"Işık Ülkesi"nin Özel Kenti: Patara

Patara, 2020 yılının en gözde seyahat destinasyonu olmaya aday. 2020 Patara Yılı vesilesiyle, tarihten günümüze gelen bu çok özel yere yakından bakalım. 

Bugün Teke Yarımadası dediğimiz coğrafyada, bundan binlerce yıl önce, ismi “Işık Ülkesi” anlamına gelen kadim bir uygarlık hüküm sürüyordu: Likya Uygarlığı. Xanthos, Patara, Olympos, Phaselis gibi önemli kentleri ve kendine özgü kültürüyle tarihte kendine önemli bir yer edinmiş olan medeniyet, aynı zamanda günümüz demokrasisinin temellerini de ta o zamanlar atmış ve 23 kentin bir araya gelerek oluşturduğu “Likya Birliği”, antik dünyada eşi benzeri olmayan bir örnek olarak da tarihe geçmişti.

Likya Birliğinin En Özel Şehri

Bu federasyonu oluşturan kentler içinde en önemlisi de şüphesiz Patara idi. Işık Ülkesi’nin en eski kentlerinden olan Patara, coğrafi konumu bakımından Likya’nın dünyaya açılan kapısı konumundaydı. Xanthos Nehri’nin denize kavuştuğu stratejik bir noktada konumlanmış olması, onu vazgeçilmez bir doğal liman statüsüne taşımış ve binlerce yıl Likya’nın ana limanı olarak kullanılmıştı. Tabi bu kadar önemli bir liman kenti olmasının tek sebebi Patara’nın coğrafi özellikleri değildi. Akdeniz’deki “Granarium” adı verilen üç hububat deposundan biri de buradaydı ve doğal olarak Patara limanı, zaman içerisinde ticaret gemilerinin en çok uğradığı yerlerden biri oldu.

Kentin MÖ. Sekizinci yüzyılda varlık gösterdiği artık somut verilerle de kesinleşmiştir. Patara sadece Roma Dönemi’nin en önemli kentlerinden biri değildir; Hitit Kralı IV. Tudhaliya’nın bölgeye yaptığı seferler sonrasında sarf ettiği sözlere bakılırsa, “Patar” ismiyle Hititçede de kendisine yer bulmuştur: “Patar Dağı’nın karşısında adaklar adadım, armağanlar verdim, steller diktim, kutsal mekanlar inşa ettim.”

Roma İmparatorluğu egemenliğinde geçen üç yüz yıl boyunca Patara, her anlamda oldukça gelişmiş bir kentti. İmparator Neron tarafından buraya iki büyük deniz feneri yaptırılmıştı ve üzerlerindeki bronz yazıtlardan anlaşıldığı üzere fenerin yapım tarihi MS. 64 yılına denk geliyordu. Çok uzun yıllar boyunca denizcilere yol göstermiş olan bu fener, aynı zamanda iki bin yıl boyunca ayakta kalan dünyanın ilk feneri olması bakımından da büyük bir tarihi öneme sahip.

Görkemli günlerin ardından başlayan veba salgınları ve Arap akınları, kentin eski gücünün kırılmasına ve giderek küçülmesine neden olmuştu. 1424’te Osmanlı egemenliğine giren kent ile ilgili ulaşılan son bilgi, deniz fenerinin de yıkılmasına neden olan Rodos depremi ve tsunamisinin ardından limanın kapandığıydı. Bu son olayın ardından Patara’da sürdürülen bir yaşam olduğuna dair herhangi bir bulguya rastlanmadı. Bugün hala dokusuna dair bilgileri sadece yüzeydeki antik kalıntılardan ve antik kaynaklarda yazılanlardan bilebiliyor olsak da, bölgedeki arkeolojik kazılar, kentin MÖ. 4. Bine kadar tarihlendiğini ortaya koymuştur.

Tepecik adı verilen ören yeri, olasılıkla kentin o zamanlardaki ana giriş kapısıydı ve burada Kalkolitik Dönem’e ait taş baltalar ve seramik parçaları bulundu. Erken Demir Çağı’ndan Arkaik Dönem’e kadar ele geçen pek çok buluntu, kentin binlerce yıllık tarihinin gözler önüne serilmesi açısından son derece önemlidir. Kumların altına gömülü olan tarih gün ışığına çıktıkça, bir zamanların görkemli başkentine ait kalıntılar da ziyaretçiler tarafından izlenebilir hale geliyor ve biz her geçen gün kent hakkında daha fazla bilgi edinme şansına sahip oluyoruz.

Patara Antik Kenti

Kaş ilçesinde Ovagelemiş köyü sınırları içerisinde yer alan antik kente girer girmez bizi Vali Mettius Modestus’un adı verilen bir zafer takı karşılıyor. MS. 100’lü yıllarda yapılan bu tak üzerinde valinin ailesini onurlandıran bir yazıt yer almaktadır. Anadolu’da ayakta kalan az sayıda örnekten biri olan Patara takı bugün restore edilerek sağlamlaştırılmaya çalışılmaktadır.

Roma Zafer Takı’nın hemen batısındaki tepenin yamacında kentin nekropolü (mezarlık alanı) uzanmaktadır. Lahitlerin mimarisi Likya’ın erken dönemlerini simgelemeleri bakımından önemlidir ancak nekropolün önemi bununla sınırlı değil. Helenistik ve Roma Dönemi’ne ait farklı tipte mezar mimarilerinin bir araya gelmesi de Patara’ya özgü bir durumdur ve bu anıt mezarlar genellikle liman ve çevresinde yoğunlaşmıştır.

Güneyindeki Kurşunlu Tepe’den şehrin panoramik görünümü izlenebilir, tepeye yaslanmış olan 6000 kişilik kapasiteli amfitiyatro ise hala ayakta duran önemli yapılardan biridir. Anadolu’daki büyük amfitiyatrolardan biri olan Patara tiyatrosu, Helenistik mimari ve Roma mimarisi arasında geçiş formunu temsil eder.

Tiyatronun yaslandığı Kurşunlu Tepe üzerinde bir anıt mezar ve büyük bir sarnıç bulunmaktadır ve ikisi de hala ayaktadır.

Antik kentte ayakta duran yapılardan bir diğeri Meclis/Parlamento Binası’dır. Likya Birliği temsilcilerinin toplandığı meclis, günümüz demokrasisine esin kaynağı olması açısından son derece önemlidir. Bu nedenle yakın zamanda restorasyonu tamamlanarak ziyarete açılmıştır.

Patara’nın tarihini anlatırken değindiğimiz deniz feneri ve İmparator Hadrianus döneminde yaptırılmış olan granarium da, bugün antik kenti gezerken izlenebilen yapılar arasındadır.

Bir Kehanet Merkezi: Patara

Antik dönemlerde hemen hemen bütün kentler, Olympos’taki tanrılardan biriyle özdeşleşmişti. Başkent Patara’yı simgeleyen tanrı ise Apollon’du ve kent uzun yıllar boyunca “Apollon Kehanet Merkezi” olarak anıldı. Özellikle Bizans Dönemi’nde Hıristiyanlar için önemli bir kentti. Tanrı Apollon’un ve Noel Baba olarak bilinen Saint Nicholaos’un Patara’da doğduğuna inanılıyordu.

Patara’nın önemli bir bilicilik merkezi olmasına dair bir tapınak kalıntısı ne yazık ki yok ancak arkeolojik kazılar sonucu ulaşılan bazı kalıntıların Apollon Tapınağı’nın dehlizlerine ait olduğu iddiaları ortaya sürülse de bütün bunlar henüz bir iddia olarak kalmıştır.

2020 Patara Yılı

Arkeolojik ve tarihsel öneminin yanı sıra, Patara, eşsiz doğal güzellikleriyle bugün de önemli kentlerden biri olarak boy göstermeye devam ediyor. 18 kilometrelik kumsalıyla “Türkiye’nin en uzun kumsalı” unvanını elinde bulunduran Patara, sadece incecik kumuyla değil, dünyaca ünlü Caretta Caretta kaplumbağalarının yumurtalarını bıraktığı ender sahillerden biri olmasıyla da dikkatleri üzerine çekiyor. Dalgalı denizi ve sert rüzgarı ise onu sörfçülerin gözdesi haline getirmiş ve tüm dünyada tanınmasına neden olmuştur.

Troia ve Göbeklitepe’den sonra, 2020 yılının “Patara Yılı” ilan edilmesi ise hem turizmin teşvik edilmesi hem de bölgenin potansiyelinin değerlendirilmesi açısından hem bölge halkını hem de otuz iki yıldır bölgede kazı çalışmalarını sürdüren kazı ekibini oldukça memnun eden bir haber olmuştur. Anadolu’nun en kadim uygarlığı olan Likya Uygarlığı’nın dünyaya tanıtılması için önemli bir adım olan bu kararın, turizme de ivme kazandırması beklenmektedir.