İspanya'nın 3. büyük şehri Valencia genellikle ilk ikinin (Madrid ve Barselona) gölgesinde kalmış bir şehirdir. Valencia'yı görmemiş ama ilk ikiyi görmüşler arasında hangisinin daha güzel olduğu genellikle tartışılır. Valencia'yı da görenler açısından tartışma artık üç seçeneklidir.
Valencia Romalılar tarafından kurulmuş ve birçok farklı kültüre ev sahipliği yapmıştır. Bu nedenle çok zengin bir tarihe, kültüre ve mimariye sahiptir. Kilometrelerce uzunluğa sahip altın kumlu plajları, park ve bahçeleri ile doğa harikası bir kenttir. Bunların ötesinde modern mimarinin eşsiz bir örneği olan, dünyaca ünlü Valencia Bilim ve Sanat Şehri (Valencia City of Arts and Sciences) Valencia'yı yalnız İspanya'nın değil, Avrupa'nın da en iyi şehirlerine rakip yapıyor. Bir de genelde ağustos ayında yapılan Domates Savaşı Festivali'ne denk gelirseniz artık sizin de favori şehriniz Valencia olabilir.
Şehre ulaşım: Valencia'ya Barselona ve Madrid üzerinden ulaşmak çok kolaydır. Her iki şehre de uzaklığı yaklaşık 350 kilometre olup tren ile 3 saat sürmektedir. Valencia Havalimanı’na da ülkemizden 3 saat süren uçuşla ulaşmak mümkündür. Havalimanından şehir merkezine metro, otobüs veya taksi ile ulaşılmaktadır. Havalimanı içindeki L3 ve L5 metro hatları ile, 40-45 dakikada, 3,90 € karşılığı ulaşabilirsiniz. 150 numaralı otobüs ise her 30 dakikada bir hareket etmekte olup ulaşım yine yaklaşık 30 dakikadır. Taksi ile şehre 20 € karşılığı ulaşabilirsiniz.
Şehir içi ulaşım: Valencia içerisinde ulaşım çok kolaydır. Gelişmiş metro ve otobüs ağına sahiptir. Eski şehir bölgesinde ise şehri yürüyerek gezebilirsiniz. Ulaşımda metro ve otobüslerde geçerli Valencia Tourist Card (VLC) kullanabilirsiniz. 24 saat (15 €), 48 saat (20 €) ve 72 saat (25 €) geçerli VLC kartlarını, internet üzerinden % 10 indirimli de alabilirsiniz.(Bilgi için www.valenciatouristcard.com)
Gezilecek yerler: Avrupa şehirlerinde önemli farklılık yaratan City of Arts and Sciences ile başlayalım. Burası Turia Nehri'nin kuru yatağında, 350.000 metrekareyi kaplayan ve 6 bina üzerinde kurulmuş bir kültür dünyası. İspanyol mimar Santiago Calatrava bu muhteşem eseri 1996 yılında yapmış. Bir tam gününüzü ayırmanızı tavsiye edeceğimiz bu gözde mekânda gezerken kendinizi uzay istasyonundaymış gibi hissedebilirsiniz.
Bilim ve Sanat Şehri'ni oluşturan binalar; Palau de les Arts (Opera Binası), Hemisferic (IMAX Sinema Salonu), Museo de les Ciencies (Bilim Müzesi), Agora (Çeşitli etkinlikler yapılıyor), Umbrade (Botanik Park) ve Oceanografic (Avrupa'nın en büyük akvaryumu).
City of Arts and Sciences'e ulaşım: Şehir merkezinde bulunan Plaza del Ayuntamiento'dan 19 numaralı otobüs ile, L5 metro ile Alameda istasyonunda inip 15 dakika yürüyerek ya da isterseniz şehir merkezinden 45 dakika yürüyerek ulaşabilirsiniz.
Bilim ve Sanat Şehri dışında görülecek yerler genelde eski şehir bölgesinde (El Carmen) bulunmaktadır ve bölgeyi yürüyerek keşfetmek çok keyiflidir. Biz gezimize Valencia Tren İstasyonu (Estacio del Nord) ve hemen yanında bulunan Arena Binası’ndan (Plaza de Toros de Valencia) başladık. 1859 yılında Roma'daki Kolezyum'dan esinlenilerek yapılmış arenayı isterseniz 10 € karşılığı gezebilirsiniz.
Tren istasyonunun karşısındaki caddeden geçtiğinizde kendinizi çok güzel ve büyük bir meydanda (Plaza del Ayuntamiento) bulacaksınız. Burada meydana da adını veren Valencia Belediye Binası (Ayuntamiento) ile karşısında çok gösterişli Posta Binası (Correos) bulunuyor. Meydan gündüz de gece de hep kalabalık. Binalar ve özellikle meydanda bulunan çeşme geceleri çok güzel aydınlatılıyor.
Meydandan Katedral istikametine yürüyoruz ancak önce soldaki Maria Cristina Caddesi'ne giriyoruz. Burada önce 1914 yılında inşa edilmiş olan, şehrin en büyük ve tarihî kapalı pazarını (Mercado Central) geziyoruz. Pazardan sonra karşıdaki Lonca Binası'na (Lonja de la Seda) geçiyoruz. 15. yüzyılda yapılmış ve UNESCO korumasındaki bu gotik eser, Peter Compte'nin imzasını taşıyor. 1482-1548 yılları arasında yapılan bina, ipek borsa binası olarak kullanılmış.
Tekrar geri dönüp Katedral yoluna giriyoruz ama aradan gördüğümüz küçük bir meydan-çarşı (Plaza Redonda) mimarisi ile dikkatimizi çekiyor. Meydanın üstü açık ve daire oluşturan dükkânlardan oluşuyor. Meydanın hemen yanında ise güzel Çan Kulesi ile Santa Katalina Kilisesi (Iglesia de Santa Catalina) bulunuyor.
Gezimizi güzel bir noktada tamamlayacağız. Kilisenin devamında yine güzel bir meydana (Plaza del la Reina) çıkıyoruz. Meydanın ucunda ise şehrin en güzel kilisesi olan Valencia Katedral (Cathedral in Valencia) görünüyor. 13. yüzyılda bir Roma tapınağı üzerine kurulmuş, sonra Endülüslü Araplar camiye dönüştürmüş ve en son Hristiyanlar tarafından kiliseye dönüştürülerek bugünkü halini almış. Katedral içerisinde bir de müze bulunuyor (5 €). Ana kapının yanındaki Miguelete Çan Kulesi'ne 2 € karşılığı çıkarak Valencia manzarası da izleyebilirsiniz.
Katedral, Plaza del la Reina ile Plaza del Virgen'i birbirine bağlıyor. Virgen Meydanı'nda kırmızı renkli bir kilise daha (Basilica Virgen de los Desamparados) ve önünde ise, biraz soluklandığımız, ortasında bir heykelin bulunduğu havuzun kenarında Valencia gezimizi sonlandırıyoruz. Otelimize dönerken biz de kendimize soruyoruz, Madrid, Barselona ve Valencia... Hangisi?
(Valencia ile ilgili tüm bilgiler için faydalı bir adres: www.valencia-tourist-guide.com)
Daha fazla yazımızı okumak için buraya tıklayabilirsiniz.