Venedik – San Marco Meydanı Ve Dükler Sarayı

Venedik’te ilk yerleşim 455 yıllarında şimdiki Rialto Köprüsü'nün bulunduğu yerde başlamış. Yarım ay şeklindeki lagün üzerine kurulmuş olan kentteki ilk yapılaşma ahşap kazıklar üzerine kurulu ahşap barakalardan oluşuyormuş. Kent, 1000-1100 yıllarında ticaret merkezi olmaya başlayınca yapılar da betonlaşmaya başlamış.

Venedik, doğu ile özellikle de Doğu Roma İmparatorluğu ile ticaretini bir hayli geliştirmiş. Venedikliler4. Haçlı Seferlerini yönetmişler. Doğu Roma İmparatorluğu’nun baş şehri Konstantinopolis yani İstanbul yağmalandığında, Konstantinopolis hipodromundan “Mahşerin Dört Atlısı” denilen 4 bronz at heykelini Venedik’e getirmişler. Bu at heykellerini 1204 senesinde San Marco Meydanı'ndaki San Marco Bazilikasının üst katında yer alan galeriye yerleştirmişler.

Yine 4. Haçlı Seferi sırasında Konstantinopolis’ten alınan seramikler, gümüş ve cam objeler, mücevherler ve ikonalar da buradaki müzelerde sergilenmekte.

Venedik’e ulaşmak için 2 yol var; biri Vaperotto’lar diğeri ise Venedik’i ana karaya bağlayan 4 km’lik demir yolu. Ancak bu demir yolu daha çok taşımacılıkta kullanılıyor.

Biz Vaperotto’lar ile Venedik’e ulaşıyor ve kıyıya yanaşıyoruz.

Venedik 118 ada, 177 kanal ve 420 köprüden oluşuyor. En büyük adası San Marco adası. Biz de San Marco adasına iniyoruz.

Venedik’te evlerin kapısı kanallara açılıyor. Kentin içindeki tek ulaşım ise ufak motorlar ve gondollar. Venedik tamamen koruma altında ve bölgedeki evlere izinsiz olarak tek bir çivi çakmak dahi yasak.

Venedik’te çalışanların çoğu ise ana karada oturuyor. Sabah gidip, akşam ana karaya dönüyorlar. Zaten Venedik’in içinde ev ve otel fiyatları da çok yüksek. Bu nedenle turistlerin büyük bölümü de Mestre bölgesinde konaklıyor. Şu anda Venedik’in en büyük geliri turizm. Yoğun sezonda günlük turist sayısı 25.000 kişiyi buluyor. Venedik batma tehlikesi altında ve Unesco tarafından koruma altına alınmış.

1992’de İtalyan hükümeti gel-gitleri kontrol altına almak amacı ile denize hareketli bariyerler inşa etmiş. Ancak gel-gitler kanallarının temizlenmesi açısından önemliymiş ve sirkülasyon oluşturuyormuş. Halk bu yüzden istememiş, bu nedenle de 1998’de bariyerlerin yapımı durdurulmuş. Ancak 2001’de yeniden inşasına devam edilmiş. Biz 2009 senesinde gittiğimizde inşaatı halen devam ediyordu.

Günümüzde Venedik’in en büyük 3 sorunu var; 1) Giderek azalan genç nüfusa bir çözüm
2) Kanallardaki kirliliği kontrol altına almak
3) Su taşkınlarına çözüm bulmak.

Gel-gitlerde bazen sular çok yükseliyor ve San Marco Meydanı sular altında kalıyormuş. Bu nedenle San Marco Meydanı'nda yer granit döşemelerinde tahliye amaçlı delikler mevcut.

Bir de gezdiğimiz her yer üst üste dizilip toplanmış, 40 cm yüksekliğinde demir ayaklı üstü tahta somya şeklinde yığınlar görüyoruz. Su yükseldiğinde sokaklara bunlardan yürümek için yol yapıyorlarmış.

San Marco Meydanı Venedik’in salonu olarak, Vaporetto’lardan inilen yer ise salonun antresi olarak nitelendiriliyor.

San Marco Meydanı'nda yer alan Dükler Sarayı (Plazzo Ducale), 900 yıl boyunca imparatorluğun merkezi olmuş. Buradaki konsey ve mahkeme salonları döneminde düklerin sıkça uğradığı mekanlardanmış. Dükler sarayı ilk olarak 9.yy’da Bizans tarzında bir şato olarak yapılmış, ancak 500 yıl sonra Gotik tarzda yeniden inşa edilmiş. Dışı beyaz ve açık pembe bezemelerle süslü, bol kemerli ve oldukça ihtişamlı bir yapı. İç mekanda konseyin toplantı salonları, düklerin özel odaları ve mahkeme salonları mevcut. Günümüzde pek çok sergiye ev sahipliği yapıyor.

Dükler Sarayı, 1603 yapımlı barok tarzı bir taş köprü ile hapishaneye bağlanıyor. Üzeri çok detay işlemeler ile süslü olan, pencereli bu köprü “Ah’lar köprüsü”, “Son nefes köprüsü” ve “İç çekiş köprüsü” olarak adlandırılıyor. Çünkü buradaki pencereler, idam hükmü giyen mahkumların dünyaya son baktıkları yermiş.

Dükler Sarayı, İç çekiş köprüsü ve hapishaneden geçerek San Marco Meydanı'nın antresi Piazetta San Marco’ya geliyoruz. Burada 2 granit sütun görüyoruz. Bu sütunlardan birinin üzerinde Venedik’in sembolü olan “Kanatlı Aslan” figürü yer alıyor. Bu figür, Venedik’in gücünü ve hür olmasını simgeliyor. Diğer sütun üzerinde de Venedik’in koruyucu Azizi Aziz Theodorus’un heykeli yer alıyor. Suçlular, 15. ve 18. yy. Arasında bu iki sütun arasında idam ediliyormuş.

Antreden devam ettiğimizde Çan kulesine ulaşıyoruz.

Campanile di San Marco” denilen Çan kulesine geliyoruz. 100 metre yüksekliğe sahip olan bu çan kulesi Venedik’in en yüksek noktası. Ancak orjinal kule 1902 senesinde meydana yıkılmış, 1912’de tekrar yapılmış. Bu seyir kulesine çıkıp Venedik’i seyretmek çok çok keyifli.

Venedik’te konaklayabileceğiniz güzel oteller bulunuyor. Palace Bonvecchiati otelide bunlardan bir tanesi. Otel, San Marco Meydanı’na 200-250 metre mesafede bulunuyor. Kaliteli ve uygun bütçeli bir konaklama istiyorsanız tercih etmeniz gereken otellerin başında geliyor. Yine San Marco Meydanı’na yakın otellerden bir diğeri de Hotel Danieli. Bu otel, 14, 19 ve 20. yüzyıldan kalma kapalı köprülerle birbirine bağlanan 3 ayrı binadan oluşuyor. Aslında kendi başına bir tarihi barındırıyor denebilir.

Eğer Büyük Kanal’a yakın bir yerde konaklamak istiyorsanız da Pesaro Palace’ı düşünebilirsiniz. 15. yüzyıldan kalma bir binada yer alan bir başka özel oteller arasında yer alan Pesaro, San Marco Meydanı ve Rialto Köprüsü’ne de oldukça yakın. Bu otellerin dışında Palazzetto Pisani ve Alla Vite Dorata otelleri de düşük bütçeliler için uygun tercihler olabilir. Bu otellerin dışında buradan booking.com’a girerek daha fazla Venedik oteline göz atabilirsiniz.  

HÜSEYİN YILMAZ

Yazar Hakkında

HÜSEYİN YILMAZ

 1942 Sinop Ayancık doğumluyum. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi mezunuyum. Mecburi hizmet nedeni ile Hakkari, Yüksekova, Siirt’te görev yaptım.