Kuzey Macaristan'ı anlayabilmek için önce bizi ilgilendiren tarihini basitçe özetliyorum. Kanuni Sultan Süleyman'ın 1526 yılında Mohaç Meydan Savaşı'nı kazanarak Macar Krallığı'nı yıkmasından sonra bugünkü Macaristan toprakları 150 yılı aşkın bir süreyle Osmanlı İmparatorluğu'nun elinde kaldı. Macaristan'ın geri kalan bölümü yani bugünkü Slovakya ise Habsburglu Avusturya Arşidüklüğü'nün elindeydi. 1541 yılında Budin, Osmanlı İmparatorluğu'nun eline geçince Tuna’ya kadar olan bu bölge de Osmanlı topraklarına katıldı. 1663 tarihinde ise Tuna da aşılıp bugünkü orta Slovakya diyebileceğim bölgede Osmanlı İmparatorluğu’na bağlı Uyvar ve Leva Eyaletleri kuruldu. 1683 tarihinde Osmanlı İmparatorluğu II. Viyana Kuşatması'nda başarısız olunca önce Kuzey Macaristan, sonrasında da daha kuzeydeki lojistik bağlantı kalmayan Uyvar ve Leva Eyaletleri Osmanlı İmparatorluğu’nun elinden çıktı. Bizim bu gezideki amacımız bu tarih perspektifinde eskiyi gözlemleyebilmek olduğu için öncelikle şimdiki Štúrovo, Esztergom, Vişegrad ve Szentendre’yi gezdik. İlk durağımız ise Štúrovo.
Štúrovo
Şehrin Macarca adı Parkány. II. Dünya Savaşı’ndan sonra burası Slovakya’da kalınca adı değiştirilerek Štúrovo yapılmış. Macarlar hala Parkány diyor. Esztergom’un hemen karşısında yer alan Štúrovo, Slovakya'nın en güneydeki, dolayısıyla da iklimi en sıcak olan kasabası. Oldukça tarihî bir yer. Mazisi 11. yüzyıla kadar uzanıyor. Fotoğrafseverler için ise tabii ki havaya bağlı olarak Estergon Bazilikası ile Kalesi’nin en güzel görüntüsünün alınabileceği yer. İri mavi kubbesiyle, görkemli görünüşüyle fotoğraf karelerinde dikkat çeken yer Estergon Bazilikası.
Gelelim bizle ilgili kısma. Şehrin Osmanlıca adı Ciğerdelen. Ciğerdelen’in kuruluşu Macar hâkimiyeti zamanında olsa da esas olarak Osmanlı döneminde imar edilmiş. 1570-71 döneminde Ciğerdelen’de sadece Müslüman nüfus yaşıyormuş. Kaleyi de 250 muhafız koruyormuş. Daha sonradan etraftaki köylerden de göç alınca demografi de değişmiş. Ciğerdelen’deki askerî garnizon; Macaristan İmparatorluğu toprakları olan Uyvar ve Leva’dan Osmanlı topraklarına gelebilecek tehlikeleri önlemekle ve Avrupa içlerine yapılacak seferlerde ise Estergon’dan gelecek orduların Tuna Nehri’ni emniyetle geçmelerini sağlamakla yükümlüymüş. Nitekim 1663 tarihinde daha kuzeydeki Uyvar Kalesi’nin zaptı sırasında Ciğerdelen Macarlara karşı önemli bir rol üstlenmiş. 1683 tarihinde başarısız II. Viyana Seferi sırasında Ciğerdelen’den Estergon’a dubalı köprüler kurulup Uyvar ve Estergon 30.000 kişi ile müdafaa edilmiş. Maalesef Ciğerdelen Alman-Leh ordusuna kaybedilince dubalı köprüde sıkışan ordumuz köprüde bombalanmış, binlerce asker Tuna Nehri’nde boğulmuş ve önce Estergon müteakiben Tuna’nın karşısında kalan Uyvar ve Leva eyaletleri de düşmüş. Tüm bu olup bitenler ise ne kötü ki arkamdaki bölgede olmuş. Tarih böyle bir şey işte. Günümüze gelince fotoğraf ve geziseverler için burada yapılacak en güzel şey Estergon Kalesi’ni gören Komp Caffe’de kahvenizi yudumlamak ve bugünkü Esztergom manzarasına karşı fotoğraf çekmek ya da çekilmek. Buradaki gezimizi tamamlayıp yürüyerek Esztergom’a geçiyoruz.
Esztergom
Esztergom, Macaristan’ın sadece eski başkenti değil aynı zamanda dinî merkezi. Başkent Budapeşte’nin 46 kilometre kuzeyinde. Şansımıza fotoğraf çekmek için hiç de uygun olmayan hem yağmurlu hem de sisli bir gün. İşte Štúrovo’dan gördüğümüz Esztergom Bazilikası. Ülkenin en büyük Avrupa’nın ise üçüncü büyük kilisesi. Giriş için ücret alınmıyor.
Kale, ilk olarak Prenz Geza tarafından yaptırılmış. İlk Macar kralı Istvan, Esztergom’da doğmuş ve 1000 yılında Macaristan’ın ilk kralı olarak tacını buradaki kilisede giymiş. 10-13’üncü yüzyıllar arasında, Macaristan kralları burada ikamet etmiş. 1241’deki Moğol istilasına kadar Macar Krallığı’nın idarî ve dinî merkezi olmuş. Kral IV. Bela 1256’da başkenti Budin’e taşımış ve kaleyi din adamlarına bırakmış. 1543 yılında, Sultan Süleyman idaresindeki Osmanlı güçleri burayı ele geçirmiş. Osmanlı döneminde kilise yerine cami yapılmış. 1663 yılında bölge Macarların eline geçince bu sefer cami yıkılarak kilise yapılmış, 1822 ve 1870 yılları arasında ise bu sefer kilise yıkılarak yerine gördüğünüz bazilika yapılmış. Bazilikanın yüksekliği 114 metre. Kişi başı 2 € ödeyerek hem panorama kafeye hem de can kulesine çıkmak mümkün. Hava sisli olduğu için biz çıkmadık ama hava uygunsa mevsime bakmaksızın mutlaka çıkıp fotoğrafınızı çekin.
Bazilika bir tarafa, gözlerimiz tarihimize ait herhangi bir şey arıyor ancak hiçbir şey göremiyoruz. Buraya gelirseniz karşınıza muhteşem bir kale yapısı çıkmasını beklemeyin çünkü kalenin surlarından mahzende sergilenenden başka bir şey kalmamış.
Biraz da hüzünlü bir şekilde Ciğerdelen’e karşı fotoğraf çekip Vişegrad’a doğru yol alıyoruz.
Vişegrad
Türkiye’de büyük şehirlerde yaşayan insanlar nasıl kafa dinlemeye deniz kıyılarına ya da yaylalara gidiyorsa Macaristan’da da cebinde parası olan herkes kafa dinlemeye Tuna kıyısında şehirlerden uzak sayfiye yerlerine geliyor. Bu sayfiye yerlerinden en ünlüsü ve en zengini ise Vişegrad. Vişegrad, Başkent Budapeşte’nin 46 kilometre kuzeyinde bir kasaba. Aslında Macar Kralı Bela IV. tarafından 1259’da inşa edilmiş 350 metre yükseklikteki kalesi ile ve 1458-1490 yılları arasında Kral Matthias tarafından inşa edilen ve halen müze olarak kullanılan Rönesans Sarayı ile ünlü. Kale, Tuna nehrinin en keskin dönüşüne kurulmuş. Yürüyerek 40 dakikada çıkmak mümkün. Ne var ki gördüğünüz gibi hava çok sisli. Böyle bir ortamda yukarıdaki sisten zor gözüken kaleyi gezmenin ya da fotoğraf çekmenin anlamı olmadığını düşünerek kaleyi gezmekten vazgeçtik.
Sis nedeniyle kaleye çıkamayınca biz de kullanamadığımız bu süreyi daha önceden internette adını çokça duyduğumuz Renaissance Etterem Restoranı'nda öğle yemeği yiyerek geçirmeye karar verdik.
Ben bu restorana bayıldım. Budapeşte'den bölgeye gitme planlarınız varsa mutlaka bu restorana uğrayıp yemek yemenizi tavsiye ederim. Yalnız bu yemek bildiğiniz her zamanki sıradan öğle yemeklerinden değil. Tam bir seremoni. Restoran, Orta Çağ’a uygun bir şekilde dekore edilmiş. Yemeklerin içeriği, çömleklerde sunulması, garsonların kıyafetleri ile oldukça dikkat çekici bir mekân.
Adamlar her şeyi düşünmüş. O günün kıyafetlerini üzerinize geçirip kral, kraliçe şövalye ne isterseniz olabiliyorsunuz.
Orta Çağ yöresel müzikleri eşliğinde sizin keyifli vakit geçirmenizi sağlıyorlar. Restoran sahibi dâhil garsonlar da çok fazla olmasa da Türkçe anlıyor.
Doğal yapı olan ormanlar ve avcılık gelenekleriyle beraber Macar mutfağında ördek, geyik, tavşan gibi av hayvanlarına sıkça rastlanıyor. Burada ne yenir diye sorarsanız; öncelikle kremalı ceylan çorbası, dana ve hindiden oluşan geleneksel et menüsü ile böğürtlenli, kremalı ve çikolatalı kestane tatlısını öneririm.
Renaissance Etterem Restoranı'ndan kuzeye doğru devam ederseniz sağ tarafta 1458-1490 yılları arasında Kral Matthias tarafından inşa edilen ve halen müze olarak kullanılan Rönesans Sarayı’nı göreceksiniz. Buraya mutlaka uğramanızı tavsiye ederim. Saray’da yaptığımız gezi sonrasında alışveriş için Szentendre’ye doğru yol alıyoruz.
Szentendre
Szentendre de aynı Visegard gibi şirin bir kasaba. Belgrad'ın Osmanlı İmparatorluğu tarafından ele geçirilmesinden sonra kaçan Sırplar kurmuş. Sanatçılar Kasabası da diyorlar. Bu sevimli kasaba tam bir alışveriş cenneti. Macaristan’a özel ürünler, el işi örtüler, kristal, porselen, hediyelik eşyalar ve daha birçok şeyi burada bulabilirsiniz. Budapeşte'ye göre de daha ucuz. Alışveriş için burayı tercih edebilirsiniz.
Macaristan ekonomisi maalesef çok iyi değil. Halk zor durumda. Bir hanımefendi koşarak yanımıza gelip bugün hiçbir şey satamadığını ufak da olsa bir şeyler almamızı açıkça talep etti. Açıkçası bir Avrupa ülkesi için garip gelse de kıramayıp evimiz için el yapımı birkaç hediyelik eşya aldık.
Bölgeye nasıl geleceğinize gelince çok fazla seçenek olduğunu söyleyebilirim. Bölgeyi plansız gezmek istiyorsanız kişi başı 66 $ (12 yaşından küçük çocuklar 32 $) karşılığında otelinizden alınıp rehberli olarak Esztergom, Visegrád ve Szentendre’yi gezebilir, Szentendre’den de mayıs ile eylül ayları arasında bot ile Budapeşte’ye dönebilirsiniz. Bu tur yaklaşık 9 saat sürüyor.
Bunu pahalı buluyorsanız BudapeşteÁrpád Hid Volanbusz Otobüs Terminali’ne gidip kişi başı 3 € ödeyerek 800 numaralı Estergon otobüsü ile Dorog üzerinden direkt Estergom’a ulaşmanız mümkün. Ancak ben Budapest–Szentendre–Visegrád–Esztergom güzergâhını tercih edeceğim diyorsanız 880-889 numaralı otobüslere bineceksiniz. 20 dakikada Szentendre’de, 2 saatte de Esztergom’da olabilirsiniz. Budapest, Batthyány terminalinden 40 dakikada trenle Szentendre’ye ulaşmanız da mümkün. Benim bölge ile ilgili anlatabileceklerim bu kadar. Tüm bölgeye 2 gün ayırmanızın esnek planlama yapabilmek ve fotoğraf çekebilmek için uygun olacağını değerlendiriyorum. Sağlıcakla kalın.
Bot turu bilgisi için: https://www.cityrama.hu/out-of-budapest-tours/full-day-tours-in-hungary/danube-bend-tourOtobüs ile ulaşım bilgisi için: https://www.volanbusz.hu/en/timetable/lines/line?menetrend=2920