Estonyalı şair Gustav Suits, “Estonyalı olun ama Avrupalı kalın” demiş. Kristjan Raud, Oskar Hoffman gibi önemli ressamların ve Rudolf Tobias, Eduard Tubin gibi bestecilerin vatanı Estonya’dayız.
4,5 saatlik yolculukla Kuzey Avrupa’nın Estonya’daki en eski başşehri olan Tallinn’e gittiğimizde hava kararmış olmasına rağmen otele yerleşip hemen sokağa çıkıyoruz. Hava soğuk mu soğuk ama binalar, kilise, restoranlar ışıklandırılmaları o kadar güzel ki noel süsleri ile iç içe öyle hoş görünüyorlar ki sokaklar, küçük evler, parke taşlı şehir meydanı her şey bir masal şehri gibi görüntüsünde; soğuğa aldırmıyoruz.
Binaların detaylarını görmek ve bu güzel binaların gündüz görüntüleri için sabahı heyecanla bekleyeceğiz. Tallinn’in antik şehri UNESCO’nun Dünya Mirası Listesi’nde olup 26 koruma kuleli duvarların arkasında yer alıyor.
Sabah kahvaltısından sonra hemen yeni keşifler için sokaklardayız. Baltık Denizi kıyısında bulunan ve aynı zamanda bir liman kenti olan Tallinn şehrini uzaktan izleyerek kuleleri, önündeki dev yolcu gemileri ile silüetini görüntülüyoruz. Yol üzerinde gördüğümüz Büyükelçilik binamız da çevreye uyumlu hoş bir yapı. Gece gördüğümüz olağanüstü güzellikteki yapılar, Gotik tarzdaki hükümet konağı ve Alexander Nevsky Katedrali, şehir merkezindeki 16. yüzyıldan kalma 159 metre ile tüm şehri gören ve her yerden görülen, 1549-1625 yıllarında dünyanın en yüksek yapısı olan muhteşem Oleviste-Aziz Olaf Kilisesi gündüz gözüyle de bir başka güzel.
Toompea Tepesi’ndeki seyir teraslarından şehrin kuşbakışı görüntüleri de karelerimize yerleşiyor. Halen Estonya Parlamentosu’na da ev sahipliği yapan Toompea Kalesi -Riiqikoqu- 13. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar çeşitli devletlere hizmet vermiş.
Sayısız işgal ve saldırılara uğramış, önce piskopos, daha sonra ise soylular tarafından yönetilmiş olan şehrin otorite merkezi ise “Katedral Tepesi”.
Tarihî yerler gezimiz bittiğinde, tarihi kentin kalbi ve merkezi, şehrin UNESCO ambleminin de asılı olduğu şehir meydanına geliyoruz. Yılbaşı denince nedense “kar yağmalı” diye düşünürüm, hiç yaşamadım ama sıcak bir yerde yılbaşı bana tuhaf gelebilir. Baltık gezimizde oldukça soğuk günler yaşadık, yollarda kar da gördük ama hiç kar yağmadı. Şehir meydanı cıvıl cıvıl, hediyelik eşyalar, çeşitli kışlık eşyalar, yöresel yiyeceklerin satıldığı küçücük kulübeler kurulmuş, birden lapa lapa kar yağmaya başlıyor ve kısa sürede de tutmaya başladı bile. Şehir birden gözümde daha bir büyüleyici hal aldı, yılbaşında kar yağmasıyla daha da keyifleniyorum. Meydanda keyifle dolaşıp hem yağan karın keyfini çıkarıyor hem de alışveriş yapıyoruz.
2. Dünya Savaşı sırasında ağır bombardıman altında kalsa da tarihi bölümü ayakta durmayı başarmış, çok iyi korunmuş, saraylar, kiliseler, kuleler, dik çatılı binlarla örtülü eski kenti ile tam bir Ortaçağ tarihi şehri olan Tallinn’den ayrılma zamanı geliyor. Yarın İstanbul’a uçmak üzere Riga’ya dönüyoruz.
Geçen sene : ) Aralık ayı sonu gelmiştik bu güzel ülkelere, Ocak ayının ilk haftasında 1 yıldır : ) ayrı kaldığımız ülkemize dönmek üzere havaalanına doğru yola çıkarken bu 3 güzel Baltık ülkesini ve şehirlerini görmekten mutlu, gördüklerimden etkilenmiş olarak dönüyorum ülkeme.
Baltık ülkeleri ve başkentleri belki bir Prag ya da Paris, Viyana kadar ünlü değil ama belki de daha sevimli ve şirinler, mutlaka gidip görmenizi öneririm.
YAZI DİZİSİNİN DİĞER BÖLÜMLERİ:
gezimanya.com/GeziNotlari/piril-piril-bir-sehir-vilniusgezimanya.com/GeziNotlari/vilnius-ve-cevresinde-gezilecek-yerler
gezimanya.com/GeziNotlari/acik-hava-muzesi-ve-bir-art-nouveau-baskenti-rigagezimanya.com/GeziNotlari/riga-ve-cevresi