Çorum'un Gastronomi Değerleri
Bedri Rahmi Eyüpoğlu'nun sevgilisi için yazdığı ünlü şiiri bilmeyen yoktur...
“Karadutum, çatal karam, çingenem
Nar tanem, nur tanem, bir tanem
Ağaç isem dalımsın salkım saçak
Petek isem balımsın, ağulum
Günahımsın, vebalimsin.”
Çatalkara nedir? Ben de bilmiyordum, burada öğrendim. Çatalkara bu yörede yetişen kara üzümün bir cinsi...
Bedri Rahmi Çorum’a ve İskilip’e geldiğinde, “burası ressamlar için bir cennet..” diyerek İskilip’e hayranlığını belirtmiş, burada yaşadığı sürece de çok güzel manzara resimleri üretmiş.
Orta Karadeniz bölgemizin leblebisi ile tanınan şehri Çorum aslında, dün gezdiğimiz Hitit uygarlığının başkenti Hattuşaş gibi, çok sayıda antik kentin il sınırları içinde olan bir tarih hazinesi olarak daha ünlü… Güzel Anadolu'muzun birçok yöresi gibi.
"Kentimizin leblebisi gibi pirinci de oldukça ünlü, Osmancık dersem sanırım hanımlar hemen hatırlayacak, Osmancık ilçesinde ülkemizin en iyi cins pirinç üretimi yapılmakta."
Pirinç demişken de “İskilip dolma”sından bahsetmeden geçmeyelim. Bu dolma bildiğimiz dolma gibi değil. Büyükçe, 1 metre çap ve yükseklikte toprak kazanlarda ilginç bir pişirme yöntemiyle, sadece deneyimli ustalar tarafından yapılan zor ve zahmetli yöresel bir yemek. Kazanın en altında kuzu eti, üzerine de bir sacayak yerleştiriliyor. Komşu ilçe Tosya'nın Akçeltik ya da Osmancık pirinci, hayvansal iç yağı veya kuyruk yağı ve soğan ile kavrulduktan sonra "ca" adı verilen bez çuvallara doldurularak kazanın dibine konmuş olan sacayak üzerine yerleştiriliyor. Kazan kapaklarının üstüne ağır bir cisim konularak ama çok küçük bir kısmı hariç kapağın çevresi hamurla kapatılarak adeta bir düdüklü tencere oluşturuluyor (hamurla kapatılmayan kısım tencerenin düdüğü oluyor) Böylece "ca" ile kazanın en dibindeki et ve et suyu ile teması kesilmiş oluyor. Tahminen 12 saat kadar, kısık meşe veya katı meyve odun ateşinde bekletilerek pirinçler, alttaki et suyunun buharıyla pişerek nefis bir pilav oluyor. Pilav üzeri et şeklinde sunulan yemek müthiş bir lezzet, tavsiye ederim yemeden dönmeyin.
Biz İskilip'e uğrayamadık ama Çorum'da konakladığımızda bu lezzeti tatmadan dönmedik. Eski bir konak olan bir restoranda -Katipler Konağı- gerçekten çok güzel ve lezzetli bir yemek yedik. İskilip Dolmasından önce başlangıç olarak çorba, nefis bir su böreği ve belki 100 katlı baklava uzun zamandır yediğim en güzel lezzetlerdi. Burada bir başka gelenek de bu leziz yemeği "sirke salatası" dedikleri sirkeli cacık ile yemek... ilginç değil mi? Bu ağır yemek sirke ile midevi hale geliyormuş, tadı da hiç fena değildi doğrusu...
Umarım yazıyı okurken aç değildiniz.
Çorum ile ilgili, benim de hiç duymadığım bir özelliğini daha öğrendim. Avrupa'da birçok ülke, özellikle İspanya'da yetişen kapari bitkisi Türkiye'de Osmancık ilçesinde de çokça üretiliyormuş. (Gezgin Evliya Çelebi bu ilçeyi de ziyaret etmiş ve kitabında bu bitkinin faydalarından da bahsetmiş).
Hattuşaş gezimizin birinci gününde gezilerimizi tamamlayarak konaklamak için Çorum'da, akşam yemeği öncesi şehir gezdik elbette. Yarın şehrin tarihi güzelliklerini anlatıyorum.
Çorum'un Tarihi Güzellikleri
Hattuşaş gezimizin ilk gününde Çorum'un çevre antik kentlerini, müzeleri gezdik yorulduk. Akşam konaklamak için şehir merkezine geldik, şimdi bu küçük ama önemli şehrimizi tanıyalım. Akşam yemeği öncesi şehri gezmeye ne dersiniz?
Binlerce yıl öncesinden beri çeşitli uygarlıklara, Anadolu kültürlerine ev sahipliği yapmış kentimizde çok sayıda tarihi eser de bulunuyor. Şehir meydanında göze çarpan ilk eser ve şehrin simgesi ile başlayalım.
SAAT KULESİ
Hava kararmak üzere olduğundan ışıklandırılmış kulenin bu hali çok hoşuma gitti, ama keşke bu güzel eseri bayraklarla donatmasalardı diye düşündüm. 1894 yapımı, sarı kumtaşından sekiz köşeli 5.3 metre çapında bir tabanın üzerinde 27,5 metre yüksekliğinde, minare şeklinde inşa edilmiş, 24 köşeli gövdesi olan eser ‘Yedi Sekiz Hasan Paşa’nın hemşerilerine hediyesi. Tepesinde yer alan, çapı 1,5 metre çapındaki saat kadranı, dört yöne da yerleştirilmiş, özel olarak İstanbul’dan gönderilen saat çanının sesinin uzaklardan işitilebilmesini sağlamak için de dört yöne açılan dört adet pencere bulunmakta.
ULU CAMİ
Kulenin yakınındaki cami değişik, kare planlı, iki katlı, çift minareli ve çok güzel, şehrin de önemli camilerinden. Ne zaman yapıldığı kesin bilinmemekle birlikte minberine dayanılarak Selçuklu döneminin sonlarında, 13. yüzyılın sonlarında yapıldığı yapılmış olduğu düşünülmekte. Depremlerden hasar gören camii 3.Murat döneminde Mimar Sinan tarafından onarılmış.
TARİHİ YAPILAR
Saat Kulesi'nin hemen çevresinde yer alan birkaç yapı, şimdilerde hamam ve ticari dükkanlar, konut, restoran ve belediye binası olarak hizmet veren yapılar bizi yine tarihin içine sürüklüyor. Çevresindeki biçimsiz, karaktersiz yeni yapılaşma olmasa daha da gururla yükselecekler sanki, biraz mahsun göründüler bana.
Gezip görülmeye değer diğer eserler, Çorum Kalesi, Veli Paşa Hanı, Koyunbaba Köprüsü gibi..
ÇORUM MÜZESİNDE TARİH İÇİNDE BİR YOLCULUK
Doğrusu bu kadar güzel bir müze beklemiyordum. Tam bir tarih yolculuğu dedim ya bu şehir için, işte tam da böyle tasarlanmış Çorum Müzesi ve gerçekten görülmeye değer. Vazoların, her yönüyle görünmesi için cam fanusun içinde dönen bir taban üzerinde, tepeye yerleştirilen aynadan ise içini görebiliyorsunuz. Sanal bir atlı arabaya binerek de antik kentlerde sanal bir tura çıkabilirsiniz. Emeği geçen herkesin yüreğine, ellerine sağlık, gerçekten içtenlikle kutluyorum.
Cumhuriyet'in kurulmasından sonra Mustafa Kemal Atatürk’ün yönlendirmesiyle ilk arkeolojik kazıların yapıldığı bölge Alacahöyük kazılarındaki buluntuların bazıları Çorum Müzesi’nde, çoğunluğu ise Ankara’da Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde ve İstanbul’da Şark Eserleri Müzesi’nde sergileniyor.
Çorum il toprakları tarihi boyunca insan yerleşimine tanıklık etmiş, bize de Anadolu'ya hükmeden uygarlıklardan birçok güzel, sanat eseri, inanılmaz eserler kalmış. İlgi duyanlara tavsiyem önce Çorum civarındaki antik kentleri ve tabii müzeleri, daha sonra ise mutlaka Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesini gezin, zira kentlerdeki birçok eser replikasının, orijinalleri de müzelerde.
Bizleri gezdiren ve bilgilendiren, aydınlatan, uzman rehberimiz sevgili Mustafa Peştereli'ye de teşekkür ediyorum.