Çiçeklerle renklendirilmiş köprüleri, ağaçlarla bezenmiş kanalları, tekne evleri, butik mağazaları, renkli gece hayatı, müzeleri, güler yüzlü insanları ve çılgın bisiklet sürücüleriyle Avrupa’nın en keyifli şehri olsa gerek Amsterdam.
Hollanda’nın başkentinin size keyifli günler geçirtip kendisine hayran kalmanız için pek çaba harcamasına gerek yok; şehre attığınız ilk adımdan itibaren huzurlu hissetmeye başlayacaksınız kendinizi. Amsterdam birçok Avrupa şehri gibi çok büyük değil; yürüyerek gezerseniz kanalların, sokakların, evlerin, ağaçların ve kayıkların güzelliklerini kaçırmamış olursunuz. Kısıtlı zamanı olanlar için en rahat ulaşım otobüs, bir saat geçerli olan kartı 2.80 Euro’ya otobüse binerken şoförden alabilirsiniz.
Şehri daha iyi anlayabilmek için bir saatlik kanal turu yapmanızda fayda var, şehrin her yerinde 15-20 € aralığında tekne turları mevcut, gecesi de gündüzü de ayrı güzel...
Şehri gezmeye en ünlü meydanı olan Dam Meydanı’ndan başlamak gerek, ünlü balmumu müzesi Madame Tussauds, Kraliyet Sarayı, Nieuwe Kerk yani Yeni Kilise ve Ulusal Anıt karşılayacak bu meydanda sizi. Bu tarihi meydanda bulunan sokak müzisyenlerini dinleyerek ve turistleri tavlamaya çalışan korku filmi karakterlerine bürünmüş insanları izleyerek nereyi ziyaret edeceğinize karar verebilirsiniz.
Herkesin merak ettiği Red Light District bu bölgeye çok yakın ama tabii ki gece ayrı bir havası oluyor. Sandığınızın aksine her yaştan insan akıyor buraya; kimi kanal kenarındaki barlarda keyif yapmaya, kimi erotik tiyatrolara, kimi dünyanın farklı mutfaklarını tatmak için restoranlarına, kimi yasal olan çeşitli “coffee shoplar”ında marijuana içmeye, kimi de sokaklarında avarelik yapmaya... Amsterdam’ın voltajı en yüksek, en renkli bölgesi burası!
Amsterdam sadece eğlencesi değil, müzeleriyle de ilgi çekici bir şehir. Museumplein (Müze Meydanı) şehrin en önemli müzelerine ev sahipliği yapıyor. Rijksmuseum yani Ulusal Müze’de Hollanda tarihini anlatan önemli sanat koleksiyonlarından, Rembrant’ın nadide eserlerini görebilirsiniz; bu ihtişamlı 12 bin metrekarelik müze sanatseverlerin bir numaralı destinasyonu.
Vee o çok ünlü I Amsterdam yazısı da bu müzenin önünde, kalabalıktan dolayı harflerin önünde fotoğraf çektirmek için fırsat
kollamanız gerekecek; ama havuzun kenarına oturup fotoğraf çektirenleri izlemek de ayrı bir keyif.
Amsterdam’ın diğer ünlü müzesi de dünyanın en pahalı sanat eserlerinin sahibi Van Gogh’un müzesi, kendisine ait kalıcı 200’den fazla eserle dünyadaki en büyük Van Gogh koleksiyonuna sahip bu güzide müze. Şehir müze bakımından geniş bir yelpazeye ev sahipliği yapıyor. Amsterdam’ın en bilinen ve önünde uzun kuyruklar oluşturan müzelerinden biri; Anne Frank Müzesi. Anne Frank’ın Nazi döneminde dört kişi ile birlikte iki yıldan fazla saklandıkları ev, Anne’in yazdığı günlük bulunduktan sonra müzeye çevrilmiş.
Stedelijk Müzesi (Modern Art), Amsterdam Elmas Müzesi, Amsterdam Şehir Müzesi,
Nemo Müzesi (Teknoloji-Bilim Müzesi), Schepvaart Müzesi (Hollanda Denizcilik Tarihi Müzesi), Heineken Müzesi (Hollanda bira markası Heineken) ve niceleri…
Amsterdam’da kafa dinlemek, çimenlere yayılmak, piknik yapmak için seçmeniz gereken destinasyon ise Vondelpark, hele ki hava güneşliyse çimenlerinde yer bulmanız zorlaşabilir.
Hollanda denince akla ilk gelen şeylerden biri de laledir, Amsterdam’da Bloemenmarkt adında küçük bir çiçek marketi bulunuyor. Rengarenk çiçeklerin, hediyelik eşyaların ve küçük kafelerin bulunduğu bu dar sokak turistler tarafından çok rağbet görüyor.
Çiçek pazarındaki renk cümbüşünden sonra, Leidsestraat isimli alışveriş caddesinden yürüyerek şehir merkezine ulaşılabilirsiniz. Yol üzerinde birçok mağaza bulunuyor; en ilgi çekicileri ise Amsterdam’ın peynir mağazaları. İçlerine dalıp peynirlerin tatlarına bakabilirsiniz. Sokakta satılan tatlı ve pastalara da karşı koymakta zorlanabilirsiniz.
Amsterdam’da dikkat etmeniz tek şey bisiklet sürücüleri. Şehirde neredeyse bütün ulaşım bisikletle sağlanıyor, herhâlde bu kadar çok bisikleti bir arada göremeyeceksinizdir bir daha. Bisiklet sürücüleri bisikletleri gereğinden fazla hızlı kullanmakla beraber, onlar için ayrılmış bisiklet yollarına yanlışlıkla girdiğiniz zaman bol bol zillerine basarak uyaracaklar sizi.
Bunun harici Avrupa’nın en güler yüzlü insanları burada yaşıyor; aynı şehir gibi, gülen yüzlü Amsterdam…
Interrail turumuzun bu rotasında Amsterdam'dan önce Sofya, Bükreş, Budapeşte,Viyana, Prag veBerlin'deydik. Sırada ise şu şehirler var: Brüksel, Paris, Lyon, Nice, Torino, Bern, Stuttgart