Ayvalık seyahatinize önce marinada sabah yürüyüşü yaparak başlayabilirsiniz. Ardından Ayvalık tostu yiyecek ve üzerine güzel bir damla sakızlı Türk Kahvesi içeceksiniz denize karşı... Sarımsaklı Plajı'na gidip yürüyüş yapacaksınız. Ekim ayındayız ne de olsa plaja gelmedik. Havlu yok, çanta yok, şemsiye yok, duş almak yok yok yok... Sonra yol sizi Şeytan'ın Sofrası'na götürecek. Cennetten bir köşe, manzara müthiş. Efsanesi ise fotoğraflarda yazıyor! Dua edeceksiniz lütfen bir daha geldiğimde bu yeşillik bozulmuş olmasın diye... Peki ya ertesi gün? Kesinlikle Bergama'ya ayrılmalı... 3 saat boyunca gezip bitiremediğimiz Bergama. İnsanoğlunun bu zamanda Burj Khalifa yapıyor olmasına şaşmamak lazım. Nasıl nasıl bu mermerleri inşa etmişler? Nasıl yapmışlar bu tapınakları? Keçinin çıkmaya çekinebileceği yerlere nasıl şehir kurmuşlar? O yıllarda yaptıkları devasal amfitiyatronun akustiğini nasıl çözmüşle? Berlin’deki Pergamon Müzesi'ni gezme şansınız olduysa hayret edici bir şey daha buluyorsunuz burada. Nasıl? Nasıl taşımışlar bu devasal yapıtları buradan Berlin’e? Nasıl bir öngörüdür 1800'lü yıllarda böyle bir şehri, kapalı bir müze inşa ederek sergileme anlayışı ve aslında Osmanlı Devleti’nin bu eserlerinin götürülüşüne neden izin verdiği merak konusu… UNESCO koruması altındaki bu dünya mirasına ait eserleri Kültür Bakanlığı'mız Almanya’dan geri istese de çabalar boşuna… Benim fikrimi soracak olursanız; tüm arkeolojik çalışmaları yürütüp açığa çıkardığım, köylülerin kireç ocaklarında yakmasını engellediğim, 20 yıl süren bir çalışma ile bu eserler için Berlin’de müze inşa ettiğim ve üstelik o zaman belirlenen tüm yasalar çerçevesinde Osmanlı Devleti ile anlaşarak taşıdığım bu eserleri kesinlikle geri vermem.
Gelin sabah yürüyüşü ile başlayalım... Hava mis gibi... Deniz çarşaf, kayıklar süzülüyor resmen. Fotoğraf çekmek için birebir : ) Hafif bir yürüyüş ardından damla sakızlı dondurma ve Türk Kahvesi ile kendimizi şımartıyoruz. Bu mevsimde gitmenin en güzel yanı, her yerin sakin olması ve arabanızı rahatlıkla park edebilmeniz.
Ardından Şeytan Sofrası'na gidiyoruz. Turistlerin çoktan keşfettiği ve akın ettiği bir yerdeyiz. Manzara mükemmel, cennetten bir köşe. Umarım ki hiç bozulmaz.
Gelelim Bergama'ya... Ayvalık'a araba ile yaklaşık 1 saat mesafede. Kesinlikle görülmesi gereken bir yer. Hatta daha önce Berlin'de Pergomon Müzesi'ni gezmiş olup da buraya bu kadar geç geldiğim için ben çok üzgünüm. Tarihin merkezi, dünya mirası ve topraklarımızın nasıl bir geçmişe ev sahipliği yaptığının günümüze kadar korunmuş en canlı ve güzel örneklerinden... Biz burada 3-4 saatimizi geçirdik ve şehrin henüz yarısını gezmiş olduğumuzu ayrılırken haritadan anladık.
Giriş ücreti öğrenci veya tam farketmeksizin 25 TL idi. Müze kartı çıkarmak isterseniz; öğrenciler için 20 TL, öğrenci olmayanlar içinse 40 TL. Biz müze kartı çıkarmayı tercih ettik. Müze kartı ile 1 yıl boyunca Türkiye'deki tüm müzelere giriş yapabiliyorsunuz. Ayrıca arabayı aşağıda bırakmak durumundasınız. Yukarı teleferikle çıkış mümkün ve kişi başı ücreti 8 TL.
O kadar çok fotoğraf var ki paylaşabileceğim... Yürümeyi, okumayı, keşfetmeyi, fotoğraflamayı çok seviyorsanız burası için en az 1 gün ayırmanızı öneririm.
Saat 17.00'de kapanıyor ve görevliler şehri boşaltıyorlar. Saat 17.00'yi gösterdiğinde Japon turistlerle birlikte mekanı istemeye istemeye terk ettiğimizi söylemek durumundayım ; )
Tiyatro bölümüne tünel tarzı kapılardan geçerek ulaşıyorsunuz. Bulunduğum yerdeki kapı dünyanın en eski ve en güzel tiyatro sahnelerinden birine açılıyor.
Burası 10.000 seyirciye misafirlik yapıyor. Oturma sıraları merdivenlerle kama şeklinde bölümlere ayrılmış. Sahne binası yalnızca oyun sırasında kurulabilen ahşap bir konstrüksiyonmuş. Ahşap dikmeler, bugün hala çok net görünen deliklere gömülüyormuş. Oyun bittikten sonra sahne yapısı terasın kuzey ucundaki Dionysos Tapınağı'nın görünüşünü engellememek üzere sökülüp çıkarılıyormuş.
Keçilerin dahi tırmanmaya çekineceği 10.000 kişilik inanılmaz derin ve mükemmel bir akustiğe sahip tiyatro alanı... Tüm merdivenleri inerek sahne alanına kadar gittim. Eşim ise yukarıda kaldı. Aşağıdan hiç bağırmadan normal bir şekilde konuştuğumda turistler şaşkınlık içerisinde bana bağırdılar: "Mikrofonunuz mu var???" Onlar bağırarak bana seslerini iletmeye çalışırken ben sadece normal ses tonumla konuşuyordum. M.Ö. 4. yüzyılda inşa edilen bu antik kente hayran kalmamak elde değil. Burayı gördükten sonra günümüz insanlarının Burj Khalifa yapıyor olmasına şaşmamak lazım.
Bu fotoğrafta az önce bahsettiğim delikleri görmek mümkün. Burası sahnenin kurulduğu yer ve bu deliklere ahşap sahnenin ayakları yerleştiriliyormuş.
Bu kemerler ise dönemin mühendislik harikası... Romalı mühendisler kutsal alanın devasa platformunun inşası için toprak basıncı sorunundan kurtulmak için yamaçta ana kaya üzerine yamaca enine gelecek şekilde birbirine paralel destek duvarları inşa etmişlerdir. Burada ayrıca bir kireç ocağına ait az da olsa kalıntılar günümüze ulaşmaktadır. Verilen tahribatı görmek adına günümüze kadar olduğu gibi korunmuştur. Bu ocaklar Almanların kazı çalışmalarını sürdürdükleri sırada Osmanlı köylülerinin bu eserleri kireç ocaklarında yaktığı iddialarını doğrular nitelikte. Bakın sonra ne olmuş... İşte Berlin' deki Pergamon Müzesi'nden fotoğraflar... Bergama'da açık havada bu tarihi şehrin büyüsüne kapılıyorsunuz. Ancak Pergomon Müzesi'nde ise inşası 20 yıl süren ve gerçek boyutlarına uygun inşa edilen bir müze karşılıyor sizi. Kapalı alanda Bergama'nın büyüsünü sunuyorlar size. Benim araştırdığım kadarıyla hem tüm kazı çalışmalarını yürütmüşler hem de zamanın Osmanlı padişahının çıkardığı kanunlar çerçevesinde eserleri gemilerle Berlin'e taşımışlar. Şimdi Kültür Bakanlığı'mız geri istiyor ama nafile...