Yazılıkaya’dan sonra Hattuşa’dayız… Aslanlı Kapı, Kral Kapısı, Boğazköy Sfenksi, Yer Kapı ve halâ içinden geçilebilen 71 metre uzunluğundaki tünelin öyküsü...
İlk sahipleri Hattiler tarafından “Hattuş” olarak adlandırılan şehir, Hitit egemenliğine geçtikten sonra Hattuşa adını alır. İlk Hitit kralı Anitta tarafından alınıp, yine Anitta tarafından yıkılsa da yüzyıl sonra 1. Hattuşili tarafından tekrar kurularak 400 yıldan fazla hüküm süren bir uygarlığın başkenti olmuş. Günümüze ulaşan tapınak, kraliyet konutu ve sur kalıntıları topluluğun sanat ve mimarlıkta ne kadar ileri gittiği göstermekte. Bunun gibi birçok bilgiye ulaşmamızı da büyük ve önemli müzelerimizde korunan çivi yazıları arşivine borçluyuz. Bu arşive göre, Hattuşaş’ta ilk yerleşim M.Ö. III. binden itibaren genellikle Büyükkale çevresinde oluşmuş.
Birçok kültüre ev sahipliği yapmış olan ve geniş bir alana yayılmış, Aşağı Kent, Yukarı Kent, Büyük Kale (Kral Kalesi), Yazılıkaya'dan oluşan Antik kenti gezmeye başlayalım.
"AŞAĞI ŞEHİR” – Hattuşaş’ın kuzeyde kalan kısmı, M.Ö. 19. ve 18. yüzyıllarda Asur Ticaret Kolonileri Çağı yerleşimleri görülen şehrin adına ilk kez bu çağa ait yazılı belgelerde rastlanmış. Sivil yaşam alanlarının ortasında Hattuşa’nın en büyük dini yapısı olan Büyük Tapınak yükselmekte.
"YUKARI ŞEHİR” - Genellikle kutsal alanlar ve tapınakların bulunduğu 1 kilometrelik eğimli bir alana yayılmış ve çepeçevre bir surla donatılmış. Kenti çevreleyen bu surlar üzerinde 5 kapı, Doğu ve Batı ucunda ise karşılıklı 2 kapı bulunuyor.
"Kral Kapısı" - Kentin güneybatısında, iç yüzünde kılıç ve balta taşıyan bir tanrı kabartmasının bulunduğu Kral Kapısı, bu kapıların en önemlisi. (İç yüzeyde kapı yanındaki kabartma Ankara Medeniyetler Müzesinde korunmakta.)
"Aslanlı Kapı" - Kentin dışına bakan yüzünde, kapının iki yanına yerleştirilmiş aslan yontuları Hitit taş işçiliğinin en güzel örneklerinden. İki kule arasında yer alan sivri kemer biçimli iki geçitteki çift kanatlı kapılardan dış yüzeydeki kapı pervazlarında bulunan bu aslanlar üç boyutlu. Büyük gözleri, ağızları açık olan aslanlar kentin koruyucuları olduklarını vurgulamakta. (Aslanların orijinallerini Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde).
“Yerkapı” - Hitit şehrini güney ve batıdan koruyan ve bugün Hattuşa’da içine girilebilen tek tünel. Potern (arka ya da yan kapı) adı verilen, tavana doğru sivrilerek tepe noktasında ise mihenk taşları ile inşa edilmiş, 70 metre uzunluğunda ki, tünelde rahatça yürüyor ve surların dışına çıkıyoruz. Burada oluşturulmuş toprak setin üzerinden geçen kent surlarının ortala taraflarında ise Sfenksli Kapı yer alıyor. "Sfenksli Kapı" - Şehrin en yüksek noktasında, Yerkapı’da yer alan kapı şehrin simgesel tacı ve güney sınırını oluşturmakta.
“Yukarı Kent”in merkezi, kralların ülkeyi yönettiği, dört tarafı sarp kayalıklarla ve surlarla çevrili “Büyükkale”. Hitit ve Anadolu tarihini aydınlatan çivi yazılı kil tabletlerin burada bulunması bölgenin önemini arttırıyor (bulunan otuz binden fazla çivi yazılı tablet İstanbul, Ankara ve Çorum’daki müzelerde korunmakta). Frig döneminden günümüze gelen Kale, üzerinde yapı kalıntıları bulunan avlular, konutlar, depo binaları ile Sarıkale, Yenice kaledeki ilginç kaya kütleleri ile Nişantepe’deki Luwi hiyeroglifiyle kayalara yazılmış yazıtlar oldukça önemli.
Boğazköy Müzesi – Boğazköy-Hattuşa kazılarında bulunan Kaolitik, Eski Tunç, Asur, Hitit ve Frig Çağı, Galat, Roma ve Bizans dönemine ait eserlerin yer aldığı müze Boğazkale ilçesinde. Geçtiğimiz senelerde yeniden düzenlenen, küçük ama tematik ve kronolojik sergilemeleri ile güzel bir müze. Yaklaşık bir asır kadar Berlin Pergamom Müzesi'nde bulunan Boğazköy Sfenksi’nin de iadesi sağlanmış ve bu müzede sergilenmekte.
Sonraki duraklarımız Alacahöyük ve Müzesi, Çorum şehrinin tarihi yapılarını, bizi tarih yolculuğuna çıkaracak Çorum Müzesi ve Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi.