Lhasa ve Potala Sarayı

Potala Sarayı, 3.700 metre yükseklikte bir tepe üzerine kurulmuş olan beyaz ve kiremit renklerinden oluşan muhteşem bir kompleks. Kralların kışlık sarayı olarak nitelendiriyorlar. Potala sarayının yerel adı “Rutunzi”. “Ru” dağlar, “Tunzi” ise birleşme noktası anlamına geliyor. “Rutunzi” ise dağların birleşme noktası demek.

Saray ilk olarak 7. yy.’da Tibet kralı Songsten Gampo tarafından yaptırılmış. Kralın bu sarayı yaptırmaktaki ilk amacı ise Çin Prensesi Wen Cheng ile yaptığı evliliği kutlamakmış. Tabii o dönemde günümüzdeki kadar görkemli değilmiş. Daha sonra 1645 senesinde ilaveler yapılarak bugünkü haline getirilmiş. 1649’dan sonra da 5. Dalai Lama’nın kışlık sarayı ve Tibet yönetiminin merkezi olarak kullanılmaya başlanmış. Bugüne kadar 33 krala ev sahipliği yapmış. Potala sarayının 400 penceresi var. 13 kattan oluşuyor ve yüksekliği 119 metre. Doğu-batı yönü genişliği 420 metre, kuzey-güney genişliği ise 300 metre.

1988 senesinde 5 sene süren bir restorasyon çalışması yapılmış ve devlet bu çalışmaya büyük bir kaynak ayırmış.

Saray 1994’te UNESCO tarafından koruma altına alınmış. Saray 2 bölümden oluşuyor; Beyaz bölüm dini liderlerin kullandığı bölüm. Hatta bu bölümü 14. Dalai Lama da kullanmış, ancak 25 yıl önce Hindistan’ın Limbuni şehrine gitmiş ve halen orada yaşıyormuş. Çin hükümeti tarafından Tibet’e girişi yasaklanmış.

Kırmızı bölüm ise kralların kullandığı bölüm olup, Potrang Marpo adıyla da biliniyor. Kiremit rengi olan bu bölüm Tibet’e özgü bir mimari tarzı ile yapılmış. Kiremit rengi özel bir ağacın ince dalları yatay olarak istiflenerek duvarlar inşa edilmiş. Bu da yapının duvarlarını oldukça ilginç kılıyordu.

Bu kiremit rengi ağaç dallarının istiflenerek yapıldığı duvarlar saraya çıkarken kullanılan korkulukların üzerinde de var. Ve bu dalların arasına insanlar, dileklerinin gerçekleşmesi için metal ve kâğıt paralar sıkıştırıyorlar. Sarayın beyaz kısımları ise her sene boyanıyor.

Sarayı gezmek için arabadan indik. Bu ne kalabalık! İnsanlar ellerinde manileri ve 108’lik tesbihleri, manilerini çevirerek akın akın yürüyorlar. Biz önce bu insanları fabrikaya çalışmaya giden gruplar olduğunu zannettik. Meğerse değilmiş. Bu insanlar sabahın o saatinde ibadet için sarayın etrafında dönüyorlarmış. Bir an düşününce sarayın sadece duvarlarının çevresi 1.440 metre. Bir de bahçe kısmını düşünürsek en az 2.000 metre vardır. Saat 10’a kadar burada dönüp ibadetlerini yapıyorlar ve daha sonra biraz ileride bulunan mekanda toplanıyorlar. Burada Tibet’e özgü olan Butter Tea içip, şekerli birşeyler yedikten sonra işlerine gidiyorlar. Artık siz de tahmin edin... “İş yerleri saat kaçta açılıyor?”

Sarayın tam karşısında ise Çinlilerin 1951’de Tibet’e yaptıkları saldırıyı sembolize eden bir anıt bulunuyor.

Saray dağın tepesinde olduğundan merdivenlerden çıkılacak epey yolumuz var. Ama Budizm’de tapınağa gitmek için ne kadar acı çekersen o kadar makbul, ne yapalım çıkacağız. Merdivenlerden bu yüksek rakımda çıkmak sağlıklı bir insan için bile zor olmasına rağmen, pek çok özürlü kişinin omuzlarda ve sırtlarda taşınarak ibadet için buraya çıkarıldığına hayretle şahit olduk. Yolun dönüşünde bu kişilerin yüzlerindeki mutluluk ifadesi çok dikkat çekiciydi, asla unutamam.

Merdivenlerden çıkarken Lhasa’nın panoramik manzarasını seyrediyoruz.

İlerlerken küçük bir alanda 1951 Çin saldırısına kadar cezaevi olarak kullanılmış bir yapıyı görüyoruz. 1951’den sonra cezaevi olarak kullanılmaktan vazgeçilmiş.

Merdivenlerdeki yoğun kalabalığın çoğu yerel halk. Bayanlar çok özel giyinmiş ve süslenmiş. Özellikle saç süslemeleri çok değişik.

Merdivenlerden çıkarak giriş kapısına geliyoruz. Tibet’teki bütün saray, manastır ve tapınak girişlerinde Tibet Budizmi’nde kullanılan şans sembolleri bulunuyor. Bunların en önemli ve çok kullanılan sembollerinden biri de, Tıp amblemine benzeyeni.

Bu bölgede yüksek rakımdan dolayı hiç ağaç bulunmamasına rağmen, saray içindeki çok kalın, ahşap direk ve kirişler, 400 km uzaktan yak’lar vasıtası ile çekilerek getirilmiş. Yak yani Tibet Öküzü, bu bölge için çok önemli. Hem etinden, hem sütünden hem de gücünden yararlanıyorlar.

Tapınağın içinde kamera ve fotoğraf çekimi yapmak yasak. İçeriyi gezmek yaklaşık 2 saat sürüyor.

İçeride Buddha ve çeşitli reenkarnasyonlarının devasa heykelleri bulunuyor. Her heykelin önünde şeffaf para kutuları ve yak yağı ile yanan butter-candle (yağ mumları) bulunuyor. Yaklaşık 3 adımda bir Buddha’nın bilmem kaçıncı reenkarnasyonunun bir heykeli, önünde butter-candle’ler ve mutlaka para kutusu. İnsanlar her bir heykelin önündeki para kutusuna para, butter-candle’lere yağ koyup iyi şans diliyorlar. Buraya gelen Budistler’in istisnasız hepsinin ellerinde bir poşet yağ ve kaşık var. Bazıları ise termosların içinde eritilmiş yak yağı getirmişler. Butter candle’lere (Kandillere) ya kaşıkla ya da termostan yağ dökerek kandillerin yanmasına katkıda bulunuyorlar. Ayrıca her Buddha heykelinin önündeki para kutularına para atarak ibadetlerini tamamlamanın huzurunu yaşıyorlar. Tibet’te yağ sektöründe olanlar iyi para kazanır. Yatırımcılara duyurulur. Her yer yağ.

Bu arada ibadet ritüellerinden bahsetmekte fayda var. Ayakta Buddha heykelinin karşısında iki ellerini başlarının üzerinde birleştiriyorlar. Sonra yüz hizasına, daha sonra çene altına getirip, daha sonra yüzü koyun yere yatıyorlar. Ancak bu hareketi sadece 3, 5, 7 gibi tek rakamlarla tekrarlıyorlar. İslamiyetteki namaza benziyor.

Manastır içindeki 199 m2’lik bir salonda 3 adet devasa yaşam çarkı ve mandala sergileniyor.

Ayrıca 5., 7., 8., 9. Dalai-Lama’lara ait mozoleler de bu saray içindeki ayrı bir bölümde ziyaret edilebiliyor. Bu mezar anıtlar altın, gümüş ve değerli taşlar kullanılarak yapılmış. Bu stupa tarzı yapılmış anıt mezarların en görkemli ve en yüksek olanı Tibetliler’in dini hayatında en önemli yeri tutan 5. Dalai Lama’ya ait. Bu anıt mezarın yüksekliği 12 metre, eni ise 7.6 metre. Tam olarak 3.721 kg altın ve 1.500 kg gümüş kullanılmış. Ayrıca 10.000 tane değerli taşla süslenmiş. Tabii bunu görünce insan şunu içinden geçirmeden edemiyor: “Hani Budizm, görkem ve şatafattan uzaktı?”Lhasa'ya ulaşımı kolay ve dağ manzaralı konaklama yerlerinden Lhasa Badacang Hotel ve InterContinental Lhasa Paradise otellerini tercih edebilirsiniz.

HÜSEYİN YILMAZ

Yazar Hakkında

HÜSEYİN YILMAZ

 1942 Sinop Ayancık doğumluyum. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi mezunuyum. Mecburi hizmet nedeni ile Hakkari, Yüksekova, Siirt’te görev yaptım.