Türkiye’nin En Güzel 10 Köşkü

Köşkler, Türk mimari tarihi boyunca sivil mimari örnekleri arasında önemli bir yere sahip olagelmiştir. Farsça kökenli köşk kelimesi, TDK Güncel Türkçe Sözlük’te göre: ‘’Bahçe içinde yapılmış süslü ev, kasır’’ anlamına gelmektedir. Türkler için sınırları belli bir bahçe ve bahçe içindeki ev mahremiyet açısından oldukça önemlidir. İşte bu kültürün bir sonucu olarak Türk sivil mimarisinde köşklerin de oldukça fazla yer alması ve gelenekselleşmesi kaçınılmazdır. Günümüzde köşkler ve kasırlar aynı anlamda kullanılabiliyor fakat 19. Yy öncesinde aitlik bakımından kasır yalnızca hünkâra veya beylere ait olabilirken köşkler hem yöneticilere hem de halktan zengin insanlara ait olabilmekteydi. Köşkler daha ufak ve mütevazi kasırlar ise daha fazla önem taşıyan yapılar olmasıyla birbirinden ayrılan yapılardı. Çoğu Osmanlı Dönemi’nden kalan ve günümüzde sergi, müze veya restoran olarak kullanılan en güzel 10 köşke bir göz atalım.

Yusuf Ziya Paşa Köşkü (Perili Köşk) – İstanbul

İstanbul'da, Rumeli Hisarı’ndan Emirgan’a giderken yolun sol kenarında kırmızı tuğlaları ve görkemli kulesiyle gözünüze çarpan o köşk işte Yusuf Ziya Paşa Köşkü. Nam-ı diğer Perili Köşk. İlginç hikayelere ve efsanelere sahip bu köşkü biraz daha yakından tanıyalım.

Yapımına 1900’lerin başında başlanmış ve bir aşk hikayesine konu olmuş. Kahramanımız Yusuf Ziya Paşa. Aşık olduğu kadının gönlünü fethetmek için yaptırmış köşkü. Nihayet kendinden güzel ve genç bu dünya güzeli kadınla evlenir paşa. Aynı zamanda kıskanç bir kişiliğe sahip olan  genç paşa karısını kaybetmekten korkarak kimsenin görmesini istemez ve  köşkün seyir kulesine kapatır. Daha sonra Osmanlı’nın zor dönemleri ve paşanın ekonomik sıkıntıları nedeniyle Mısır’a yerleşirler. Karısının ekonomik sıkıntılar sebebiyle paşamızı terk etmesiyle sonlanan bu rivayette, Yusuf Ziya Paşa öldükten sonra mezarını genç karısını hapsettiği seyir kulesinin taşlarından yapılmasını ister. Yıllar sonraki restorasyon çalışmalarında güzeller güzeli kadının hayaletinin evde olduğu efsaneleri yayılmış ve köşkümüzün adı perili köşk olarak kalmıştır artık. 1990 yılındaki yenileme çalışmalarından sonra köşk 2002 yılında 25 yıllığına Borusan Holding’e kiralanır. Borusan Holding sanat eserleri köşke taşınır. Hafta içi holdingin ofis binası olan köşk, hafta sonları ise müze olarak hizmet veriyor. Eğer sizin de yolunuz Rumelihisarı ya da Emirgan taraflarına düşerse bu görkemli ve gizemli binayı mutlaka ziyaret ediniz.

Atlı Köşk – İstanbul

Bir sonraki durağımız yine boğazın eşsiz ve en eski semtlerinden birinde, Emirgan’da yer alan Atlı Köşk Adanalı sanayici Hacı Ömer Sabancı tarafından Mısır Hidiv ailesinden satın alınmış. Atlı köşk olarak anılması ise aynı yıl satın alınan Fransız heykeltıraş Louis Doumas’ın 1864’te yaptığı at heykelinin binanın önüne yerleştirilmesiyle olmuş. Hacı Ömer Sabancı'nın vefatından sonra aile büyüğü olan Sakıp Sabancı tarafından sürekli konut olarak kullanılmaya başlanan Atlı Köşk, uzun yıllar Sakıp Sabancı'nın zengin hat ve resim koleksiyonunu barındırmış, 1998 yılında da Sabancı ailesi tarafından içindeki koleksiyon ve eşyalar ile müzeye dönüştürülmek üzere Sabancı Üniversitesi'ne bağışlanmıştır. Günümüzde modern bir galeriye sahip olan atlı köşk müzesi Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi zengin koleksiyonu, kabul ettiği kapsamlı uluslararası geçici sergileri, konservasyon birimleri, örnek eğitim programları, çeşitli konser, konferans ve seminerleriyle çok yönlü bir Müzecilik ortamı sunarak misafirlerini ağırlıyor.

Abdülmecid Efendi Köşkü – İstanbul

İstanbul’daki köşk turumuza Abdulmecid Efendi Köşkü ile devam edelim. Bağlarbaşı Korusu’nda yer alan köşk aynı zamanda Anadolu Yakası’nın en eski ve önemli köşklerinden biri. Sanatseverliği ve ressamlığı ile bilinen son halife Abdulmecid Efendi için satın alınan köşk o dönemde birçok sanat, edebiyat ve siyasi toplantılara ev sahipliği yapmış. Günümüzde olduğu gibi korunan yapı özellikle girişinde bulunan rengarenk çinilerin geçmiş zaman havası, şöminesi ve çeşme gibi ayrıntılarıyla günümüzden çekilmiş eski bir kültür yansıması. Güncel olarak birçok sergiye ev sahipliği yapan köşke hem sanattan kopmamak hem de bir dönem eserini ziyaret etmek için bir gününüzü ayırabilirsiniz.

Pandispanya Köşkü – İzmir

Halk arasında Yeşil Köşk ya da Pandispanya Köşkü olarak da bilinen Köşk, Ermeni asıllı İzmirli bir tüccar olan Bardisbanyan tarafından yaptırılmış. 1995 yılında restore edilip bugün Ege Üniversitesi’nin akademik ve idari personeli ile öğrencilerine kafeterya ve restoran olarak hizmet veren bir sosyal tesis olarak kullanılmaya başlanmış. Ege Üniversitesi’nin de sınırları içinde yer alan köşkü üniversite ziyaretiniz sırasında görmeniz mümkün.

Hidiv Kasrı – İstanbul

İstanbul boğazı ve eşsiz manzarasıyla böylesine güzel bir şehirken köşkleri de bir o kadar güzel ve görmeye değer oluyor. Diğer durağımız boğazın müthiş manzarasından payını almış eşsiz bir yapı: Hidiv Kasrı. Ünü Avrupa’ya kadar gitmiş, boğaz tepelerinden iki kıtayı birleştiren binanın kulesi İstanbul'un zamanında buharla çalışan ilk asansörlerinden birine sahip. Bugün İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılan yenileme çalışmaları sonrası her odası restoran olarak çeşitli organizasyonlar için kiralanabiliyor. Bir Osmanlı yapısı olan Hidiv Kasrı zamanında ahşap bir yalı olarak Mısır valisi Abbas Hilmi Paşa tarafından satın alınmış. 1907 yılında İtalyan mimar Delfo Seminati’ye dönemin mimari anlayışına uygun Art Nouveau tarzındaki bu muhteşem saray yavrusunu yaptırmış. Kasır Çubuklu’da bulunuyor ve anadolu yakasının bir incisi gibi boğazı süslüyor. Boğaz tepelerinden iki kıtayı birleştiren, masmavi kanalı ve yeşil ormanları seyreden kulesi ile vakit geçirmeye değer bir İstanbul yapısı olarak ziyaret edilmeyi bekliyor.

Florya Atatürk Deniz Köşkü – İstanbul

Bu kez Marmara Denizi’nin kıyısına Yeşilköy ile Küçükçekmece arasında kalan Florya’ya doğru yöneliyoruz. 19. Yy’da rağbet edilmeyen bir bölge iken Atatürk’ün buraya olan ilgisi ile giderek yazlık bir dinlenme merkezine dönüşmüş Florya. Köşk ise Atatürk için İstanbul Belediyesi`nce 1935`te mimar Seyfi Arkan’a projelendirilerek yazlık bir konut olarak yapılmış ve aynı yıl 14 Ağustos tarihinde kullanıma açılmış. Atatürk siyasal ve bilimsel toplantıları için bu köşkü kullanmış İngiliz Kralı gibi önemli konuklarını da bu köşkte ağırlamış. Atatürk tarafından 1938 yılına kadar, ölümünden sonra ise diğer cumhurbaşkanları tarafından da kullanılan köşk denizin üstünde yer alan bir gemi izlenimi yaratıyor. Restorasyon sonrası 1988’de Atatürk Müzesi’ne dönüştürülen köşkü pazartesi ve Perşembe günleri haricinde ziyaret edebilirsiniz. Denize uzanan L şeklinde bir plana sahip köşk aynı zamanda dönemin önemli bir modern mimarlık eseri.

Atatürk Köşkü – Trabzon

İstanbul’un eşsiz boğaz manzaralı köşklerinden sonra Karadeniz’in orman kokulu köşklerinden biri Atatürk Köşkü’ne doğru bir gezintiye çıkalım. Trabzon’a hakim Soğuksu sırtlarında, çam ormanları içinde yer alan bina, Kostantin Kabayanidis tarafından 1890 yılında yazlık olarak yaptırılmış. Avrupa ve Batı Rönesans mimarisinin etkilerini taşıyan binada büyük ve gösterişli Avrupa simgeleri kullanılmış. Trabzon’a uğradıkça konakladığı bir köşk olmuş Atatürk’ün. Aynı zamanda Atatürk tüm mal varlığını Türk ulusuna hediye etme kararını da bu köşkte alarak mal varlığı listesi hazırlamış ve başbakana iletmiş. Günümüzde müze olarak ziyaretçilere açık olan köşkte 20. yüzyıla ait mobilyalar, porselenler, halılar ve 344 farklı eser sergileniyor.

Müze Köşk – Ankara

Cumhurbaşkanlığı Çankaya Yerleşkesi içinde yer alan Atatürk Müze Köşkü, Atatürk’ün 1921 – 1932 yılları arasında konut ve çalışma mekanı olarak kullandığı ev olarak karşımıza çıkar. Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı ve Cumhurtiyetin ilk yıllarında Ankara’da kullandığı bu evde önemli kararlar aldığı ve Cumhuriyetin kurulması dahil birçok devrimi planladığı düşünülürse köşkün manevi değeri daha da artıyor. 1950 yılından beri bu manevi değer müze olarak halkla buluşturuluyor ve  köşkteki odalar ve eşyalar hiç dokunulmadan olduğu gibi sergileniyor. Dönemin yaşayışının olduğu gibi ziyaretçilere sergilenmesi amaçlandığından da bir müzeden çok ‘’hayatın devam ettiği bir ev’’ konseptine sahip olduğunu rahatlıkla söyleyebiliyoruz.

Hünkar Köşkü – Bursa

Sultan Abdülmecid adına 1844 yılında yapılan köşkün en ilgi çekici özelliği 19 günde tamamlanmış olması. Bursa’nın güneyinde Yıldırım ilçesinde yer alan yapı şehri tepeden gören bir noktada yer alıyor. Milli Saraylar Daire Başkanlığı gözetiminde Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından 1995 yılında restore edilmiş. Fransız mimarisi izleri taşıyan köşkün kalemişi tavan süslemeleri sanatsal incelikler taşıyor.

Çeşitli tarihlerde Bursa’ya gelen Atatürk’ün de kaldığı köşk olma özelliğini taşıyan Hünkar Köşkü zaman içinde “Kasr-ı Hümayun”, “Kasr-ı Milli”  “Cumhuriyet Köşkü” , “Atatürk Köşkü” adlarıyla da anılmış. Köşk, dönemin eşyalarının da sergilendiği bir müze olarak ziyaretçilere açık. Köşkün Bursa manzarasına hakim terasında hafta sonu kahvaltısı denemeye değer.

Revan Köşkü – İstanbul

Topkapı Sarayı içerisindeki köşkler arasında yer alan Revan Köşkü, IV. Murad tarafından Revan Seferi dönüşünde bu zaferin hatırası olarak yaptırılmış. Revan bugünkü Ermenistan’da bulunan Erivan şehri. Yapının mimarları kesin biçimde bilinmiyor fakat mimari yapısı ve tarihiyle Topkapı Sarayı içerisinde yer alan önemli yapılardan biri olma özelliğini taşıyor. Bozulmadan günümüze kadar gelen tavan kompozisyonları, eyvan tavanlarındaki işlemeler ve ahşap üzeri süslemeler devrin seçkin örneklerinden sayılıyor.

Ayrıca Patrona Halil ve diğer bazı ileri gelen adamların boğdurulduğu mekan olmasıyla da adından söz ettiren Revan Köşkü I. Mahmud döneminde kütüphaneye çevrilerek zamanla Has Oda Kütüphanesi adını almış.