Ege’nin birbirinden güzel köyleri arasında en çok bilineni Şirince’dir diyebiliriz aslında. Bunda Efes’e olan yakınlığının ne oranda payı var bilinmez ama köye adımını atan istisnasız herkesin büyülendiği tartışmasız bir gerçek. Küçük ama dolu dolu bir köy Şirince; adı gibi de şirin. Gidip de bir saatte gezmek mümkün değil. Zira meşhur meyveli şarapları eşliğinde etrafın tadını doyasıya çıkarmak şart. Son zamanlarda fazlaca turistik olduğuna dair türlü şikayetler var; ama yine de akın akın gelen misafirlerini doğal yaşam ortamını bozmadan ağırlamaya çalışıyor Şirince. Bu gayreti sebebiyle de takdiri hakediyor.
Şirince’ye İzmir’in Selçuk ilçesinden yaklaşık 10 kilometrelik bir dağ yolunu takip ederek ulaşabilirsiniz. Köyün girişinde sizi şehrin tarihini kısaca anlatan bir tabela bekliyor olacak. Buradan okuduğunuz bilgilerden Şirince’ye eskiden ‘Tepedeki Efes’ dendiğini öğreneceksiniz. Tahmin edebileceğiniz gibi burası bir Rum köyü. Türkiye ve Yunanistan tarihinin en zorlu süreçlerinden biri olan mübadele sırasında Rum aileler tarafından boşaltılan köye Selanikli ve Kavaleli Türk aileler yerleştirilmiş.
Köy içinde araç kullanımı yasak olduğu için girişteki otoparka aracınızı parketmeniz ve köyü yürüyerek gezmeniz gerekiyor. Zaten çok da ihtiyacınız olmayacak aracınıza. Otoparktan çıkar çıkmaz hediyelik eşyaların satıldığı bir çarşının içine düşeceksiniz. Burada yöreye özgü el işlerinin yanı sıra turistik eşyalar da satılıyor. Gittiği yerlere özgü minik eşyalar satın almayı sevenlerdenseniz mutlaka gezin bu çarşıyı. Hoş gezmek istemeseniz bile yol sizi bir şekilde içinden geçiriyor.
Çarşıyı bitirdikten sonra köyün içine doğru yavaş yavaş tırmanmaya başlayabilirsiniz. Şirince bir dağ köyü. Dolayısıyla da engebeli bir arazi üzerine kurulmuş. Bu yüzden de çok sayıda yokuşu var ama öylesine tatlı yokuşlar ki inip çıkarken şikayet edenini görmedim. Köyde yapılabilecek en güzel şey bu engebeli, dar sokaklara dalıp bol bol fotoğraf çekmek. Fotoğraflarınızın ana malzemesi tabii ki Şirince’nin bakmaya doyamayacağınız tarihi evleri olacak. İki katlı, ahşap detaylı bu evlerin tarihi 19. yüzyıl başlarına dek gidiyor. Yeşiller içinde çok da güzel görüntü veren evlere mümkün olduğu kadar yaklaşın. Bazılarının pencere kenarları ve saçaklarında kuş motifleri gözünüze ilişecek. Bu detaylarıyla evler, bir kez daha gönlünüzü fethedecek.
Yürüyüşler sırasında karnınız acıkırsa gözleme yapan kadınların tezgahlarından Ege otlarıyla hazırlanmış bir gözleme alabilir, etrafı dolaşmaya devam edebilirsiniz. Fakat biraz soluklanıp köyün lezzetli yemeklerinden tatmak isterseniz Cici Şirince Mutfağı ya da Artemis Restoran’ı tercih edebilirsiniz. Artemis Restoran, Taş Mektep olarak anılan eski bir okul binasında hizmet veriyor. Bina 1996 yılından bu yana restoran olarak hizmet veriyor ve misafirlerine Şirince’nin yerel lezzetlerinden örnekler sunuyor. Sabah saatlerinde köye gelirseniz burada kahvaltı etmenizi öneririz. Öğle ya da akşam yemeğine denk gelirseniz mezelerden oluşan bir sofra kurabilirsiniz. Özellikle Ege dışından geliyorsanız arapsaçı ve şevketi bostan yemeklerini mutlaka denemelisiniz. Burasının aynı zamanda bir şarap evi olduğunu hatırlatalım. Dolayısıyla yemeğinin yanında güzel bir şarap içerek restoranın avlusundan etrafı izlemek isteyenler için ideal bir seçenek.
Şarap demişken uzun zamandır bağcılıkla uğraşan Şirince’nin meşhur üzüm bağları ve bu bağlardan elde edilen üzümle yapılan enfes şaraplarını da unutmayalım. Zaten köye girdiğiniz anda adım attığınız yerde bir şarap evi göreceksiniz. Özellikle meyve aromalı şarapların meşhur olduğu Şirince’de her köşe başında bir tadım yapabilirsiniz. Böğürtlen ve şeftali aromalı şarapları mutlaka denemelisiniz. Hatta denemekle kalmayıp birkaç şişe alarak hem sevdiklerinize armağan edebilir hem de Şirince’yi özlediğiniz anlarda açıp buradaki anılarınızı yad edebilirsiniz.
Fotoğraf: https://www.izmir.net/blog/wp-content/uploads/2015/10/sirince-meyve-sara...
Pek çok Ege köyünde olduğu gibi Şirince’de de halkın bir kısmı zeytincilikle de uğraşıyor. Dolayısıyla buradan zeytin, zeytinyağı, sabun gibi hediyelikler de alabilirsiniz. Bununla birlikte köyde 19. yüzyıl başlarından beri devam eden incir üretimi, buraya gelen pek çok misafirin dikkatini çekiyor. Dolayısıyla da incir, buradan alıp götürebilecekleriniz listesinde ilk sıralara oturuyor.
Şimdi köyün içindeki gezimize geri dönelim. Aslını isterseniz sokakların arasında dolaşarak köyün büyük bir kısmını görmüş oluyorsunuz. Fakat bu noktada görmeden dönmemeniz gereken iki turistik yapıdan da bahsetmek gerekiyor. Bunlardan ilki köy içi yürüyüşlerinizde karşınıza çıkacak St. John Kilisesi. Kilisenin içine girin mutlaka.
Fotoğraf: http://1.bp.blogspot.com/-ag-Y17wa1C4/VI6sBdwkmOI/AAAAAAAAClA/fTJV5j4l1B...
Görülmesi gereken turistik yapılardan bir diğeri de Hodri Meydan Kulesi. Kule, köyün üst ucunda bulunuyor ve ziyaretçilere müthiş bir manzara sunuyor. Fakat bu manzaradan daha çarpıcı olmasa da bir hikâyesi var kulenin. Geçmişi öyle yüzyıllar öncesine dayanmıyor bu yapının. 2010 yılında Sevan Nişanyan tarafından yaptırılmış bir taş kule burası. Üzerindeki “Zalimin aczini görmek ve göstermek için inşa edildi” yazısı dikkatinizi çekecek. Bunun nedeniyse şu: Sevan Nişanyan 1995 yılında Şirince’ye gelerek 16 eski köy evini restore etmiş ve bunları butik otellere dönüştürmüş. Ancak Nişanyan, izinsiz restorasyon yaptığı gerekçesiyle yargılanmış. 10 ay hapis ve binlerce liralık para cezasına çarptırılmış. Binaların hakkında yıkım kararı çıkınca da tepki olarak bu 12 metre yüksekliğindeki kuleyi yaptırmış.
Şimdiye kadar anlattıklarımızdan da anlayabileceğiniz üzere Şirince, çoğunlukla günübirlik ziyaret edilen bir köy. Fakat yine yazının başında belirttiğimiz gibi gün içinde yoğun bir kalabalık oluyor. Bizim size önerimiz köyde bir gecelik de olsa konaklayıp herkes çekildikten sonraki dinginliğini tecrübe etmeniz. Zira tur otobüsleri ve günübirlikçiler köyden ayrıldıktan sonra bambaşka bir havaya bürünüyor Şirince. Konaklama için köyde birbirinden güzel butik oteller mevcut. Seçim yapmakta zorlananlar için Terras Evler’i tavsiye edebilirim.
