Yolculuğumuzda üçüncü durak Simi Adası... Sabah Nisiros’tan erken saatlerde çıkıp yol aldık bu sevimli Yunan Adası’na. Varışımız öğleye doğru saat 11.00 civarıydı.
Simi Adası’na ulaşmanın en pratik yolu; Bodrum’dan kalkan hızlı feribotlara binmek. Yaklaşık 2 saat süren yolculuğun bedeli ise yaklaşık 40-45 euro.
Yönetimsel olarak Rodos’a bağlı olan adanın adı Yunan mitolojisindeki Poseidon (deniz tanrısı)’un eşi Nymph Syme’den geliyor.
Yerleşik nüfusu 2.500 kişi. Ama her yazlık yerleşim gibi burası da yaz aylarında nüfusunu katlıyor.
Ada, 1522 senesinde Osmanlı topraklarına dahil olmuş. Ancak ayrıcalıklı bölge statüsünde tutulmuş. 1912 senesinde On İki Ada ile birlikte bağımsızlığını ilan etmiş hemen ardından İtalya himayesine girmiştir. Yunanistan sınırlarına dahil olması ise 1948 senesi...
Osmanlı döneminde adaya verilen isim Sömbeki. Sömbeki ismi, Sümbek denilen küçük teknelerden geliyor. Çünkü zamanında bu ada, tekne üretimi ile adından söz ettiriyormuş. Simi’deki tersanelerde yılda yaklaşık 500 gemi üretiliyormuş. Diğer önemli faaliyet ise süngercilikmiş.
Özellikle 17. yüzyılda tekne yapımı ve süngercilik sebebi ile Ege’nin en zengin adalarından biri haline gelmiş. İş sahasının genişliği o dönemki nüfusuna da yansımış. O zamanlar 25.000’i bulan nüfus, tekne yapımcılığı ve süngercilik faaliyetleri azalınca 2.500’lere kadar gerilemiş. Günümüzdeki en önemli ekonomik faaliyeti ise turizm. Adaya en fazla turist; Britanya, İtalya ve de son senelerde Türkiye’den gidiyor.
Adanın denizden görüntüsü muhteşem! Çarpık tek bir yapı bile yok.
Buradaki binaların tamamı, restorasyondan geçirilmiş olan eski evler. Evlerin hepsi pastel tonlarda. Buradaki evlerin renkleri Anıtlar Kurulu tarafından belirleniyor. Dolayısıyla da evlerin hiçbirinde bir aykırılık yok. Simi Adası bu pastel renkli evleri ile diğer Yunan Adaları’ndan ayrışıyor. Çünkü diğer Yunan Adaları’nda hep mavi ve beyaz renkler hâkim.
Teknemiz limana yanaştı. Hemen üzerimize bir şeyler alıp scooter kiralamaya gittik. Scooter kiraladığımız yer meşhur Simi Saat Kulesi’nin de olduğu yerde. 1884 tarihinde yapılmış olan saat kulesi ada merkezinin yerleştiği iki koyun da tam ortasında.
Bu arada Murat kiralama işlemleri ile ilgilenirken ben de fırsatı kaçırmayıp burada biraz fotoğraf çektim.
Burada çok sayıda yelkenli ve motoryat demirlemiş durumda.
Murat da scooterı kiraladı. İlk olarak planımız adanın en güneyindeki Panormitis Koyu’na gitmek. Burası adanın merkez limanına yaklaşık 25 kilometre mesafede. Ancak yol o kadar virajlı ki gidişimiz 50 dakikayı buluyor.
Yol sizi korkutmasın. Buraya minibüslerle de 5-6 euro karşılığında ulaşmak mümkün ama biz 100 cc bir scooter ile gidince doğal olarak yol biraz daha uzun sürdü.
Yolda giderken bir noktada duruyoruz. Buradan önce Simi liman tarafını fotoğraflıyoruz.
Ardından da Pedi Koyu’nu izliyoruz.
Panormitis Koyu'na da ulaştık. Bu koy bir havuz gibi... Sadece daracık bir girişi var. O nedenle her zaman sakin ve dalgasız. Yelkenlilerin, teknelerin de en güvenli sığınaklarından biri.
Bu koyun en önemli özelliği ise adanın en çok ziyaret edilen yeri olan Moni Taksiharki Mikhail Ortodoks Kilisesi ve manastırının burada bulunması.
Bu manastır, eski bir Apollon Tapınağı üzerine inşa edilmiş. Denizcilerin koruyucu meleği olan Mikhail’e adanan bu manastır Yunan denizcilerin hac ve adak yeri.
Hacı olmak için burayı ziyarete gelen Ortodoksların ücretsiz konaklayabilecekleri yerler de var. Manastır içerisindeki Aziz Mikhail’in ikonasına yüzünü süren Ortodoksların hacı olduğu kabul ediliyor.
Manastır ziyaretimiz sonrasında fazla vakit kaybetmeden doğruca Simi merkezine geri döndük. Simi merkezi aslında Gialos denilen liman bölgesi.
Bu bölge ve çevresinde eski sokaklarda scooter ile dolaşmak çok keyifli.
Burada scooter kullanımı o kadar yaygın ki hatta artık kullanılamayacak duruma gelenleri saksılık yapan bile var.
Liman bölgesindeki en turistik yerlerden biri de Good Steps adı verilen 375 basamaklı merdivenler.
Bu basamaklardan en tepeye kadar çıkarsanız Chorio Mahallesi’ne ulaşıyorsunuz. Buradan Simi limanının manzarası çok güzel.
Yine bu tepede yer alan Megali Panagia yani Büyük Meryem Kilisesi görülmeye değer.
Bu tepede diğer ziyaret edilebilecek nokta ise günümüzde arkeoloji müzesi olarak hizmet veren eski Avusturya-Macaristan Konsolosluğu binası. Buradaki ikonalar oldukça dikkat çekici.
Kentte dolaşmanın bir diğer yolu ise turistik trenler. Bu trenler sadece kent merkezi ve çevresinde gezinti yapıyor. Panormitis Koyu’na kadar gitmiyor. Ama kent merkezini keşfetmek için keyifli bir seçenek. 30-35 dakika süren bu turun ücreti 5-6 euro civarında.
Sahil boyunca çok sayıda restoran ve cafe yer alıyor. Bunlar arasında Manos Restaurant en popüler olanı. Restoranın duvarlarına daha önce buraya gelen ünlü şahsiyetlerin fotoğraflarını asmışlar. Daha önce okuduğum kadarıyla buranın ünü biraz fazla abartılmış.
O nedenle mekana şöyle bir göz atıyoruz ama yemek yemek için daha salaş bir restoranı tercih ediyoruz. Bölgede o kadar fazla sayıda seçenek var ki dilediğiniz birini seçebilirsiniz.
Yemek için mutlaka denenmesi gereken lezzetlerin başında Simi Karidesi geliyor. Bir porsiyonda yaklaşık 50-60 kadar küçük karides geliyor. Bu karidesleri ayıklamadan da yiyebilirsiniz.
Bir diğer denenmesi gereken lezzet ise gümüş balığı kızartması (Papillon Aterina).
Bunların yanı sıra deniz ürünleri ile hazırlanmış makarna, ızgara ahtapot ve kalamarı tavsiye edebilirim.
Adadasınız ama deniz ürünü yemek istemiyorsanız bizdeki şiş kebeba benzeyen souvlaki ve musakka tercih edebilirsiniz. Ne sipariş ederseniz edin yanında 1 kadeh ouzo istemeyi unutmayın.
Adada denize girilecek pek çok plaj var. Bunlar arasında merkeze en yakın olanı Nos Plajı. Limandaki saat kulesini geçip biraz daha yürürseniz bu plaja ulaşabiliyorsunuz. Burası çakıl taşlı bir plaj. Giriş ücreti 3 Euro civarında, ama duşu kullanmak isterseniz ekstra para ödemeniz gerekiyor.
Bir diğer seçenek 1,5 -2 euro ödeyerek otobüs ile Pedi Plajı’na gitmek. Bence bu plaj çok daha güzel ve daha sakin. Üstelik otobüs ile 10 dakika kadar sürüyor.
Bir diğer seçeneğiniz ise Simi limanından kalkan teknelere binmek ya da bot kiralamak.
Bu tekneler ile pek çok farklı plaja gidebilirsiniz aralarında en ünlü olanı ise Agia Marina.
Biz de Simi’de 2 gün geçirdikten sonra ayrılmadan hemen önce eski bir kilisenin yer aldığı koyda demirledik.
Burada biraz deniz keyfi yaptıktan sonra tekneye binip, bu güzel Yunan Adası’na hoşçakal dedik.
Yunanistan’ın bu küçük ve hayat dolu adasında konaklama adınada birkaç otel önerisi vermek mümkün. Şehir merkezinde limana yakın bir konumda yer alan Iapetos Village, adanın konaklaması en uygun otellerinden biri. Bu otel palmiye ağaçlarıyla dolu ve 500 m2lik bir bahçeye sahip. Simi Adası’nda ekonomik bir otel arıyorsanız da Kokona otel gayet uygun. Limana 100 metre mesafede bulunuyor ve yürüme mesafesinde birçok geleneksel taverna ve dükkanlar da yer alıyor. Adanın güzel plajları arasında ki Pedi Plajına yakın olmak istiyorsanız da Villa Pinotsi konumuyla elverişli bir diğer otel. Otelin çevresinde birçok restoran ve mağaza bulunuyor. Simi Adası’nda ki diğer otel seçenekleri için isterseniz buradan booking.com’a girebilir ve rezervasyon yapabilirsiniz.
Simi’nin açıklarındaki dar boğazdan geçerek bir sonraki durağımız Rodos’a doğru yelken açtık : )
Yazının birinci bölümüne buradan ulaşabilirsiniz.Yazının ikinci bölümüne buradan ulaşabilirsiniz.
Yazının dördüncü bölümüne buradan ulaşabilirsiniz.