Uçağım Bahamalar üzerinde alçalıyor: durgun denizde yelkenliler doğanın nimetlerinin zevkini sürüyorlar; mavinin bin bir tonu altımızdan akıp gidiyor; mercan kayalıkları sanki bütün sırlarını dökmek istiyorlar gibi güneşte parıldıyorlar; su o kadar berrak ki inanılması güç bir şekilde bu yükseklikten kumsala yakın yüzen stingrayler gözüküyor; karanın üzerinde uçmaya başlayınca büyük malikânelerin bakımlı bahçeleri maviye alışmış gözlerimi birden yeşilleriyle alıveriyorlar; adanın ortasındaki gölün üzerinden inişe geçiyoruz.
Bahamalar, ABD’den sadece 100 mil kadar uzaklıkta yüzlerce adadan oluşan küçük bir devlet. Bugün başkent Nassau'dayım. Bahamaların en büyük gelir kaynakları turizm. Karayiplerde şu ana kadar dolaştığım 5 ülke içinde en iyi turizm altyapısını bu ülkede buldum.
Nassau Limanı Karayip turuna çıkan yolcu gemilerinin olmazsa olmaz limanı. Böyle olunca liman bölgesi çok canlı. Limanın hemen önünde yolculara yönelik duty-free mağazalar sıralanmış: gümrük binası aynı zamanda Festival Place adında bir alışveriş merkezi. Festival Place'in önünde taksi şoförleri ve faytoncular bekleşiyorlar. Müşterilerin saçlarını ören kadınlar ellerinde resimlerle mevzi almış durumdalar. Gemiden çıkan ilk yolcuyla beraber bizim semt pazarlarını aratmayan bir karmaşa ve koşturmaca başlıyor. Taksiciler birbirlerinin neredeyse üzerine çıkarak müşteri kapmaya çalışıyor. Yolcular, mağazalar kalabalıklaşmadan önce varmak için hızlı adımlarla birbirlerine çarparak ilerliyorlar. Bu kalabalığın içinde, önlerinde dizüstü bilgisayarları ile duvar dibinde küçük masalarda sakin sakin oturan 8-9 kişi dikkatimi çekiyor. Birden aklıma bizim arzuhalciler geliyor, burada da mı diyerek yaklaşıyorum; hepsi kablosuz internete bağlanmışlar, kimisi sohbette kimisi e-maillerine bakmakta. İçlerinden birine kablosuz internete nasıl bağlanabileceğimi soruyorum. Diyor ki: “Kablosuz internete bağlantı Nassau'da bedava, bütün şehir kaplama alanı içinde”. Darısı bizim başımıza. Daha sonra sokakta yürürken banklarda ya da yere çömelmiş önünde bilgisayarı ile çalışan birçok kişi daha görüyorum. Akşamüstü ben de aralarına katılıyorum.
Festival Place'in sağında yerel hediyelik eşya satılan Straw Market var. Straw Market'a varmak için ya dümdüz yürüyerek Starbucks'ın önünden geçiyorsunuz ya da ana caddeye çıkıp Burger King, Wendy's, Subway önünden geçerek, McDonalds öncesi sokaktan önce denize doğru yürüyorsunuz. Gördüğünüz gibi Amerika’nın tanınan bütün zincir restoranları Bahamalar‘da. Zaten adaları biraz daha dolaşınca Bahamalar’a küçük Amerika demenin doğru olduğunu görüyorum.
Meydanın biraz ilerisinden minibüslere binerek (Bahamalar‘da minibüslere verilen isim Jitney) adanın her tarafına 1 dolara gitmek mümkün. Yakındaki Paradise Adası’nın köprüsüne kadar minibüsle gidiyorum. Paradise Island kıyıya iki köprüyle bağlı, ada tamamıyla turizme ayrılmış, ciddi bir yatırımla Amerikan halkı için yeryüzünde bir cennet yaratılmış; pahalı markaların vergisiz satıldığı mağazalar, yat limanı, sokakta müzik yapan gruplar, lokantalar, kumarhane, büyük oteller ve kumsallar. Bu kadar yatırım sonrası doğal olarak Amerikan şiveli İngilizce her yerde duyuluyor. Adayı karaya bağlayan köprülerin kara tarafında taze deniz mahsullerini hazırlayıp satan onlarca küçük lokanta var. Yerel bir lezzet olan kabuklu deniz canlısı “conch” çok popüler, ben de deniyorum. Sonuç: ikinci tabak lütfen!
Şehir içinde yürümekten sıkılıp nereye gittiğine aldırmadan ilk gelen minibüse biniyorum, şehrin kenar mahallelerinden birine gidiyorum. Tatil bölgelerinden uzaklaştıkça bakımsız cadde ve evlerle karşılaşma oranım artıyor. Yerel halkın bir kısmı için hayat pek kolay gözükmüyor; dökük kaldırımlar, küçük dükkânlar ve bakımsız evler çevrenin ekonomik durumu hakkında ipucu veriyor. Biraz daha gidince karşıma yeni açılan alışveriş merkezi çıkıyor, malum Amerikan markaları burada da var.
Sabahleyin Jamaika'ya gitmek üzere havaalanına gidiyorum. Uçağa biniş kartımı aldıktan sonra gümrüğe gidiyorum.... da bir terslik var. Bahamalar‘da Bahamalar gümrüğü yok, ABD gümrüğü var. Amerikalı gümrük memurları pasaportumu alıp Bahamalar’dan çıkış ve ABD üzerinden Jamaika'ya geçiş işlemlerimi yapıyorlar. İyi de bunu ABD yerine Bahamalar yapmaları gerekmiyor muydu? Neyse, zaten Bahamalar'a “ Küçük Amerika” dememiş miydik?
*** Başar Kurtbayram'ın diğer yazılarına www.simdigezelim.com'dan da ulaşabilirsiniz.