Tahran'da Görülecek Ve Gezilecek Yerler

Uçağımız İran’ın Uluslararası İmam Humeyni Havalimanı’na iniyor. Biz hanımlar başımıza eşarplarımızı takarak iniyoruz uçaktan. Bizden vize istemeyen nadir ülkelerden İran’a girişimizde hiçbir problem yaşamıyoruz, pasaport polisi hepimize gülümseyerek bakıyor. İran’ın nüfusu 17 milyon civarı, çok kalabalık, trafiği de İstanbul’u aratmıyor, ama trafik sorunununa çözüm olarak Ortadoğu'daki en büyük metro ağlarından biri yapılmış, otobüsümüz ilerlerken metro inşaatının halen devam ettiğini görüyoruz, hatta rehberimiz yeni açılan bir hattan sonra trafiğin biraz daha rahatladığını söylüyor. 
Tahran’ın çok temiz bir şehir olduğu söylendi ama ne yazık ki ben pek de temiz olduğunu söyleyemiyorum. Ancak her şeye rağmen yeşile ve parklara önem vermişler, adeta bir parklar şehri. En büyük parkı Mellat Parkı, bu büyük parkın yanı sıra 7 büyük parkı daha var, hepsi de yemyeşil ve oldukça büyük, burada kadın-erkek birlikte ve serbestçe dolaşıyorlar, piknik yapıyorlar.

Yol kenarlarında asırlık ağaçlar göze çarpıyor, bu ağaçlar da ilginç bir yöntemle sulanıyor, şehrin sırtını dayadığı Elbruz Dağları’nın eriyen kar suları sokakların ve caddelerin kenarlarında açılmış olan su kanallarına yönlendirilmiş ve böylece şehir otomatik olarak sulanıyor, bu nedenle de şehir oldukça yeşil görünüyor. Şehrin yeni kurulmakta olan bölgesinde gezerken çok güzel binalar göze çarpıyor.
 
34 yıldır kapalı duran Amerikan Büyükelçiliği terk edilmiş halde yerinde durmakta. Duvarlarda Arapça ve İngilizce olarak Amerika aleyhine yazılar var. Binanın giriş kapısının her 2 yanında küçük boylarda özgürlük anıtı heykelleri bulunuyor. Zamanında kullanılmış olan dinleme cihazları, belge imha makineleri vb. eşyaların bulunduğu bazı odalar müze olarak kullanılıyormuş, ancak biz içeri girmeye gerek duymadık. (Otelimiz 5 yıldızlı Espinas Otel - tavsiye ederim)

3 gün Tahran’dayız. Görülecek epey tarihi müze ve saraylar var ancak bana göre görülecek yerler gezildikten sonra fazla kalınacak bir şehir değil. Biz de hemen gezimize başlıyoruz.

NİAVARAN SARAYI
 
Rıza Şah Pehlevi ve Farah Diba'nın yaşadığı ev, önemli yapılardan biri, aynen korumuşlar. Kartonpiyer işçiliği muhteşem, birçoğuna paha biçilemeyen çok değerl halılar, tablolar, avizeler, mobilyalar ve objeler sadeliği, zarifliği ile Farah Diba'nın zevkini yansıtıyor. Kimi gelen hediyeer, kimi koleksiyon parçaları Fransız porselenler, yemek takımları vitrinleri süslüyor. Şah ve kraliçenin bazı kıyafetleri de sergilenmekte. Çocuklarına ayrılan odalar da yine son derece abartısız, sade ama sıcak döşenmiş. Ana konutun hemen yanında ise veliaht prensin villası yer almakta. Bahçe ise oldukça büyük ve yeşil.

REZA ABBASİ MÜZESİ
 
Safavi Dönemi’nin ünlü şairinin adını taşıyan müzede M.Ö. ila M.S. 20. yüzyıllara ait çok değerli eserler sergilenmekte. Çeşitli heykelcikler, altın, gümüş yada bronz, mücevher ve takılar, tas ve vazolar, tabaklar, çok değerli seramikler, süs eşyaları, minyatür ve hat sanatı eserleri sergilenmiş. 6000 kitaplı kütüphane de değerli kitaplar, kitap bazı ve matbaacılık da sergilenmekte.

ULUSAL HAZİNE ya da MÜCEVHER MÜZESİ
 
Dünyanın en zengin ve değerli müzesi. Buraya müzeden ziyade bir kasa demek daha doğru olur sanırım. Kapısı sanırım 30-40 cm kalınlığında, tıpkı bir kasa kapısı görünümünde, ziyaret saatlerinde Merkaz Bankası’nın 4 görevlisi burada nöbetteler, gerçekten çok değerli mücevherlere paha biçilemiyor. Safavi Dönemi’nden beri İran Hükümdarları tarafından toplanan, uğruna savaşlar verilen bu değerli hazine gerçekten görülmeye değer, fotoğraf çekmek yasak, o nedenle girişte aldığımız bir kitaptan çektiğim fotoğraflarla yetineceğiz.

* Derya-i Nur (Işığın Denizi) Elması: 182 karat dünyanın en büyük “pembe elmas”ı 25 mm. genişlikte, 10 mm. kalınlıkta, 38 mm. uzunluğunda, müzenin en değerli parçalarından biri. Çerçevesinde ise 457 adet pırlanta ve 4 adet yakut bulunuyor.
* Nadir Şah Tahtı: Nadir Şah’a ait, Muhammed Rıza Pehlevi’nin taç giyme töreninde de kullanılmış, üzerinde de çok sayıda değerli taş bulunuyor.
* Nasuriddin Şah için yapılan 34 kg. ağırlığındaki Küre ise 18200 karatlık 51366 zümrüt ve yakutlarla bezenmiş, çerçevesi ve ayakları ise som altın.
* Elmaslı Taç - Rıza Han ve Şah Rıza Pehlevi tarafından taç giyme törenlerinde kullanılan, altın, gümüş kullanarak yapılmış, elmaslar, zümrütler, safirler ve incilerle süslenmiş ve 2 kg. ağırlığında. Tacın ön yüzünde ise çok büyük bir sarı elmas var.
* Tavus Kuşlu Taht (Güneş Tahtı) ise altın ve parça taşlar kullanılarak imal edilmiş. Tahtın sırt dayanacak bölümünde kullanılan güneş deseni nedeniyle "Güneş Tahtı" diye isimlendiren de vardır. Fetih Ali Şah, yeni evliliğini Tavus Tacoduleh ile yapınca bu tahta "Tavus Tahtı" ismi verilmiş. Tahtın üzerindeki yazıtlar mavi mine ve altın zemin üzerine işlenmiş.

ULUSAL ARKEOLOJİ MÜZESİ (BASTAN MUSEUM)
 
İran’ın en önemli arkeoloji müzesindeki eserler tarih boyu İran sanat ve ve kültürü hakkında bilgi veren Prehistorik dönemden Sasanilere kadar birçok tarihi eser sergileniyor. Eski kaplar, metal takılar ve heykelciklerin dışında Persepolis'te bulunmuş önemli tarihi eserlerin bazıları burada sergilenmekte. I. Darius'u gösteren büyük bir rölyef, altın tabletler ile bronzdan bir köpek ve üç aslan figürü dikkati çekerken, ilginç parçalardan birisi de ”Tuz Adam”, M.S. 3 - 4. yüzyılda yaşamış bir madencinin öldüğünde tuzlu bir ortamda kalıp günümüze kadar fazla bozulmadan gelmiş.

GÜLİSTAN SARAYI
 
UNESCO Dünya Mirası Listesi’ndeki muazzam saray, “Muhteşem Yüzyıl” dizisine adını sık duyduğumuz, Şah Tahmas zamanında yapılmış Kaçar Hanedanı dönemine ait, Pehlevi Hanedanı döneminde de resmi törenlerde kullanılmış, şimdi ise bir müze. Yemyeşil harika bahçenin içinde her biri birbirinden nadide binalar, cepheleri muhteşem seramik bezemeler, içlerinde İran’ın ünlü ayna işçiliklerinin en güzel örnekleri, ünlü ressamları Kemal-ül Mülk’ün ünlü tabloları görülmeye değer. İki gösterişli sütun, arkası ayna işçiliğinin en güzel örneklerinden Mermer Taht Eyvanı’nda bulunan ve Yazd şehrinden çıkan mermerlerden yapılmış olan that, taç giyme törenlerinde kullanılmış. Özellikle sarayın en güzel bölümlerinden biri Aynalı Salon’un ihtişamı görmeye değer, ne yazık ki burada da fotoğraf çekmek yasak, ama biz yine tek bir kare de olsa çekiyoruz, paylaşmak üzere…  Bu saray mutlaka görülmeli.

KAPALIÇARŞI - Bazar-ı Bozurg ve ULU CAMİİ
 
Saraydan çıkar çıkmaz yürüyüş mesafesindeki çarşıya gidiyoruz, burası Tahran’ın sadece çarşısı değil ekonomisinin kalbinin attığı yer, bir köşede bizim Tahtakale gibi borsacılar bağırmakta, başka köşelerde insanlar toplanmış hararetle konuşmakta. Sokaklar kalabalık, biz sakin bir kapısından giriyoruz içeri. Doğu ülkelerindeki pazarlarının en büyüklerinden biri olan büyük Kapalıçarşı, sokakları, tonoz tavanları ile İstanbul’daki kapalı çarşının bir benzeri ama çok daha oryantal. Bir caminin de yer aldığı büyük bir avludan giriyoruz içeri, caminin giriş kapısı üzerinde yükselen 2 minare, seramik işçiliği ile bezenmiş, 4 bir yanda ise eyvanlar var, burada resim çekmek yasakmış ama rehberimizin onayı ile birkaç kare alıyoruz. Büyükçe bir kapıdan çarşının bölümlerine geçiliyor. Her avlunun etrafında eyvanlar, ortasında havuz ve fıskiyeler. İçeride kumaş, giyim, ev ve mutfak eşyaları, bakır, gümüş eşyalar, yiyecek malzemeleri gibi her türlü ihtiyaca yönelik dükkanlar bulunuyor.

SERAMİK VE CAM MÜZESİ
 
Harika bir bahçeye girer girmez, sevimli ve güzel olduğu kadar cephesi, pencere ve kapılarındaki ahşap oymacılığı, tümüyle mimarisi ile o kadar hoş ki beni büyülüyor bina. Rıza Şah hükümetinin başbakanının kendisi için yaptırdığı bina Kaçar Dönemi etkileri taşıyor. 1980 den beri Cam ve Seramik Müzesi olarak kullanılan binanın içi de dışı kadar güzel ve ilginç, özellikle de ahşap merdiven çok özel, duvar ve tavan süslemeleri, muhteşem bir avize de dikkat çekiyor. Eserlere gelince M.Ö. 2000’li yıllara ait Sasani döneminde zirveye çıkan cam işçiliğinin en güzel örnekleri sergilenmekte. Gerçekten olağanüstü güzellikteki bazı parçaların yanı sıra üzeri yazılı bazı cam kaplar üzerinde Nizami ve Firdevs’e ait şiirlerden alıntılar bulunuyor.

AZADİ ANITI
 
Tahran'daki 3. ve son gününüzde akşam üzeri Meşhed'e uçmak üzere hava Limanı'na giderken eski adı Şehyad olan, 50.000 metrekare ölçümüyle İsfahan’daki Nakş-ı Cihan Meydanı’ndan sonra İran’ın en büyük meydanını ve içindeki Azadi Anıtı’nı göreceğiz. Nedense Tahran denince resimlerden olsa gerek, aklımda yer etmiş olan bu anıt, zaten Tahran’ın sembolüymüş.
 Pers İmparatorluğu’nun (Ahameniş Hükümranlığı) kuruluşunun 2500. Yılında Muhammed Rıza Şah tarafından yaptırılmış muhteşem bir anıt. Pers İmparatorluğu’nun kuruluşunun 2500. yılında Muhammed Rıza Şah tarafından yaptırılmış muhteşem bir anıt. Beyaz mermerden yapılmış, hem kemer hem de kule olarak adlandırılabilecek dev bir yapı, 2.500 adet yüzyüze bakan taş ile süslenmiş. Anıtın bulunduğu meydanın adı Şah’ın devrilmesinden sonra “Kurtuluş Meydanı” anlamına gelen Meydan-ı Azadi olarak değiştirilmiş.

nevinsalman

Yazar Hakkında

nevinsalman

Ankara da doğdum, TED Ankara Koleji ve Gazi Üniversitesi Mimarlık fakültesi mezunuyum. 6 sene Londra'da yaşadım, sonraki yıllarda İstanbul'a yerleştim ve serbest çalıştım.