Dar Sokakları ve Geniş Meydanlarıyla Bhaktapur

Bhaktapur, UNESCO tarafından koruma altına alınmış bir bölge. Aynı zamanda “Küçük Buda” filmi de burada çekilmiş. Dar sokaklar, geniş meydanlar ve etkileyici yapılar…

Büyük bölümü 9.yy’da inşa edilmiş olan kentin girişinde 15 $ ödüyorsunuz. Şehrin giriş kapısı 1934 yılında olan büyük bir deprem ile yıkılmış. Ama bu deprem sonrası şehrin sadece bir tarafını restore etmişler, diğer tarafı öylece kalmış.

Şehrin meydanında büyük bir aslan heykeli var, bu gücü sembolize ediyor ve aynı zamanda kenti dışarıdan gelecek saldırılara karşı koruyormuş.

Aynı Patan şehrindeki gibi burada da bir saray var. Oldukça etkileyici olan bu sarayın en önemli özelliği girişindeki Altın Kapı. Bu kapı bölgenin en nadide eserlerinden biri. Üzerinde bir de saksıya benzer bir figür var. Bu figüre dokunanlar berekete kavuşuyormuş bu nedenle her gelen bu figürü ellediğinden üzeri pırıl pırıl.

Yine sarayın karşısında sekizgen bir tapınak var. Bu tapınak da depremde zarar görmüş, restorasyonunu ise Batı Almanya üstlenmiş. Sarayın diğer önemli özelliği ise 55 tane el yapımı ahşaptan pencereye sahip olması.

Buradan sonra dar sokaklardan geçerek Bhaktapur’daki diğer meydana doğru yürüyoruz. Bu meydanda yer alan Nyata Pola Tapınağı ise73 metre yüksekliği ile Nepal’in en yüksek tapınağı. 1702 senesinde Malla Kralı tarafında yaptırılmış. Merdivenlerinde sırasıyla insan, fil, aslan, ejderha ve Tanrı Shiva figürleri yer alıyor.

Bhaktapur’da dolaşırken ablamın peşine bir çocuk takılıyor ve ondan kendisine bir kitap almasını istiyor. Ablam “nereden alacağım?” diye sorunca, “5 dakikalık yürüme mesafesinde” diyor. Biz meydanın ortasındaki cafeye çıkıp, yemekleri sipariş ediyoruz. Bu sırada ablam da çocukla birlikte gidiyor. Biz yemeklerimizi beklerken ablam geri geliyor ve anlatıyor. “Yöresel işler satan bir dükkana girdik. Burası kitapçı değil ki, dedim. Ama çocuk istediği kitabın burada satıldığını söyledi. Meğerse istediği kitap, Nepalce - İngilizce sözlükmüş. Benim adıma pazarlık bile yaptı.” Daha 7-8 yaşlarında var, yok. Ama biliyor ki, İngilizce öğrenirse rehber olabilecek ve yapabileceği en iyi mesleğin de rehberlik olduğunu düşünüyor. En ilginci ise yemeğimiz bittikten sonra çocuğun tekrar yanımıza gelip tekrar tekrar teşekkür etmesi oldu.

Buradan sonra bir Pazar yerine giriyoruz. Çok renkli bir yer. Tap taze meyveler ve sebzeler var.

Kitaplarda bazı sebzelerin yenmesinin de Hinduizm’de yasak olduğunu okumuştum. Rehbere soruyoruz, aslı var mıdır bunun diye. O da sadece kast sistemine göre yüksek mevkilerde olanların soğan ve sarımsak yemesi yasak diyor. Sebep ise bu iki sebzenin vücuttaki hormon dengesini değiştirerek, insanları daha duygusal hale getirdiğine inanılması. Aynı zamanda afrodizyak etkisi de mevcutmuş, o nedenle Brahma sınıfına yasakmış.

Buradan sonra kurban edilmiş bir hayvanı taşıyan bir grup Hindu ile karşılaşıp, dönüş yoluna geçiyoruz.

Trafik tam bir keşmekeş. Ama tabii araba kullananların yaklaşık %80’inin ehliyetsiz araba kullandığını öğrenince bu durumu doğal karşılamakta başka bir seçeneğimiz de kalmıyor.

GÖKÇE YILMAZ

Yazar Hakkında

GÖKÇE YILMAZ

 1982 yılında İstanbul’da doğdum. İlk ve orta öğretimini Sinop’ta gördükten sonra, lise eğitimi için İstanbul’a yerleştim.