Bilecik Bildiğiniz Gibi Değil - I

Bilecik çoğu insanın Eskişehir’e ya da Antalya’ya yolculuk ederken transit geçtiği, küçük fakat tarihî geçmişiyle ve özellikle çevre köyleri, yaylaları ve kanyonlarıyla turistik açıdan da zengin bir şehir. “Aslında var mıydı, yok muydu?” gibi Zaytung efsanesi olmuş tartışmalarıyla da sıkça gündeme gelen, bu yüzden bana sorarsanız biraz da yanlış tanınan bir kent olup çıkmış açıkçası.

Evet, Bilecik sadece 219 bin kişilik nüfusuyla küçük bir kent ancak Marmara, Karadeniz, Ege ve İç Anadolu’da sınırları, yani 4 coğrafi bölgemizde birden yer alması açısından enteresan bir konumda. Bu özelliği de ona farklı ilçelerinde aynı anda farklı hava koşulları ve bitki örtüsü gibi coğrafi koşullara sahip olmasını sağlıyor. Örneğin Bozüyük’te hava günlük güneşliyken, nispeten daha yüksek olan Yenipazar ilçesinde sicim gibi yağmur yağabiliyor. Bilecik’te “4 bölgeyi ve 4 mevsimi” bir arada yaşamanız mümkün yani. :)

Bu şehre ilk kez gelmiş (daha doğrusu ilk kez bu şehir için gelmiş) olmanın verdiği merakla, gezime en kuzeydeki ilçesi olan Osmaneli’nden başlıyorum.

Osmaneli

Bilecik il sınırına kuzeyden giriş yaptığınızda sizi ilk karşılayan ilçe, Osmaneli oluyor. Burası Tarihî Rüstempaşa Camii, Osmanlı Dönemi’nde inşa edilmiş Aya Yorgi (Hagios Georgios) Kilisesi, Seyir Terası, rafting sporunun yapılabildiği Sakarya Nehri ve onun hemen kıyısındaki, Ilıca Termal Kaplıcaları’yla öne çıkıyor.

Rüstem Paşa Camii

Osmaneli’nin en önemli tarihî yapılarından biri olan Rüstem Paşa Camii’nin, Mimar Sinan’ın kalfalarından Yüzgeç Mehmet Efendi tarafından, are bir plan üzerine, moloz taşlar kullanılarak, 16. yüzyılda inşa edilmiş. İnşası sırasında Lefke yöresinin kendine özgü, İstanbul Haydarpaşa Garı’nın yapımında da kullanılmış olan Lefke taşından yararlanılmış. Ahşap tavanı o dönemlerden bugüne yapısını korurken, cami Cumhuriyet Dönemi’nde birkaç kez restorasyon geçirmiş.

Aya Yorgi (Hagios Georgios) Kilisesi

Aya Yorgi yani ilk adıyla Hagios Georgios, Osmaneli’nde sizi oldukça şaşırtacak olan bir yapı. Zira Cami-i Kebir Mahallesi’nde bulunan bu kilise, 1874 yılında çıkan bir yangında yanmış olan halefinin yerine 1876-1878 yılları arasında inşa edilmiş. Ancak Anadolu’nun çoğu yerindeki tarihî eserlerimiz gibi hakkını vererek koruyamadığımızdan, bugünkü hâli içler acısı maalesef.


Aya Yorgi Kilisesi

Yine de ilk kez gelmiş olduğum Bilecik’te böyle önemli bir yapıyla karşılaşmış olmama seviniyorum. “Ben galiba Bilecik’i yanlış tanıyorum,” düşüncesi de zihnimde ilk olarak burada filizlenmeye başlıyor zaten.

Aya Yorgi Kilisesi’nde Kültür ve Turizm Bakanlığı, Bilecik Belediyesi, Bursa Eskişehir Bilecik Kalkınma Ajansı (BEBKA), İstanbul Üniversitesi ve TÜRSAB’ın ortak katkılarıyla restorasyon ve antik eserlerin tasnifi çalışmalarının devam ettiğini görmek beni sevindirdi. Bu bağlamda, kilisenin hemen yanındaki açık bir arazide müze oluşturma çalışmaları da hâlen devam ediyor.

Osmaneli Belediyesi Seyir Terası

Aya Yorgi Kilisesi’nin hemen ardından, yolum Osmaneli Belediyesi Seyir Terası'na düştü.

Burası tüm Osmaneli’ni ayaklarınızın altına seren, güzel bir manzara eşliğinde çayınızı veya kahvenizi yudumlayabileceğiniz, yaz sıcağında da gayet serin ve keyifli bir yer. Manzarası insanı dinlendiren cinsten:

Ilıca Termal Kaplıcaları

Seyir Terası’ndan sonra, yan yana bungalov evler tarzında yeni yapılmış bir tesis olan Ilıca Termal Kaplıcaları’nı ziyaret ediyorum. Burası Sakarya Irmağı’nın kenarında, hastalıklarına şifa arayanların konaklamaları için oluşturulmuş, şirin bir tesis.

Burada yan yana sıralanmış 4 ayrı çeşmeden, 4 ayrı hastalığa iyi geldiği söylenen şifalı sular akıyor.

Bendenizin favorileri bu ikisiydi: :)

Osmaneli’nde Rafting

Osmaneli’ndeki son durağım, haziran ayından itibaren rafting etkinliğinin yapılabildiği Sakarya Nehri. Bendeniz rafting sezonu öncesinde buraya geldiğim için bu etkinliğe katılamadım ancak ilerleyen zamanlarda neden olmasın? Yaz sıcağında nehir suyuyla ıslanmak iyi gelir. Yol arkadaşım, aslen İzmirli Osman Ağabey’in sıcaktan bunalmışlığına bir bakar mısınız? Rafting botu bulsak hemen atlayacaktık ikimiz de. :)

Gölpazarı – Kurşunlu Köyü

Osmaneli’nden sonraki durağım, Gölpazarı ilçesi. Buraya bağlı olan Kurşunlu Köyü, köyde yaşayan Bedriye Berber Engin’in kişisel çabalarıyla organik tarımın ve turizmin geliştiği, yapılan çeşitli etkinlikler ve tohum takası gibi şenliklerle hem şehir hem de yurt dışından insanların duyarak geldikleri, özellikle son yıllarda popüler olmuş, şirin bir yer.


Kurşunlu Köyü duvar boyama etkinliğinden bir eser

Kurşunlu Köyü’nün yukarısında eski bir Ermeni köyü de bulunuyor. Oldukça yüksek ve dik yamaçların kenarından, heyecanlı bir yolculuğun sonunda ulaşılan köyde eskiden şarap mahzenleri varmış ancak define avcıları bu mahzenlerin ağızlarını sonradan kapatmışlar. Arabayı bendeniz kullandığım ve dar yollarda duramadığım için fotoğraf çekemedim açıkçası ancak durup çekmeyi de zaten pek istemediğimi bu vesileyle itiraf edeyim madem. Allah öyle yolları düşmanımın başına vermesin, o derece yani. :) Lakin altınızda arazi taşıtınız varsa ve yüksek manzaralı yerleri seviyorsanız başka tabii.

Benim köyde bulunduğum gün Bedriye Hanım’ın yine şehir dışından (hatta Gürcistan’dan) gelen misafirleri vardı ve onları gezdiriyordu. Biz de tura katıldık ve kendisinden yapılan ekoturizm faaliyetleriyle ilgili bilgi aldık. Bedriye Hanım bize yetiştirdikleri ürünlerden yabancılar için düzenledikleri yöresel kına gecelerine kadar hemen hemen her şeyden bahsetti. Yapılan çalışmalarla ilgili bilgiyi arama motorlarından ve Kurşunlu Köyü Kadın Üretici Platformu’nun Facebook sayfasından edinebilirsiniz.

Yenipazar

Bilecik’teki ilçelerin isimlerinde “pazar” sözcüğünün geçmesinin nedeni, buralara zamanında yerleşen göçmen nüfus. O kadar çok “pazar” adlı yeri var ki bir süre sonra nereden gelip nereye gittiğinizi filan unutuyorsunuz. :)

Yenipazar, ilk günün sonunda gezdiğim son ilçesi oldu. Burası yemyeşil doğanın ortasındaki küçük bir yerleşim.


Yenipazar Meydanı’ndaki belediye binası.

Harmankaya Kanyonu, Suuçtu Şelalesi ve DSİ tarafından oluşturulan baraj göletiyle Yenipazar, doğa bilhassa şehrin gürültüsünden kaçmak isteyen doğa tutkunları için birebir aslında. Buradaki şelalelere ve gölete yakın yerlerde kamp kurabilirsiniz. Harmankaya Kanyonu ise dağcılık sporuyla uğraşanlar için biçilmiş kaftan. Buradaki seyir terasının manzarası da çok güzelmiş ancak kanyona havanın karardığı saatlerde vardığımız için bendeniz çıkıp görme şansı bulamadım maalesef. Bir dahaki sefere umarım.


Yenipazar DSİ Göleti


Suuçtu Şelalesi

Yenipazar ufak bir ilçe olmasına rağmen, çevresindeki özellikle doğa ve kamp severleri cezbedecek yemyeşil yerler görülmeye değer, anlayacağınız. Ayrıca, Yenipazar’ı ziyaret etmek ancak çadırda veya kampta kalmayı istemeyenler için, ilçenin hemen girişinde BEBKA’nın yatırımlarıyla işletilmekte olan, Yenipazar Belediyesi’ne bağlı bir otel de mevcut. Fiyatları da gayet makul, ilginize ve bilginize.

Harmankaya Kanyonu’na doğru yol alırken birçok köyün içinden geçiyorsunuz. Köylerde nüfus maalesef yıllar içerisinde azalmış, onca köyün içinden geçtik, neredeyse hiç kimseyle karşılaşmadık. Sessiz, sakin lakin benim gibi şehir çocukları için gayet ürkütücü bir sakinlikti bu. Hani insan öyle bir sessizliğin içinde, gerçekten çok ama çok saçma bir şekilde, arabasının kapılarını bile kilitlemeye meyilli oluyor yahu. Lanet olsun sana be İstanbul, ne hâle getirmişsin beni de haberim yokmuş… :(

Harmankaya Kanyonu’na birinci günün sonunda, hava kararırken anca ulaşabildik. Hem bu yüzden, hem de yağmurlu havada kanyon yürüyüşüne uygun donanımımızın olmamasından mütevellit, seyir terasına çıkamadık maalesef. Seyir terası, kanyonun  girişinden yaklaşık yarım saatlik bir tırmanış uzaklığında bulunuyor. Kanyonun aşağıdaki fotoğrafta görmüş olacağınız girişi Yenipazar ilçesinde, diğer ucu ise İnhisar'da. İnhisar ilçesi tarafında bir de mağara mevcut ancak yolculuk planımız çok sıkışık olduğu için oraya da gidemedik maalesef. Yine de anlayacağınız üzere, özellikle doğa tutkunlarını çok şaşırtacak ve kendine hayran bırakacak bir şehir Bilecik. Bu yönüyle daha yaygın olarak tanınmasını ve bilinmesini can-ı gönülden diliyorum.


Can-ı gönül sahibi bendeniz

Hava karardıktan sonra yola çıkıp, konaklayacağımız Bozüyük ilçesine geçtik. Yollar asfalt ancak çok büyük bölümü köy yolları olduğundan –ve açıkçası direksiyondaki, harita uygulaması kullanmayı pek sevmeyen eski kafalı bendenizin yolu da şapşalca şaşırması yüzünden- Yenipazar’dan Bozüyük’e yolculuğumuz yaklaşık 1.5 saat sürdü. :)

Gecenin bir vakti vardığımız, Bilecik il merkezinden daha büyük olan Bozüyük’te kendimizi hemen otelimize attık tabii. Biz konaklama için merkezdeki Uncu Otel’i tercih ettik. Temiz ve güzel bir otel, başımız belaya girmeyecekse size de tavsiye ederiz. Kurt gibi acıkmış karnımızı doyurmak için kendimizi dışarı attığımızda, kendimizi Atatürk Meydanı’nın yanındaki kokoreççide bulduk ama fotoğraf makinemiz yanımızda yoktu maalesef. Olsaydı da fark etmezdik cidden, zira Osmaneli’nde çekilen bir fotoğrafta gördüğünüz Osman Ağabey, kokoreçin kâğıdını bile yedi. Nasıl acıkmışsa artık… :)

Bozüyük’ten başlayan ikinci günümüzle yazı dizimize en kısa zamanda devam edeceğiz inşallah…