Amsterdam, Avrupa’nın en çok turist çeken şehirlerinden biri. Bana göre ise eğlenmeyi ve yaşamayı bilen insanların şehri.Yazıma başlamadan önce şunu ifade etmemde fayda var. Lütfen Amsterdam'a bir turun parçası olarak turla gelmeyin. Turlar mutlaka çok cazip ancak bu turlara katılıp aynı zamanda Amsterdam'ı yaşamanız imkânsız. Bunun yerine sadece Amsterdam’ı yaşayıp kısa mesafeli çevre gezileri ile seyahatinizi süslemenizin sizin için daha faydalı ve etkin olacağına inanıyorum. Şehri anlatmaya öncelikle şehrin merkezi yani Dam Meydanı ile başlayalım.
Dam Meydanı, en ünlü meydanı. Yerli halk tarafından kısaca Dam deniyor. Burası Amsterdam’a ismini veren Amstel Nehri boyunca kurulu olan 13. yy.'da inşa edilmiş ilk barajın bulunduğu yermiş. Bir zamanlar balık pazarı olan meydan, 17. yy'da buradaki belediye sarayı ve yakınındaki borsa sayesinde şehrin siyasi ve ticari yaşamının merkezi haline gelmiş. Meydan günümüzde halen şehrin en önemli yerlerinden biri. Şanslı sayılırız. Ünlü şehir partilerinden birine rastladık.
Parti devam ederken hemen karşıda kısmen görülen Amsterdam Kraliyet Sarayı (Koninklijk Paleis) binasından bahsetmek istiyorum. Saray, halen Hollanda Kraliyet Ailesi tarafından resmî törenlerde kullanılıyor. Saray'ın yapım çalışmalarına 1648 yılında başlanmış. 17. yy.'da Hollanda’nın gücünü temsil ediyormuş. Broşürlerde temelinde toplam 13.600 adet kazık olduğu söyleniyor. Kraliyet ailesi günümüzde farklı bir yerde ikamet etse de saray günümüzde de halen çeşitli törenlerde kullanılıyor.
Burayı salı-pazar: 12.00-17.00, temmuz-ağustos: 11.00-17.00 saatleri arasında 7,50 € karşılığında gezebilirsiniz.
Meydandaki diğer bir önemli objeUlusal Anıt. Dam Meydanı’nın tam ortasında yer alan anıt 22 metrelik beyaz bir dikilitaş. II.Dünya Savaşı’nda ölen Hollandalıların anısına yapılmış. İşte buraya tüm gezginlerin tercih ettiği bir buluşma noktası demek mümkün.
Gezerken kullandığım ve oldukça doyurucu bulduğum bir şehir haritasını sizlerle paylaşıyorum. Fotoğraf ve geziseverler bu haritayı takip ederlerse en kısa sürede en etkin geziyi yapmaları mümkün. Merak edenler için belirteyim başlangıç ve bitiş noktaları arasındaki mesafeyi yürürseniz bir saatinizi alır. Foto ve gezi severler için ise bu mesafe en az 1-2 gün olarak planlamalıdır.
Amsterdam merkezinde arabayla gezmek ve otopark bulmak çok büyük problem. Denemeyin bile. Yine de yürümem metroya da binmem, diyorsanız taksi kullanın. Şaşıracaksınız ama taksi şoförlerinin büyük bir bölümü Türk. Size yardımcı da olurlar.
Burada dikkatimi çeken bir olayı paylaşmadan geçemeyeceğim. Amsterdam her ne kadar özgürlükler şehri olsa da bence bizim pek anlayamayacağımız fazla özgür olan yanları da var. Burada uyuşturucu devlet kontrolünde satın alınabiliyor. Hatta gördüğünüz gibi her çeşit uyuşturucunun satıldığı dükkanlar var. Hatta burada uyuşturucu enjekte etmek isteyenlere hemşirelerin yardım ettiği bile söyleniyor. Maalesef buraya gelmişken bir deneyelim diyen sonra da hastanelik olan ülkemin insanlarının da olduğunu duydum. Uzak durmakta fayda var.
Bisikletlere gelince anlatılmaz yaşanır. Çoğunuz en azından duymuşsunuzdur ama ben biraz daha detaylandırayım. Hollanda’da ana ulaşım aracı bisiklet. O kadar ki merkez istasyonun yanı başında bulunan 3 katlı ve ağzına kadar dolu bisiklet parkını görünce hayli şaşırdım. Şehirdeki bisiklet nüfusu toplam nüfustan daha fazla. Genel olarak yaya kavramı bilinmiyor. Bu nedenle aman dikkat bisiklet yolları yoğun ve hızlı şekilde kullanılıyor. Hatta bisiklet yollarında da trafik ışıkları var. Özellikle yabancıların bu yollarda yürümemesi çok önemli. Çünkü Hollanda kanunlarına göre bisiklet yolunda bisikletli biri size çarparsa ve sizin yüzünüzden yaralanırsa hastane masrafları dahil bunun bedelini hukuki olarak ödersiniz. Aman dikkat. Eğer bisiklet kiralayacaksanız Amsterdam'da bisikletlerin tram hariç herkese karsı geçiş üstünlüğü var. Sadece sağ tarafınızdan gelen bisikletlilere yol vermek zorundasınız. Yol vermezseniz her türlü lafı yersiniz. Bisikletin bir güzel yanı da halkın sağlığına olan katkısı. 70 yaşında kadınların torunları arkada bisiklet sürdüğünü, annelerin iş öncesi çocuklarını ana okuluna bisikletle bıraktığını görünce insan gerçekten şaşırıyor.
Amsterdam aynı zaman da bir kanallar şehri. Kuzey'in Venedik'i diyorlar ama bilmeyenler için belirtmeliyim. Amsterdam'da Venedik'ten daha fazla kanal var.
Toplam 100 kilometre uzunluğunda 165 tane kanal ve 1.500’e yakın köprü var. Bu kanalların hepsi aynı zamanda birer tarih.
Rakımı düşük olan bu bölgenin büyük bir kısmı denizden kazanılan, yani bir zamanlar denizin altında olan topraklar olduğundan 1600’lerin başlarında bu kanallar, su basmış topraklardaki suyu boşaltmak ve denizle karayı ayırmak adına büyük bir öneme sahiplermiş. Mutlaka sevdiğiniz bir kanalın kenarında oturup yine sevdiklerinizle vakit geçirmeyi ihmal etmeyin.
Amsterdam’a gittiğinizde hazırlıksız yakalanmayın diye yazıyorum. Amsterdam The #1 Canal Cruise’un bir saatlik kanal turu ücreti 15 €. Ama online bilet alırsanız hem kanal turu fiyatında 3 € indirim elde ediyorsunuz hem de Madame Tussauds Müzesi’nden Artis Hayvanat Bahçesi’ne birçok yerin biletini avantajlı fiyatlar ile alabiliyorsunuz. Ayrıca bu gezi ile altın çağdan kalma evleri görürken tüm turu Türkçe dahil 19 dil ile takip edebiliyorsunuz.
Kanal turu yaparken kanalları otopark gibi kullanan ve yüzen ev olarak nitelendirilebilecek tekne evler göreceksiniz. Bu tekneler yerine ya da imkanlarına göre değişmekle birlikte genel olarak geceliği 100 € gibi bir fiyata tutabileceğiniz içinde mutfağı bile olan ortalama 4 kişinin rahatlıkla kalabileceği tekneler. Tekne kiralamak isterseniz bu linke bir göz atabilirsiniz.
Amsterdam kanalları; düşündüğünüz gibi doğal değil. Şehir bataklıkların kurutulması, su bentlerinin inşa edilmesi, yay şeklinde kanalların yapılması ve aralarının doldurulması ile yüzyıllar içinde oluşmuş. Amsterdam kanalları insanları cezbettikçe yeni kanallar inşa edilmiş, yeni yerleşim alanları oluşturulmuş. Sonunda da Amsterdam şehir planlamacılığında referans, Amsterdam kanalları da Unesco Dünya Kültür Mirası olarak kabul edilmiş. Kanallar üzerinde 1500 civarında köprü var. En ünlü köprü zinciri ise görmüş olduğunuz 1784 yapımı kanal köprüleri. Bu köprülerin en önemli özelliği buradan baktığınızda 6 köprüyü de iç içe görebiliyor olmanız.
İşte görülmezse olmazlar arasında yer alan “Museumplein” yani, Amsterdam’ın ünlü Müze Meydanı. Meydan dediğime bakmayın burası çok büyük bir park. İnsanların güneşlendiği, kitap okuduğu ya da piknik yaptığı türden. Rijksmuseum (Şu an arkamda), Van Gogh Museum ve Stedelijk Museum gibi şehrin en ünlü müzelerinin yanı sıra ünlü konser salonu olan Concertgebouw ve elmas atölyesi Coster Diamonds da bu bölgede yer alıyor.
Amsterdam’ın en ünlü parkı Vondelpark ise kısa bir mesafede. Kentin en büyük meydanı olan bölge, lütfen dikkat, 1872 yılında düzenlenmiş. Meydan günümüzde yerli-yabancı birçok gezginin Amsterdam gezilerindeki vazgeçilmez adreslerinden birisi. Hani bazen televizyonlarda gördüğümüz ünlü grupların da katıldığı Hollanda’da verilen açık hava konserleri var ya işte onlar tam olarak burada veriliyor. Kış aylarında ise yine bu meydanda buz pateni yapabiliyorsunuz.
Ayrıca şehrin simgelerinden ünlü “I Amsterdam” yazısı burada. Dilerseniz ve tabii ki boş bulursanız (imkânı yok) yazıya karşı güzel bir fotoğraf çektirebilirsiniz. En arkada görülen Rijksmuseum, aslına bakarsanız 17. yy Hollanda sanatına adanmış en geniş koleksiyonun yanı sıra Orta Çağ'dan günümüze uzanan ilgi çekici eserlerin de sergilendiği 1808 yılında kurulan Hollanda Ulusal Müzesi. Müze, günümüzde sahip olduğu 8.000’den fazla eserle Hollanda’nın en ünlü müzesi olarak kabul ediliyor. İçeride aralarında Rembrandt’ın 20 kadar tablosunun da bulunduğu olağanüstü bir resim koleksiyonu var. 09.00-18.00 saatlerinde açık olan müzeye giriş ücreti 14 €. Buraya tram ile Museumplein (Gabriel Metsustraat) 16, 24; Van Baerstraat (2, 5) hatlarından ulaşabilirsiniz.
Amsterdam’da ne yenir ne içilir?
Amsterdam, belki de soğuk iklimi gereği çok zengin bir mutfak kültürüne sahip değil. Geleneksel yemekleri genellikle et, lahana ve patates çeşitleri olarak özetlenebilir. Ancak göçmenlerin beraberlerinde getirdikleri mutfak kültürü ise bambaşka bir konu. Bu nedenle kimsenin burada aç kalması mümkün değil. Bir ricam var çok fazla gördüğüm için belirtiyorum lütfen buraya gelip döner, köfte vb. yemeyin. Özellikle döner Türkiye’deki gibi değil. Çok yavan. Bunun sebebi de buradaki tüm dönerlerin kanunlar gereği standart ve fabrika yapımı olması. Yani Ali Usta, Veli Usta vb. kavramları yok. Zaten bu kadar çeşidin olduğu bir yerde her gezgin yeni lezzetler aramalı. Mutlaka tadılması gereken tipik yerel lezzetlere gelince balık ile aranız çok iyiyse haring'i deneyin. Haring kuzey ülkelerinde çok fazla tüketilen bir balık. Hollanda’da ise çiğ olarak, yanında küp küp doğranmış soğan ve kornişon turşu ile yeniyor. Eğer balığı bu şekilde çiğ yemek size çok iddialı gelirse, sandviç ekmeğinin içinde yiyebilirsiniz. Amsterdam’da kurulan prefabrik, küçük balık dükkânlarında haring'i bulabilirsiniz. Dükkânların kapısında haring’i bütün olarak ağzına atmaya çalışan kız afişleri görürseniz doğru yerdesiniz. Zaten, burada haring bu şekilde yeniyor. Yine en meşhur ve en geleneksel Hollanda yemeği olan Stamppot da denemeli. Patates püresinin, kara lahana ile karıştırılmasıyla yapılıyor. Genelde sosis ile servis ediliyor. Damak tadımıza uygun olduğu için rahatlıkla yiyebilirsiniz. Bir de gezerken buranın patat denen patates kızartmalarının tadına mutlaka bakın. Çok hoşunuza gideceğinden eminim.
Yemeği yiyeceğiniz yere gelince tek tavsiyem kanalın üzerinde yer alan Hard Rock Cafe. Porsiyonları oldukça büyük ve doyurucu. Yemeklerin yanı sıra meşhur Amsterdam biralarını tadabileceğiniz ve müziğin tadını çıkarabileceğiniz bir mekân. Bira tavsiyesi derseniz bu şehir Heineken, Amstel vb. şehri. Ancak ben en iyisini tadayım diyorsanız ve tabii ki bulabilirseniz 15-20 € vererek bir şişe Westvleteren de De Bierkoning deneyin derim. Pazar-perşembe 11.30’dan gece 24.00’a kadar cuma-cumartesi ise 11.30’dan 01.00’e kadar açık. Oldukça kalabalık olan mekâna önceden rezervasyon yaptırmanızı öneririm. Hollanda Tel: +31 20 5237625.
Amsterdam'dan anlatabileceklerim bu kadar. Sağlıcakla kalın.