Tadında Geziyoruz: Beyrut

Size Beyrut’un pek bilinmeyen yerlerini ve uygulamak isterseniz bir de rota tavsiyelerimi anlatacağım. Sonuna kadar okuyun şaşıracaksınız, pişman olmazsınız. 

İşte yine bir promosyon uçak bileti maili önünüzde durup durup size bakıyor. Havayolunun yeni açtığı hattın ilk seferlerinden birinde Beyrut’a gidiş dönüş bileti ucuza, hem de bedava denecek bir fiyata satılıyor. Kaçırılır mı? Hemen Noel arifesi için biletlerinizi erkenden ve kesenize ve vaktinize uygun 3-4 veya 5 günlük bir seyahat için alın ve o bir kenarda dursun.

Seyahate çıkmadan önce tabii ki gerekli araştırmaları yapıyor ve bilet işi ayarlandıktan sonra kalınacak otel için çeşitli sitelerden fikir ve öneriler alınıyor. Benim önerim Beyrut’un içinden ziyade, Beyrut’un kuzeyindeki Jounieh semtinde Hristiyan mahallelerinde çok güzel ve ucuz butik oteller var.

Bu otellerden birisinde gecesi 40-80$’a 2-3 kişilik oda tutabilir ve şanslıysanız hem manzaranın hem de etrafta bolca bulunan eğlence ve görülecek yerlerinin tadını meşhur Beyrut trafiğine dalmadan çıkartırsınız. Çünkü bu tarafta şık ve kaliteli, çalgılı çengili restoranlar da var. Ama size bir de ipucu vereyim, buralarda eğlence gece yarısı başlıyor ona göre kendinizi bu uzun gecelere hazırlamanız lazım. Tabii bu önerim, Beyrut’ta araba kiralayanlar için geçerli. Gecenin bir yarısı Beyrut Havalimanı’na indiğinizde rent a car kiosklarının hepsini gezip en kafanıza yatanından günlüğü 30-40$’a küçük ama yeni bir araba kiralayın. Kredi kartınız ile ehliyet fotokopiniz ve bir imzanız yeterli.

Taksiye şehrin öbür tarafındaki otelinize gitmek için 30$ zaten verecektiniz. Verin bir 70-80$ daha 3 gün boyunca paşa paşa dolaşın. Benzin burada ucuz biliyorsunuz. Şoförlük ise İstanbul ile İzmir’in ortası bir şey. Ama yine de dikkat, full sigortanızı da yaptırın. Güvenin kendinize, 25$’a altınızdaki arabanın deposuna benzini doldurun, gezin Lübnan’ı doyasıya. Navigasyona da yazın gideceğiniz yerin adresini, götürsün sizi her yere. Hemen uçaktan inince otelinize geldiniz ve o yorgunluk ile mis gibi bembeyaz yataklara serildiniz bile. Rahat bir uykunun keyfini çıkarın.

Sabah kalktığınızda artık duruma göre kahvaltı sonrası etrafı hele bir keşfedin bakalım. Şanslıysanız hava mis gibi, şehrin gürültüsünden ve trafiğinden uzak bir gün başlıyor, birazcık kuş cıvıltılarını dinleyin. E niye şehrin bu tarafını seçin dedim. İşte bunun için. Müslüman tarafına nazaran buralar daha düzenli, hem de temiz ve bakımlı ve daha yeşil. Otel sahibinden gerekli tavsiyeleri de aldıktan sonra aracınıza atlayıp, bugün Beyrut’u çevresini tanıma turuna çıkın derim.

Beyrut ve Çevresinde Gezilecek Yerler

Jeitta Grotto mağaraları

Mağaralara geldiğinizde aşağıda geniş bir park yeri var ve aracınızı park ettikten sonra yukarı mağaralara ister teleferik ile ister trenvari servis araçları ile çıkabilirsiniz. Yürüyerek aşağı ve yukarı mağaraları gezerken içeride ses ve görüntülü tanıtımı da seyredin ve bu güzelliklere hayran kalın ve hatta oracıktaki rehberler sizi kayıkla içeride dolaştırsınlar. Mağaralara giriş bedeli 12$ ve buna servis ile yukarı çıkış bedeli de dâhil. Yalnız dikkat edin Pazartesi günleri burası kapalı.

Harissa Meryem Ana Heykeli

Kutsal ve Lübnan’ın koruyucu azizesinin bu heykeli Rio’daki İsa heykeli gibi Beyrut’un en yüksek yerine yapılmış ve altındaki kaidesinde de bir şapel var. Burada Lübnanlı Hıristiyanlar evlenmeyi bayağı önemsiyorlar.

Buraya çıkan teleferik de enteresan. Sahilde Jounieh bölgesinde deniz kıyısından kalkan teleferik, ana caddeyi geçerken aşağıda trafik durumunu da gayet güzel görebiliyorsunuz. Ama en güzeli dağa doğru çıkarken apartmanların içerisinden, insanların oturduğu balkonlarını yalayıp geçiyorsunuz. Geçerken gözlerinizi kapatın isterseniz. Uygunsuz ev içi manzaraları ile karşılaşabilirsiniz! Niye, çünkü artık buralarda oturanlar bu işi kanıksamışlar sizi pek takmıyorlar.

St. Paul Bazilikası

Yukarıya geldiğinizde kafe ve hediyelik eşya mağazaları sizi karşılıyor.  Buradan 1 kat daha yukarıya dik bir dişli vagon ile çıkabiliyor ve Lübnan’ın sembolü olan meşhur sedir ağacı ile karşılanıp muhteşem Beyrut manzarasını seyredebiliyorsunuz. Bu arada ileride görülen St. Paul Bazilikası da dikkatinizi çekecektir. Doğu mimarı formunda yapılmış olan bu kiliseyi geçtiğimiz yıllarda 2 Papa da, ayrı zamanlarda ziyaret etmiş. Artık önemini siz de düşünün bakalım.

Teleferik ücreti 12$. Şimdi 2 saat içerisinde burasını da gezdiniz ve aşağıya arabanızın yanına tekrar indiniz. Sahilde biraz dolaşın, kordon boyundaki bitkilere ve manzaralara şöyle alıcı gözüyle biraz bakıp bir nefes alın ve işte şimdi yola çıkmaya hazırsınız.

Byblos

Biraz daha kuzeye 20 dakikalık bir sürüşten sonra dünyanın en eski ve en uzun yaşanan şehirlerinden birisi olduğu söylenen Batroun’a, Byblos’a gidin ve 30 km yol yaptıktan sonra bu tatil kasabasında bir de öğle yemeği yiyin derim.

Canınız ne istiyor? Balık mı? Limana inin ve Pepe’nin yerinde, bu küçük balıkçı kasabasının en manzaralı ve yemekleri de iyi olan bu restoranında bir arak-balık ikilisi yapın. 

Hayır, ben içmek istemiyorum diyorsanız, o zaman çarşıda çeşitli kebapçılar var. Mesela Beyrut kebaplarından birisini söyleyin, bizim Adana’nın bir versiyonu önünüze gelsin. Tabii ki yemeklerin yanında turşu olmazsa olmaz.

Akşam yemeğinizi Jounieh sahilinde bulunan Manuella‘da yiyin. Bakın şimdi size neler göstereceğim.

Masada Beyrut’un olmazsa olmazlarını sıra ile dizdirin. Tabule, yoğurtlu patlıcan, humus, ortaya bir kebap ve yarım şişe arak. Tabii ki turşu ikramımızdır. Ara sıcak olarak kurbağa bacağı deneyebilirsiniz. Neden olmasın?  Tatlar muhteşem, ben Türkiye’de humus yememişim diyeceksiniz. Burada humusu haşladıkları nohudun suyunu kullanarak yapıyorlar. Bizde ise zeytinyağı ve su kullanılıyor. Hakikisi burada. Hatta bu restorandan kilo ile paketletip evlerine götürenler bile var. İşte Beyrut böyle bir şehir, ne yiyeceğinize anında karar veremiyorsunuz. Lezzet ve ucuzluk sizi buraya bir defa daha gelmeye ikna edebilir. Daha sonra yan masada 10 çeşit soyulmamış, bütün ve taze meyvelerin tabaklarda sıralandığını göreceksiniz. Masa başına da nöbetçi olarak likörler konacak. Acaba bu güzel masa kime hazırlanıyor derken, yemeğiniz bitti mi diye soracaklar. Evet derseniz o hazırladıkları masaya sizi alacaklar ve el çabukluğu ile çatal bıçakları maharetli elleriyle kullanarak yaptıkları hayatınızda görebileceğiniz en hızlı ve en güzel meyve soyma şovuna ve tadımına şahit olacaksınız.

Bayılacaksınız. Servisin mükemmelliğine ve aynı zamanda etrafınızdaki Lübnanlıların ailece nargile ve viski içmelerini de şaşkınlıkla izleyeceksiniz. 

Haydi, şimdi tekrar başa dönelim ve Byblos gezinize kaldığınız yerden devam edin. Mesela Byblos’un eski marinasını gördünüz, St. Georges Katolik kilisesini de görün ve sonra da deniz kıyısındaki Yunan Ortodoks St. Stephans Katedrali’ni de gezin. Bakın hem Ortodoks hem de Katolik kiliseleri var burada. Eski dar sokaklarda kaybolun ve biraz alışveriş yapın. Tabii gittiğiniz mevsime göre yapacaklarınız değişecektir. Ben size kış mevsimi için yapacaklarınızı anlatıyorum. Katedralin tepesindeki elinde kılıç, gelen denizcileri karşılayan rahip figürüne de dikkatinizi çekmek isterim.

Ara sokakları gezerken yolunuz illaki ilk şehir kalıntılarına ve ilk şehir surları ile kayalıklara da düşecek. Onları da bir güzel fotoğrafladıktan sonra, şimdi eski şehir çarşısını baştan sona bir gezin bakalım. Burada fosil ve bunlardan yapılmış objeleri satan bir mağaza ilginizi çekebilir. Fiyatları da her keseye uygun. Meşhur olan bu fosil taş parçalarından bir tane satın alıp evinizde dostlarınız için sergileyebilirsiniz. Şimdi mevsim kış olduğuna ve Noel de yaklaştığına göre, yılbaşı süslerine merakınız varsa, hevesinizi yarın dağ köylerine yapacağınız gezinizde uğrayacağınız kasaba mağazalarına saklayın derim. Hem çok güzel mağazalar göreceksiniz hem de fiyatları Beyrut’a göre daha ucuz.

Böylece bu günümüzü tamamladınız. Biraz da yoruldunuz. Kahve, çay molası derken bayağı da mola vermişsiniz. O zaman artık bu akşam için Manuella’da sakin bir yemek ile geçirin derim.

Kıbbesi ile meşhur Tourza ve Ehden

Beyrut merkeze 100 km mesafede. Yol üzerinde çeşitli köylerden geçecek ve Lübnan’ı daha yakından tanımak imkânını bulacaksınız.

Ehden’de yol kenarında çeşitli restoranlar göreceksiniz. Şırıl şırıl suların aktığı bu bizim Uludağ yolu misali restoranların birinde meşhur buraya has kıbbe, yani içli köfteyi deneyebilirsiniz. İçi boş ve parçalandığında içinden yağ ile karışık suyu akan bu değişik içli köfteyi deneyin bakalım, beğenecek misiniz?

Yanında taze patatesten yapılma patates kızartması, yeşil salata ve humus öğlen yemeğiniz için ideal olabilir.

Bol oksijen ve temiz havadan sonra artık dönüşe geçin ve öğleden sonra daha Beyrut’un merkezini tanımaya başlayacaksınız. Sabah sabah Beyrut sokakları boş olacaktır. Onun için öğleden sonra etraf canlanınca gidin diyorum. Dönüş yolunda savaşlarda insanların kaçıp saklandıkları mağaraları ve dua ettikleri değişik kiliseler de göreceksiniz. Yol üzerindeki köylerde bulunan Noel ve yılbaşı objeleri satan küçük mağazalara da uğramayı ihmal etmeyin. Değişik şeyler bulabilirsiniz. 

Beyrut Şehir Merkezi

1 saatlik bu keyifli dönüş yolculuğundan sonra nihayet şehir merkezine geldiniz. Aracınızı müsait bir yere park ettikten sonra, altı caddenin simetrik bir şekilde birleştiği Nejmeh meydanı ve ortasındaki 1897’den Osmanlı zamanından kalma simgesel saat kulesini buldunuz.

Tarihin bıraktığı izleri ve şehrin içersinde kalan yan yana inşa edilmiş olan St. George Katedrali ile mavi kubbeli Muhammed El Amin Camisini ve etrafındaki Romalılardan kalma harabelerini, bilhassa hamam kalıntılarını  da gördünüz, şimdi sahile iniyorsunuz. Burasını ismi Corniche. İzmir kordonu havasındaki bu sahilde, bu plajlar tabii ki İzmir’de yok.

Hava bozdu mu ne? Tabii ki bozacak. Kış mevsimindesiniz. Her şeye hazırlıklı olun, şemsiyenizi çıkarın ve Hard Rock Cafe önünde ve şehrin lüks mağazalarının bulunduğu Souk/Solidere semtindeki sokaklarda biraz de kendi pozunuzu çekin.

Sahilde meşhur Beyrut plajlarında denize giremeseniz de biraz seyredin ve yine Beyrut’un simgesi haline gelen Güvercin Kayalıkları’nı görün. Yaz olsa da bir tekne ile buralarda denizden dolaşsak ve denize de girsek diyorsanız, o zaman yazın geleceksiniz. Ama daha kalabalık, daha sıcak ve her şeyin daha pahalı olduğunu göreceksiniz.
 
Merkezi pek fazla anlatmak istemiyorum. Bunları zaten çeşitli sitelerde ve bloglarında yazan arkadaşlardan takip edip öğrenebilirsiniz. Ben sizleri değişik rotalarda, değişik tatları alabileceğiniz yerlere gitmeniz için tavsiyelerde bulunuyorum.
 
Evet, gelelim Beyrut’ta gece hayatına… Buraya kadar gelmişken gece eğlenmek vaciptir. İsterseniz gece hazırlıkları başlasın ve yemekli bir Beyrut gecesine hazırlayın kendiniz. Otelinizi Jonieh tepelerinde, Zouk Michael yakınlarında bulduysanız ki tavsiyem budur, gece rahat edeceksiniz. Burası Osmanlılar zamanından kalma eski şehir yerleşim yeri olup çok hoş bir şekilde restore edilmiş bir mahalle. Hala evinin altını bile kazanlar Osmanlı dönemi kalıntıları buluyorlar.

Hem rahatlıkla gece dâhil dolaşabileceğiniz, etraftaki geleneksel Beyrut el sanatlarının sergilendiği ve aynı zamanda yapımının gösterildiği küçük dükkânlarda bilgi sahibi olur ve alışveriş de yapabilirsiniz. Otelinizin buralarda olmasının bir avantajı da eğlenceli ve müzikli restoranların en güzellerinin bu civarda olması. Mesela, gece eğlence sonrası hemen arka sokağınıza geçin eğlence sonrası hoop otelinizdesiniz. Gece eğlenceleri bu taraflarda disko tarzında değil. Geleneksel Arap eğlencesi şeklinde oluyor. Önce canlı fasıl sonra oryantal müzik eşliğinde yemekler, mezeler ile şarap veya araklar içiliyor. Sonrasında bizim meyhane usulü çalsın sazlar oynasın kızlar. Oynayan dansözler tabii ki var.  Masalarında sakin sakin yemeklerini yiyen sürmeli yeşil gözlü güzel ve şık hanımlar bile kendilerini eğlenceye kaptırıp birden masaların üzerine fırlıyorlar ve gece başlayan bu meyhane hayatı, sabahın ilk ışıklarına kadar devam ediyor.
 
Hayır, biz şehir merkezinde, Hamra’da Bobo sokağı yani barlar sokağı veya Gemmayzeh’da Taksim civarı misali küçük bar kulüp eğlencesi gibi eğlenmek istiyoruz diyorsanız, o zaman merkezde Sky, BO18 gibi disko tipi eğlence yerlerine gideceksiniz, yemek sonrası eğleneceksiniz. Artık orası sizin tercihiniz. Siz siz olun kendinizi bu eğlencelerle fazla yormayın, niye mi? zamanınız kısa, Sabah uyandığınızda kendinizde olmanız lazım, ama bu eğlenceye de değer be dostlar, öğlene kadar uyuruz sonrasına Beyrut’u gezeriz ohhh diyorsanız, iyi eğlenceler o zaman size. Yorulunca da size Allah rahatlık versin diyorum.
 
Sabah oldu, bugün ne yapmak istiyorsunuz. Yoksa 3 gün bana yeter, zamanım bu kadar diyorsanız size güle güle, İstanbul’a hayırlı uçuşlar ama biraz daha zamanı olanlara, hem de kış mevsimi olması sebebiyle kar sevenlere bu sefer bir de kayak tatili tavsiye ediyorum.
 
Denizi, güneşi, tarihi ve doğal güzellikleriyle tanınan Lübnan’ın neredeyse bir asırlık kayak geçmişine sahip olduğunu biliyor musunuz? Şaşırdınız mı?


Sabahları kıyıya paralel ve dar bir sahil şeridindeki Beyrut dağlarının tepesinde, bir yandan kayak yapıp, bir yandan panoramik Akdeniz manzarasının tadını çıkarırken, öğleden sonranızı denizin ve yemeklerin tadını çıkararak da geçirebilirsiniz.

Lübnan’da kayak göreceli olarak çok yeni bir alan gibi görünse de bölge Ortadoğu’da karbeyaz cennet olarak bilinir. Lübnan sözcüğü de Semitik kökenli “Laban”dan türemiş, anlamı “beyaz”dır. Bunun Akdeniz’in kıyısında yükselen tepelerdeki karla karşılaşan antik medeniyetlerin, Lübnan’ı tanımlamakta kullandıkları ilk karakteristik özellik olduğunu unutmayın.

Akdeniz’e paralel 170 kilometre boyunca uzanan Lübnan Sıradağları’nın en yüksek zirvesi, deniz seviyesinden 3088 metre yüksekteki Qornet El Sawda. Lübnan’daki birçok tepe 2500 metrenin üzerinde olup, bunlar 6 ay karlarla kaplıdır. Kayak sezonu aralıkta başlayıp nisana kadar sürüyor ve zirveye en yakın kayak merkezi ise Cedars bölgesindedir. Lübnan’ın en yüksek pistleri de burada.     

Beyrut’un kuzeyindeki Lübnan Dağı “Tanrının Sedirleri” adı verilen ormanlarla kaplı. Ülkenin en eski kayak merkezi Cedars da bu bölgede. Beyrut Havalimanı’na karayoluyla 130 kilometre uzaklıktaki kayak merkezi hilal şeklindeki bir stadyumu andırıyor. Sırtını 3086 metreye ulaşan dağlara dayamış. Oteller ve pistler 2 bin metre irtifadaki bir platoda. Kayak merkezinde beş telesiyej hattı, 3-4 yıldızlı otelleri, bar, restoranlar ve gece kulüpleri bulunuyor. Farklı zorluk derecelerine göre yapılmış pistleri deneyimli kayakçılar kadar, yeni başlayanlara, çocuklara da hitap ediyor. Ne diyorsunuz? Var mısınız kar görmeye? Haydi, o zaman o küçük arabanızı değiştiriyorsunuz ve bu sefer 4 çekerli bir araç kiralayarak kendinizi dağlara vuruyorsunuz. Şimdi tam zamanı.

2 gün de dağlarda kar görerek ve kayarak geçirme fikri size nasıl geliyor? İyi geliyorsa o zaman Lübnan’ın kayak merkezlerinde giyeceğiniz, dondurucu soğuğa karşı özellikle içinizi sıcak tutacak giysileri buraya gelirken yanınıza almayı unutmayın ve bu keyfi de yaşayın derim. Araç kiralamak istemiyorsanız, Beyrut otobüs terminaline gidin ve burada şanslıysanız 4 çeker taksiler bulur ve sizi kayak merkezine götürmesini, hatta Beyrut sıradağlarını aşıp Şam’a bile götürmesini isteyebilirsiniz. Aynı zamanda bu araçlar terminalden dolmuş usulü de çalışıyorlar ve yeterli müşteriyi bulunca size daha de uygun fiyat veriyorlar. Bu kar ve kıyamette Şam’a girmek 4 saat sürüyor, ve ortalama kişi başı 30$ kadar tutuyor bilgilerinize.

Zannederim bu kadar değişik Lübnan rotası ve keşif fikirleri 5-6 günlük bir tatil için yeterli. Daha Lübnan’ın güneyine inmediniz. Fenikelilerin güneş şehri Baalbek antik kentine, Venüs ve Jüpiter tapınaklarını görmediniz ama bunları da bir başka seferde, önceliklerinize göre seçin derim. Beyrut gezinizden memnun kalacağınız ümidiyle, size iyi yolculuklar diliyorum. Unutmayın, ne kadar pozitif olursanız, kendinizi akışa bırakır ve her şeyi dert etmezseniz, seyahatiniz o kadar keyifli geçecektir dostlarım.
 
Sevgi ile kalın.

#Makedonyadan yazılar alanında göster
Kapalı
H. OĞUZ ESEN

Yazar Hakkında

H. OĞUZ ESEN

İş güç ve çoluk çocuk işlerini bitirdikten sonra emeklik günlerimi tadında geçirmek için, sıhhat ve akıl fikir yerinde iken gezmeyi seçenlerdenim.