Odessa Havaalanı'ndan şehir merkezi taksi ile yaklaşık 20 dolar tutmakta.
Biz Black Sea Otel’de kalmıştık ancak bu oteli tavsiye etmiyoruz. Hem çok merkezî değil, hem de odaları oldukça bakımsız. Otelin 4 kişilik gecelik ücreti ise 97 Euro.
Odesa’nın nüfusu yaklaşık 1 milyon kişi. Karadeniz’in en büyük liman şehri olan Odessa aynı zamanda Ukrayna’nın üçüncü büyük şehri. 14. yüzyıldan itibaren Osmanlı egemenliği altına giriyor. 1794 Çarlık Rusya'sı döneminde Odessa’nın kurulması ile Karadeniz’in çehresi değişiyor. 1803’teDük Riechelieu’nun vali olarak atanmasından sonra Odessa, Rusya ile Batı arasındaki en büyük ticaret merkezi oluyor. Hatta 1894 senesinde Rus İmparatorluğu’nun Moskova, St. Petersburg ve Varşova’dan sonra dördüncü büyük şehri haline geliyor. İkinci Dünya Savaşı sırasında ise 907 gün süresince Alman kuvvetlerinin işgalinde kalıyor. 1942 senesinde "Kahramanlık" unvanı alıyor. İkinci Dünya Savaşı sonrasında şehir yeniden inşa ediliyor.
Şehrin önemli noktaları: Deribasovkaya Caddesi ve Arkadya (Arcadia) bölgesi. Deribasovkaya Caddesi şehrin merkezi olarak kabul ediliyor. Arkadya bölgesi ise daha çok plajların, gece kulüplerinin bulunduğu bölge.
Opera Binası
Şehrin en merkezî yeri Opera Binası. Burası aynı zamanda eski kent merkezi. Opera Binası Lviv, barok ve Rönesans mimarisi tarzında 1809 senesinde inşa edilmiş. 1873 yılında çıkan bir yangın sebebi ile büyük hasar görmüş ancak 1887’de Ferdinand Fellner ve Hermann Helmer adlı mimarlar tarafından tekrar inşa edilmiş. (Bu Opera Binası Viyana, Zagrep, Dresden ve Budapeşte’deki opera ile benzerlik gösteriyor.) Burası birçok düğün fotoğrafına fon oluşturuyor. Opera Binası'nın çevresinde hiç görmediğim kadar limuzin, gelin ve damadı bir arada görüyorum. Hani yoksulluk vardı?.. Burada da gelir seviyeleri arasında uçurum çok derin.
Hemen karşısında yer alan Mozart Hotel’de yer bulmak oldukça zor. Burada kalmak istenirse önceden rezervasyon yaptırmak gerekli.
Opera Binası ve önündeki çeşmeye sırtımızı dönerek deniz yönüne doğru ilerliyoruz. Buradan sola baktığınızda sonunu kestiremediğiniz ağaçlarla bezeli geniş bir park alanı var: Parkway... Burası, müzisyenler ve sanatçılara ev sahipliği yapıyor. Hiçbir yere sapmadan devam ettiğinizde parkın ortasında camdan bir çatı ile karşılaşıyorsunuz. Paris’teki Louvre Müzesi'nin önünde bulunan camdan çatıların çok daha az gösterişlisi. İçerisinde eski dönemlerden kalma vazolar, anforalar ve çeşitli kap kacaklar sergileniyor.
Catherine Meydanı
Catherine Meydanı adını Odessa’nın kurucularından olan büyük Catherine’den alıyor. Tam bu noktada Duc de Richelieu Anıtı var. Eski Roma stili duruşu ile hemen fark ediliyor. Önünde ise sıralanmış birçok insan görebilirsiniz. Bu anıtın altındaki dikdörtgen mermerin dört tarafında aynı görüntü mevcut. Heykelin bir eli yukarıda ve elinde kese tutuyor, diğer tarafta ise paralar var. Önce elinizi paralara sürüp sonra keseye sürüyorsunuz. Manası: "Cebimiz para dolsun"... Adettendir, sırayla biz de seremoniyi yaptık. O kadar çok ziyaretçisi var ki ellerin sürüldüğü yer resmen cilalanmış gibi parıl parıl parlıyor.
Ukrayna Mutfağı
Bu heykelin denize bakan tarafında meşhur Potemkin(Primorsky) Merdivenleri var. Merdivenleri inip çıkmak haliyle insanı biraz yoruyor. Dolayısıyla, buradan ayrılıp Deribovoskaya Caddesi’nde yer alan “Ukrains’ka Lasunka” isimli restoranda geleneksel Ukrayna mutfağını tatmaya gidiyoruz. Restoranın iç dekorasyonu klasik bir Ukrayna köy evi tarzında yapılmış, içeride su değirmeninden, kümes içinde tavuklara kadar her şey var. Çalışanlar çok güler yüzlü ve sempatikler. Sadece servis biraz yavaş. Ama eğer dışarıda oturuyorsanız sıkılmanız söz konusu bile değil. Tam karşısında yer alan Martini Pub’ın ikinci katında balkonda dans eden dansçı kızları izleyerek vaktin nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz bile.
Diğer opsiyonlar ise yine aynı cadde üzerindeki “Steak House” ve “Fanconi”. Steak House Amerikan mutfağını sunuyor, mekân ve ortam çok şık. Fanconi ise İstanbul’daki “Luca” severlere hitap ediyor. Buradaki sushiler başarılı. Biz Ukrayna mutfağını tercih ettik.
Ancak geceye devam etmek isteyenler için Arcadia bölgesi popüler. Deribasovkaya’dan taksi ile giderseniz maksimum 50-70 Grivna tutar. Başta pazarlık etmekte fayda var. Çünkü “Arcadia” deyince hemen 100 Grivna diyorlar, hatta biraz sıkı pazarlıkçıysanız 40 Grivna'ya bile gidersiniz.
Arcadia’daki gece kulüplerine saat 24:00’ı geçirmeden gitmekte yarar var. Aksi takdirde vaktinizin bir kısmını gece kulüplerinin girişinde oluşmuş uzun kuyrukta geçirmek durumunda kalabilirsiniz. En popülerleri: Ibiza ve Itaka. Özellikle Ibiza’nın gündüz gidebileceğiniz şık bir beach’i de var.
Odessa’da sadece Pazar günleri kurulan bir antikacılar pazarı da bulunuyor. Oldukça ilginç bir yer. Pazarın girişinde arabalarının bagajlarını yola doğru çevirmiş sayısız araba var. Hepsinin bagajı açık. Kimi köpek satıyor, kimisi saksı, kimisi tavuk, kimisi çiçek... Biraz daha ilerleyince antikacıların olduğu alana geliyoruz. Gezmek hoş ama alacağınız şeyin 50 seneden eski olmaması lazım.
Ukrayna yönetimi 50 seneden eski ürünleri ülke dışına çıkartmaya yasak getirerek, eski eserleri korumayı amaçlamış. O nedenle biz sadece bakıp, Catherina Meydanı'na geri dönüyoruz. Burada soluklanmak için bir kafede oturup, kayısılı ve kremalı bir tatlı olan meşhur “Odessa Kızı” tatlısından yiyoruz. Kesinlikle çok lezzetli.
Oradan rıhtıma indiğimizde bizi Golden Child heykeli karşılıyor. Bir yumurtadan çıkan ufak erkek çocuğu ayaklarına doğru bakıyor. Tamamı bronzdan yapılmış. İnsanlar, bu heykelin ayağına dokunduklarında başarılı ve güzel bir seyahat geçireceklerine inanıyorlar. Seyahati seven bir grup olarak sadece ayağına değil dokunabildiğimiz her yerine sürüyoruz ellerimizi.
Buradan Deribovaskaya Caddesi'nin sonundaki parka gidiyoruz. Parkta yapılan resital eşliğinde insanlar vals yapıyor. Muhteşem bir görüntü... Vals 16-17 yaşındakine de yakışıyor, 70-80 yaşındakine de... Buradan sonraki rotamız Chabanka yani Aquapark. Burası Avrupa’nın kapalı alana kurulmuş en büyük Aquaparkı. Şehir merkezine 30 km uzaklıkta yer alıyor. 3 katlı bir eğlence merkezi. Ana yüzme havuzu 424 metrekare ve derinliği 1,4 metre. Yaz-kış suyun sıcaklığı sabit, 28 derece. Eğlenceli bir yer ancak vaktiniz kısıtlı ise ve çocuğunuz yoksa gitmek şart değil.
Konyak Fabrikası
Gelelim Konyak Fabrikası’na... Bu fabrika eski Sovyetler Birliği'nin ve Avrupa’nın en iyi şarap fabrikasıymış. Fabrika bir vadide yer alıyor. Şampanya yapım sürecini, brandy üretimini anlatıyorlar. Aynı zamanda anlatımdan sonra isterseniz üzümlerin üretildiği serayı da gezebiliyorsunuz. Biz vaktimiz sınırlı olduğundan sera kısmını atlayıp tadıma geçtik. Sunumları çok özenli... Meyve, bisküvi ve kırmızı havyar eşliğinde 9 farklı konyak tadabiliyorsunuz. Oldukça sert ama içimi keyifli...
Odessa konaklama bakımından birçok bütçeye uygun fırsatlar sunan bir şehir. Otel seçiminizi yaparken merkezî ve ulaşım ağlarına yakın olmasına dikkat etmenizde fayda var. Bu özelliklerdeki oteller içinden birkaç öneri de verilebilir. Odessa’nın merkezinde, Potemkin Merdivenleri'ne 5 dakikalık yürüyüş mesafesinde yer alan Pale-Royal Apartments - Odessa’nın daireleri iyi bir seçim olabilir. Buranın Karadeniz sahiline 15 dakikalık bir mesafede bulunmasının yanı sıra çevresinde de birçok kaliteli restoran bulunmakta. Bunun yanında Odessa'nın ana bulvarı olan Deribasovskaya Caddesi üzerinde yer alan Reno Hotel de tercihini otellerden yana kullananlar için düşünülebilir. Otelden, Vorontsov Feneri'ne ve Potemkin Merdivenleri'ne yürüyerek 10 dakikada ulaşabiliyorsunuz. Odessa’da konaklamak için çok kısıtlı bir bütçeniz varsa düşük fiyatlara sahip olan Vintage Hotel'i aklınızda bulundurmalısınız. Otel konum olarak Reno Otel ile hemen hemen aynı. Bu otel önerilerinin dışında, Odessa’da ki diğer otel seçenekleri için buradan booking.com’a girip göz atabilir, isterseniz rezervasyon da yapabilirsiniz.