Tadında Gezelim: Salihli Köyleri - Manisa

“Tadında Gezelim” yazı dizimizin Salihli bölümünde ilk olarak merkezi dolaşmış ve o güzelim lezzetlerin tadına bakarak sizlere tanıtmıştım. Bugün çevre köylere gidiyoruz ve bakalım nereleri gezip, nelerin tadına bakacağız.

Yine belediyemizin tahsis ettiği araca bindik ve Harun Hocamın yönlendirmesi doğrultusunda ilk olarak Bintepeleri görmeye gidiyoruz. Bintepeler olarak adlandırılan Tümülüs mezarları, Sardes antik kentinin kuzeyinde Lidyalılar tarafından ilk çağ döneminde M.Ö. 6 ve 7. yüzyıllarda Lidyalıların gömüldükleri mezarların üzerine yapılan ve Tümülüs adı verilen toprak tepelerden oluşmaktadır. Tabii ki bu Tümülüslerin büyüklükleri o ölen şahsın unvan ve şöhretine uygun büyüklükte olmalıymış. O zaman biz de en büyüğü olan 355 metre çapında ve 69 metre yükseklikteki Lidya kralı II. Alyattes’e ait Tümülüs’ü görmeye, hatta tepesine çıkıp sizin için çevreyi ve diğer Tümülüsleri fotoğraflama işini yapmaya karar verdik.

İlginç bir bilgi de Tümülüslerin mezar giriş kapılarına ait, şu anda var olan 115 adet Tümülüs’ün bir duyuma göre hepsinin girişleri kıble yönüne yani güneye bakıyormuş. Ne alaka değil mi? O zamanlarda Müslümanlık da yoktu! Bunun da bir nedeni olmalı. Eskilerin yaptığı her işin bir nedeni olduğunu ve sonradan öğrendiğimizde her seferinde vay canına dediğinizi duyar gibiyim. Evet, fotoğrafta gördüğünüz bu en büyüklerinden birisinin Tümülüs’ün tepesine kadar tırmandık ve inanın inerken bayağı zorlandık. Tepeye çıkan ekip ile bu selfie pozunu da çektim. Her taraf mevsim itibariyle yemyeşil, ancak ekili yerlerin oluşturduğu halı desenini görmeniz lazım.

“Biz tarih ile ne kadar ilgiliyiz ve ne kadar geçmişi koruyoruz”un cevabı da bakın şu fotoğrafta yatıyor. Salihli-Akhisar yolu orta boy bir Tümülüs’ün tam ortasını yarıp geçmiş. Vay anasına! Adı da neymiş biliyor musunuz “Karnıyarık Tümülüs”. Herhalde bu sadece bize ait, hem patlıcandan hem de Tümülüs’ten karnıyarık. Enteresan değil mi? Tabii ki eski zamanlarda bunların hepsi yağmalanmış ve kaçak kazıların çukurları hala görülüyor. Yazık! Uşak’ta bulunan Karun hazinelerinin bir uzantısı da buralara kadar gelir imiş. Hatta bu Tümülüslerin girişlerine Amerikalılar ta iç mezara kadar galeriler açıp ray bile döşemişler. Kim bilir neler çıkardılar?

Şimdi Tekelioğlu Köyü’ne doğru yola koyuluyoruz. Burası Marmara Gölü ya da Gölmarmara olarak bilinen gölün kıyısında sertifikalı organik tarım ile birlikte balıkçılık, meşhur sultaniye üzümlerinin diyarı, hatta izinli ve kontrollü afyon dikimi bile yapılan şirin küçük bir köy.

Göl kenarında küçük bir çay molası verelim diyoruz ama daha güzel bir köye gideceğimizi öğrenince çay keyfimizi oraya saklıyoruz. 17 km uzaklıktaki Yukarı Kemer Köyü, Salihli’ye 45 km uzaklıkta ve dağların tepesinde kendini saklamış kendi halinde otantik bir köy.

Burada zamanında ticaretin yoğun olduğu, şu anda metruk olan dükkânların çokluğundan belli. Köy kahvesinde yaptığımız çay sohbetinde köyün ihtiyarları zamanında burada boya ve kauçuk sanayinde kullanılan palamut ticaretinin yapıldığını, şimdi bunun da bittiğini, artık gelirleri olmadığından gençlerin de köyü terk ettiğini söylüyorlar. Hatta bu yıkılmaya yüz tutmuş evlere bakacak paraları bile yok. İşte bu fakirlikten dolayı, bu köye bir çivi dahi çakılmamış ve eski yığma taş binalar, ahşap döşemeli konaklar ve cumbaları, hatta taş döşeli ortasından suyun aktığı Arnavut kaldırımı sokaklar hâlâ eskisi gibi aynen duruyor. Esasında bütün bunlar bu köy için büyük bir şans. Harun hocam ve Belediye yetkilileri defalarca buraya gelip gitmişler, bu köyü nasıl restore ettiririz, nasıl bir Cumalıkızık, Şirince yaparız diye çabalıyorlar ama çok zor bir iş gibi görünüyor. Buradan 5-10 bin TL’ye ev satın alabilirsiniz. İnanın ileride ne olacağı hiç belli olmaz. Bence çözüm bir holdingin burayı keşfetmesi ve yatırım yapıp turizme kazandırması, ancak böyle kurtulur bu köy. Yoksa heba olup gidiyor, göz göre göre eriyor. Bakın şu fotoğraflardaki taş duvarların içerisinde kullanılan mermerlere, süslemelere, bu acaba bize bir işaret mi? Yoksa bu yazımı okuyan holding yöneticisine mi bir işaret? Köyün hemen yanında bulunan Mülke adı verilen bölgedeki devasa Roma su yapısı neden butik otellerin havuzu olmasın? Neden İzmir’e gelen yerli-yabancı turistler Roma havuzunda yüzüp otantik köy evlerinde Dibek Dağları’nın temiz havasını solumasın? Bu bir hayal değil saygıdeğer yatırımcılar.

Haydi bakalım, çaylar içildi, sohbetler yapıldı. Şimdi Harun Hocam bizi Gökeyüp Köyü’ne götüreceğini söylüyor. Bu köyde de nasibimize ne düşecek bakalım!

Köy tabelasına bakar mısınız? Mor zambaklar sarmış!

Bu köyün özelliği ise Ege bölgesindeki çoğu yerde satılan toprak kapların, güveçlerin, tepsilerin, çoğunun burada yapılıyor olması. O Menemen’de, Salihli’de, İzmir’de satılan toprak kapların çoğu burada imal ediliyormuş. İşin yine enteresan tarafı, ilk çağlarda kullanılan yapım tekniğinin bugüne kadar hala değişmediği bir köy burası. Yörenin özel taşlarından öğütülerek yapılan toprakları formüllerine göre karıştıran erkekler, karışımı evlerine getiriyorlar ve köyün kadınları tarafından imalatlar yapılıyor. Bazı kadınlar çamurları yoğururken, bazıları da bir eli ile alt kaideyi çevirirken diğer eli ile de çamura şekil veriyorlar. Tepside biraz kuruyan kaplar daha sonra meşe odunlarının arasına intizamlı dizilerek işin en ilginç tarafı fırınlama olmadan pişiriliyor. Bu yakma işi artık süre olarak rüzgârın hızına kalmış. Hava rüzgârlı ise çabucak pişiyor. Tabii ki fiyatları sorarsanız; güveç ve tepsiler 5 TL, küçük sütlük, muhallebilik ve porsiyonluk et güveçleri ise 1 TL. Yanlış duymadınız “BİR” Lira.

Daha ne diyeyim dostlar, köylü çalışır, kentli öder ama aracılar parayı kazanır. Bu tüm Türkiye’de böyle değil mi? Kötü kaderimiz. Onun için de köyler boşalıyor, tarım bitiyor, emek yoğun işlerden uzaklaşılıyor.  
Tekrar yola koyuluyoruz. Acıktık, ama aç mısınız diye soran yok. O da ne, çilek tarlası, durun demeye kalmadan bir başka tarla daha! Sahibi de tarlasının önünde toplanan çilekleri istifliyor, sırf bizim ağzımıza toz toprak kaçmasın, ağız tadıyla evlerimizde yiyelim diye. Kadınlar belleri bükük bir taraftan çilek toplayıp, diğer taraftan ot temizliği yapıyorlar. Şu emeğe bakın. İniyoruz ve mal sahibinin, tüm Türk köylülerinin alçak gönüllülüklerine, müsaadelerine ve cömertliklerine sığınarak dalıyoruz çilek tarlasına. Fotoğraf çekmek bahane, çilek yemek şahane!

E tabii ki şu kasayı satın almak artık vacip oldu. İşte bizim köylümüz, yine yüce gönüllülüğü ile biz tarla başında para almayız demiyor mu? Olurdu olmazdı derken, olmuyor tabii ki. Para almıyorlar. Teşekkür ediyoruz.

Artık gerçekten bir şeylerin tadına bakmamız lazım, karnımız acıktı.  Hemen rota Demirköprü Barajı’na çevriliyor ve 10 dakikalık bir sürüşten sonra şarıl şarıl suların aktığı bir şelalesi olan balık çiftliğine geliyoruz. Kırmızı Alabalık satış ve güveçte balıkların pişirildiği restoranı görüp bu balıkları tatmamak imkânsız. Gökeyüp Köyü üretimi özel balık tabaklarında pişen derya olmasa da buz gibi Gediz suyu kuzularını görünce artık dayanamıyorum. İşte fotoğraflar, daha fazla konuşamayacağım bana müsaade!

Balıklar, Gökeyüp güvecine kendileri girdi, sarımsak, soğan, maydanoz, domates, defne yaprağı, tuz ve karabiberle tatlandırıldı, kapari ile keyiflendirildi, üzerine tereyağı da eklenince, ister çorbamı iç, ister etimi löp löp beni ye diye zıp zıp zıpladı! Afiyet olsun. Ohhh her şey için Salihli Belediyesi’ne teşekkür ediyoruz. III. Bölümde oğlak çevireceklermiş. Ee bu Salihli 5-10 bölüm yazılır artık dostlar ne dersiniz?

Hepinizi bu rotayı uygulamaya ve Salihli’yi görmeye davet ediyorum. Arkadaşlarınız ile toplanın, kiralayın bir minibüs veya aracınız ile yaylana yaylana gelin. Bu rotayı izleyerek değişik şeyler görmek ve tatlar almanın keyfine varırken çevrenizi de tanımış olun. Tadında Gezin.

Sevgi ile kalın.

H. Oğuz Esen
[email protected]
 
YAZI DİZİSİNİN DİĞER BÖLÜMLERİ
gezimanya.com/GeziNotlari/tadinda-geziyoruz-beyrut
gezimanya.com/GeziNotlari/tadinda-geziyoruz-beyrut-2-bolum
gezimanya.com/GeziNotlari/tadinda-gezelim-yukari-kizilca-koyu-kemalpasa
gezimanya.com/GeziNotlari/tadinda-gezelim-new-yorkgezimanya.com/GeziNotlari/tadinda-gezelim-salihli

H. OĞUZ ESEN

Yazar Hakkında

H. OĞUZ ESEN

İş güç ve çoluk çocuk işlerini bitirdikten sonra emeklik günlerimi tadında geçirmek için, sıhhat ve akıl fikir yerinde iken gezmeyi seçenlerdenim.