Adım Adım Guayaquil

Ekvador, Büyük Kolombiya’dan ilk ayrılan ülke, bu birlikten ilk ayrılan şehir ise Guayaquil. Yaklaşık 3,5 milyon kişilik nüfusa sahip olan kent, ülkenin en önemli liman, ticaret ve finans merkezi. Bu limanda dünyanın dört bir köşesine ihracat yapılıyor. Guayaquil, Ekvador’un dünyaya açılan kapısı olarak nitelendiriliyor. 

Guayaquil, Guayas nehrinin oluşturduğu geniş bir delta üzerine kurulmuş. Ve nehrin genişliği İstanbul Boğazı ile kıyaslandığında çok daha geniş. Adını da bu nehirden alıyor.


 
Kent hem eski koloniyal dokusunu koruyor, hem de modern binalara ev sahipliği yapıyor.


 
Biz Quito şehrinden havayolu ile Guayaquil’e ulaştık. Guayaquil’de bir tane uluslararası havaalanı var. Jose Juaguin de Almeida Havaalanı adını Ekvator ulusal marşını yazan kişiden almış.
 
Havaalanından yaklaşık 20 dakikalık yolculuk sonrası kent merkezinde yer alan otelimize yerleşiyoruz. Açıkçası başkent Quito’dan sonra Guayaquil’in bu kadar temiz caddelere ve lüks binalara sahip olduğunu beklemiyordum. Evet kent tertemiz.
 
Otelimizin müdürü ise Viyanalı bir bey. Otel oldukça merkezi. Otelin tam ortasında ise kente özgü olan ve sokaklarda her an karşınıza çıkabilecek olan kara iguanalarının dev bir maketi yer alıyor.


 
İlk gün otele vardığımızda hava kararmaya başladığı için araç ile kısa bir şehir turu yaptık. Kentin bohem kısmı olan Las Penas bölgesinde biraz dolaştık.


 
Burası 400 yıllık evlerin yer aldığı ve çok sayıda sanat atölyesinin bulunduğu bir bölge. Ancak biz gittiğimizde pek çok dükkan kapanmış olduğu için bölge gezimizi ertesi sabaha bıraktık.
 
Sabah erken kahvaltı sonrası ilk olarak otelimizin hemen arkasında yer alan ve Simon Bolivar Parkı'na, diğer adı ile İguana Parkı'na gidiyoruz. Bu park 10 Ağustos Bulvarı ile Chieli Bulvarı arasında. Neden mi İguana Parkı deniliyor? Çünkü bu park içerisinde yaklaşık 300 tane kara iguanası var. Aynı kedi köpek gibi dolaşıyorlar. İnsana çok alışkınlar.


 
Bizde Sultanahmet’te güvercinlere yem atılır ya, aynı o mantıkta tezgahlarda iguanaları beslemek için dilimlenmiş mango satılıyor. Hem yerel halk hem de turistler iguanaları besliyorlar. İguanaların bazısı yerde bazısı da ağaç üzerine tünemiş vaziyette.


 
Parkın tam ortasında ise ulusal kurtarıcı Simon Bolivar’ın atın üzerinde bir heykeli yer alıyor.


 
Heykelin tam önüne geçtiğimizde, heykelin arkasında yükselen San Francisco Katedrali gözümüze çarpıyor.


 
Kentteki bütün önemli törenler bu katedralde yapılıyormuş. Katedral oldukça görkemli.


 
İçinde pek çok şapelin yer aldığı katedralin vitrayları oldukça etkileyici. Vitraylarda kullanılan camlar, camları ile meşhur olan Cuenca’dan getirtilmiş.


 
Buradan sonra içerisinde bağımsızlık anıtının yer aldığı Cantenario Parkı'na gidiyoruz. 9 Ekim caddesi ile Lorenzo de Garay Cua ve Pedro Monceo caddesi arasında yer alan parkın girişinde sağ tarafta Merkür, sol tarafta ise Venüs heykeli var. Tüm konser ve festivaller bu parkta yapılıyormuş. Ekvador 1820 senesinde bağımsızlığını kazanmış. Bu park ve içerisindeki anıt ise Ekvador’un bağımsızlığının 100. Yılı anısına 1920 senesinde yapılmış. 3 ulusal kahraman adına dikilmiş olan bronz anıt üzerine bağımsızlıkta adı geçen bu 3 kahramanın adı yazılmış. Kaidenin üzerinde ise elinde lamba tutan bir kadın figürü var. Bu lamba ile Ekvador’u ve Guayaguil’i aydınlattığı ve ışık verdiği sembolize edilmiş.


 
Ardından kentin kalbi olarak nitelendirilen 9 Ekim caddesinden sahil bölgesine doğru devam ediyoruz. Bu cadde Guayas nehrine kadar ulaşıyor. Ancak bir nehre kadar inmeden önce 1850 – 1960 seneleri arasında dünyanın en büyük kakao pazarı olarak kullanılmış olan meydana ulaşıyoruz.
 
Zamanında bir pazar alanı olan meydan günümüzde pek çok yönetim binasına, belediyeye ve ulusal müzeye ev sahipliği yapıyor. Belediye Binası İtalyan mimarisi, yönetim binası İtalyan-Alman mimarisi ile yapılmış. Bir de burası eskiden büyük pazar yeri olduğu için ticaret yapanların kalması için bir otel inşa edilmiş. Tabii ki günümüzde restore edilmiş olan otel Guayaquil’in en eski oteli.


 
Burada çok sayıda heykel de yerini almış. En önemlilerinden biri 9 Aralık 1824’te Peru ile savaşın sona erdiğini anlatan Batalla De Ayacucho Anıtı.


 
Bu heykelin hemen karşısında ise Ekvador milli marşını yazan ve bağımsızlık mücadelesinde önemli rol oynamış olan Jose Juaguin de Almeida’nın ortada bulunduğu bir heykel görüyoruz. Bu heykelin sol taraftakiler Avrupalıları sağ tarafındakiler ise Ekvador ve Venezuellalıları temsil ediyor. İspanya’dan bağımsızlık savaşlarında Venezuella askerleri çok destek vermiş. Yerdeki yıldız ise Ekvador armasını ve bağımsızlığı sembolize ediyor.


 
Ardından Water Front bölgesine geçip burada nehir kıyısı boyunca 2,5 – 3 kilometrelik bir yürüyüş yapıyoruz.
 

Gouyas Nehir Kenarı

Bir liman kenti olan Guayaquil’in en etkileyici bölgelerinden biri Guayas Nehri kenarı. Buraya 9 Ekim caddesinden dümdüz yürüyerek inerken sahil tarafına yani nehir kenarına varmadan Milano’daki Victoria Emanuelle Çarşısı'nı andıran bir çarşı ile karşılaşıyoruz. Yoğun bir İtalyan etkisi göze çarpıyor.


 
Bu çarşının tam karşısında ise 1749 senesinde yapılmış olan bir saat kulesi yer alıyor. Önce ahşap yapılan kule daha sonradan taş bir yapıya çevrilmiş. Üzerindeki saat ise İngilizler tarafından hediye edilmiş.


 
Ardından nehir paraleline kurulmuş olan Water Front bölgesine gidiyoruz. Burada 2,5 – 3 kilometre boyunca yürüyüş yapabilirsiniz. Yürüyüş yolunun başlangıcında dubalar üzerine kurulmuş olan Malecon 2000 eğlence merkezi yer alıyor. Gece kulüpleri, restoranlar, hediyelik eşya dükkanları da bu bölgede yoğunlaşmış.


 
Bu yürüyüş yolunun başlangıcında demir konstrüksiyonlu tek yapı var. Nehir burada öğlene kadar kuzeyden güneye yani Pasifik Okyanusu’na doğru, öğleden sonra güneyden kuzeye doğru akıyormuş. Yerel rehber bu durumu yoğunluk farkı olarak yorumladı.
 
Guayas nehri iki nehrin birleşmesi ile oluşuyormuş, Rambu ve Babomba nehirleri.


 
Nehir kenarında yürüyüşümüze devam ederken Ekvator’un bağımsızlığı için çalışan iki kişi olan Simon Bolivar ve San Martin’in temsil edildiği Özgürlük anıtını görüyoruz. Anıtın üzerinde Latin Amerika ülkelerinin bayrakları yer alıyor.


 
Hemen ardından kırmızı bir tren vagonu ile karşılaşıyoruz. Bu tren Ekvador’u kuzeyden güneye kat eden trenin sembolik bir vagonu. İçerisine girilmiyor ancak dışarıdan fotoğraflıyoruz. Ekvador’da yapılan tren yolculuğu dünyanın en güzel tren yolculukları arasında gösteriliyor.


 
Nehir boyunca uzanan bu yürüyüş yolu çok keyifli. Park düzenlemesi ve çiçeklendirme etkileyici.


 
Yol boyunca sergi alanları da yer alıyor. Biz de bunlardan birinde durup fotoğraf çekiyoruz.


 
Yolun en sonunda ise sinemaları içeren geniş bir eğlence kompleksi ve tarih müzesi yer alıyor.

 Buradan devam ettiğinizde ise meşhur Las Penas bölgesine ulaşıyorsunuz.

Guayaquil'in En Etkileyici Bölgesi: Las Penas

Yolun en sonunda meşhur Las Penas Bölgesi var. Burası kentin ilk yerleşim bölgelerinden.

.
 
Şehir ilk olarak 1538 senesinde İspanyol Corques Todor Fransisco de Orellone tarafından kurulmuş. Şehir ilk saldırısını İngiliz ve Fransız korsanlar tarafından 1687 senesinde yaşamış. 1709’da bölgede İngilizler hâkim olmuş. 1829’da ise Peru ordusu tarafından 8 ay boyunca işgal edilmiş. Kent en büyük hasarı 1896 senesindeki büyük yangında görmüş.


 
Guayaquil’de 1600’lü yıllarda sadece 2.000 kişi yaşarken 1700’lü yıllarda nüfus 10.000’e yükselmiş. Günümüzde ise 3,5 milyon kişiye ev sahipliği yapıyor.
 
Kentte yaşayanlar Güney Amerika yerlileri ile İtalyan ve İspanyol kökenliler. İspanyollar %8 gibi azınlığı oluştursalar da ülke hakimiyetini ve ticaretini ellerinde tutuyorlar. Bir de 2. Dünya Savaşı’ndan kaçıp buraya yerleşen küçük bir Yahudi ve alman topluluğu var. Burada Yahudi nüfus da olduğundan Ekvador’daki tek sinagog da Guayaquil'de yer alıyor.
 
Las Penas bölgesine geri dönersek, burada kentin bohem kesiminin yaşadığını söyleyebilirim. Çok sayıda sanat galerisi, küçük publar  ve hediyelik eşya dükkanları bulunuyor bu bölgede.

Rengarenk sokaklar dışı bakımlı, içi dökülen evleri, yerel halkın sokak üzeri sohbetleri, çık çık bitmeyen basamakları, labirenti andıran daracık sokakları ile mutlaka görülmesi gereken bir yer.


  
En dikkat çekici yapıları ise rengarenk tonlardaki evlerin mimarisi. Parke taşlı sokaklar, ahşap kapılı bakımlı evler, birbirinden güzel sokak lambaları bu caddeye renk katıyor.


 
Buradan sonra sokağın başına geri dönerek rengarenk çift katlı evler arasından 444 basamaklı merdivenlerden çıkarak tepeye doğru yürüyüşe başlıyoruz.


 
Her basamağın numarası var. Sokak aralarında yerel halk kendi derdinde, kimi okula gidiyor, kimi kapı önünde oturmuş sohbet ediyor, kimi ufak dükkanında satış yapma gayretinde.

Merdivenleri çıktıkça manzara güzelleşiyor. Evlerin hiçbiri kırık dökük değil, hepsi bakımlı ve boyalı. Ancak içleri için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Bazı evlerin içini kapı aralarından görme fırsatımız oluyor. İçleri badanasız, eşyalar eski ve bakımsız.


 
444 basamağı bitirdiğimizde  tepeye ulaşmış oluyoruz. En tepede bir fener var, ancak içine girilmiyor.


 
Fenerin karşısında ise küçük bir kilise yer alıyor. İçinde İsa’nın hayatı vitraylar üzerine resmedilmiş.


 
Bu tepeden kentin manzarası tek kelime ile harika. Hem Guayas nehri, hem kentin modern ve lüks kesimi hem de karşı tepedeki Barrioları görmek mümkün.


 
Barriolar kısmında çarpık yapılaşma göze çarpıyor.


 
Buradan tekrar dönüş yoluna geçiyoruz. Ancak yine bu tepede zamanında gerçekleşen İngiliz ve Fransız korsanlarını anlatmak için bir gemi ve içinde bir korsam maketi yapmışlar.


 
Maketin de içerisinde yer aldığı küçük park alanında o dönemde kale olarak kullanılmış olan surların sadece çok ufak bir bölümünün kalıntıları yer alıyor.


 
Bunun yanı sıra savaşlarda kullanılan toplar sergileniyor. Aynı park alanı içerisinde bir güneş saati bir de ufak restoran var. Biz dükkanların kapanış saatini kaçırmamak için restoranda oyalanmadan tekrar merdivenlerden aşağıya doğru iniyoruz.


 
Kentteki yerel ürünlerin bir arada bulunabileceği en büyük alan Mercada Artesanal. Burası 240 dükkandan oluşan ve sadece Ekvador değil, tüm Güney Amerika bölgesinden el ürünlerinin satıldığı kapalı bir alan.


 
Burada müzik aletlerinden, yerel içkilerine, şapkalardan biblolara, el yapımı resimlerden ahşap oymalara kadar pek çok ürünü bir arada uygun fiyatlara bulabilirsiniz.

Görülmesi gereken bir diğer önemli nokta ise dünyanın en etkileyici mezarlıklarından biri olan Guayaquil Mezarlığı.

 

#Makedonyadan yazılar alanında göster
Kapalı
TUĞÇE YILMAZ

Yazar Hakkında

TUĞÇE YILMAZ

 Yaklaşık 15 sene Medya satın alma ve Planlama sektöründe çok uluslu şirketler ile çalıştıktan sonra kendi tutkusu olan gezi ve seyahate yönelerek Gezimanya.com’u kurmuştur.1997 - 1999 İstanbul Üni