İtalya denilince önceleri gezginlerin ilk akıllarına gelen şehirler klasikleşmiş Roma, Floransa, Venedik, belki Milano, Napolidiye ilaveler de olabilirdi ama artık gezginler Sicilya'yı, AmalfiSahilleri'ni de rotalarına ekliyorlar. Biz rotanın bunlar ile de kalmayacağını düşünüyoruz çünkü İtalya şehirlerinin her birini gezerken şehir değil farklı bir ülke geziyor hissine kapılıyoruz.
Bugün size gezginlerin rotasına artık yavaştan girmeye başlayan Bologna'yı tanıtacağız. İsterseniz Bologna'ya niye gidelim sorusuna vereceğimiz cevaplarla başlayalım.
1. Avrupa'nın en eski üniversitelerinden biri Bologna Üniversitesi'dir. Erasmus öğrencileri günümüzde de çok tercih etmektedir. Kısaca Bologna, bilim ve kültür şehridir.
2. Tarihi binaların yapımında sıklıkla kullanılan kızıl tuğlalardan dolayı şehir adeta kızıl renge boyanmış, kızıl şehir diye ünlenen şehri gezerken çok keyif alacaksınız.
3. Bu şehre mevsim ayrımı yapmadan gelebilirsiniz. Turistik güzergah üzerinde bulunan binaların hemen hepsi revaklı. Revak için İtalyanlar portico diyorlar, biz ise daha kolay anlaşılabilir düşüncesi ile sundurma diyelim. Binaların önündeki çok yüksek ve çok geniş bu sundurmalar sayesinde yağmurda ıslanma, güneşte ise yanma sorunu yaşamıyorsunuz. Şehir, revaklı şehir olarak da ünlü.
4. Bologna, mutfağı ile de ünlü. Doğrusu bizim fazla tecrübemiz olmadı ama dondurması için yorum yapabiliriz, gerçekten çok güzel.
5. Bologna'da bir zamanlar 180 civarında kule yapı (tower) varmış, bugün 24 tanesi halen ayakta imiş. Günümüzdeki gökdelenlerin ilk yapımında bu kulelerden esinlenildiğini duyunca biz de şaşırdık.
6. Ortaçağa ait çok sayıda yapının olduğunu ve günümüze çok iyi korunarak ulaştığını söyleyebiliriz yani güzel bir ortaçağ kasabasındasınız.
7. İtalya'da çok yaygın ve hızlı tren ağı sayesinde kuzey ve orta İtalya şehirlerinden birkaç saatlik yolculuk ile şehir merkezine yürüme mesafesindeki tren garına ulaşabilirsiniz. Çok derli toplu bir şehir olduğu için de günübirlik bir gezi yapma şansına sahipsiniz.
Biz bir çırpıda aklımıza gelenleri söyledik, Bologna'ya gelmeniz için bunlar bile yetmez mi?
Şehre Ulaşım
Bologna Guglielmo Marconi Havalimanı çok küçük ve ülkemizden buraya direkt uçan havayollarımız var. Yaklaşık 10 km. uzaklıktaki şehre aerobus otobüsleri ile 6 € karşılığı ulaşabilirsiniz.
Direkt şehir merkezine gitmek istiyorsanız 3. durak olan Mille (City Centre) durağında inebilirsiniz. Otobüsün 4. durağı ise Bologna ana tren garı olan Stazione Centrale'dir. Otobüs ring yapmakta, Stazione Centrale sonrası tekrar havalimanına dönüş yapmaktadır.
10 dakikada bir kalkan otobüslerin çalışma saatleri 05.30 ile 00.15 arasıdır. Aerobus ile ilgili bu linkten güncel bilgilere ulaşabilirsiniz.
Havalimanından şehre ulaşmanın bir diğer yolu taksidir. Taksi durağında gideceğiniz yerin ücreti yazdığı için sürpriz yaşamıyorsunuz. Örneğin havalimanı-tren garı ücreti 16 €. Birden fazla kişi iseniz taksi daha cazip olabilir.
İtalya'nın herhangi bir şehrinden Bologna'ya ulaşmanın en pratik yolu ise trenlerdir. Bologna Stazione Centrale, şehir merkezine yürüme mesafesinde olduğu için şehir içerisinde toplu taşımaya da ihtiyaç olmayacaktır. Tren ile ulaşımda güncel bilgiler için link, www.trenitalia.com
Şehir İçi Ulaşım
Şehir küçük ve turistik noktalar birbirine çok yakın olduğu için yürüyerek gezebilirsiniz. Yürümenin alternatifi bisiklet, onun da alternatifi otobüsdür, metro ise yok çünkü ihtiyaç da yok. TPER firmasının çalıştırdığı otobüsler için tek yön bilet fiyatı 1,30 €, günlük bilet fiyatı ise 5 €'dur.
Kırmızı turistik tren ile görülecek yerleri yürümeden görmek isterseniz ücreti 8 €'dur. Turistler için şehir kartı olan Bologna Welcome Card Easy25 €, Bologna Welcome Card Plus ise 40 € ama bu kartlara ihtiyacınız olur mu doğrusu çok emin değiliz. Detaylı ve güncel bilgiler için link, www.bolognawelcome.com
Gezilecek Yerler
Bologna'ya tren ile geldiğinizi kabul ederek gezilecek yerleri bir güzergah ile anlatalım. Bologna Stazione Centrale'de indiğinizde ilk göreceğiniz yer Porta Galliera olacak. Burası, şehrin ortaçağ şehir surlarının kapısıdır.
1659-1661 yıllarında, mimar Bartolomeo Provaglia tarafından yapılan eseri gördükten sonra yolun karşısında kendini gösteren Roma Kalıntısı olan Rocca Galliera'yı inceleyebilirsiniz. Kalıntıların arka tarafında otobüs terminali (Autostazione), ön tarafında ise güzel bir park bulunuyor.
Montagnola Park'ın ön tarafında, duvara işlenmiş motifler (Scalinata del Pincio) parktan önce ilgi çekiyor. Buradan itibaren ise revaklı binalar başlıyor.
Dükkanları seyrederek ilerlerken önünüze İtalya'nın kurucularından Garibaldi'nin at üzerinde heykeli (Giuseppe Garibaldi Monument) çıkacak. Yürümeye devam ettiğinizde San Pietro Katedrali'ne (Cattedrale Metropolitana di San Pietro) ulaşacaksınız. Cadde üzerinde ve revaklı yapılar arasında olduğundan gözden kaçırmayın ve mutlaka içine girin.
Barok tarzda yapılan kilise 1131 yılında çıkan bir yangında nerede ise tamamen yanmış ama 1184 yılında yeniden yapılmış. 1222 yılında depremde yine büyük hasara uğruyor ve tekrar yenilenerek günümüze ulaşıyor.
Üzerinde yürüdüğünüz cadde, Rizzoli Caddesi (Via Rizzoli) ile kesiştiğinde aslında şehrin kalbine gelmiş olacaksınız. Şüphesiz kalabalık bir turist grubunun çevrelediği, Tommosa Lauret tarafından tasarlanıp, 1563 yılında yapılmış olan Neptün Çeşmesi (Fontana del Nettuno) sizin de hemen dikkatinizi çekecek. Başta Neptün heykeli olmak üzere, heykellerle süslü çeşme gerçekten çok heybetli. Neptün'ün elindeki mızrağın ucu ise tanıdık gelebilir, Maserati kardeşlerin şirket logosu olduğunu fark edeceksiniz.
Çeşmenin yan tarafında, çatısındaki motiflerle ortaçağdan kalma olduğunu anlayacağınız Re Enzo sarayıdır (Palazzo del Re Enzo). Saray, Roma İmparatoru II. Frederick'in oğlu Enzo'nun 23 yıl süresince hapsedildiği yer olarak da bilinir. Via Rizzoli üzerindeki saray, bugün sergiler ve çeşitli etkinliklerde kullanılıyor.
Çeşmenin ön tarafındaki kocaman meydan meşhur Maggiore Meydanı (Piazza Maggiore), İtalya'nın en büyük ve en eski meydanlarından biri olarak biliniyor. Meydanı çevreleyen binaların hemen hepsi tarihi ve önemli binalar ki öncelikle dünyanın en büyük 5. bazilikası olan Basilica di San Petronio ile başlamalıyız.
San Petronio gotik tarzda inşa edilmiş bir Katolik kilisesidir. Mimarı Antonio di Vincenzo olan katedralin inşası 1390 yılında başlamış ve yüzlerce yıl bitirilememiş. İçerisinde dev bir güneş saati ile çok sayıda sanat eseri ile dolu katedrale giriş ücretsiz.
Katedralin tam karşısında bulunan saray Palazzo del Podesto'dur. Alt katları çeşitli dükkanlar ve cafelerden oluşuyor. Bir süre buradan meydanı seyredebilirsiniz. Maggiore Meydanı sürekli konserlerin, şölenlerin ve çeşitli etkinliklerin yapıldığı, her an canlı olan bir meydan. Yere oturmuş sohbet eden gençlere her zaman rastlamamız gençler tarafından da sevilen bir buluşma noktası olduğunu anladık.
Meydanda bulunan önemli bir yapı ise Neptün Çeşmesi'nden meydan boyunca uzanan tarihi kompleks binalardır. Belediye binası (Comune di Bologna), içinde bir müzenin yer aldığı Comunale Sarayı (Palazzo Comunale) ve D'Accursio Sarayı (Palazzo D'Accursio) ile muhteşem görünüyorlar.
Neptün çeşmesi yanından Via Rizzoli'ye gelip sağa dönüp yürümeye başladığınızda kuleler görmeye başlayacaksınız. Bologna'da bir zamanlar 180 civarında kule varmış. Bunlardan 24 tanesi günümüze ulaşmış ve bunların da en ünlüleri "Le Due Torri" diye tanınan eğik ikiz kuleler olan Asinelli ve Garisenda'dır. Asinelli 97 metre yüksekliği ile İtalya'nın en uzun kulelerindendir. 498 dar tahta basamağı çıkarak kulenin tepesinden şehir manzarasını seyretmeniz mümkün ancak doğrusu biz cesaret edemedik (giriş 5 €).
Garisenda kulesi ise 48 metre ile daha kısa ancak çok eğimli olduğu için güvenlik nedeni ile içerisine giriş yasak. Kulelerin arkasında bulunan Katolik kilisesi Chiesa Santi Bartolomeo e Gaetano ile Bologna gezimizi artık burada bitiriyoruz ama son olarak methini internetten öğrendiğimiz ve kulelerin hemen yanındaki dondurmacıda (Gelateriagianni) bilginin doğruluğunu test ediyoruz, sonuç mu? Mükemmel.