Sakarya’ya bağlı şirin bir ilçe olan Sapanca, şehrin batı sınırında yer almaktadır. Günümüzde sakin ve saklı bir cennet olarak nitelendirilen ve İstanbul'a yakın gezilecek yerlerden en güzellerinden biri olarak dikkat çeken Sapanca, esasen derin bir tarihe sahiptir. Tarihte Sapanca’dan ilk bahsedilen zamanlar MÖ 1200 yıllarına dayanır. O dönemlerde bilinen ilk yazılı belgelere göre Frigyalılar bölgeye gelmiştir. Bu şehrin bir yerleşim yerine dönüşmesi ise MS 378 yılında Britinya Krallığı’na dayanır. Bilindiği üzere kuzeydeki Rumların etkisiyle 391 yılında bölgede bulunanlar, Lazca bir kaynakta bu yerden Siphonensis Lacus adıyla bahseder. Bölgede Bizans hakimiyeti sürerken adı Doğu Roma İmparatorluğu tarafından Buanes, Sofhan ve Sofhang adlarıyla tanınmıştır.
Sapanca’nın Türkleşmesi, 1075 yılında Anadolu Selçuklu Devleti’nin buraya gelerek bölgeye Ayan ve Ayanköy adlarını vermesiyle başlar. Ancak Haçlı Seferleri sırasında bölge yeniden Bizanslılara geçer. 1640 yılında Evliya Çelebi, kasabadan geçerken aldığı notlarda buranın aslen orman ve çalıları temizleyen ihtiyarın adından Sabancı Koca olduğunu, sonrasında Kanuni Sultan Süleyman devrinde bu köyün bir kasaba haline dönüştüğünü yazar. Bu nedenle zamanla Sabancı Koca yerleşim yerinin adının zaman içinde söyleme kolaylığıyla Sapanca’ya dönüştüğü düşünülür.
Güzel iklimiyle Akdeniz ve Karadeniz iklimleri arasında geçişi sağlayan Sapanca’da kışlar tıpkı Karadeniz’deki gibi bol yağışlı yaşanır. Yazları ise sıcak ve kurak olup bağıl nem yüksektir. Bölgenin yağmur yağışı alması ve güneşli gün sayısının fazla olması elbette tarımı da olumlu etkileyip bölgeyi verimli hale getirmiştir. Osmanlı’da bu verimli yerin gelişmesi ve bayındır hale getirilmesi için paşalar yetkilendirilmiştir. Sarı Rüstem Paşa, bölgede 170 ocaklı bir han inşa ettirmiştir. Buna ek olarak elbette bir cami ve hamamla halk için bir çarşı yapılmıştır. Hatta imaretler Mimar Sinan imzası taşımaktadır.
Sapanca’daki bir diğer Mimar Sinan eseri de Pertev Paşa Hanı’dır. Bu hayrat eserin çoğu Rüstem Paşa'nın olduğu için vakfın mütevellisi tarafından idare edilirdi. Buranın hamamının dibinde bir ekmekçi dükkanı bulunurdu. Rivayete göre bir dervişin hayır duası ile bir çeşit beyaz ve has ekmek somun pişirirdi. O yerdeki sabanca somunu adıyla bilinen bu dualı ekmek her tarafta şöhret bulmuştu. Kırk gün bile dursa kuruyup küflenip lezzetini kaybetme ihtimali yoktu. Bu meşhur ekmek, öyle nam salmış ki Acem Şahı bile ekmeğe hayran kalmış. Kimi kişiler ise ekmeğin lezzetinin ve dayanıklılığının sırrının suyunda olduğunu iddia etmiştir.
1837 yılında 2. Mahmut Dönemi’nde Adapazarı kaza merkezi haline getirilince Sapanca da buraya nahiye olarak bağlanmıştır. İzmit-Bolu yolu Sapanca'dan geçmekte olduğu için yine önemini korumuştur. Cumhuriyet döneminde karayolu da gölün karşı kıyısından geçince bu yer biraz sapa kalıp çok gelişememiştir. TEM’in açılması ile ise ilçe yeniden önem kazanır duruma gelmiştir.
Marmara Bölgesi turizminde Sapanca gerçekten de büyük öneme sahip hale gelmiştir. Öncelikle coğrafi olarak bir bölümü Köroğlu Dağları’na uzanan bir bölümü ise vadiler içine alan bir yapıya sahiptir. Sapanca, kuzey yamaçlarında dereler taşımakta ve onların alüvyonlu topraklarıyla büyük verim elde etmektedir. Sakarya, İstanbul, Kurtköy, Mahmudiye dereleri en önemlilerdir.
Sapanca, TEM otoyolu kolaylığı sayesinde İstanbul başta olmak üzere civardaki şehirlere de olan yakınlığı ve mavi-yeşil bir belde oluşuyla son dönemde kısa süreli tatiller için tercih edilmektedir. Dağ havası almak isteyenler, dere kenarında piknik yapmak isteyenler de genellikle özel araçlarıyla buraya gelip dinlenmektedirler. Özellikle göl civarına kurulan turistik tesisler ile de turizm geliri günden güne giderek artmaktadır.Maşukiye-Sapanca turları ile de bölge dört mevsim popüler hale gelmiştir. Her ne kadar altındaki fay hattı dolayısıyla 1999 yılındaki talihsiz deprem sonucu birçok ev ve turistik tesis büyük hasara uğramış olsa da son turizm kalkınmalarıyla ilçenin bu hüzünlü yüzü de neredeyse tamamen silinmiş durumdadır. Sapanca’da son zamanlarda çok sayıda tatil köyü ve yazlık kurulmuştur. Tarihi ve gezilip görülecek yerleri ile sevimli lokantalarıyla da Sapanca güler yüzlü hali ile herkes tarafından sevilmekte ve İstanbul gibi yoğun şehirlerden sonra bir cennet mekan olarak görülmektedir. Sonbahardaki kızılı, yazın güneş ile mavinin rengi, kışın gri bulutları, ilkbaharın yeşili ve çiçek renkleriyle Sapanca her zaman sevilen bir yerdir.
Tanıtım videosu: https://www.youtube.com/watch?v=2usBJqKq_Bk