2018 ülkemizde “Truva Yılı” ilan edilmişti... Neden mi? Truva’mızın UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alınışının 20. yılını kutladık, yıl sonuna kadar da kutlayacağız. 1996 yılında milli park olarak ilan edilen ve dünyaca tanınan antik kentimiz Truva, UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’ne alınan ilk değerlerimizden (1998).
Troia – Truva dünyanın en ünlü antik kentlerinden biri. Binlerce yıldan günümüze değerini koruyarak ulaşan bu eşsiz hazine, daha uzun yıllar hem bizlerin hem UNESCO’nun koruması ile diğer kuşaklara miras kalacak.
Bu nedenle, ben de yıllar önce gittiğim Truva’ya bir kez daha gitmek için çıktım yola. Troya Kenti Çanakkale Boğazımızın Anadolu Yakası’nda Çanakkale’ye 30 kilometre mesafedeki Hisarlık Tepesi üzerinde. (İzmir’e 300 kilometre yani 4 saat, İstanbul’a karadan 530 kilometre yani 8 saat ya da feribotla Bandırma’ya gidip (195 kilometre) 3 saatte ulaşabilirsiniz.)
Ülkemiz coğrafyasında yaşamış birçok medeniyetlerin izlerinin yanı sıra mitolojik destanlar da günümüze kadar ulaşmış.
Truva Savaşı denildiğinde de aklıma hemen Egeli ozan Homeros'un Troya Kenti'ni ve Troya Savaşı'nı anlattığı İlyada Destanı gelir. Bu büyük destan, Anadolu'yu yurt edinmiş Troyalılar ile Agamemnon yönetimindeki “Akhalar” topluluğunun savaşını destansı şiirsel bir anlatımla dile getiren, Homeros'un yarattığı iki büyük destandan biri. (En eski edebiyat olduğu düşünülen epik şiir İliada ve Odysseia).
*(Tarihi ile llgilenenler ve merak edenler için Truva’nın kısaca tarihi yazımın alt kısmında.)
Truva’yı ziyaret için buralara kadar gelince gezimize elbette önce, Kurtuluş Savaşı’nda destan yazmış kentimiz Çanakkale’yi gezerek başlıyoruz.
Çanakkale, farklı toplumların egemenliği altındaki kalmış bir kentimiz, dolayısıyla da mimarisinde olduğu kadar yaşamında da bu toplumların izlerini görmek mümkün. Kentte, deniz kıyısındaki büyük meydana geldiğinizde gözünüze ilk olarak dev bir Truva Atı çarpacak, 2004’te Brad Pitt’in oynadığı “Troy” filmi için yapılan maket heybetle meraklılarına poz vermekte.
Saat Kulesi, Çanakkale Askeri Müze ve içinde sergilenen Nusret Mayın Gemisi, Çanakkale Deniz Müzesi, Fatih Sultan Mehmet tarafından 1460’lı yılların başlarında yaptırılan Kale-i Sultaniye (ya da diğer adıyla Çimenlik Kalesi) ziyaret edebileceğiniz yerler.
Müzenin bahçesinde geniş bir park ve bu parkta çeşitli silahlar, toplar, denizaltı gemisi parçaları ve “Uluç Ali Reis” adlı denizaltının 14 metre uzunluğundaki periskopu da sergilenmekte.
Kente geldiyseniz, Çanakkale türküsüne konu olmuş ünlü tarihi 1890’lara uzanan Aynalı Çarşı’ya uğramadan da dönmeyin.
Ve tabii uğramadan ayrılmayacağınız bir nokta da 1915 yılında, Çanakkale Muharebelerinde hayatını kaybeden Türk askerleri anısına yaptırılan Çanakkale Şehitliği & Şehitler Anıtı, biraz daha zamanınız varsa yakınındaki, Morto Koyu’ndan ilerlediğinizde Seddülbahir (denizin seddi) köyüne varacaksınız, İlk Şehitler Anıtı ile Seddülbahir Kalesi’ne de uğramadan dönmeyin. Yıllar önce bu köye İstanbul’dan balık tutmak ve keyifli bir hafta sonu geçirmek için gelişlerimiz aklıma geldi, gülümsedim. Ancak ben bu yöreye her gelişimde hüzünlenirim, “Çanakkale geçilmez” sözü ile duygusallaşır; şehitlerimizi hüzünle, saygıyla anarım.
Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılan ve ayakta kalmayı başarmış kalesiyle Kilitbahir ile Mustafa Kemal Atatürk’ün göğüs cebindeki saat sayesinde ölümden döndüğü Conkbayırı da görülecek yerler arasında.
Truva - Ve iste yıllar sonra tekrar Troya Antik Kenti’ndeyim. Kente girer girmez ilk göze çarpan Kültür Bakanlığı tarafından yapılan Truva Atı olacak.
1975 yılında bir Türk sanatçı tarafından eski bilgiler ışığında yeniden yorumlanarak yapılmış modelden çok Çanakkale Meydan’daki at bana daha estetik gibi geldi. Atın içine girip en üst katına kadar çıkarsanız Antik Kent’i kuş bakışı izleyebiliyorsunuz.
Hemen yanında yer alan ve kent planı ile çeşitli maketlerin sergilendiği Truva Müzesi’ni gezerek başlıyoruz turumuza.
Antik kenti, güzel düzenlenmiş ahşap platformlar üzerinde rahatça yürüyerek kısa bir sürede gezebilirsiniz. Oklar sizi yönlendirirken panolar da detaylı bilgi aktaracak. Gezerken göreceğiniz kalıntılar ise:
Büyük, fıçıya benzer stoklama kapları, özellikle zeytinyağı, şarap ve tahılın serin biçimde toprağa gömülü olarak saklandığı Pithos Bahçesi.
Taştan yapılmış yapay kanallar, kurşun borular ve kil borular olarak üç farklı su sistemi boruları.
Her dönem önemli olmuş tahılın öğütülmesi için yapılmış öğütme taşları ve el değirmenleri.
MÖ 3. yüzyıl ile MS 500 dönemine ait Yunan-Roma Çağı tapınak alanı ve çevre duvarı kalıntıları, 500 metreden ancak 330 metrelik bölümü kalan surlar ve Troia evleri.
“Schlieman yarması”, Heinrich Schliemann, Troya kralı Priamos’un hazinesini bulmak için Hisarlık Höyüğü’nün ortasında, 40 metre genişliğinde ve 17 metre derinliğinde bir yarık açıp ana kayaya kadar inmiş ve kente büyük hasar vermiş, birçok tabakayı da tahrip etmiş. Buradaki ilginç özellik ise taşların yanlamasına yani “balıksırtı tekniği” ile örülmüş olması.
MÖ 300 yıllarından kalma 37,5 metre derinliği olan eski bir kuyu da ilginç.
Saray Kompleksi içindeki, estetik bir biçimde kesilmiş taşlar ve çok düzgün kesilmiş duvar çıkıntıları da dikkat çekiyor.
Athena Tapınağı ve Kutsal Alan önemli bölümlerden. Dor düzeni sütunlar, kabartmalarla süslenmiş kirişler görülmeye değer.
El yapımı ve fırınlanmış kerpiçle yapılmış olan Kale ve duvarlarını, kulelerinin orijinal temel taşlarını da görebilirsiniz. Kaledeki hazine buluntuları o dönemin sınırsız zenginliği ve el sanatlarındaki inanılmaz ustalığı göstermesi açısından önemli.
Hemen arkasında ise kerpiç duvardan yapılmış, yan yana 3 uzun ev, Megaron yer almakta.
Şehrin günlük yaşamının geçtiği Agora’nın (şehir meydanı) sonunda Odeon (küçük tiyatro), Antik Kent’in en iyi korunmuş yapısı. Orkestra sahnesi yarım daire biçiminde, kalker taşından yapılmış oturma yerleri de mimari detaylar. Hemen yanında ise Hamam ve Bouleuterion’u(Belediye binası) görebilirsiniz.
Fauna ve florası ile de ünlü Truva hakkında sayfalarca yazılabilir, ben gezerken sizlere yardımcı olmasını umarak yazmaya çalıştım, zaten kentin her bölgesinde yer alan tabelalar size detaylı bilgeleri veriyor.
Bu önemli antik kentimiz gidip görülmesi gereken önemli bir mirasımız, kültürel varlığımız.
**Truva; Küçük Asya (Asia minör) olarak bilinen Anadolu’nun kuzeybatısında, denize yakın olması nedeniyle önemli bir yere sahip Troas bölgesinde bir sırtın üzerinde, dokuz kere yıkılıp yeniden kurulmuş. Varlıklı bir kent iken Yunanistan'dan gelen Akhaların saldırısına uğrar. Çeşitli Yunan bölge krallarından oluşarak Agamemnon'un yönetiminde birleşip örgütlenen ordu Akhalar ile yapılan bu savaşının tarihi MÖ 1200’lere kadar uzanmakta.
Truva kralı Priamos'un oğlu Yunanlı Paris'in, Menelaos'un karısı Truvalı Helen'i kaçırması nedeniyle çıkan ve on yıl süren uzun çarpışmalardan sonra Akhalılar yıllar süren mücadeleye rağmen hiçbir şekilde Truva’yı ele geçiremezler. Bir kuşatma sonrasında yine vazgeçmek üzere iken hikâyeye göre tanrılardan yardım isterler ve tanrıların verdiği fikir ile savaştan vazgeçmiş gibi yaparlar ve geri çekilirken kentin kapısına tahtı atı içerisine asker yerleştirerek bırakırlar… Başka bir hikâyeye göre ise Yunanlılar Odysseus'un önerisiyle bu tahta atı yaparlar. Sonuçta zafer çığlıkları ile kutlama yapan Truvalılar atı içeri aldıklarında gece kendilerini bekleyen acı sürprizle karşılaşırlar, gece olunca attan çıkan Yunanlılar kentin kapılarını açarak diğer arkadaşlarını da içeri alarak kenti yerle bir eder. Böylece kökleri Anadolu’ya uzanan ve bir Helen kavmi olduğu tahmin edilen Akalar ile Truvalılar arasında yapılan savaş, güçlü, soylu, akıllı, örgütlü Yunan boylarının, Akhalar zaferiyle sonuçlanır.
Truva kazıları ve bulgular da Homeros Destanı’nın bu rivayetlerini doğrulamakta.
Troyalıların yenilgisinin destanı olan “İlyada”, 10 yıl süren Troya Savaşı’nın dokuzuncu yılındaki 51 günlük bir süreyi kapsayan kısa bir savaş kesiti, o büyük savaşın destanı. 24 bölüm ve 16.000'i aşkın dizeden oluşmuş epik bir şiir.