Doğanın incelikle işlediği bir bölge Kapadokya. Dünya üzerinde Kapadokya’yı andıran sadece iki yer var; birisi Bolivya La Paz’daki Ay Vadisi, diğeri ise İran Tebriz’deki Kandovan.
Kapadokya'yı ziyaret etmeyi düşünüyorsanız, Kapadokya gezi rehberi videomuza göz atmayı unutmayın. Kapadokya gezisi hakkında bilinmesi gerekenleri pratik şekilde bir arada bu videoda bulabilirsiniz!
Türkiye’nin en fazla ziyaret edilen bölgelerinden olan Kapadokya’nın Pers dilindeki anlamı, “Güzel Atlar Diyarı”.
Bölgedeki coğrafi şekillerin oluşumu günümüzden 60 milyon yıl önce Hasandağ, Göllüdağ ve Melendiz dağı’nın lavlarını püskürtmesine kadar uzanıyor. Bu patlamalardan önce ise bölge bir iç denizmiş. Yanardağların faaliyete geçmesi sonucu ısıdan dolayı deniz kurumuş. Zaman içinde yağışlar ve rüzgarların şekillendirdiği bu oluşumlara ise Peri Bacaları adı veriliyor.
Kapadokya olarak adlandırılan bölge aslında küçük bir alanı kapsamıyor. Nevşehir, Aksaray, Niğde, Kayseri ve Kırşehir illerini de içine alıyor. Ancak en fazla ziyaret edilen bölge kayalık Kapadokya denilen Ürgüp, Avanos, Göreme, Derinkuyu, Uçhisar, Ihlara ve Kaymaklı’yı içine alan kısım.
Bölge elverişli coğrafi yapısı nedeni ile Roma İmparatorluğu'nun baskısından kaçan Hristiyanlar için saklandıkları bir yerken zaman içinde İpekyolu’nun önemli bir merkezi haline gelmiş. Günümüzde ise bu yapıların bir kısmı restoran, otel ve eğlence merkezine dönüştürülmüş. Peri bacaları geçmişte ev olarak kullanılmış olsa da günümüzde içinde yaşayan yok.
Kayalara oyulmuş Kapadokya geleneksel evlerinin geçmişi 19.yy’a dayanıyor. Taştan yapılma bu evler yaz ve kış aylarında ideal sıcaklık sağlaması nedeni ile yaşamaya elverişli. Pek çoğu geniş bir avluya sahip olan evlerin kapı ve pencereleri ise ahşaptan.
İşte biz de Kapadokya’da eski bir Rum Konağından otele çevrilmiş olan Hotel Asia Minor’de kaldık. Odaların her birine Kapadokya bölgesine has isimler verilmiş. Biz Ihlara odasında kaldık. Otelin en güzel yanlarından biri ise çarşı merkezine sadece 200 metre mesafede yer alıyor olmasıydı.
Otele yerleştiğimiz gibi Kapadokya’yı keşfe çıktık. Burada da yine otel görevlilerinin büyük desteği oldu. Tüm turlarımızı otelden ayarladık.
İlk gün Devrent vadisinde yürüyüşle başlıyoruz gezimize. Burada isteyenler deve ile de gezebiliyor. Devrent vadisinde kaya yapısı ve rüzgarı alış yönü farklılık gösterdiği için bu bölgede birbirinden farklı formlardaki peri bacalarını bir arada gözlemlemek mümkün. Farklı oluşumdaki peri bacaları herkesin hayal gücünü canlandırır nitelikte. Peri bacalarına bakıp, benzetmeler yapmadan edemiyorsunuz. Bu nedenle vadinin bilinen diğer ismi Hayal Vadisi. Buraya Pembe vadi diyenler de var.
Devrent’te dolaştıktan sonra mantar formundaki peribacalarını göreceğimiz Paşabağ vadisine doğru yol alıyoruz. Buradaki yürüyüş yolları Devrent vadisine göre daha bakımlı ve keyifli. Zamanında bu bölge keşişlere ev sahipliği yapmış. Keşişler dünyadan uzaklaşmak için bu büyülü bölgeyi tercih ettiklerinden, buradaki peri bacalarının çoğunun içinde şapeller ve oturma alanları var. Peri bacalarının girişlerini ters tarafa doğru yaparak gizliliği ve korunmayı sağlamışlar. Burada dar ve dik merdivenlerden Peri bacalarının içine giriş yapılabiliyor. Şapellerin içerisindeki çeşitli duvar resimlerini görmek için bu merdivenleri çıkmak şart.
Paşabağ Vadisinde bazı geceler gösteriler düzenleniyor ve peribacaları üzerinde ışık oyunları gerçekleştiriliyor.
Paşabağ sonrasındaki durağımız Kapadokya bölgesinin en önemli sanat ve turizm merkezlerinden biri olan Avanos. Çömlek yapımı ile meşhur olan Avanos Kızılırmak kıyısına kurulmuş şirin bir yerleşim. Çok sayıda çanak çömlek atölyesine ev sahipliği yapan Avanos’ta seramik yapım geleneği Hititlerden beri devam etmekte.
Antik dönemdeki adı “Venessa” olan Avanos’un en eski mahallesi ise Orta Mahalle. Buradaki Hacı Nuri Bey Konağ pek bir popüler. Etkileyici mimarisi nedeni ile pek çok dizi ve filme set olmuş. Günümüzde ise eğitim kurumu olarak hizmet veriyor.
Avanos’un iki yakasını bağlayan Taş Köprü, Avanos’un yıllarca can damarı olmuş. Köprünün ayakları Avanos taşından yapıldığı için tarihi eser özelliği var. Bu nedenle köprünün üst kısmı restorasyon çalışmasından geçmişse de ayaklara dokunulmuyor.
Diğer ilginç köprü ise Asma Köprü. Avanos halkının tahta köprü dediği köprü, üzerinden geçerken hafifçe sallanıyor.
Kızılırmak kenarındaki Tafana Restoran öğle yemeği molası verdiğimiz durak oldu. Burada taş fırında pişen pideler çok lezzetli. Ama Kiremitte şiş ve testi kebabını da denemenizi öneririm.
Yemek sonrası, çanak çömlek atölyelerini ziyaret edip, kendi hünerlerimizi sergilemeye çalıştık, ancak çok başarılı olduğumuzu söyleyemem.
Avanos sonrası Nevşehir’e 1 kilometre mesafedeki Uçhisar’a ulaşıyoruz. Adını Uçhisar kalesinden almış. Uçhisar, üzerinde bulunduğu vadinin en yüksek noktasında yer aldığından manzaranın da en güzel izlendiği yerlerden. Kalenin tepesinden Göremeye kadar tüm vadiyi görmek mümkün.
Uçhisar kalesi çevresinde kurulan tezgahlardan lacivert Apatit taşından yapılan takılardan alabilirsiniz.
Uçhisar Kalesi'nden Göreme’ye doğru ilerlerken Esentepe’de duruyoruz. Buradan peri bacaları ile Erciyes Dağı'nı birlikte görmek mümkün. Çevrede küçük hediyelik eşya dükkanları yer alıyor. Biz alışveriş yapmak yerine bir çay bahçesinde oturup manzaranın keyfini çıkarttık.
Ardından M.S. 4. yy'dan 13. yy'a kadar manastır hayatının yaşanmış olduğu Göreme Açıkhava Müzesine geliyoruz. Burada yoğun bir dini hayat sürülmüş olduğundan neredeyse tüm kaya blokları kiliseye ya da şapele çevrilmiş. Bazılarının içi oldukça geniş, ayrı oturma alanları ve mutfaklar var içerisinde.
Kilise ve şapellerin içerisi duvar resimleri ile süslenmiş. Ve resimlerde İnci’den ve Hz. İsa’nın hayatından kesitler resmedilmiştir.
Göreme Açık Hava Müzesi’nde mutlaka görülmesi gerekenler arasında Kızlar Manastırı, Erkekler Manastırı, Aziz Basil Şapeli, Elmalı Kilise, Aziz Barbara Kilisesi, Yılanlı Kilise, Karanlık Kilise, Çarıklı Kilise ve Tokalı Kilise yer alır.
Tüm turu tamamladığımızda güneş yavaş yavaş alçalmaya ve peri bacalarına farklı bir güzellik katmaya başlamıştı. Birkaç fotoğraf aldıktan sonra akşam yemeği için otelimize geri döndük.
Otelin avlusunda meşhur Kapadokya şarapları eşliğinde yediğimiz yemek oldukça keyifli olsa da sabah balon turuna katılacağımız için geceyi fazla uzatmadan erkenden yattık.