Son 2 yılı yaz ayında gibiyaşamayı başaran biri olarak "-20'lerde hayatta kalırmıyım ki" diyerek yola çıktığım ve çok keyifli 3 gün geçirdiğim bir gezi, Erzurum-Palandöken gezisi...
Ülkemi karış karış gezmek istiyorum diye yıllar önce yollara düştüğümde Erzurum'u bir bahar ayında ziyaret etmiştim. Tarihini ve hikayelerini dinlemek ayrı bir keyif olmuştu. Geçtiğimiz haftasonu, kış ne kadar soğuk diyor olsam da beyazın ve güneşin içini ısıtmaya yettiği bir zamanda yine Erzurum' da olmak... Hem de diğer gezgin arkadaşlar ile bir arada... Hangisi daha keyifliydi şu anda karar vermekte zorlanıyorum.
Erzurum'un tarihi Eski Tunç Devri'ne kadar uzanıyor belki ama bu şehrin önemi için o kadar geçmişe yolculuk etmemize gerek yok. Konumu nedeni ile Osmanlı döneminde savunmasına ayrı önem verilmiş bu şehir, Erzurum Kongresi ile tarihdeki yerini altın harfler ile yazdırmış. 23 Temmuz 1919 yılında milli mücadele, milli birlik ve bağımsızlık hareketinin temelleri bu kongrede atılmıştı ve bu kongreyi Mustafa Kemal Atatürk: "Tarih şüphesiz bu kongreyi ender ve büyük bir eser sayarak bağrına basacaktır." olarak ifade etmişti.
Bugün bu kongre salonunu ziyaret edebilir ve tarihi seviyorsanız, o günleri gözünüzde canlandırabilirsiniz. Ama yanınızda size o gün orada yaşananları aynı heyecan ile anlatabilecek biri varsa 1919'a hoşgeldiniz.
Şehir merkezinin hemen dışında, tarihi hikayler ile dolu tabyalarda, geçmişe uzanan yolculukta görülmesi gereken yerler arasında. 16. yüzyıl itibari ile tabyalar, şehir ve bölgeleri uzun menzilli toplara karşı korumak için yapılmış. Mimarisi diğer sur ve kale yapımlarındana farklı. Çoğunluğu yaklaşık 10 metre kalınlığında toprak yığılarak yapılmmış. Kısacası yarı yüksekliğe kadar toprak içine gömülü bir şekilde inşa edilmişler. Bu nedenle yolunuz Erzurum'a düştüyse en az bir tanesini bulundukları konumları ve yapılış tarzlerı nedeni ile ziyaret etmenizi tavsiye ederim.
Bu iki önemli noktaya ek olarak görmeden dönmemeniz gereken yerlerin başında; Anadolu Selçuklu mezar yapılarına en güzel örneklerinden biri olan Üç Kümbetler, Erzurum'un sembolü haline gelmiş olan Çifte Minareli Medrese, Osmanlı mimarisini yansıtan en güzel örneklerinden biri olan Rüstempaşa Bedesteni, Erzurum'un ünlü oltu taşını alabileceğiniz ve keyifle gezeceğiniz çarşısı, İslami Eserler Müzesi olarak kullanılan Yakutiye Medresesi, Kıbrıs' ın fatihi olarak adından bahsedilen Erzurum Beylerbeyi Lala Paşa'nın yaptırmış olduğu Lalapaşa Camii ve şehrin tarihsel sürecine eşlik eden Saat Kulesi'ni sayabiliriz.
Erzurum ve çevresi tarihi, doğal güzellikleri ve yiyecekleri ile gidilmesi-görülmesi gereken şehirler arasında yerini alıyor. Ama tarihi veya kültürü ile ilgili çok fazla şey bilmiyen birileri için bile özellikle kış aylarında Palandöken ile adından sık sık bahsettiriyor Erzurum.
Palandöken isminin komik bir hikayesi var. Eşeğin palan (eşek semeri)ına konulan heybelerin dağın dik yollarında dökülmesinden dolayı dağa Palan-Döken adı verildiği söyleniyor. Dağ, her ne kadar 3125 metre yüksekliğinde olsada bakıldığında o kadar yüksek bir dağ olarak görünmüyor çünkü Erzurum'da deniz seviyesinden 1950 metre yükseklikte.
Erzurum'a ucuz uçak bileti bulunabilmesi, Palandöken'e ulaşımın kolay olması, farklı kayak pistleri ve kar sporlarının oluşu kış aylarında burayı vazgeçilmezlerden biri yapmaya yetiyor.
Gezimanya.com ve Xanadu Snow White Hotel işbirliği ile gittiğimiz Erzurum-Palandöken gezimizde konaklamamız, kayak pistlerinin hemen yanı başında Xanadu Snow White Hotel'deydi. Kış ayında, -25 derecede içimi ısıtmayı başardılar doğrusu. Nasıl mı? Kayak şimdilik spor aktivitelerimin başında yer almıyor çünkü soğuk ile aram pek yok. Ama şömine başında kar seyretmeye hayır demek mümkün değil. Hava o kadar soğuk iken karlı dağ zirvesi ve Erzurum manzarası eşliğinde kendini ılık suya bırakıp yüzme keyfi için ne söylesem az. Sauna ve hamamdan daha bahsetmedim bile..
Gezimizde beraber olduğum kayak tutkunu arkadaşlarımın anlattıklarından sonra öğrendim ki 50 kilometre ile Türkiye'nin en uzun kayak pisti Palandöken'de ve farklı zorluk dereceleri olan pist alternatifleri, kayak tutkunları ne istiyorsa onu verebiliyor. Xanadu Snow White Hotel de bunun 12 kilometrelik alanına sahip ve özel karlandırma sistemi nedeni ile kayak yapmaya gidip hayal kırıklığına uğrama şansın pek yok.
Kayak yapmayı sevmiyor olabilirsin ama seni karın üzerine çıkartmak için her yolu düşünmüşler. Kayak olmaz diyorsun, kızak pistinde kayanları görünce için gidiveriyor. Daha fazla adrenalin lazım beni dışarı çıkartmak için diyorsun ve karda rafting diye konuşanları duyuyorsun. Bu da yetmez gibi buz tırmanışı, yürüyüş ve birçok şey arka arka sıralanıyor. Sen misin dışarda olmak istemeyen! Odana git kar pantolanunu ve ayakkabılarını giy iki dakika geçmeden soluğu aşağıda al. Niye? Kızak bulmam lazım, nasıl rafting yapabilirim hemen öğrenmem lazım diye. Soğuk havayı unutup bu kadar keyif alabileceğimi hiç düşünmemiştim doğrusu.
Hotelde kaldığım süre boyunca kaç kere telesiyeje bindim hatırlamıyorum. Sabah hava güzel, güneş mis gibi hadi bir manzaraya bakalım. Öğlen hiç rüzgar yok hadi yukarı çıkalım. Büyük Ejder Dağı'na doğru bir yürüyüş yapalım. Gece kayak pisti ve telesiyejde açık, hadi Erzurum' un ışıklı manzarasını seyredelim. Arkadaşım sen binmedin mi gel beraber binelim diye diye turladım. Kayak yapmayan biri olarak, kayak merkezinde bir hotelde 2-3 gün geçiremem diye düşünürdüm ama 10 dakikada şehir merkezine ulaşıp merkezi gez, tarihi yerleri ziyaret et derken, otelde yüzmek ve saunaya girmek derken, kızak yapalım telesiyeje binelim derken o zaman nasıl geçti dönüş zamanı geldi anlamadım.
Kış sporlarına sanırım artık HAYIR demeyeceğim. Bunun için ve sosyal medyadan tanıdığım sevgili blogger arkadaşlarım ile tanışma ve keyifli zaman geçirme fırsatı bulduğum için özellikle Gezimanya'yave bizi konuk eden Xanadu Snow White Hotel'e teşekkürler...
YOLA ÇIK! SINIRLARI GEÇ! HAYATI KEŞFET! document.write("");
Bu yazı Gezimanya üyelerinden GULCIN SOGUT tarafından yazılmıştır. Yazılarınızı sitemizde yayınlamak isterseniz üye olabilirsiniz.