Artvin Gezisi Dördüncü Durak: Şavşat yazısını okumak için tıklayın.
Bugün rotamız biraz adrenalin dolu! Ardanuç’ta Cehennem Deresi Kanyonu ve sonrasında Yusufeli’nde kano ve rafting yapanları izleyeceğiz.
İlk durağımız Artvin merkeze yaklaşık 40 km mesafede olan Ardanuç ilçesi yaklaşık 6500 kişinin yaşadığı oldukça sakin bir bölge. Erzurum ve Ardahan sınırında olan ilçe, Artvin’in diğer bölgelerinden biraz daha farklı. Coğrafi olarak biraz daha iç Anadolu ile, mutfak olarak da Erzurum ile benzerlik gösteriyor.
İlçeye yaklaşınca tepede tüm bölgeye hakim konumdaki Gevhernik Kalesi tüm heybetiyle bizi karşılıyor. İlçenin en popüler yeri Adakale mahallesi. Ardanuç merkezine yaklaşık 500 metre mesafede olup rahatlıkla yürüyerek ulaşılabilir durumda. Burada yaşayan halk kendi oturduğu bölgeyi o kadar güzelleştirmiş ki, neredeyse tüm evlerin çitleri rengarenk boyanmış durumda. Evler ise oldukça bakımlı ve canlı renklerde. Ancak bu mahallenin tek özelliği elbette bu değil.
Bölgedeki yerel kültür ve yaşam tarzının anlatıldığı Ardanuç Kültür Evi, henüz yeni restore edilmiş 2 katlı geleneksel mimariye sahip bir yapının içinde. Kültür evi içinde zamanında kullanılan alet edevatlar, radyolar, günlük eşyalar sergilenirken diğer bölümlerle de geleneksel yaşamın balmumu heykellerle canlandırması yer alıyor.
Ardanuç Kültür Evi’nin hemen karşısındaysa İskenderpaşa Camii ve Türbesi yer alıyor. İskenderpaşa Cami’nin Artvin’deki en eski camiiolduğu düşünülüyor. Ahşap yapısıyla dikkat çeken camii ilk olarak 7. Yüzyılda Hz. Osman döneminde yaptırılmış. Daha sonra Erzurum Beylerbeyi İskender Paşa tarafından onartılarak 1553 senesinde ibadete açılmış.
Buradan sonra günün en fazla merak ettiğimiz yerlerinden olan Cehennem Deresi Kanyonu’na gideceğiz. Ama gitmeden önce aç aç olmaz diyoruz ve herkesin çok methettiği Dede Kebap’a gidiyoruz. Öyle çok büyük bir yerdeğill. İçeride 4-5 masa dışarıda 3-4 masa var. Ama çevresindeki restoranlar boşken burada neredeyse tüm masalar dolu. Bu durumu meşhur cağ kebabının tadına baktıktan sonra anlıyoruz. Sadece eti değil ayranı da çok lezzetli.
Ve günün beklenen anı: Cehennem Deresi Kanyonu! Kanyon Ardanuç’a yaklaşık 10 km, Artvin merkeze ise yaklaşık 30 km mesafede yer alıyor. Biz sevgili Barış’ın ayarladığı 4x4 ile önce kanyona tepeden bakmak üzere gidiyoruz. Aracı da kanyonun her yerine hakim bir tepe üzerine çekiyoruz. Bizden başka kimse yok. Bu da güzelliğine bir miktar esrarengizlik katıyor. Kendimizi birden kimsenin bilmediği gizli kalmış bir köşede hissediyoruz.
Burası tabii ki kimse tarafından bilinmiyor değil ancak bilen kişi sayısı hiç de o kadar fazla değil. Genelde Artvin-Ardanuç otoyolu üzerinden girilip trekking rotaları kapsamında ziyaret ediliyor. Ama kanyonun tepesine çıkmak ve bu yolu bulmak için ancak bölgeye bu bölgeyi bilenlerle gitmek gerekiyor.
Kanyonda nereden fotoğraf çekelim diye dolaşırken bir de bir köpek belirdi yanımızda. Ama nasıl tatlı, hemen üzerime atladı. Uzun süre de peşimi bırakmadı. Keşke yanımızda yiyecek birşeyler olsaydı dedim ama maalesef yoktu. O nedenle buraya gelmeyi planlıyorsanız aklınızda bulunsun, arabada bir parça yiyecek birşey bulundurun.
Bir rivayete göre çok çok eski zamanlarda Çoruh Nehri akarken buraya ulaşmış ancak tam bu noktada bu sarp kayalıklarla karşılaşmış ve bu kayaları aşamamış. Dolayısıyla kanyonun girişinde geniş bir kavis çizerek yoluna devam etmiş.
Tepeden manzarayı izlemek müthiş ama tehlikeli olduğunu da ifade etmeliyim. Çünkü sarp kayaların aşağısı uçurum ve herhangi bir koruma yok. O nedenle fotoğraf çekerken falan çok dikkat etmek gerekli.
Bir de müjdem var: Yakın zamanda bu kanyona kanyonun iki yakasını birleştiren cam bir köprü yapılacakmış! Planlarınızı yaparken dikkate alın :)
Biz tepeden kanyonu fotoğrafladıktan sonra Artvin – Ardanuç otoyolu üzerindeki girişine gittik. Buradan biraz içine doğru yürüdük. Ancak bazı alanlarda oldukça büyük kaya parçaları var. Zaman zaman yürürken bunların üzerinden geçmek gerekiyor. Aslında kanyon içindeki yol her zaman böyle değilmiş, daha rahat yürünür vaziyetteymiş. Ancak özellikle bahar aylarında karların erimesiyle kanyonun içinden geçen Köprüler Deresi’nin su seviyesi yükseliyor ve taşkınlar olabiliyormuş. İşte bu büyük taşlarda sel suları tarafından buralara kadar taşınmış.
Kanyon ziyaretimiz sonrası bu kez de rotamızda Artvin merkeze yaklaşık 80 km mesafede yer alan Yusufeli ilçesi var. Adını Yusufeli Barajı ile duyuran ilçe, bölgenin en önemli kiliselerinden olan İşhan Kilisesi’ne ev sahipliği yapmasının yanı sıra Çoruh’un kollarından biri olan Barhal Çayı üzerinde yapılan su sporlarıyla da biliniyor. Barhal çayı üzerinde oluşturulan Rafting ve kano parkuru günümüzde Türkiye Milli Takımı da dahil olmak üzere yerli ya da yabancı pek çok kano ve rafting sporcusunun en önemli antreman sahası durumunda. Biz buraya gittiğimiz sırada sadece Türkler değil, Slovenya ve Rusya’dan gelmiş olan kano sporcuları da antreman yapıyordu. İstenirse burada grup olarak bir eğitmen eşliğinde rafting de yapabiliyorsunuz ama bizim maalesef fırsatımız olmadı.
Barhal Çayı sonrası bir Gürcü Kilisesi olan İşhan Manastır Kilisesi’ni görmeye gittik. Oldukça yeşil bir köy içinde yer alan kilise gerek büyüklüğü gerekse mimarisiyle oldukça etkileyici. Burası pek çok kaynakta kilise olarak anılsa da aslında bir kilise ve manastırdan oluşan kompleks. Kilisesinin 800’lerin sonunda Kral Andernese tarafından manastırının da yapımına 955’te Gürcü kralı David tarafından başlanıp 1027’de Bagratlı Kralı Magistros tarafından tamamlandığı biliniyor.
Burada restorasyon çalışmaları yapıldığı sırada içerisinde de oldukça büyük bir mozaik bulunmuş o nedenle dışındaki genel restorasyon çalışmaları bitmiş olsa da mozaiğin restorasyonu devam ettiği için içerisine giremedik. Buraya kadar gelmişken kesinlikle görülmeli.
Yusufeli’nden dönmeden önce yapılmasını önerdiğimiz iki şey daha var. Birincisi Yusufeli merkezdeki peynirciye uğramak ve yöresel ev yapımı peynirlerin tadına bakmak. İkincisi de özel bıçak ve çakı üretimi yapan Ali Tamyürek’in atölyesine uğramak. Pek çok ünlü sanatçı, bürokrat Ali Bey’e özel sipariş vererek bıçak ya da çakı yaptırıyormuş. Olur ya ilginiz vardır, aklınızda bulunsun.
Yusufeli bizim bu keyifli Artvin gezimizin son durağı oldu. Artvin’in her bir köşesinden öyle keyif aldık ki bir sonraki Artvin gezimizde de yaylaları turlamaya ve denk gelirsek festival ve yayla şenliklerine katılmayı aklımıza koyduk. Bir sonraki Artvin gezimizde görüşmek üzere...