Malta Gezisi: Sliema, St. Julien ve Pacevılle

Sliema, Malta’nın en turistik bölgelerinden biri. Sahil boyunca lüks oteller, restoran ve cafeler, alışveriş merkezleri burada yerini almış. Malta’da yaşayanların gururla bahsettikleri Tigna Point alışveriş merkezine geliyoruz. Halkın büyük çoğunluğu alışverişini burada yapıyor. Merkezin dışı oldukça gösterişli, Malta taşından sütun ve kemerlerle yapılmış. İçi ise pek çok markanın bulunduğu İstanbul’daki sıradan bir alışveriş merkezine benziyor.

Biz burada fazla vakit kaybetmeden sahile iniyoruz. Sahilde pek çok büyük otel zincirleri dizilmiş. Sahil boyunca yürüyerek karşı kıyıları ve Valletta’nın muhteşem manzarasını seyrediyoruz. Sliema sahilinde bir cafe’de oturarak milföy hamuru içine peynir konularak hazırlanmış, sıcak servis edilen “Malta Pastizzi” denilen yöresel böreklerini yiyoruz. Gayet güzeldi. Bizim damak tadımıza çok uygun.

Sliema rıhtımından kalkan Captain Morgan firmasına ait teknelere binerek 1 saatlik turumuza başlıyoruz. Bu 1 saat süren turun bedeli kişi başı yaklaşık 10 – 15 Euro. Malta’ya gelenlerin bu turu yapmasını öneririm. Sliema’dan hareket ettikten sonra Manoel Adası, Karantina Hastanesi, Msida Koyu'nu, marinayı geziyoruz. Limandaki yerel balıkçı teknelerini görüyoruz. Bu koydan Osmanlı kuşatmasının geçtiği Büyük Liman bölgesine geçiyoruz. Burada Valletta, Elmo Kalesi, 3 Şehirler ve Ricasoli Kalesi'ni denizden görerek Sliema’ya geri dönüyoruz. Bu tekne gezimizde çok güzel fotoğraflar çekiyoruz.

Sliema’da tekne turumuzu bitirdikten sonra yürüyerek St. Julian’a devam ediyoruz. Sahildeki bu yürüyüş yaklaşık 1,5 saat sürdü ama çok keyifli geçti. Yol boyunca Malta taşından yapılmış tipik Malta evlerin (yeşil, kırmızı, mavi cumbalı aynı renklerdeki kapıları, güzel tokmakları ile), birbirinden güzel kiliselerin, katedrallerin, balıkçı restoranlarının önünden geçerek yolumuza devam ediyoruz. Yol devamlı koyların kenarından dolaştığı için kestirmeden yaklaşık 20 dakika sürebilecek yol, sahilden koyların girinti çıkıntılarını takip edince 1,5 saat sürüyor. Kıyı boyunca 2 katlı seyir terasları yapılmış. Ara ara oturup dinleniyoruz. Kıyı şeridi genellikle kayalık. Denizin dalgaları ile aşınmış bu kayaların görüntüsü de çok güzel. Bu kıyı şeridi boyunca mutlaka yürünmeli.

Sokak ve caddelerde çok fazla kedi ve köpeğe rastlamadık. Ancak hayvan ambulansı gördük. Bu ülkede hayvana oldukça değer veriliyor izlenimi doğru bizde.

Malta’da dolaşırken mimaride Arap ve İngiliz izlerini görebiliyorsunuz. Eğitim, hukuk ve trafik İngiltere etkisinde kalmış. Trafik soldan akıyor. Ancak Araplar zamanında yapılmış camiler yerle bir edilmiş. Ülkede 1 cami ve birkaç tane de mescit bulunduğunu söylüyor yerel rehberimiz. Buna karşın 350 bin nüfuslu Malta’da 365 adet kilise ve katedral varmış. Her güne 1 kilise düşüyor diye ekliyor. Dolayısı ile halkın %98’i koyu Katolik. Yakın zamana kadar boşanma ve kürtaj yokmuş. Son yıllarda alınan bir kararla boşanmadaki katı tutum biraz gevşetilmiş.

St. Julians’a gelirken Aşk Köprüsü’nden geçiyoruz. Burası köprünün iki yanındaki korkulukların büyük harflerle “I LOVE” şeklinde yazılmış korkuluklardan oluşuyor. Esprili küçük bir köprü.

Tam da bu köprüye karşı pek çok balık restoranları var. Bu restoranlardan birine oturup Malta’ya has yemeklerimizi yiyoruz. Ülke mutfağında balık, domates ve patatesin önemli bir yeri var. Menümüzde tavşan güveç, kızarmış ekmek üzerine domates sosu sürülerek üzerine zeytinyağı dökülerek servis edilen ekmekleri (hobz biz-jest), ahtapot ve kalamar vardı. Buraya gelirken okuduğum kitaplarda salyangozun da önerildiğini öğrenmiştim. Ancak salyangoz sorduğumda garson iğrenç bir ifade ile salyangoz olmadığını söyledi. Demek ki salyangoz o kadar da tercih edilen bir yemek değilmiş. Bunun yanında Malta’ya özgü Hopleaf biralarımızı içtik. Bence Malta’da yenilebilecek en güzel yemekleri her türlü deniz canlısı.

Malta’ya özgü şarapların yanı sıra dikenli armut likörü “Bajitra” adaya özgü bir lezzet. Bizde kaktüs meyvesi olarak bilinen, kaktüs inciri denilen bu meyveden yapılan bir likör. Tatlıya gelince… yağda kızartılmış hurmalı hamur “Imqaret” ve acıbadem kurabiyesi denenmeye değer lezzetlerden. Bir de bal halkası denilen ayçöreğine benzer, simit şeklinde beyaz çörekleri var.

Karnımızı da doyurduk. Yine sahil boyunca yürüyerek otelimizin bulunduğu Paceville’ye devam ediyoruz. Sahil boyu lüks otel ve restoranları geçerek Paceville’ye geliyoruz. Paceville gece hayatının merkezi durumunda. Pek çok bar, disco, sinema ve restoran burada gençlere hizmet veriyor. Hayat burada günün ilk ışıklarına kadar devam ediyor. Bölgeye yakın Aziz George koyundaki Daragonara Casino da kumar düşkünleri için iyi bir adres.

HÜSEYİN YILMAZ

Yazar Hakkında

HÜSEYİN YILMAZ

 1942 Sinop Ayancık doğumluyum. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi mezunuyum. Mecburi hizmet nedeni ile Hakkari, Yüksekova, Siirt’te görev yaptım.