​Sulara Gömülü Kent: Halfeti

Gaziantep’e kadar gelip Halfeti’yi ziyaret etmeden olmaz dedik ve Gaziantep’teki son günümüzü Halfeti’ye ayırdık.

Urfa-Halfeti arası yaklaşık 135 kilometre. Gaziantep'ten Halfeti arası ise yaklaşık 105 kilometre. Biz Gaziantep’ten gittik. Gaziantep’ten Şanlıurfa yönüne doğru giderken Birecik tabelalarını takip ediyorsunuz. Birecik sonrası Halfeti yönüne dönüyorsunuz. Gaziantep’ten yola çıktıktan sonra yaklaşık 1,5 saatte Halfeti’ye ulaşıyorsunuz. Ancak Halfeti’ye varmadan yapılacak bir şey daha var. Halfeti’ye çok yakın konumdaki tepeden Halfeti’yi fotoğraflamak.

Halfeti, Şanlıurfa’ya bağlı, Fırat Nehri kenarında kurulmuş bir yerleşim. Aynı zamanda Türkiye’nin en yeni citta-slow, yani sakin şehirlerinden biri.

Biz gittiğimizde aralık ayı olduğundan hava oldukça soğuktu ve etrafta pek turist yoktu. Ancak yaz aylarında burası turist akınına uğrayan yerlerden biri.

Birecik Barajı yapımı sonrasında Halfeti çevresindeki nehrin suları yükselince Halfeti çevresindeki bazı köyler su altında kalmış. İşte biz de hem Rumkale’yi hem de su altında kalmış köyleri görmek üzere arabayı park ettiğimiz gibi Baraj Gölü’nde tekne turu yapmak üzere iskeleye doğru yürüyoruz.

Halfeti'de tekne turu

Tekneye biniyoruz ve diğer gelecek yolcuları bekliyoruz. Çok sürmeden tekne harekete geçiyor. İlk olarak Halfeti kıyılarında yol almaya başlıyoruz. Yürürken soğuktan pek hissedememişim ama yavaş yavaş Halfeti’den uzaklaşırken daha bir etkileyici geliyor gözüme.

Halfeti Ulu Cami

Özellikle Halfeti Ulu Camii göze çarpıyor. Çünkü minaresi ile bölgenin en yüksek yapısı. 1804-1807 seneleri arasında Ermeni taş ustaları tarafından yapılmış. Tabii söz konusu Emeni taş ustaları olunca mimaride, aynı Mardin’de olduğu gibi, sarı rengin baskınlığı çıkıyor ortaya. 

Masmavi su üzerinde giderken havanın soğukluğu nedeniyle biraz içeride biraz dışarıda oturuyoruz teknede.

Rumkale

Halfeti görüş açımızdan çıktıktan yaklaşık yarım saat sonra karşımıza sarp kayalıklar üzerindeki meşhur Rumkale çıkıyor. Rumkale, Gaziantep’in Nizip ilçesine bağlı bir yerleşim. Dışarıdan bakıldığında pek kaleye benzemiyor. Motor biraz daha ilerledikçe kaleye benzetebiliyoruz.

İlk ismi Hromgla olan kalenin adı zaman içinde Rumkale’ye dönüşmüş. İlk olarak Asurlular dönemşnde burada yerleşim olduğu tahmin ediliyor. Bu kalenin Fırat Nehri boyundaki yerleşimlerin güvenliğini sağlamak için askeri amaçla yapıldığı yine tahminler arasında. Ve buraya sadece tekne ile ulaşılıyor.

Tekne biraz ilerledikten sonra kalenin altındaki iskeleye yanaşıyor. Normal hava şartlarında buradan başlayan dik merdivenler ile yukarıya kadar çıkabiliyorsunuz. Ancak tekne görevlileri hava çok soğuk olduğu için ve yer yer zemin kaygan olabileceği için yukarıya çıkmamızın uygun olmadığını söylüyorlar. Çıkamıyoruz ve yukarıdan görmek istediğimiz manzarayı ve tepedeki kale kalıntıları ile Şair Aziz Nerses Kilisesi’ni göremiyoruz. Artık bir dahaki sefere diyerek biraz bekleme sonrası turumuza devam ediyoruz.

Savaşan (Beresül) Köyü

Bir sonraki durak tüm Halfeti kartpostallarını süsleyen meşhur Beresül (Savaşan) Köyü. Burası tamamen Birecik Barajı’nın suları altında kalmış bir köy. Tüm fotoğraflarda su altında kalmış olan caminin su üzerine görünen minaresi var. Köyün sular altında kalacağı anlaşılınca köy tamamen boşaltılmış. İn cin top oynuyor.

Yavaş yavaş sular altında kalan köyün iskelesine yanaşıyoruz. Karı-koca bir çiftin işlettiği ufacık 2-3 masalık bir çay evi var. Mevsim kara kış olmasına rağmen sabahın erken saatinden geç vaktine kadar orada bir iki müşteri gelir de çay servis ederiz diye bekliyorlar. Zamanında bu köyde yaşıyorlarmış ama mecburen terketmişler. Burada verdiğimiz molada içebildiğimiz kadar çay içiyoruz.

Bu arada köyün henüz sular altında kalmamış daracık yollarında terkedilmiş evler arasında yürüyorum. İnsan buradaki eski hayatı gözünde canlandırmadan edemiyor.

Savaşan Köyü’nde çay ocağı işleten bu karı-kocadan bir de ev yapımı bal alıp tekrar Halfeti’ye gitmek üzere tekneye biniyoruz. Hava artık iyice soğumaya başladı. Dönüş yolu hava da soğuduğu için git git bitmiyor.

Halfeti’ye vardığımızda bir dubanın üzerine kurulmuş olan restorana geçiyoruz.

Halfeti'de ne yenir?

Buranın yerel lezzeti Birecik baraj gölünde yetişen 15-20 kiloluk Şabut balığı. Tabii balığın tamamını getirmiyorlar. Balığın kaba etlerinden kömürde şiş yapıyorlar. Oldukça lezzetli. Burada balık yanında yine farklı kebaplar da sipariş edebiliyorsunuz. Biz simit kebabı, patlıcan kebabı ve soğan kebabı da söyledik.

Bir de masaya devasa boyutlarda bir firik pilavı geldi. Sanıyorum hayatımda yediğim en lezzetli firik pilavıydı.

Halfeti’ye yolunuz düşerse ne yapın edin vakit yaratın ve burada firik pilavı yemeden dönmeyin. 

TUĞÇE YILMAZ

Yazar Hakkında

TUĞÇE YILMAZ

 Yaklaşık 15 sene Medya satın alma ve Planlama sektöründe çok uluslu şirketler ile çalıştıktan sonra kendi tutkusu olan gezi ve seyahate yönelerek Gezimanya.com’u kurmuştur.1997 - 1999 İstanbul Üni