Eski Başkent Kandy

Sri Lanka'nin ikinci büyük kenti ve eski başkenti olan Kandy’nin nüfusu 140.000 civarında. Sri Lanka’da toplam nüfusun %80’inden fazlası kırsal alanlarda yaşadığı için şehirler çok büyük değil. Kandy, Budizm’in Sri Lanka'da yayılmaya başladığı ilk yer olması nedeniyle çok önemli bir kent.

Deniz seviyesinden 488 metre yüksekte yer alan Kandy kenti, tamamen şehrin ortasında bulunan ve tamamen insan yapımı olan büyük gölün çevresinde kurulmuş. Gölün habitatını oluşturmak için balıkları bile dışarıdan getirmişler. Oteller ve lüks evler ise daha çok göle bakan dağların yamaçlarına kurulmuş.

Biz Thilanka isimli yamaçta yer alan bir otelde kaldık. Otelin bulunduğu yer ise Adem’in tepesi olarak geçiyor. Çünkü Adem’in cennetten buraya düştüğüne inanılıyor. Bu nedenle Sri Lanka’ya “Cennet Ada” da diyorlar.

Otelimizin manzarası çok güzel. Bir tepeden direkt olarak kente bakıyoruz. Bulunduğumuz otelden görülen bir başka tepede ise yaklaşık 30m yüksekliğinde devasa bir Buda heykeli var.

Otel çevresinde çok sayıda maymun var. Ağaçların tepesinde, arabaların üstünde, balkonda, her yerde. Hatta odaların balkonlarında “dikkat, açık bırakmayın, maymun girebilir” gibi bir uyarı stickerı bile var. Ertesi sabah otel müdüriyeti yalancı çıkartmıyor kendini, kahvaltı sonrası odaya dönerken etrafımız resmen maymunlarla çevriliyor. Biz de muz ile besliyoruz onları.

Kandy’deki ilk durağımız Peradeniya Botanik Bahçesi. Bu botanik bahçeleri Kandy’nin merkezine yaklaşık 6 kilometre mesafede yer alıyor ve Sri Lanka’nın en büyük botanik bahçesi. Deniz seviyesinden 500 metre yükseklikte olan bahçenin 3 tarafından Sri Lanka’nın en büyük nehri olan Mahaweli geçiyor.

Sri Lankalılar’ın dilinde Pera “guava”, Deniya ise “Ova” anlamına geliyor. Guava da Sri Lanka’da en fazla yetişen meyve. Yani burası adını Guava Ovası olarak almış. İlk kuruluşu 1815’lere kadar uzanıyor. İngiliz koloniyal dönemde ise buraya Kraliyet bahçeleri denmiş.

İçerisinde 4.000’in üzerinde farklı tür bulunduran botanik bahçeyi, her sene Sri Lanka’daki öğrenci nüfusunun %5’i mutlaka ziyaret ediyormuş.

Bu bahçenin içindeki en önemli bölümlerden bazıları ise Orkide evi ve kaktüs evi. Bunlar oldukça etkileyici yerler.

Buradan sonra batik üretim mağazasına gidiyoruz. Önce nasıl yapıldığını anlatıyorlar. Parafin, bal mumu ve çam sakızını beraber bir kapta eritiliyor. Daha sonra bu erimiş malzeme ile kumaşın üstüne ince motifler işleniyor. Genelde pamuklu kumaş kullanıyorlar. Beyaz olarak bırakılacak yerleri bu malzeme ile kaplıyorlar. Daha sonra, örneğin sarı suya batırıyorlar. Motifte sarı kalmasını istedikleri bölümleri tekrar bu malzeme ile kaplayıp, sonra başka bir renge, örneğin kırmızıya batırıyorlar. Bu şekilde mor ve siyah gibi açıktan koyuya doğru çeşitli renkler kullanıyorlar. Bunlar da tabii ki tamamen kök boyadan yapılıyor.

Bir batiğin iyi ve kaliteli olduğunu anlamanın yolu kumaşın her iki tarafına da bakmak, motif her iki yüzde de aynı olmalı. Daha sonra tabii ki ufak tefek alışveriş yapıyoruz burada.

Ardından rotamızı Kandy Kültür Merkezine çeviriyoruz. Burada günde iki defa çeşitli yöresel danslar ve ateş dansı yapılıyor. Gösteri toplam 1 saat sürüyor.

Kandy Kültür merkezinde sadece Kandy’ye özgü dansları izleyebilirsiniz. Kobra dansı, maske dansı gibi çeşitli yöresel danslardan sonra milli marşlarını söylüyorlar. Tüm dansların ortak noktası vurgulu çalgıların kullanılıyor olması. Burada sonuna kadar kalmanızı ve ateş dansını izlemenizi şiddetle tavsiye ederim.

Ateş dansı öncesinde kişiler vücutlarına bir çeşit yağ sürüyorlar. Sonra ağızlarından ateş çıkartıyorlar ancak bunlar şovun sadece başlangıcı. Ateşli meşaleleri sanki basit birer sopaymış gibi vücutlarında gezdiriyorlar, dillerine sürüyorlar. Ve her akşam aynı gösteriyi aynı kişiler yapıyor.

Ardından Ateş yürüyüşü başlıyor. Gözümüzün önünde hazırlanan közler ile yaklaşık 5 metrelik bir yol oluşturuyorlar. Yine aynı iki kişi hiçbir şey yokmuş, sanki sadece yürüyüşe çıkmışlar gibi bu közlerin üzerinde yürüyorlar. Hatta bir başka görevli de közler iyice kızışsın diye, sürekli yelleyerek koru canlandırıyor. Biz de çok düşündük bu işin içinde bir hile olmasın diye ama herşey açık ve net. Olayın sırrını çözemedik anlayacağınız.

Ardından Buda’nın dişinin bulunduğu “Buddha Tooth Relic” Tapınağına gidiyoruz. Diğer adı ile “Sri Dalada Maligawa” olarak da bilinen tapınak her gün binlerce Budist Hacı’nın akınına uğruyor. Hele ki festival dönemlerinde içeriye girmek neredeyse imkansız. En önemli festivalleri olan Kandy Esala Perahera burada kutlanıyor. 2012 senesinde ise 23 Temmuz – 2 Ağustos arasında kutlanacak.Tapınağın dışı beyaz renk ağırlıkta ve oldukça sade. İç kısmı ise oldukça gösterişli. Ustalıkla işlenmiş ahşaplar ağırlıkta.

Tapınağa girerken çok sıkı bir güvenlikten geçmek gerekiyor. Üstümüz didik didik aranıyor. Ayakkabılar çıkartılıyor ve çıplak ayak içeriye giriliyor. Herkesin ellerinde çiçekler ve tütsüler var. Bir de hindistan cevizi de en çok sundukları arasında yer alıyor.

Buda’nın dişi bolca süslü bir kapının ardında saklanıyor. Saat başı kapıları açılıp, Buda’nın dişi bir kase içinde halka gösteriliyor. İnsanlar da sırayla önünden geçerek şükranlarını sunuyorlar.

Tapınağın başka bir bölümünde de Buda’nın yaşamı farklı resimlerle resmedilmiş. Doğumu, aydınlanması, öğretilerini yayması ve Nirvanaya ulaşması hep duvar resimleri ile anlatılmış.

Bu tapınak gündüz saatlerinde olduğu gibi gece de oldukça etkileyici. Gece saatlerinde de açık olan tapınağı güzel şekilde ışıklandırıyorlar. Hele ki, festival dönemlerinde apayrı bir güzelliğe bürünüyor.

GÖKÇE YILMAZ

Yazar Hakkında

GÖKÇE YILMAZ

 1982 yılında İstanbul’da doğdum. İlk ve orta öğretimini Sinop’ta gördükten sonra, lise eğitimi için İstanbul’a yerleştim.