Efes’ten Kuşadası’na doğru yaklaşırken virajlar sıklaşıyor. Henüz Kuşadası’na varmadan sağ tarafta gördüğüm tabelaya doğru direksiyonu kırıyorum. Pygela’ya…
Pygela, küçük bir tepede kurulmuş olan dünyadaki ilk sağlık şehri. Argos Kralı Agamemnon, Truva savaşlarında yorgun düşen askerlerini dinlendirmek, hem de savaşta hasar alan gemilerini onarmak için bu kenti kurmuş. Bu amaçla kurduğu diğer kentler ise İzmir’deki Pigale ve Agamemnon kentleri. Kuşadası’ndaki Pygela kenti yakınlarında bulunan şifalı sular eski dönemde askerlerin sağlıklarının iyileşmesine ve morallerinin düzelmesine yardımcı olmuş. Günümüzdeki Pine Bay Tatil Köyü’nün yer aldığı Çam Limanı ve Tusan Oteli’nin arkasındaki gölet ise o dönemler liman ve gemilerin bakım merkezi olarak kullanılmış.
Ancak bu bölgenin benim için önemi daha bir başka. Burası benim günümüzden yaklaşık 28 – 30 sene kadar önce Kuşadası ile ilk tanıştığım yer. O senelerde her yıl ailece yaz tatillerinde Türkiye’nin farklı bölgelerini gezerdik. Kuşadası’nda da Kuştur Tatil köyü’nde konaklamıştık.
Tatil köyü ve önünde boylu boyunca uzanan Kuştur plajı hiç değişmemiş gibi aynen karşımdaydı.
O yıllarda en fazla üstsüz turisti otelimizin havuz kenarında görüp babamı kıskanarak gözlerini kapatmam, akşamüzeri saatlerinde havuz kenarında yediğimiz hamburger ve patates cipsinin kokusu, havuza inen kaydıraktan kardeşimle itişerek kaymalarımız bir bir gözümde canlandı. Evet, burası Kuşadası ile ilk tanıştığım yerdi.
Biraz nostalji yaptıktan sonra tekrar arabaya binip, yaklaşık 5 kilometre sonra Kuşadası’nın merkezine ulaştım. Vardığımda hava kararmak üzereydi ve de hiçbir rezervasyonum yoktu. O nedenle arabayı park ettim ve otel aramaya başladım. Sahil boyunca dizilmiş otellere uğrayarak, kendime konaklayacak uygun bir yer bulduktan sonra kendimi tekrar Kuşadası sokaklarında buldum.
Eskiden İzmir’e bağlı iken daha sonra Aydın’a bağlanan Kuşadası, Aydın şehir merkezine 71 kilometre mesafede yer alan turistik bir ilçe. Kuşadası’nın ilk olarak kimler tarafından kurulduğu konusunda net bir bilgi olmamakla birlikte, İyonlar tarafından Neopolis ismi ile Efes’e bağlı bir yerleşim olarak kurulduğu tahmin edilmektedir.
Orta Çağ’da Pilav dağı eteklerinde “Andız Kulesi” adı ile bilinen yerleşim, denize ulaşımda yaşanan güçlükler nedeni ile Kuşadası’nın şu an bulunduğu yere “Skala Nova” adı ile kurulmuştur.
Şimdi biraz yemek vakti. Kuşadası turistik bir bölge olduğu için, özellikle sahil boyunca çok çeşitli cafe ve restoranlar bulmak mümkün. Bunun yanı sıra marina kısmında da çok çeşitli ve güzel manzaralı restoranlar yer alıyor.
Yılın hemen hemen her ayı hareketli olan Kuşadası’nda canlı bir gece hayatı var. Özellikle de yaz aylarında konser ve etkinliklerde artış oluyor. Yaz aylarında kalabalık olan Barlar Sokağı ve Kaleiçi bölgesinde çok sayıda bar ve gece klübü yer alıyor. Kaleiçi bölgesi’nde son senelerde biraz pavyonvari eğlence mekanları açıldığı için Barlar sokağı gece eğlenceleri için daha ideal. Burada da çok sayıda Irish pub ve disko yer alıyor.
Ben günün yorgunluğu ile geceyi fazla uzatmamak için meydanda yer alan Onur Büfe’den ayak üstü birşeyler atıştırıp otele geri döndüm. Otel sahilde ve odam 5. Katta. Kaldığım yerin hemen altında ise Gençler arası müzik yarışması yapılıyordu. Odadan bir müddet bu yarışmayı izledikten sonra kulaklarımda çınlayan müzik, bir süre sonra ninni gibi gelmeye başladı ve uyudum.
Ertesi sabah otelin terasında Kuşadası’nın sembolü olan ve tüm broşürlerinde yer alan Güvercin adası manzarasına karşı kahvaltımı yaptım.
Güvercin Adası, ilk olarak Bizanslılar tarafından kayalara inşa edilmiş olan bir kale. Daha sonra, özellikle de Mora ayaklanması sırasında 1834’te Osmanlı devleti tarafından gelebilecek saldırılara karşı önemli bir savunma merkezi durumuna gelmiş. Kalenin ortasındaki kare biçimindeki kule, gözetleme işlevinin yanı sıra, depo olarak da kullanılmıştır. Bu ada, Kuşadası iskelesi yapılırken bir mendirek ile karaya bağlanmıştır. Güvercin ada ismi de üzerinde ve çevresinde çok sayıda güvercin olduğundan halk tarafından verilmiştir.
Kahvaltı sonrası çıkıp bir de Güvercin adayı yakından görmek üzere o bölgeye doğru yürüyorum.
Güvercin adayı yakından resmettikten sonra Kaleiçi’ne doğru yürürken tarihi saat kulesini görüyorum. Tarihi saat kulesi’nin bulunduğu noktada yan yana oteller ve hediyelik eşya mağazaları yer alıyor.
Saat kulesinin arka tarafına doğru baktığımda ise tepede yer alan Atatürk heykelini görüyorum. Kuşadası’nı korurcasına tam tepede yerini almış.
Limana ulaşmadan hemen önce belediye tarafından 2011 senesinde yapılmış park alanında çay molası veriyorum. Özellikle sabah saatlerinde simidini poğaçasını alan halk gelip burada kahvaltısını yapıyor. Bir de parkın içinde Güvercinlerin gelip yemlendiği kuş evleri var.
Biraz daha ilerlediğimde sol tarafımda Uluslararası Gemi Limanı kalıyor; “Scala Nuova Shopping Center Ege Ports Kuşadası”. Burası Ofer-Kutman ortaklığının kurduğu Egeport firması tarafından işletiliyor. Bu nokta aslında Kuşadası’nda turizmin patlamaya başladığı nokta. Efes Antik Kenti ve Meryem Ana Evi Kuşadası’na çok yakın olduğundan Cruise gemilerinin önemli uğrak noktalarından biri. Türkiye’de İstanbul’dan sonra deniz yolu ile en fazla turistin geldiği yer burası. Yaz aylarında bazı günlerde günlük gelen turist sayısı on binleri buluyor.
Aynı zamanda buradan bir gece konaklamalı Samos adası turları da düzenleniyor. Bundan 6-7 sene önce Samos’a yine Kuşadası’ndan gittiğim için bu sefer ben Kuşadası bölgesini gezmeyi tercih ettim.
Bu bölgeden sonra çarşı içine doğru yönlendirme tabelaları oldukça düzenli. Liman arkamda, sağımda solumda halı kilim mağazaları ve kuyumcular arasından yürüyerek Öküz Mehmet Paşa Kervansarayı’na ulaşıyorum.
Burası günümüzde otel olarak işletiliyor.
Kervansarayı yanından eski şehir bölgesine yani Kaleiçi bölgesine doğru yürümeye başlıyorum. Kervansarayın sağ tarafında kalan sokaklar ise hediyelik eşya dükkanları ile dolu. Buradaki sokaklardan biri Grand Bazaar, diğeri Orient Bazaar olarak geçiyor.
Esnaf turiste çok alışkın ancak bazen neredeyse kolunuzdan tutup içeri çekecek kadar samimiyet gösterebiliyorlar. Bu kadar ısrar da haliyle itici oluyor.
Kervansarayın yanında çinilerle kaplanmış olan Çılak İbrahi Sürücü çeşmesinden su içtikten sonra Kaleiçi’ne doğru yürümeye devam ediyorum.
Kale Kapısı’na doğru yürürken renkli basamaklar dikkatimi çekiyor. İstanbul’da defalarca rengarenk boyanan basamaklar griye dönüştürülürken burada neredeyse her sokak arasındaki basamaklar renklendirilmiş. Tezatlık mı dersiniz, belediyeler arasındaki vizyon farkı mı siz karar verin…
Tarihi sokaklarda keyifli bir yürüyüş yapıyorum. 2 katlı yapıların dizili olduğu trafiğe kapalı bu caddede etraf oldukça renkli ve hareketli.
Ardından kale kapısına ulaşıyorum. Bu yapı günümüzde İlçe emniyet Müdürlüğü olarak hizmet veriyor.
Bir söylenceye göre, eğer kişi Kuşadası Kale Kapısı altından bir defa geçip, suyundan içerse Kuşadalı olur, kalbine Kuşadası sevgisi yerleşir ve Kuşadası’ndan ayrılamazmış.
Ben de usülüne uygun olarak kapı altından geçip suyu içerek yoluma devam ediyorum. Biraz sonra Muvaffak (Maffy) Falay’ın heykeli ile karşılaşıyorum. 1930 Kuşadası doğumlu olan Ahmet Muvaffak Falay dünyaca ünlü Türk caz trompetçisi. Bu nedenle Tülin Atalay tarafından yapılmış olan dünyaca ünlü trompet ustası Muvaffak “Muffy” Falay’ın heykeli, Kuşadası’nın en merkezi yerinde duruyor.
Ardından kentin en geniş meydanı olan Atatürk meydanına gidiyor ve oradan tekrar sahile doğru iniyorum. Sahile doğru şık bir çeşme daha çıkıyor karşıma.
Sahilde yürürken Atatürk’ün Türk gençliği ile el ele bir heykeli karşılıyor bu kez, “Yurtta sulh, Cihanda Sulh” mesajı ile birlikte.
Ardından da avuç içinde Güvercinlerin olduğu bir başka heykel.
Heykelin yanından Kuşadası’nın görüntüsü de oldukça hoş.
Ancak merkezin içindeki sahiller yerine çevresindeki plajlar çok daha keyifli. Çevre plajlardan tercih edilebilecekler ise şu şekilde;Kadınlar Denizi: 1 kilometre uzunluğundaki bu plaj Kuşadası’nın merkezine 15 dakikalık yürüme mesafesinde. Ancak çok kalabalık oluyor.
Yeşil Plaj: Kadınlar plajına yakın küçük bir plajdır. Pazar günleri çok kalabalık olur.
Kuştur Plajı: Kuşadası’nın en temiz ve en popüler plajlarındandır. Kuşadası merkezinin yaklaşık 5 kilometre kuzeyinde yer alan plaja gece yarısına kadar otobüsler çalışmaktadır.
Pamucak Plajı: 5 kilometre uzunluğunda ve 80 metre genişliğindeki plaj, merkeze 10 kilometre uzaklıktadır. Çevresinde çok sayıda otel ve restoran da bulunmaktadır.
Uzun Plaj: Kuşadası’nın 6 kilometre güneyinde yer alan plajın uzunluğu 6 kilometredir.
Yılancı Burnu Plajı: Güvercin Adası’nın sol tarafında kalan yarımada çevresindeki plajdır. Plajdan ziyade kayalık bir koydur.
Plajlardan da bahsettikten sonra Güvercin heykelinin önündeki barışa çağrı mesajlarını kadrajıma alıyor ve Kuşadası’na veda ediyorum.