Beytüllahim'den çıkıp Battir'e doğru yol almaya başladık. Maalesef, kuş uçuşu 7 km olan İsrail-Filistin sınırında yer alan bu köy için biz bayağı bir yol aldık. Eğer yerlisi değilseniz, Filistin'de GPS olmadan tabelalara bakarak yol bulmak gerçekten çok zor. Biraz Google Maps, biraz tabelalar, biraz da şansın yardımıyla kaybola kaybola bulduk bu köyü. Belirtmeliyim ki öyle çok turistik bir yer değil, belki tek turist bizdik o gün. Öyle köyü gösteren koca koca kahverengi tabelalar da yok, sadece küçük siyah beyaz tabelalar var ara ara. Gerçi köye girdikten sonra birkaç tane kahverengi tabela var hakkını yemeyelim, oraya kadar ulaşmayı başarabilmişler için ödül niteliğinde koyulmuş sanırım.
Gelelim bu köyün bizi çeken özelliğine... Bu köy, bu Haziran ayında UNESCO korumasına girdi. Biz de UNESCO'nun bir bildiği vardır diyip bu köyü görmeye karar verdik. Terasların tarihi öneminden dolayı koruma altına alındığını düşündük aslında önce, daha doğrusu tek nedenin bu olduğunu düşündük ama olay arkasında meğerse bir sürü politik olay varmış...
Battir, antik çağlarda Betar adıyla bilinen Yahudilerin Romalılara karşı ikinci isyanında en son ayakta kalan kalelerinin olduğu yere kurulmuş. Tarım ile geçinen köyün gelişimde Hicaz Demiryolları'nın bir parçası olan Yafa-Kudüs arasındaki tren yolunun bir durağının bu köyün hemen yakınında bulunmasının önemi var. Bu iki açıdan köyün gelişimine katkıda bulunmuştur; birincisi soluklanmak için duran yolcular köye bir kazanç kapısı olmuş, ikincisi ise köylü ürettiğini tren yolu sayesinde kolayca pazara sürebilmiş.
Bu tarım köyünün en önemli özelliği ise sahip olduğu 2000 yıllık, Roma döneminden kalma irrigasyon sistemi ve taş terasları. Yeraltından çıkan yedi pınardan beslenen irrigasyon sistemi ve taş teraslar bölgede kullanılanların en büyüğü ve şu an halen aktif kullanılmaktadır. Bir kısmında zeytin ve üzüm üretiliyor bir kısmında ise köylülerin günlük yiyecekleri. Battir'in 8 aşiretinden her biri, sırasıyla bir gün ürünlerin sulanmasından sorumlu. Bu yüzden köylülerin tabiriyle bu köyde 1 hafta 7 gün değil, 8 gün.
Bu, 2000 yıllık eşsiz tarım sistemininin ise günümüzde büyük bir düşmanı var; İsrail Batı Şeria Bariyeri. Beytüllahim ile ilgili yazımda daha önceden bahsettiğim bu duvarlar bu terasların tam ortasından geçecek ve bu tarım kültürünün sonunu getirecekti. Bunu engellemek için 2007 yılında köy, İsrail Güvenlik Bakanlığı'nı dava etti. 2012 yılında daha önce rotayı kabul eden İsrail Doğa ve Parklar Bakanlığı fikrini değiştirerek buranın İsrail'in de mirası olduğu ve yapılacak duvarın bu mirasa zarar vereceğini belirttiler. Böylelikle ilk kez bir İsrail hükümet birimi resmi olarak duvarın bir parçasının yapılmasına karşı çıkmış oldu. 2013 yılında İsrail Yüksek Makhemesi, İsrail Güvenlik Bakanlığı'nın duvarın yerini değiştirmesi gerektiğini hükmetti ve duvarın planları ve geçeceği yer İsrail Güvenlik Bakanlığı tarafınca değiştirildi. Burayı korumak içinse Filistin HükümetiUNESCO'ya başvurarak buranın Dünya Mirası Listesi'ne alınmasını istedi. Hızlı bir düzenleme ile adaylık dosyası oluşturulup gönderildi. Normal prosedürde UNESCO'ya adaylık dosyası ulaştıktan sonra en az 1,5-2 yıllık bir süre geçmesi gerekirken, UNESCO jet bir kararla burayı birkaç ay içinde "Tehlike Altındaki Dünya Kültür Mirası" listesine aldı. Umarım bu çabalar sonuç bulur ve bu insanlık mirası bir hiç uğruna yok edilmez.
Umarım Filistinlilerin bu mücadelesi bize de örnek olur ve umut verir; Hasankeyf ve nicelerinin yok olmaması için mücadelemiz devam eder.