Mersin ve Yakınlarında Mutlaka Görülmesi Gereken Yerler

Akdeniz’in uygun fiyatlı yaz tatili şehirlerinden olan Mersin’in sahip olduğu tarihi zenginliğin yanında doğa harikası yerler, mağaralar, şelaleler, göller ve çok sayıda tarihi yapı keşfedeceksiniz. Hem deniz, kum, güneş hem de kültür gezisini bir arada yapmanıza olanak tanıyacak bu kentte gezilecek yerler o kadar fazla ki…Sadece şehir merkezi değil, Tarsus, Anamur, Silifke gibi çevre ilçelerinde de görmeniz, keşfetmeniz gereken hem tarihi hem doğal yerler bulunuyor.

Keyifli bir Akdeniz tatilini dopdolu bir kültür gezisine çevirmek için size önerdiğimiz yerlerin, vaktiniz elveriyorsa hepsini keşfetmeden dönmeyin!

Yerköprü Şelalesi

Türkiye’deki en güzel şelalelerden bir tanesi olarak tanınan Yerköprü Şelalesi, gerçekten de gittiğinizde sizi büyüleyecek bir güzelliğe sahip. Genellikle ziyaretçilerin önce bakmaya sonra fotoğraflamaya doyamadığı bu doğa harikası yer Mersin şehir merkezinden yaklaşık 2,5 saat uzaklıkta fakat burayı kesinlikle görmeniz konusunda ısrar ediyoruz. Çünkü ulaşacağınız Yerköprü Şelalesi kadar buraya gelirken geçeceğiniz yollar da çok keyifli manzaralar taşıyor. Buraya gelirken rahat kıyafetler ve ayakkabı giyerseniz rahat edebilirsiniz ancak endişe etmenize gerek yok çünkü yürüyüş yolu yapılmış. Ancak araçların durduğu yerden sonra yaklaşık 40 dakika yürüyüş yapacaksınız. Şelalenin güzelliği daha parkurun başında Ermenek Çayı üzerinden geçen asma köprüden yürürken kendini gösteriyor. Mersin, Mut bölgesinde bulunan Yerköprü Şelalesi’nin görsel bir şölen yaratan suları 29 metre yükseklikten dökülüyor. Buraya kadar gelmişken şelalenin bağlı olduğu Mut bölgesinin kayısı başta olmak üzere meşhur yiyeceklerinin tadına bakmadan da dönmemenizi öneririz.

Yerköprü Şelalesi

Kisecik Kanyonu

Herkesin saklı cennet olarak nitelendirdiği, Mersin’in bir başka doğa harikası Kisecik Kanyonu, mavi ve yeşile doymak isteyenler için en iyi adreslerden bir tanesi. Burada yapabileceğiniz aktiviteler arasında kanyonu minik sallarla gezmek, dik yamaçlarında tırmanış ve parkurlarında doğa yürüyüşü yapmak, harika fotoğraflar çekmek şeklinde uzun bir listeden oluşuyor. Mersin’in nemli havasından yorulan ve bunalan çoğu ziyaretçi burada harika bir ferahlama hissi yaşıyor ve gördüğünüz harika doğa manzaraları da yanınıza kar kalıyor. Kisecik Kanyonu’na ulaşım keskin virajlı dar dağ yolları arasından sağlanırken, size güzel manzaralar eşlik ediyor. Çamlıyayla ilçesine bağlı Kisecik Kanyonu, Mersin şehir merkezinden yaklaşık 60 km uzakta bulunuyor.

Papazın Yeri

Mersin’in sahip olduğu doğal güzellikler o kadar fazla ki Türkiye’de saklı cennet olarak adlandırılan birçok adrese burada rastlıyorsunuz. Papazın Yeri de bunlardan bir tanesi olup, halk arasında Papazın Bahçesi olarak da tanınan bir mesire alanıdır. Buradaki alabalık çiftliğinde balık yiyebilir veya piknik yapabilirsiniz. Bol virajlı yollardan geçerek ulaşabileceğiniz Papazın Yeri, Çamlıyayla ilçesine bağlı olup, ilçe merkezine 13 km, Mersin şehir merkezine de yaklaşık 2 saat uzaklıktadır.

Çamlıyayla

Çamlıyayla, diğer adıyla Namrun ilçesi Mersin’in en eski ilçelerinden bir tanesidir. Doğal güzelliklere ev sahipliği etmesiyle hem yerel halkın hem de yerli, yabancı turistlerin ziyaret ettiği yerlerden bir tanesidir. Külpet Dağı eteklerinde kurulmuş olan Çamlıyayla şehre hakim Akdeniz ikliminin aksine karasal iklime sahip olup, nemden ve sıcaktan kaçmak isteyenlerin yazlık olarak kullandıkları yaylalardandır. Tarsus ilçe sınırında kalan Çamlıyayla’da Papazın Bahçesi, Yalamık ve Cehennem Deresi Kanyonları, Namrun Kalesi ve çok sayıda mağara gibi gezilecek doğal alanlara sahiptir. Doğa ve adrenalini bir arada yaşamak isteyenler için trekking ve rafting etkinliklerinin adresi olduğunu da söylemeden geçmeyelim. Mersin şehir merkezinden yaklaşık 2 saatlik bir seyahatle Çamlıyayla’ya ulaşabilirsiniz.

Uzuncaburç Antik Kenti

Tapınaklar, tiyatrolar, kuleler ve kapılar gibi kalıntılara ev sahipliği eden Uzuncaburç Antik Kenti, Roma Dönemi’nde 72 yılında kendi parasını basarak özerk bir şehir olduktan sonra, Bizans Dönemi’nde Türklerin himayesinde Uzuncaburç olarak adlandırılmıştır. Burada yüzyıllar öncesinden kalan tapınaklar, tören kapıları, tiyatrolar ve bölgeye adını veren Helenistik Kule’nin büyük kısmı hasar görüp sadece kalıntılarıyla sergilenmektedir. Yazın 08:00 – 22:00, kışın 08:00 – 17:00 saatleri arasında ziyaret edilebilen Uzuncaburç Antik Kenti Mersin şehir merkezinde yaklaşık 70 km mesafede bulunuyor. Tarihe ve arkeolojiye ilgi duyan herkesin burada yüzyıllar öncesinden kalan hayatları hissedeceğine ve güzel fotoğraflar elde edeceğine eminiz.

Taşucu Sahili

Mersin, Akdeniz’in en güzel plajlarına sahip bir şehrimiz olarak Taşucu’nda da çok sayıda koya ve plaja ev sahipliği ediyor. Taşucu Sahili olarak bilinen geniş alanda Akçakıl Plajı, Boğsak Koyu, Barbaros Koyu, Kum Mahallesi Plajı gibi birbirinden güzel sahiller bulunuyor. Boğsak Koyu, Mersin’deki caretta carettalar ev sahipliği eden, sığ ve tertemiz deniziyle tanınan koylarından. Çevresinde kamp alanları ve restoranlar bulunuyor. Genellikle günübirlik ziyaretçilerin rotasında; özellikle hafta sonları kalabalık oluyor. Akçakıl Plajı da çok büyük olmayan, daha çok karavan tatilcilerinin tercih ettiği ve bünyesinde Akçakıl Camping’e de ev sahipliği eden güzel bir sahil.

Turist akınından çok fazla nasip almayarak bakir kalmayı başarmış Barbaros Koyu, Silifke’nin en sakin ve güzel koylarından biri olarak tanınıyor. Etrafında herhangi bir tesis bulunmadığı için burada ihtiyacınız olabilecek her şeyi yanınızda getirmeyi unutmayın tabii!

Taşucu

Olba Antik Kenti

Mersin’in neredeyse her ilçesi bir başka güzelliğin yoğunlaştığı ve meşhur olduğu alanlardan oluşuyor. Bu bölgeler arasındaki Silifke de, Mersin’deki tarihi kalıntıların bulunduğu antik kentlere ev sahipliği ederek öne çıkan ziyaret edilmesi gereken ilçelerden bir tanesi. Antik dönemdeki Olba Krallığı’nın başkenti ve ticaret merkezi olarak kullanılmış olan bu antik kentte birçok dini yapı, zamanın Hristiyanlık ve piskoposluk merkezleri olması nedeniyle önem taşıyormuş. Günümüze kadar sağlam kalmayı başarmış çok fazla yapı olmasa da iyi durumda sayılabilecek kalıntılar geçmişe dair ip uçları veriyor. Günümüzde hala arkeolojik araştırmalara ev sahipliği eden Olba Antik Kenti Uzuncaburç Antik Kenti’ne 4 km, Silifke’ye 32 km ve Mersin şehir merkezine 87 km uzaklıkta yer alıyor. Akdeniz’in en önemli antik kentlerini sınırları içine alan Mersin’deki görülmeye değer yerlerden biri olan Olba Antik Kenti giriş ücreti 10 TL ve Müzekart geçiyor. Yazın 08:00 – 19:00, kışın 08:00 – 16:45 saatleri arasında ziyaret edilebiliyor.

Demircili Roma Mezarları

Mersin’in ilk merkezi olduğundan çok sayıda antik kenti ve çeşitli kalıntıları taşıyan Silifke’de görebileceğiniz tarihi yapılardan bir tanesi de Demircili Roma Mezarlarıdır. Silifke – Uzuncaburç yolu üzerinde, Demircili Köyü’nde yer alan bu anıt mezarlar M.S. II. yy. Roma dönemine aittir. Bu anıt mezarlar kadar çevresinde bulunan tarihi kalıntıların ve mezarlar üzerindeki işlemelerin güzelliğine de hayran olmamak mümkün değil. Mersin’i sadece şehir merkeziyle değil, bu tarz tarihi güzelliklere sahip ilçeleriyle de keşfederek, şehrin oluşumundan günümüze kadar tanıklık ettiği dönemlere siz de şahit olabilirsiniz.

Elouissa-Sebaste Antik Kenti

Silifke’deki diğer antik kentler kadar duyulmasa da kalıntılarının bir kısmına ulaşılan ve hala kazı çalışmaları süren Elouissa-Sebaste Antik Kenti, Ayaş beldesi sınırları içinde kalıyor. Kuruluşunun M.Ö. 2. yy.’a dayandığı tahmin edilen antik kentin büyük bir kısmının hala toprak altında olduğu düşünülüyor. Adını zeytinlik anlamına gelen Elouissa ve Romalılar egemenliğinde aldığı Sebasta isminin birleşiminden alan bu kentte bazilika, agora, tiyatro gibi alanlar bulunuyor. 2 bin 300 kişi kapasiteli antik tiyatronun kalıntılarına bakıldığında pek de iyi korunmadığı göze çarpan bu antik kentin daha az popüler olma nedenlerinden bir tanesi de bu aslında. Yine de arkeolojiye ilgi duyan kişilerin Uzuncaburç yolu üzerinde olduğundan uğrayabilecekleri bir yer denilebilir.

Cennet-Cehennem Obrukları

Mersin’deki en ilgi çekici yerlerden olan Cennet ve Cehennem Obrukları aslında bir doğal afet sonucu meydana gelip, bambaşka bir doğal oluşum yaratmış. Erozyon sonucu oluşan 110 m ve 250 m çapa sahip Cennet Obruğu, 70 m derinliğe sahiptir. Çukur tabanında 135 m derinlik ve 200 m uzunlukta bir mağara, bu mağaranın girişinde ise bir kilise bulunuyor. 300 basamakla ulaşılabilen bu kilisenin bitim noktasında gizemli bir dere sesi duyulduğu söyleniyor. Mersin’in Silifke ilçesinde yer alan Cennet Cehennem Obruklarından bir diğeri olan Cehennem Obruğu, Cennet Obruğunun 75 m kuzeyinde yer alıyor. 50 m ve 75 m olmak üzere daha küçük bir obruk olan Cehennem Obruğunun içine girilmiyor. Gizemli ve heyecan verici Cennet Cehennem Obrukları, Mersin’e gelmişken kesinlikle görmeniz gereken yerler listesinde ilk sıralarda yer alıyor.

Cennet Cehennem Çökükleri

Bozyazı

Bozyazı ilçesinde yer alan tarihi kalıntılar bölgenin görülesi alanlarıdır. Paşa beleni tepesinde yer alan kalıntılar ve surlar ve toprak altında olduğu düşünülen büyük bölümüne dair hala araştırmalar sürdürülüyor. Asurlar, Hititler, Persler, Memlukler, Abbasiler, Selçuklular derken sonunda Osmanlı hakimiyetinde kalan Bozyazı, Anamur ilçesine bağlı bir kasabayken 1987 yılında ilçe kabul edilmiş.

Anemurium

İsminin verdiği ipucundan antik Anamur’dan bahsettiğimizi fark edebilirsiniz. 19. yy.’da İngiliz donanması tarafından keşfedilen Anemurium Antik Kenti’nde balıkçı ve çömlekçi aletleri, eğlence ve oyun aletleri, kolyeler, usturalar, kilitler, dokuma malzemeleri ve daha birçok buluntu elde edilmiş. Bu bölgede yaşamın ne zaman başladığına dair kesin bilgiler olmamakla beraber sikkelerden yola çıkılarak geçmişinin M.Ö. 4. yüzyıla kadar uzadığı düşünülüyor. Gözetleme kuleleri, kiliseler ve diğer yapıların kalıntıları görülebilen Anemurium Antik Kenti’nde ziyaret saatleri 08:00 ile 19:30 arasındadır. Mersin şehir merkezinden Anemurium Antik Kenti’ne yaklaşık 4 saat sürüyor.

Anamurium

Göksu Deltası

Tarihi kalıntılar arasında biraz da kuş gözlemciliği yapalım, hem de güzel manzaralar izleyelim derseniz Göksu Deltası’nı ziyaret etmelisiniz. Özellikle kuşların göç dönemlerinde şenlikli bir manzarayla karşılaşma ihtimalinizin yüksek olduğu Göksu Deltası, dünyanın sayılı göç yollarından biri olduğundan nesli tükenmekte olan nadir kuş türlerine de ev sahipliği ediyor. Silifke ilçesine bağlı olan bu delta yaklaşık 10 bin hektar alan kaplıyor ve üzerinde Türkiye’deki 450 kuş türünün 334 türüne rastlanabiliyor. Sadece kuş gözlemciliğiyle değil, kumulları, sazlıkları ve kumsalları ile de ün kazanmış. Burada Mersin gezinize dair farklı anılar elde edip, muhteşem fotoğraf kareleri elde etme şansına sahip olabilirsiniz. Turaç, alaca balıkçıl, küçük balaban, akça cılıbıt, saz horozu, mahmuzlu kız kuşu, Kocagöz, gece balıkçıl, erguvani balıkçıl, küçük sumru gibi çeşit çeşit kuşlar fotoğraflarınızda ölümsüzlüğe kavuşmayı bekliyor. Göksu Deltası’nı haftanın her günü 08:30 – 19:00 saatleri arasında ziyaret edebilirsiniz. Giriş ücreti olmayan bu yer, Mersin şehir merkezine 95 km, Silifke merkeze ise 15 km mesafede konumlanıyor.

Alahan Manastırı

Mersin – Karaman yolu üzerinde yer alan Alahan Manastırı, Göksu Vadisi’ni manzara alan dik bir yamaçta 1300 m yükseklikte kurulmuştur. St. Paul ve Barnabas’ın Hristiyanlığı yayma mücadelesi sırasında yaptığı yolculuklara dair arkalarında bıraktıkları izlerden bir tanesi olan Alahan Manastırı yapım yılının 440 -442 yıllarına dayandığı tahmin ediliyor. Doğu Kilisesi, Batı Kilisesi ve Manastır bölümleriyle mezarlardan oluşuyor. Süslemesindeki usta taş oymacılığı dikkatleri çekerken, kilise binalarının Ayasofya Müzesi ile benzerlik taşıdığı da ilgi çekici özellikleri arasındadır. Her gün ziyarete açık olan Alahan Manastırı yaz döneminde 08:00 – 20:30 saatleri arasında, kış döneminde 08:00 – 17:00 saatleri arasında ziyaret edilebilir. Giriş ücreti de olmayan bu manastır, Mersin, Mut’un 20 km kuzeyinde, Geçimli Mahallesi’ne yakın konumda yer alıyor.

Alahan Manastırı

Gülek Kalesi

Araçla ulaşımın yanı sıra belediye otobüsleri ve dolmuşların da ulaşım imkanı sunduğu Gülek Kalesi, Tarsus ilçesinin yaklaşık 65 km kuzeyinde konumlanıyor. Konumu itibariyle geçmişte de stratejik bir yeri olan Gülek Kalesi’nden o yıllarda da giriş ücreti alınıyormuş. Yapımının Orta Çağ’a dayandığı düşünülen kalenin birçok uygarlık tarafından kullanıldığı belirlenmiş. Kalenin kuzeyi ve kuzeydoğusu, güney kısmının aksine daha dik bir yamaca baktığından tahribe uğramış ve çok fazla onarım geçirmemiş. Yine de güney bölümünden tarihi surlarını ve duvarlar üzerindeki işlemeleri rahatlıkla görebilirsiniz.

Pullu Tabiat Parkı

Tabiat Parkı olarak açılışı birkaç yıl önce yapılan Pullu Tabiat Parkı, ‘Mersin’e gitmişken bir de kamp keyfi yapmayalım mı? diye düşünenlerin’ tercih ettiği adreslerden bir tanesi. Sahip olduğu 10 hektarlık alanda günübirlik tatil, karavan ve çadır kampı ve piknik etkinliklerine hizmet veren bu tabiat parkı doğayla iç içe huzurlu vakit geçirebileceğiniz yerlerden bir tanesi. Mersin, Anamur’a yaklaşık 8 km uzaklıkta bulunan Pullu Tabiat Parkı’nda kamp yaparken yaban tavşanlarına, Akdeniz foklarına, martılara ve karatavuklara rastlayabilir, Mersin gezisi anınıza keyifli anılar ekleyebilirsiniz.

Mamure Kalesi

Günümüze kadar şaşırtıcı derece sağlam bir şekilde ulaşmayı başarmış olan Mamure Kalesi, Türk kalelerinden bir tanesi olarak bilinse de, antik temeller üzerine atılmış ve büyük kesme taşlardan inşa edilmiş. İç kale, dış kale ve iç avlu olmak üzere üç bölümden oluşan Mamure Kalesi 39 kule, hamam, cami, su sarnıçlarına sahip ve 10 metre genişliğindeki hendek ile korunuyor. Hristiyanlar tarafından işgal edilen Taşeli ve Anamur’un tahrip edilmesi üzerine 1300 yılında Karamanoğlu Mahmut Bey kaleyi yeniden ele geçirip, kiliseleri yıkıp, camiler yapmış. Kaleye yapılan eklentilerin tarihinin 16. Ve 18. yy.’lara dayandığı tahmin edilirken, 1960’lı yıllarda da Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından onarım yapılarak bugünkü haline kavuşmuş. Kaleyi hem tarihi kalıntılarını ve işlemelerini hem de deniz kenarından sunduğu manzarası için ziyaret etmenizi öneririz. Her gün 08:00 – 19:30 saatleri arasında ziyarete açıktır.

Mamure Kalesi

Gilindire Mağarası/Aynalı Göl

Aynalı Göl ve Gilindire Mağarası, Mersin’in Aydıncık ilçesinde yer alıyor. Sadece bu bölge ve şehir değil, Türkiye genelindeki doğa harikalarından bir tanesi olarak tanınan Aynalı Göl, binlerce yıllık geçmişiyle zamana direnen sarkıt ve dikitlerden çevrili galeriyle büyüleyici bir güzelliğe sahip. Tesadüfen 1999 yılında bir çoban tarafından keşfedilen bu mağaranın bulunduğu konum itibariyle sunduğu manzara da nefes kesici.

En başta da belirttiğimiz gibi, ünü dünyaya ulaşmış ve dünyanın sekizinci harikası kabul edilen Gilindire Mağarası, Mersin şehir merkezine 190 km mesafede bulunuyor. 555 metre uzunluğa sahip mağaranın içinde sarkıtlar ve dikitlerin yanı sıra damlataşlar, mağara iğnesi, sütunlar ve duvar damlataşları bulunuyor.  Mağaranın sonunda da yüksekliği 40 m, uzunluğu 140 m, genişliği 30 m ve derinliği yaklaşık 50 m olan bir göl bulunuyor. Adrenalinli ve eğlenceli bir gezi alternatifi olan Aynalı Göl’e ev sahipliği eden Gilindire Mağarası’nda neredeyse tamamını gözlemleyebiliyorsunuz ancak mağara dalış tekniğine hakim kişiler tarafından keşfedilmesi öneriliyor. Mağaraya ulaşana kadar üzerinde ilerleyeceğiniz 560 basamak yorucu olabildiğinden kondisyonunuzu ve kıyafetlerinizi en rahat hissedeceğiniz şekilde ayarlamanızı öneririz. Mağara içindeki sıcaklığın genelde 20-21 derece civarında olması da ince kıyafet ve şortlarla sizi üşütebilir, yanınıza ceket veya kalın yedek kıyafetler almayı unutmamanız gerektiğini hatırlatalım.

Giriş ücreti 7 TL olan Gilindire Mağarası’na haftanın her günü yazın 08:00 – 19:00 saatleri arasında, kışın 08:00 – 17:00 arasında ziyaret edebilirsiniz.

Köşekbükü Mağarası

Antik kentler ve doğal güzelliklerle dolu Mersin ilçelerinden sonra sıra mağaraları ve adrenalinli doğa parkurlarıyla meşhur Anamur’a geldi. Köşekbükü Mağarası, Anamur merkeze 9 km mesafede, 500 metrekarelik alan kaplıyor. Astım hastalığına iyi geldiği söylenen Köşekbükü Mağarası’nın 2000 yıllık bir geçmişi olduğu tahmin ediliyor. Huzur, Şifa ve Dilek olmak üzere üç bölümden meydana gelen mağaraya toprak yoldan biraz zahmetli bir şekilde ulaşılıyor olsa da, özellikler maceralı bir gezi hayal edenler için kesinlikle unutulmaz bir deneyim olacak. Özellikle yaz döneminde astıma iyi geldiğiyle bilinen bu mağarada biraz yoğunluk olabiliyor.

 

Eshab-I Kehf

Eshab-ı Kefh Yedi Uyurlar Mağarası, Hem Hristiyanlar hem de Müslümanlar için kutsal sayılan mağaradır. 15-20 merdivenle inilen bu mağara hakkında çeşitli efsaneler bulunuyor. Hristiyanlık dininden dönmeye zorlanan yedi arkadaşa sığınak olan bu mağarada Allah tarafından 300 yıllık uykuya yatırıldıkları, içlerinden birinin yemek almak isterken kullandığı eski para nedeniyle yakalanması olayların başlangıç noktasıdır. Kendisini yakalayan kişilerle beraber kaldıkları mağaraya giden genç arkadaşlarının yanına gittiğinde yalnızca yedi yavru kuşun tünediği bir yuva bulurlar. Mağaraya adını veren olayın da bu olduğu biliniyor. 300 metrekare büyüklükte, 10 m yüksekliğe sahip Eshab-ı Kehf Mağarası içinde 3 tünel bulunuyor. Hem mağara hem de hemen yanındaki 1873 yılında inşa edilmiş mescidi ziyaret edebilirsiniz.7

Eshab-ı Kehf

St Paul Kuyusu ve Evi

St. Paul Evi, Tarsus ilçesinde, meşhur tarihi Tarsus evlerinin yoğun olduğu bölgede yer alıyor. Bu evin avlusunda yer alan kuyu da St. Paul Kuyusu olarak adlandırılan kalıntılar, geçmişte Hristiyan cemaati için kutsal olan bir yer olduğuna işaret ediyor. 1.15 m çapa sahip St. Paul Kuyusu yaz kış hiçbir zaman suyu eksilmeyen, 38 metre derinliğe sahip bir oluşumdur. Kutsal olduğu bilinen kuyunun suyundan Kudüs’e hacı olmayan giden Hristiyanlar içmeden yola devam etmiyorlarmış. Yapılan kazı çalışmaları sonucunda ulaşılan ve St. Paul’un Evi olduğu tahmin edilen evin duvarları da kuyunun hemen yanında ortaya çıkmıştır. Yazın 08:00 – 19:00, kışın 08:00 – 17:00 saatleri arasında haftanın her günü ziyaret edebilirsiniz.

Eski Tarsus Evleri

Alt katı ambar, üst katı yaşam alanı olarak kullanılmış tarihi Tarsus Evleri, kerpiç, ahşap ve taştan yapılmış. Yüzlerce yıllık geçmişe sahip olan bu eski evlerin yüksek duvarları ve avluları geleneksel Tarsus Evleri’nin öne çıkan özellikleri arasındadır. Restorasyon geçirerek güçlendirilen tarihi evler günümüzde film setleri için, restoran, butik otel ve kafeler için hizmet veriyor. Tarsus Kızılmurat Mahallesi’nde bulunan nostaljik Tarsus Evleri ara sokaklarında güzel fotoğraflar çekilerek evlerin tarihine yakından tanıklık edebilirsiniz.

Şahmeran Heykeli

Tarsus şehir merkezinde yer alan Şahmeran Heykeli, 10 bin yıllık geçmişe sahip bu beldenin önemli simgelerinden bir tanesidir. Alt kısmı yılan olan bir insan görünümü sunan Şahmeran Heykeli, yılanların şahı olarak tanınan Şahmeran’ın 35 yıl önce yaptırılan heykelidir. Mersin Büyükşehir Belediyesi tarafından bu heykel düzenli olarak bakım ve onarım çalışmalarından geçiriliyor.

Hz. Danyal Makamı

Danyal Peygamberin Makamı olarak bahsedilen bu kutsal yere adını veren Danyal Peygamber, kehanetleri ve ilmiyle Yahudileri Babil esaretinden kurtarmasıyla tanınıyor. Tarsus’a kıtlık döneminde gelip, bir anda bölgedeki bolluk ve bereketin arttığının gözlemlenmesiyle el üstünde tutulmuş ve hayatını kaybedinceye dek burada yaşayıp, Tarsus Makam Camisi’ne gömülmüş. Yapılan kazı çalışmaları sonucunda Hz. Danyal’ın mezarını koruyan mazgal demirlerine ulaşılmış, cesedinin suyun çok aşağısında kalarak en iyi şekilde korunduğu belirlenmiş. 2014 yılında yapılan çalışmalar sonucunda ortaya çıkarılan mezar çevre düzenlemesi de yapılarak Danyal Peygamberin Kabri ismiyle ziyarete açılmış. Dini mekanlara ilgi duyanlar Tarsus Caminur Mahallesi’nde bu makamı kolayca ulaşarak ziyaret edebilir.

Nusrat Mayın Gemisi

18 Mart 1915 Çanakkale Savaşı’nda döşediği mayınlarla savaşın kaderini değiştiren Nusrat, ‘Dünyanın en ünlü mayın gemisi’ unvanıyla tanınıyor. Binlerce mürettebata sahip düşman birliklerini suya gömen Nusrat Mayın Gemisi Mersin’den Tarsus’a 4,5 saatte üç parçaya ayrılarak taşınmış. Nusrat Mayın Gemisi için ayrılan özel alan olan Çanakkale Parkı’na demirlenmesinin ardından 8 kişilik bir heyet gelip incelemeler yapmış ve orijinal haline en yakın haline getirilmesine katkı sağlamıştır. 1913’ten 1955 yılına kadar kullanılan gemi Tarsus’ta demirlemiş olup, müze olarak gezilebiliyor. Tarsus’ta gezilecek yerlere ve restoranlara da yakın konumda olduğundan buraya kadar gidip de ziyaret etmeden dönmek haksızlık olur.

Kleopatra Kapısı

Kent surlarında Bizans Dönemi’ne kadar uzanan geçmişiyle Dağ Kapısı, Deniz Kapısı ve Adana Kapısı olarak adlandırılan kapılar yer alıyormuş. Deniz Kapısı yani Kleopatra Kapısı olarak adlandırılan bu kapı yıllardan beri ayakta kalmayı başarmış tek yapıdır. Kleopatra, sevgilisi olan Romalı General Antonius ile buluşmaya Tarsus’a geldiğinde Gözlü Kule adı verilen o zamanın limanında coşkulu kutlamalar yapılarak karşılanmış ve bu kapıdan girerek şehre giriş yapmış. Bu olayla adı Deniz Kapısı yerine Kleopatra Kapısı olarak da adlandırılan yapını kalıntılarını Tarsus merkezinde görebilirsiniz.

St Paul Kilisesi Müzesi

St. Paul Anıt Müze’si 1850 yılında Ortodoks Arap-Rum Cemaati tarafından yaptırılmış. Yıllar boyunca birçok farklı amaca hizmet ettikten sonra 1994 yılı itibariyle Kültür Bakanlığı’na verilmiş ve St. Paul Müzesi olarak adlandırılmış. Çevre düzenleme ve restorasyon çalışmaları sonrasında 2001 yılında ziyarete açılan bu müze kilisenin duvarlarında çeşitli freskler ve tasvirler yer alıyor. Burayı ziyarete gelen yabancı turistler için ayinlere de ev sahipliği eden Aziz Paulus Kilisesi yazın 08:00 – 19:00, kışın 08:00 – 17:00 saatleri arasında ziyaret edilebiliyor. Dış ve iç mimarisinin yanında, düzenlenen ayinleri izlemek için ziyaret etmenizi öneririz.

ST Paul-Kilisesi

 

Taşkuyu Mağarası

Mersin’de turizme yeni kazandırılan yerlerden bir tanesi olan Taşkuyu Mağarası, Tarsus’a 10 km mesafede konumlanıyor. Türkiye’de rastlanan ender oluşumlara ev sahipliği eden ve dikitler, sarkıtlar, damlataşlar ile bezenmiş bu mağaranın 470 m uzunluğa sahip olduğu biliniyor. Tesadüfen bir yol çalışması esnasında 2006 yılında keşfedilen mağara, 2012 yılında restorasyona başlanarak 2014 yılında ziyarete açılmış. Burayı gezmek isterseniz yine yanınıza kalın kıyafetler almanızı önereceğiz. Çünkü mağara içi sıcaklığı 19 – 24 derece arasında değişiyor. Buraya Eshab-ı Kehf Mağarasından yaklaşık 2 km daha ilerleyerek kolayca ulaşılabiliyor.