Nam-ı diğer Milano, İngilizlerin deyişi ile "Milan"...
Roma İmparatorluğu dönemindeki adı Maydland olan güzeller güzeli şehir, bugünkü yazımızın konusu olacak.
Burada Roma döneminden kalma hiçbir şey yok…
Orta Çağ’da şehir devletlerinden birisi ve en güçlüsü… Rönesans Dönemi’nde Milano iki önemli aile tarafından yönetiliyordu; Visconti ve Sforza aileleri… 1277-1447 yılları arasında yönetimi, Visconti ailesi elinde tutuyor. Daha sonra Sforza ailesi yönetimi ele geçiriyor. Bu aile şehre bankerliği getiriyor. Sanata, kültüre ve orduya çok önem veriyor. Ayrıca Sforza ailesi Leonardo da Vinci’yi buraya getirerek, şehrin gücüne güç katmasını sağlıyor.
Daha sonraları ise 16. ve 17. yüzyıllarda şehri İspanyol ve Fransız egemenliği sarıyor. Napolyon’un şehrin demir tacını başına koyarak “Tanrı onu bana verdi. Ona dokunanın canı çıksın.” demesi şehri ne kadar önemsediğini göstermektedir.
Bundan sonra Milano yarım yüzyıldan fazla Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun en önemli şehri oluyor.
19. yüzyıla gelindiğinde ise İtalya Birliği’nin kurulması için ortaya çıkan Risorgimento hareketinin merkezi oluyor ve nihayetinde bugün bilinen bir merkez haline geliyor.
Görünüşte düz bir arazi üzerine kurulmuş; öyle dağlar, tepeler, yokuşlar yok.
Günümüzde en fazla vergi ödeyen ve Lombardiya Bölgesi’nde yer alan Milano, İtalya’nın en büyük ikinci şehridir. Modanın merkezidir; İtalyan şıklığı ve kültürü Milano’da doruğa ulaşmıştır. Armani, Prada, Dolce & Gabbana, GFF ve Moschino gibi markalar Milano kökenli markalardır…
Ülkenin ve Avrupa’nın en gelişmiş ve en zengin şehirlerinden biri… Otomotiv ve moda sektörü şehrin en önemli gelir kaynağı… Hatta öyle ki Monza otomobil sporları pistine sahip… Ülkenin en büyük iki spor kulübünden biri olan A.C. Milan ve Inter Milan, bu şehrin futbol takımlarıdır.
Piazza Del Duomo
Duomo di Milano; yani Milano Katedrali; Tanrı’nın evi…
Dünyanın dördüncü büyük katedrali olma özelliğine sahiptir. Beyaz mermer ve çan kuleleri ile dolu muhteşem bir yapı…
Yapımına 1386 yılında Gian Galeazzo Visconti’nin emri ile başlanıyor. O zamanlar Visconti ailesi Milano’nun yöneticisi ve çok güçlü bir ailesi… O zamanlar Ortaçağ’da en büyük güç göstergesi ise en büyük ve görkemli kiliseyi yapmaktı…
1386 yılında başlatılan inşaat, 15. ve 16. yüzyıllarda İtalyan, Fransız ve Alman duvar ustalarının da el emeği ile tamamlanıyor. 1805-1809 yılları arasında Napolyon’un emriyle ön cephenin tasarımı Fransız mimar, Nicolas de Bonaventure tarafından gerçekleştiriliyor. Son hali ise 1905 yılında tamamlanıyor.
120 metre gibi olağanüstü bir yüksekliğe sahip… Kutsal kitaplardaki (Dikkat edin kitap demiyorum, kitaplar diyorum.) bütün olayların tasvirleri yapılmış. Bina, 135 adet sivri kuleyle ve duvarlarında beyaz mermerden yapılan incelik ve zarafet dolu 2000'in üzerinde heykelle süslenmiş.