Yıllar önce 13 günlüğüne gittiğim üniversite olimpiyat oyunları… Başkent Pekin’de gerçekleştirilen bu organizasyonda bulunmak öncelikle benim için büyük bir onurdu. Ay yıldızlı bayrağımızı göğsümüzde taşımak bambaşka bir duygu Allah’ıma şükürler olsun.
Çok da başarılı bir turnuva oldu takımımız için. Olimpiyatta 6. olmak takım sporları için büyük bir başarı. Yaklaşık 7000 sporcu olimpiyat için yapılan köyde kaldık. Hepimize manyetik kartlar verildi çıkış ve giriş için. Güvenlik birinci öncelikti. Bu köy bildiğim kadarıyla daha sonra halka açıldı; bazı bölümler satılmış, bazıları otel gibi işletilmeye başlanmış. İsteyen herkes artık serbestçe girip belli meblağlar karşılığı kalabiliyormuş.
Boş günlerde benim gibi gezgin olan arkadaşlarla imkânımız doğrultusunda Pekin’i dolaşmaya çalıştık. En yakın yer olan Tiananmen Kapısı ve Tiananmen Meydanı’na gittik. Çok geniş bir alan günümüz şehir meydanlarının en büyüğüymüş. Genişliği yaklaşık 500 metreye 800 metre imiş. 440.000 metrekare alan üzerine 1.000.000 insan sığabiliyormuş. Ulusun kapısı olarak da anılıyor. Bu meydanın bir de kapısı var.
Ayrıca Çin Halk Cumhuriyeti kurucusu Mao’nun mezarı da müzelerle birlikte meydanda bulunuyor. Girişinde resmi var. Tiananmen Meydanı’nın hemen karşısından Yasak Şehir’e (eski imparatorluk sarayı) giriliyor. Yasak Şehir 720.000 metrekarelik genişliğe sahip devasa bir yer. Büyüklüğünün yanında eşsiz mimariye de sahip. Rengârenk süslemeleri de eklenince ihtişamlı mimarisine tanık oluyorsunuz Yasak Şehir’in. Son derece görkemli salonlara sahip ve Pekin’in en önemli cazibe merkezlerinden olduğunu kanıtlıyor. Tüm Yasak Şehir 8 metre civarı yüksekliğe sahip duvarlarla örülü. Zamanında halka kapalı olduğu için Yasak Şehir denmiş.
Sarayın her yerini gezmek için dinlenmiş bir vücuda ve saatlere ihtiyaç var. Ben takım arkadaşımla sarayın dışından etrafını başka bir günde tuktuk denen (bisiklet kullanan kişinin arkasındüa iki kişi oturarak) bisikletvari araçla turladık. Çok zevkliydi.
Bizim kaldığımız köye 1-2 saat uzaklıktaki Çin Seddi’ni görme zamanı nihayet gelmişti. Kiraladığımız minibüs ile Çin Seddi’ne gittik. Ucu bucağı yok demek abes olur. Kabaca binlerce km’lik duvarlar… Duvarların arasında rahatlıkla yürünebiliyor. Biz bayağı bir mesafe yol aldık, ancak nerdeyse sonu olmadığı için geri döndük. Duvarların içinde belirli aralıklarla birbirleriyle haberleşmek için kule gibi yerler yapmışlar. Boş günde iyi bir antrenman oldu takıma. Girişte hediyelik eşya satan yerler var ve hesaplı da… Oralar anlatılmaz yaşanır. Bildiğimiz taş diyenler olabilir ama yalnız görebildiğimiz kısımlara göre değil görünmeyen kısımlara göre de ihtişamını kafamızda canlandırmamız gerekli.
Pekin’de taksileri kullanan sürücüler kafes içinde. Dil diye bir şey yok. Benim İngilizcem zayıf olmasına rağmen birkaç kez binmemize rağmen bir taksici hariç hiç konuşmadık. Gideceğimiz yerin ya adresini ya da fotoğrafını göstererek yolu tarif ettik. Sahtekârlık yapan olup da eğer şikâyet edersek elindeki taksicilik belgesi alınabiliyormuş. Kuralları sıkı. Belediye otobüsü ve metro sistemi var ama ben hiç kullanmadım.
Pekin’de isminden emin olmamakla beraber (yanlışsa kusuruma bakmayın lütfen) China Market olan Tahtakalevari büyük bir pazara gittik. Her şey var. Taklit olan mallar örneğin lüks saat markaları birebir aynı görünüyor ancak mekanizmaları hariç. Ben arkadaşlarıma saat getirdim, görünce şaşırdılar. Ancak birkaç ay içinde saatler çalışmadı.
Bir yazımın daha sonuna geldim. Okuduğunuz için teşekkür ederim.