müzemizin ardından hızımızı hiç kaybetmiyoruz ve Atatürk Müzesi'ne doğru yola çıkıyoruz. Bu üç müze de birbirine yürüme mesafesinde. Aynı zamanda bu müzelere geçerken yürüdüğünüz sokaklarda bir çok seyyar hediyelik eşyacılarda bulabilirsiniz.

Bu eve Atatürk eve denilmesinin nedeni Atatürk'ün Nevşehir ziyareti sırasında bu evde kalmış olmasıdır.

Delikli Taş

Atatürk Evi'nden geçiyoruz Çilehane'ye yani nam-ı değer Delikli Taş'a. Nevşehir'de bu kısım çok ilgimi çekti. İnanışa göre; günahsız olan kişiler bu delikten rahatlıkla geçerlermiş. Günahı olan kişiler ise zayıf bile olsalar geçemezlermiş. Ben bir kısmında rahat geçebilirken bir kısmında arkadaş desteği aldım :) Yarı günahkarım galiba anlamadım :(

Kapadokya Halıları

Müzeleri gezdikten sonra şimdi de bir halı molası verelim diyorum. Ne dersiniz? Kapadokya gezimizde Avanos Halı'nın da konuğuyduk. Bize halı yapımı aşamalarını, halıların özelliklerini anlattılar. Halı modellerini gösterdiler. Son olarak da mantı sürprizi yaptılar :)

Kapadokya'nın Fotoğraf Noktaları

Müzelerimizi gezdik, halıları inceledik şimdi de fotoğraf çekileceğimiz alanlara geçelim :) Kapadokya demek fotoğraf demek bence. Mesela ilk olarak fotoğraf alanımız; Salkım tepesi.

Sonra da yolumuz düşsün Uçhisar Kalesi'ne :) Kalenin içine giriş ücretli idi ama o kadar gitmişken değer.

Bu fotoğraflarda da kalenin dışında bulunan diğer yapılar ve kalenin dış görüntüsü bulunuyor :) Şimdi de girelim iç kısmına...

Vallahi Kapadokya'da otobüs, araba, kamyon, ne bulursanız binin. Çünkü bir yerden başka bir yere geçmek için bir ulaşım aracı şart. Özellikle araba sizin için büyük rahatlık olacaktır.

Paşabağı

Şimdi gelelim Paşabağı'na :) Kapadokya'da nereye gidersem gideyim her yerin aynı olduğunu düşündüm. Her yerde sanki aynı taşlar aynı şekiller, gittiğim farklı yerlerin hiç bir farkı yok gibi ama kendine göre var işte. Mesela Paşabağı'nda Simon Kilisesi var.

Bolca gezdik, bayağı yorulduk. Şahsen biz uykusuz tura başladığımız için öyle olmuştuk. Artık otele geçme vakti. Başta da bahsettiğim gibi Hilton otelinde kaldık. Otel bayağı konforluydu hele o yatakları. Aman Allah'ım içine girip 10 ay içinde yatası geliyor insanın. Odalara yerleştikten sonra geçtik restorana. Tabi yorgunuz, açız önümüzde açık büfe. Doğal olarak saldırdık gibi bir şey oldu. Açık büfe tatlı ve meze konusunda biraz zayıf olsa da diğer yemekler gayet doyurucu idi.

Yedik, içtik şimdi spor zamanı. Hilton'da isterseniz ücretsiz olarak fitness center'dan isterseniz 25 TL karşılığında hamam, sauna ve kapalı havuzdan faydalanabilirsiniz. Biz kapalı havuz, sauna ve hamam seçeneğini tercih ettik. Havuz küçüktü ama olsun biz bayağı eğlendik, günün yorgunluğunu da sauna ve hamamda bırakıp, odamıza doğru yol aldı ve böylece ilk günün sonuna geldik :)

Hayaller Vadisi

Yumuşacık yatağımdan uyanmak çok zor gelse de aşağı da beni krallar gibi bir açık büfe kahvaltı bekliyordu. Kaçırmak olmaz :) Bir güzel kahvaltımı yaptım ve sonra yine grupça başladık gezmelere... İlk durağımız; Hayaller Vadisi. Vadide oluşmuş şekilleri inceleyip onları hayali olarak bir şeylere benzetiyoruz. Daha doğrusu onlar bir şekle benziyor ve bizde tahmin ediyoruz. Tabi bazı şekiller için bu oysa bende Angelina Jolie'yim desem de vadi adını bu özelliğinden alıyor :)

Asmalı Konak

Vakti zamanında izleyenler bilir Seymen ağalar , Baharlar, köşkler havada uçuşuyordu. O dizinin yayınlandığı gün sokaklar bomboştu, herkes bir Asmalı Konak tutturmuş gidiyordu. Filmini bile çekmişlerdi. Bu kadar maziyi andıktan sonra Asmalı Konak'tan da birkaç fotoğraf paylaşmadan olmaz :) Giriş 3 TL idi (Yalnız şunu da belirteyim bu ev ikinci olarak kullandıkları ev).

Asmalı Konak ile maziye döndükten sonra hızımızı hiç kaybetmeyip Soğanlı vadisi'ne doğru yol alıyoruz.

Soğanlı Vadisi

Soğanlı Vadisi Kayseri ile sınırları içerisinde bir yer :) Bu bölgenin halkı geçimini genel olarak yaptıkları oyuncak bebeklerden sağlıyormuş ve bu bu oyuncak bebekler dünyaya pazarlanıyormuş.

Şimdi başlayalım vadimizde seyahate... Kapadokya'da olduğu gibi burada da her yer fotoğraf için özel bir stüdyo olarak tasarlanmış sanki. Bakıldığı zaman çoğu, insanın dağ, taş işte diyeceği yerler ama bence her bir taşı tek tek incelenmeli. Kiliseler, küçük yapılar gerçekten gezilesi idi :)

Az önce de dediğim gibi burada bir çok kilise var. Bunlardan biri; Karabaş Kilisesi. Kilise Roma döneminin karakteristik özelliklerini taşıyormuş ve VI. yüzyılda inşa edilmiş. Peygamber İsa'nın doğum vaftizi, havlu ile kurulanması, dini mücadeleleri, çarmıha gerilişi, Bizans ve Türk (Selçuk) motifleri kilisenin iç kısımlarını süslüyor.

Şimdi yolun karşı tarafına geçiyoruz. Dağ bayır yürüyeceğimiz koca bir yol bizi bekliyor :) Bu yollardan geçe geçe Domed ve Hidden kiliselerine ulaşıyoruz.

Kaymaklı Yeraltı Şehri

Yer üstünde fazlaca gezdik, bir güzel yemeklerimizi de yedik ardından yolculuğa devam ettik ve Kaymaklı yer altı şehrine ulaştık. Benim gibi kapalı alan fobiniz varsa hatta kapalı alan da çıldıracak gibi oluyorsanız pek tavsiye etmem. Çünkü boru şeklinde olan taşların içinden yürüye yürüye yerin en dibine iniyorsunuz. Sanki hiç çıkamayacakmışsınız, bir yere sıkışıp kalmışsınız hissi bile verebilir. Bana fobimden dolayı ara ara verdi. Ama sizde fobi yoksa sıkıntı da yok :)

Yeraltında çok fazla kaldık, bence bize yetti. Şimdi bir şeyler içme vakti! Kapadokya'ya gidince herkes sözleşmiş gibi size mutlaka ''Şarabını tatmalısın. Çok güzel'' demiştir. Bizde methini çok duyunca bir şarabını tadalım dedik ve Kocabağ şarap evine gittik. Başta açıkçası pek tatmak istemedim. Yaklaşık 8 aydır alkolü bırakmıştım :) Ama o kadar şarap tadılmaya gidilmiş bir şarap tadıp, beğenilen bir tane satın alınmadan da olmazdı. O yüzden sonunda tattım 25 TL'ye bir şarabı da almış bulundum. Ama tattığım kırmızı şarap daha güzeldi sanki :))

Kapadokya Balon Turu

Şarapları da içtiğimize göre artık otele dönme vakti... Bu arada balon turu yapmak isteyen olursa söyleyeyim en az 240 TL'yi gözden çıkarsın! O da en az! :)) Bir kaç arkadaş balon turu yapmayı çok istedik ama neredeyse tur fiyatına geldiği hatta geçtiği için yapamadık :( Aranızda yapan varsa tecrübesini benimle paylaşırsa sevinirim. Açıkçası içimde kalmadı değil ama 200 küsur TL de az değil yani.

Avanos Asma Köprü

Balona binemedik diye asma köprüden vazgeçmedik ya :) Balona binemiyorsanız Avanos'un asma köprüsü var, grup halinde gelin, çılgın arkadaşlarınız ''Sallamayın!'' denildiği halde köprüyü sallasın. Alın size atraksiyon :) Şaka bir yana asma köprünün olduğu yer hem fotoğraf için ideal hem de çevresinde güzel kafeler var.

Avanos asma köprü taraflarına da gittikten sonra kürkçünün dönüp dolaşıp geleceği yer misali bizde otelimize geri döndük. Akşamı da şansımıza Suat Ateşdağlı performansı vardı. Yemeğimizi yedik ve süslenip püslenip indik balo salonuna :) Sabahlara kadar olmasa da belli bir saate kadar bayağı eğlendik.

Göreme Aşıklar Tepesi

Nam-ı diğer Aydın Kırağı. Aşıklar Tepesi deyince aklınızda farklı farklı şeyler canlanmasın. Bence sadece fotoğraf için ve ATV kullanılabilecek bir yer :) Bu gittiğimiz bölgenin yakınında ATV'lerde gördüm. Yine çok binmek isteyip de binemedim. Eğer isterseniz oradan ATV kiralayabilirsiniz.

Oradan Jet Fadıl hızıyla geçiyoruz Göreme Açık Hava Müzesi'ne :) Burada da güzel bir manzara ve birçok kilise bulunuyor.

Elma Kilisesi'nden başlayabiliriz mesela... 9 kubbeli, 4 sütunlu, kapalı Yunan haçı planlı, üç apsisli imiş. Kilise 11. yüzyılın ortası 12. yüzyılın başına tarihlenmektedir.

Elmalı Kilise ardından şu uzayıp giden yol kilere gidiyor. İçeride geniş oyuklar yapıyorlarmış erzakları depolamak için... Kiliseler; Yılanlı Kilise, Karanlık Kilise ve Çarklı Kilise olarak devam ediyor. Bir de kiliselere ek olarak Azize Catherine Şapeli var.

Göreme Açık Hava Müzesi'nde bir de çaktırmadan fotoğrafınızı çekiyorlar ve tabaklara basıyorlar. Benimki pek fotojenik çıkmadığı için almadım ama fotoğraf çektiklerini fark etseydim daha fotojenik bir poz verirdim. Nasip değilmiş. Aman ha siz dikkatli olun ve poz verin, fotojenik çıkın :)

Kapadokya'daki son durak noktama da geldi; Sofra Restoran. Eğer yolunuz düşerse lezzetli pidelerini tavsiye ederim. Sofra Restoran Avanos'ta bahsettiğim asma köprü yakınlarında.

Bana o kadar kısa geldi ki bu tur anlatamam. Çok keyif aldım, çok eğlendim. Kapadokya'ya gitmek çok istiyordum ve resmen kaderime kazınmışçasına gittim. Bu lafım çalıştığı için zaman sıkıntısı yaşayanlara :) En kötü bir hafta sonunuzu ayarlayıp Kapadokya'yı görün derim. Pişman olmayacaksınız :)

Sevgilerimle...

#Makedonyadan yazılar alanında göster
Kapalı