Sabah erken saatlerde Skansen Açıkhava müzesine gitmek üzere Liman bölgesinden 7 no’lu tramvaya binerek Dujurgardan adasına gidiyoruz.
Stockholm’de mutlaka görülmesi gereken yerler arasındaki Skansen açıkhava müzesi, çok geniş bir alana yayılmış. Hemen girişinde bir de maketini yapmışlar.
Tek katlı 1470’lerin ahşap evleri, bu evler içinde taze açılan yufkalar, yöresel çörekler pişirilip satışa sunuluyor. Buradaki görevlilerin kıyafetleri de hep eski döneme ait. Her evin önünde ne dükkânı ise, ona ait sembol asılmış. Örneğin semerci dükkânının önünde semer, kitapçı önünde kitap, bıçakçı önünde bıçak asılmış, tabela yerine.
Bu müze, eski dönem İsveç hayatını anlatıyor.
Skansen Açıkhava müzesinde aynı zamanda park ve bahçeler, hayvanat bahçesi ve akvaryum da bulunuyor. Ayrıca Sami yaşamını anlatan ayrı bir bölümde yer alıyor.
Park içinde 1897 yapımlı bir de finüküler sistem bulunuyor. Hayvanat bahçesi bölümünde fok balıkları, ve Erk denile ren geyiğinin bir cinsi en dikkat çekenler. Erk denilen cinsin boynuz derisi değişimini izliyoruz. Çok ilginçti. Erk denilen bu cins geyik, İsveç’in kara zemininde yaşayan en büyük memeli hayvanıymış. Omuz yüksekliği yerden 2,3 metre. Yaklaşık ömrü ise 10 sene. Her yıl ilkbaharda boynuz derisi oluşuyor. Sonbaharda ise deri soyuluyor. Bu deri atımı (soyulması) çok ilginçti. Hayvan boynuzundaki deriyi soyabilmek için ağaca asılı bir kütüğe boynuzunu sürterek deriden kurtulmaya çalışıyor, olmuyor. Biraz ötedeki suya giriyor, kafayı sokuyor, sallıyor sallıyor, deriden kurtulmaya çalışıyor. Hayvan için üzüldük açıkçası.
Fok balıklarının dişileri 100 – 110 kg, erkekleri 220 kg. Boyları ise 2-3 metreyi bulabiliyormuş. Ortalama yaşam süreleri ise 40 sene.
Daha sonra boz ayı, bizon, yaban domuzu, çok büyük baykuşları gördük. Ama güzel olan şey, en azından bu hayvanlar, küçücük kafeslerde tutulmuyor. Yaşamaları için doğal ortamlarına yakın mekanlar oluşturulmuş.
Daha sonra cam işleme atölyesine geliyoruz. Ustanın cama şekil verme seramonisini izliyoruz. Pek ilginç değildi. İtalya’nın Murano adasındaki çok daha mükemmeldi.
Skansen’den çıkıp biraz ileride Nordista Museum’a geliyoruz. Binanın dış görünüşü muhteşem, ancak içine giremedik. Oradan 5 no’lu tramvay ile Vasa Müzesi’ne geliyoruz.
Vasa Müzesi’nin giriş ücreti yaklaşık 12 Euro. Bu müzede 17. yy.’dan kalma tek parça olarak çıkarılmış bir kraliyet gemisi sergileniyor. Uzunluğu 69.3 metre, eni 49 metre olan bu gemi dünyada tek parça olarak çıkartılan tek gemiymiş.
Geminin en başında gücü simgeleyen bir aslan figürü bulunuyor. Geminin üzerindeki ahşap oyma heykellerin sayısı 500. Bu heykellerin hepsi zamanında renkliymiş. Şu anda boyalar kalmamış. 1/100 oranında küçültülmüş maketi 5 yılda tamamlanmış.
Kral Gustav Adolf’un gemisi Polonya’ya ticari amaçla gitmek üzere iken, Stockholm limanında 10 Ağustos 1628’de batmış. Gemide 400 kişi çalışıyormuş. 1950’de Anders Frenzen tarafından 30 metre derinlikte bulunan Vasa gemisinin çıkartılma çalışmaları 1958’de başlamış. Geminin altına kanallar açılmış, bu kanallardan basınçlı su verilerek gemi yerinden kaldırılmaya çalışılmış. Gemi ancak 24 Nisan 1961 senesinde su yüzüne çıkartılabilmiş. Burası çok etkileyici ve görülmesi gereken bir müze.
Buradan sonra Stockholm’deki Tivoli Bahçeleri’ne gidiyoruz. Kopenhag’daki Tivoli bahçeleri ile aynı konsete sahip olan eğlence merkezi Kopenhag’dakinden çok daha küçük.
Burada keyifli saatler geçirdik. Oynadığımız oyunlarda dev bir çikolata kutusu ve kocaman bir basketbol topu kazanarak havaalanına gitmek üzere dönüş yoluna geçtik.
Stockholm'da metro istasyonlarına yakın ve konforlu konaklama imkanıyla Grand Hôtel Stockholm ve Hotel With Urban Deli otelleri tercih edilebilir.