Danimarka 443 ada ve adacıktan oluşan, 43.000 kilometrekarelik küçük bir ülke. Yüzölçümü sadece Trakya kadar. Sadece 76 adanın üzerinde yerleşimi bulunan ülkenin yaklaşık nüfusu 5,4 milyon kişi. Bu adalar birbirine küçük köprülerle bağlanmış. Ülkenin en yüksek yeri denizden sadece 171 metre yükseklikte bulunuyor.
İnsan hakları ve düşünce özgürlüğü çok gelişmiş bir ülke. Kadın erkek eşitliği, heteroseksüel ve gaylerin haklarına çok önem verilen bir ülke. Eşcinsellerin evliliğine izin veren ilk Avrupa ülkesi.
İskandinavya'nın en kalabalık kenti: Kopenhag
Ülkenin başkenti olan Kopenhag’ın nüfusu yaklaşık 1,7 milyon kişi. Sadece Danimarka’nın değil, tüm İskandinavya’nın en kalabalık şehri durumunda. Kopenhag, Danca dilinde “tüccarların limanı” anlamına gelmektedir.
Kopenhag son 6 yüzyıl boyunca Danimarka’ya başkentlik yapmış. 1417 senesinden bu yana Danimarka Krallığı’nın başkenti. Şehir Zealand denilen küçük bir ada üzerine kurulmuş. Çevresindeki pek çok irili ufaklı adalara küçük köprülerle bağlanmış.
Tüm ülkenin yönetim merkezi olan Christianborg de Kopenhag’da yer alıyor. Christianborg, ana karadan hendekler ile ayrılmış olan Cristians adası üzerinde yer alıyor. Buradaki eski sarayda 15.- 18. yüzyıllar arasında krallar ikamet ediyormuş. Günümüzde Saray müzeye dönüştürülmüş ancak içerisindeki bazı salonlar halen kraliyet ailesi tarafından kullanılıyor. Parlamento binası ve çok sayıda bakanlık da burada bulunuyor.
Köklü bir geleneğe sahip olan kent, diğer tüm İskandinav kentleri gibi tasarım, kültür, medya ve bilim konusunda çok ileri. Kopenhag tam bir kültür, sanat, tasarım, eğlence ve yeme-içme kenti. Şehirde 50’den fazla müze, yüzlerce restoran ve pub bulunuyor. Tabii bir de Tivoli eğlence parkı…
Kopenhag oldukça yeşil ve çok temiz bir kent. Çok büyük olmadığından kolaylıkla yürüyerek dolaşmak mümkün. Ama belediyenin hizmete sunduğu bisiklet kiralama opsiyonu da mevcut. Danimarka tam anlamıyla bir bisiklet cenneti. Her yerde pek çok bisiklet ve park yerlerini görebiliyorsunuz.
Danimarka’da hayat standartları çok yüksek. Diğer İskandinav ülkeleri gibi oldukça pahalı bir ülke. Özellikle son yıllarda ard arda açılan alışveriş merkezleri sayesinde Kuzey’in alışveriş cenneti olma yolunda ilerliyor. Özellikle tasarım mağazaları, amber dükkanları, porselen dükkanları oldukça ilgi çekici. Ancak tekrar belirtmeliyim ki, kent oldukça pahalı.
Kopenhag’ı gezmenin en uygun yolu 24 saatlik, 48 saatlik ya da 72 saatlik “Copenhagen Card” almak. Çünkü bu kartı hem toplu taşımada hem de müze girişlerinde rahatlıkla kullanabiliyorsunuz.
Kopenhag’dan çıkmış en ünlü kişi “Kibritçi Kız” öyküsünün yazarı olan Hans Christian Andersen. Danimarkalılar dünyaca tanınan Andersen ile çok övünüyorlar. Kendisinin adını da en önemli yapılarından Belediye Binasının üzerinde bulunduğu caddeye vermişler.
Kopenhag’ın diğer bir özelliği ise İskandinav kentleri arasında en merkezi durumda olması. İskandinav havayollarının (SAS) merkezi olan Kopenhag aynı zamanda birçok geminin de uğrak yeri.
Kopenhag konaklama açısından biraz pahalı olsa da ekonomik otellerde bulmak zor değil. Bu oteller arasında Vesterbro’da bulunan Absalon Hotel düşünebilir. Otel merkezi konumuyla ulaşım araçlarına ve turistik mekanlara oldukça yakın. Bu otelin yanında ekonomik bir tercih yapmak istiyorsanızda görece fiyatları uygun olan Cabinn Scandinavia otelinide düşünebilirsiniz. Tycho Brahe Gökevi’ne de yürüyerek 10 dakikada ulaşılabilecek bir konumda yer alıyor. Bu otellere alternative olarak Hotel Amagernehrin diğer tarafında yer alan ve şehir merkezinde yer alan bir diğer ekonomik otel. Bu önerilerin yanında Kopenhag’da daha fazla otel alternatifi için buradan booking.com’a göz atabilirsiniz.
Kopenhag'da Kanal Turu
Nyhaun bölgesi aynı zamanda tekne turlarının da başlangıç noktası. Kopenhagen’da kanal turları iki etaptan oluşuyor; birincisi mavi tur, ikincisi ise kırmızı tur. Her iki turun rotaları birbirinden farklı. Ama her ikisini de yaparsanız Kopenhagen’daki turistik noktaları genel hatları ile dolaşmış olursunuz.
Biz ilk olarak mavi tur rotası ile başlıyoruz. Kanalın 2 tarafındaki 1350’li yıllardan kalma Hansa evleri tarzında inşa edilmiş, rengarenk binaları seyrederek yol alıyoruz.
Adaları birleştiren köprüler çok alçak olduğu için köprü altlarından geçerken kafalarımızı eğiyoruz. Eski gemileri ev, ofis ve otele çevirip kanal boyunca demirlemişler. Buraların kirası normal ev ve ofislere göre daha uygunmuş.
Daha sonra kentteki en modern bina olarak nitelendirilen Black Diamond (Kara Elmas) binasını görüyoruz. Tamamen siyah camdan yapılmış bu bina oldukça etkileyici. Tekne turlarında her önemli bölge de tekne karaya yanaşıyor ve burada inerek gezebiliyorsunuz, geziniz bittikten sonra bir başka tekneye binerek tura devam edebiliyorsunuz.
Bu rota üzerinde Cristian adası ve sarayını, Holmen’s Katedralini ve yuvarlak tarzda yapılmış cam ağırlıklı opera binasını gördükten sonra tekrar Nyhaun’a dönerek, kırmızı tura başlıyoruz.
Bu tur kanalın diğer yönüne doğru yol alıyor. Kopenhag’ın simgesi olan Küçük Deniz kızı heykeli Langelinie parkının deniz kıyısında ufak bir kayanın üzerine yerleştirilmiş. 1913 yılında heykeltıraş Edward Eriksen tarafından yapılmış olan bu heykel, kentin ünlü Carlsberg biralarının sahibi olan Carl Jacabson tarafından Kopenhag halkına hediye edilmiş.
Bu deniz kızı heykeli, çok şanssızlıklar yaşamış. Önce orijinal olan kafası koparılmış, daha sonra yeni bir kafa yapılmış. Ama bu da çalınmış. Sonra çalınan parçayı bulup, tekrar yerine yerleştirmişler.
Biz ise oldukça şanslıydık. Çünkü hem heykel yerindeydi hem de tekparça olarak duruyordu. Bu heykeli zaman zaman yerinden alıp, sergilenmek üzere başka yerlere götürüyorlarmış. Küçük deniz kızı (The Little Mermaid)’in etrafı hava yağışlı olmasına rağmen o kadar kalabalıktı ki, fotoğraf çekmek için epey zorlandık.
Bu iskelede feribottan inip Trek Roner adasına gidiyoruz. Bu ada etrafı kanallarla çevrili çokgen yemyeşil bir ada. Bu adada gezdikten sonra botlarımıza binip, bu kez de Amelien Sarayı’nın bulunduğu iskelede iniyoruz.
Amelienborg,1794 senesinde Christianborg yangınından sonra Kraliyet ailesinin sarayı görevini üstlenmiş. Ülke Parlamenter demokrasi ile yönetilmekle beraber sembolik de olsa kral ve kraliçe var. Günümüzde de Danimarka Kraliçesi bu sarayda yaşıyor. Saray Rokoko mimarisi ile yapılmış. Sekizgen bir avlu, etrafındaki 4 simetri binadan oluşuyor. Ortada da 5. Frederik’in at üzerinde bir heykeli var. Bu saray 1043’e tarihleniyor. Her gün saat 12:00’de nöbet değişim törenleri var. Ancak çok gösterişli bir tören olmadığından izlemek için beklemenize gerek yok.
Sarayın karşısında şehrin en büyük katedralini görebilirsiniz. Bu katedral, Mermer Kilise ya da Frederik Kilisesi olarak adlandırılıyor. 1749’da yapımına başlanmış. Ama parasızlıktan dolayı yapımına 150 sene ara verilmiş sonra tamamlanmış. Kubbesi neredeyse her yerden görünebiliyor.
Buradan yürüyerek Nyhaun bölgesine gelip, kanal kıyısındaki restoranlardan birine oturuyoruz. Danimarka’da pek çok göl ve akarsu bulunduğundan, tatlı su levreği, alabalık, turna balığı, ringa balığı ve somon çok bol. Ayrıca patates çok bol kullanılıyor. Biz tercihimizi ızgara somondan yana kullandık. Ekmek çeşitleri çok fazla ve ekmekler çok lezzetli. Yemek yanında da Carlsberg marka bira içtik. Danimarka’nın yerel içkisi “gammel dansk”ı da deneyebilirsiniz.
Kanal kıyısındaki 1350’li yıllardan kalma Hansa tarzı rengarenk evleri izleyerek yemek yemek ayrıca keyifliydi.
Buradan yürüyerek Holmens Canal caddesindeki Tiyatro binasının yanına geliyoruz. Bu bina aynı zamanda da konferans salonu olarak kullanılıyor. Kopenhag bir kültür, sanat ve eğlence kenti olmasının yanı sıra aynı zamanda bir fuar merkezi.