Tadında gezelim tekrar yollarda… Bu seferimizde Alaşehir’de tadında yedikten sonra Denizli yolumuz üzerinde bulunan Buldan’a uğruyoruz. Osmanoğullarının daha Bursa’ya yerleşmeden önce Buldan’dan kumaş temin ettiklerini tarihi belgelerden öğreniyoruz.
Ertuğrul Gazi'nin içliği, Barbaros'un şalı, Padişah Genç Osman'ın gömleği Buldan' da dokunmuş. Bu örnekler Topkapı Sarayı Müzesinde görülebilirmiş. E böyle eski dokuma geçmişi olan bir yöreyi tanımadan geçmek olmaz dedik ve araştırmalarımıza başladık. “Türk dokuma kumaş ve işlemelerinde motifler genellikle bitkiseldir. Lale, Karanfil gibi çiçekler ve çeşitli dallar özellikle XVI. yüzyılda çok kullanılmıştır.
Renkler kırmızı başta olmak üzere çini mavisi, güvez, pişmiş ayva ve safran sarısıdır. Bu gelenek BULDAN dokuma ve işlemelerinde de açıkça görülür. Desenler geometrik bitkiseldir. Renklere ise kırmızı, sarı ve beyaz hâkimdir. Kırmızı renkli bezler bayrak yapımında diğer renkler ise sarık ve iç çamaşırı imalinde kullanılmıştır” Sizlere Buldan’da neler alacağınızı anlatmama gerek kalmadı değil mi? Ama yine de yeni restore edilen Dokumapazarı caddesinin yeni halinin fotoğrafları eşliğinde burası için birkaç cümle daha etmek istiyorum.
Evet, yeni bir yüz ve rengârenk bir düzenleme ile bu sokak çok güzel görünüyor. Bu çok renklilik konusunda epeyi bir mesafe kat ettik ve gözlerimiz böyle güzellikleri arar oldu. Belediyeyi tebrik ediyorum. O eski çarşı hala yerinde duruyor tabii ki ama araç trafiğinden etrafı seyretmeye güzellikleri inceleyip Buldan bezlerinin farkına varmanıza imkân yok.
Bir de şu yeni caddenin, hele burası cıvıl cıvıl olunca ki halini düşünün bakalım!
Zannediyorum burada el sanatları ile ilgili değişik kollar da yer alacak ve sergilenecek. Otobüslerle Pamukkale’ye gelen turistlere işte böyle güzel yerleri de göstermemiz ve etkinlikleri programının içerisine aldırmamız lazım ki böylece daha kolay turist çekelim. Bu caddeye girerken hemen caminin ve Nuri Akın parkının da önünden geçiyorsunuz. Burası da çok güzel bir dinlenme ve nefes alma mekânı olmuş. Sıcaktan bunalanlar işte burada güzelce bir ağaç gölgesinde çay ve kahvelerini yudumlayabilirler.
Sefa Taş Fırını'ndan da odun ateşinde pişmiş ekmeklerini alabilirsiniz. O yolu devam ederseniz biraz ileride hemen sol tarafta Belediye El Sanatları Müzesi’ne geleceksiniz. Tabii ki burasına da bir göz atın. Burası da yeni restore edilmiş.
Buldan Çarşı Camisi’ne de uğramayı ihmal etmeyin. İçerisini inceleyin ve tarihi caminin avlusundaki ibretlik sözü defalarca da okuyun derim sevgili dostlarım. Giriş kapısı üzerindeki bayram namazı çağrı balkonunu ise her camide göremezsiniz. Bunun eşi bir de Kemalpaşa Yukarıkızılca Halil Ağa Camisi’nde vardır.
Şimdi biraz karnınız acıktı mı? İşte şimdi ya Sarıkayalar köftede köfte yiyeceksiniz ya da etraftaki pidecilerde otlu pidenin tadına bakacaksınız. Yahut gece bir pansiyonunda kalacaksanız, ev sahibinizden aşağıda tarifini verdiğim yemeklerden bir kaçını sizler için yapmalarını rica edeceksiniz. Eğer tur ile otobüs dolusu insan olarak geldi iseniz de belediyeden önceden yardım isteyeceksiniz. Sizler için bir yemek ve gezmek organizasyonu yapacaklar. Ama şimdi bu yemeklerden istiyorum diyorsanız işiniz biraz zor. Biraz araştırma yapmanız veya kendiniz hazırlamanız lazım.
İşte Buldan’a özgü basit ve kolay yemeklerden örnekler:
Balcan Sovan: Çiğ (yahut közde pişirilmiş) patlıcan ve yeşilbiber, (çiğ yahut yağda hafif kavrulmuş) soğan, domates, peynir ve koyu erik veya nar ekşisi yufka içine konarak dürüm yapılır. Dürüme dövülmüş çitlembik de konulabilir.
Çağla Dürümü: Çağla ve taze çitlenbik (bedren) havanda dövülür. Kaynamış yumurta, yeşil soğan, peynir, maydanoz doğranıp çağla-bedren dövmesi ile karıştırılır, tuz ve zeytinyağı eklenir, yufka içine konarak dürüm yapılır.
Tere-marul Dürümü: Haşlanmış yumurta ve peynir doğranır; tere, marul, roka, maydanoz, dereotu, yeşil soğan yufka yerleştirilir, üzerine toz kırmızıbiber ekilir, biraz zeytinyağı dökülür ve dürüm yapılır.
Oğmaç: Kuru: Yufka kırıntısı, peynir ve soğan karıştırılır, üzerine su serpilir, avuçta sıkılır.
Göce Yemeği: Buğday taş değirmende yarılır yani parçalar halinde kırılır. Kırılmış buğday taneleri yıkanır, su ve tuz konarak kaynatılır. Ateşten indirilir, suyunu çekince içine sarımsaklı yoğurt konur ve karıştırılır. Servis yapılırken üzerine tavada kırmızıbiberle eritilmiş tereyağı dökülür.
Arap Yemeği: Kuşbaşı doğranmış tavşan eti haşlanır veya kavrulur. Darı unu sıcak suyla yoğrularak hamur yapılır ve parmak kalınlığında çubuk haline getirilir. Bu hamur çubuk küçük parçacıklara bölünür. Buğday ve darı unundan hazırlanmış tereyağlı çorba yapılır. Hamur parçacıkları ve tavşan eti bu çorbaya katılır ve pişirilir.
Çentme Yemeği: Kabak küçük küpler halinde doğranır, tereyağında kavrulur, sonra üzerine yumurta kırılır ve biraz daha kavrulur.
Küpeç Kebabı: Oğlak veya kuzu eti küpeç içine konur. Küpeçin ağzı hamurla kapatılır ve kor üzerine konur veya fırına verilir.
Bütün bunların üstüne Hacı Şerif’in meşhur irmik içi dondurması da iyi gider hani! Hemen belediyeye inerken sağ tarafta göreceksiniz. Afiyet olsun.
Şimdi de Buldan 4 Eylül Mahallesi ve kaymakamlık arkasındaki Evliyazadeler Konağı’nı ziyaret etmeden geçmeyin derim. Burası aynı zamanda Buldanevi ürünlerinin tanıtım ve satış mağazasıdır. Buldan’a gelen meşhurların da uğradığı bir mekândır.
E bu kadar Buldan yeter diyorsanız o zaman arabanıza atlayıp artık Denizli’ye gitme vakti gelmiş demektir. Ama gece kalmak istiyorsanız, e o zaman daha çevreyi keşfetmek için hayli zamanınız var demektir. Mesela Süleymanlı Yaylası ile Yukarı Vakıf Çayı’nı bir keşfedin derim.
Haydi bakalım yarın Denizli’de ve Pamukkale’de görüşmek dileğiyle, hoşça kalın.
H. Oğuz Esenhoğ[email protected]