Daha uzun bir Yunanistan gezisi planlamama rağmen tatil planları değişince Yunanistan gezisi de bir günlük bir Selanik gezisi ile sınırlı kaldı.
Uçak bileti almakta geciktiğimiz için Selanik'e otobüs ile gitmeye karar verdik ve gece 10da Esenler Otogarından kalkan otobüste yerimizi aldık.
Otobüsün çok konforlu olduğunu söyleyemeyeceğim ama bizim bindiğimiz Kavaladan'da geçen ve Selanik'e gelmeden önce başka yerlere de uğrayan bir otobüs imiş. Bu bahaneyle Kavalayı'da sabahın köründede olsa görmüş olduk otobüsten ve Kavalaya yakın şirin bir mola merkezinde Selanik böreğimizle beraber kahvelerimizi içip yolun yorgunluğunu attık. Normalde sabah kahvaltısında hele de işin içinde börek varsa çay tercih ederim ama amcalar teyzeler o kadar büyük bir hevesle filtre kahve alıyorlardıki bizde alalım dedik ve iyi de etmişiz. Normalde mola yerlerinde lan kahveler çaylar mecbur bu var bunu içicez olur ama Avrupa Birliği standartlarından mıdır nedir çok kaliteli bir kahve içtik. Çikolatalı kavala kurabiyesini özellikle öneriririm benim gibi tatlı sevenlerdenseniz.Selanik böreği de güzeldi ama bizim böreklerimizden çok da bir farkını görmedim.
Bu arada bizim gibi Kavala'ya uğramayıp ama Kavala kurabiyesi almak isterseniz bu mola yerinden bir kutu almıştım ve daha fazla almadığıma pişman oldum. Selanik'de hiç görmedim satılan yer. Free shopta ise daha pahalıydı. Yinede taşımaya üşeniyorsanız dönüşte gümrükte mola veriyor otobüsler ordan alabilirsiniz.
Sınır kapısı demişken... Girişi yaparken gerçekten çok fazla beklettiler. Türk tarafı sorunsuz geçiriyor ama Yunan tarafından ters bir hareket görmemekle birlikte, fazlaca bekletiliyor giriş yaparken. Ayrıca vize alırken parmak izi verilmesine rağmen türk vatandaşlarının tekrar parmak izi aldılar. Çıkarken ise aynı zaman kaybı olmadı neyseki.
Kahvelerimizi içip ayıldıktan sonra Selanik'e olan 2 saatlik yol deniz kenarındaki yeşillik içindeki kırmızı kiremitli yerleşim yerlerini görüp bizdeki betonlaşmaya ve kirliliğe bir kez daha lanet ederek keyifli bir manzara eşliğinde geçti.
Bizim otobüsümüzün yeri otogarın içinde değil ama 10 dakikalık bir yürüme mesafesindeydi. Bizi servisle otogara bıraktılar.
Ve ilk hayal kırıklığını İngilizce derdimizi anlatıp hangi otobüse binceğimizi öğrenceğimiz adam bulmakta yaşadık. Uzun uğraşlar sonucunda en merkezi yeri olan Aristoteles Meydanına giden otobüsü bulduk. Bilet gişelerinden 1 euroluk biletlerden alıp 12 numaralı otobüse binerek bu meydana ulaşabilirsiniz. Bilet alırken 2-3 binişlik almakta fayda var çünkü hafta sonu olduğundan belki tüm bilet gişeleri kapanmıştı merkezdeki.
Aristoteles Meydanın(1) 'da inerek sahile çıktık hemen ve klasik İzmir-Selanik karşılaştırmasını yaptık hemen. Evet benziyor ama İzmir çok daha güzel. İzmir'in deniz kenarında gezecek oturacak koca bir alan var. Oysa Selanik'de hemen kafeler ve apartmanlar başlıyor. Hele akşam insanlar dışarı çıkınca adım atacak yer kalmıyor bırakın oturup denizi seyretmeyi.
Sahilden Beyaz Kule(14) görülüyor zaten. İlk hedefimiz harita bulmak olarak oraya doğru yürümeye başladık. Beyaz Kule'ye çok yakın bir yerden güzel anlatan ve açıklayan bir harita bulup plan yapmak için hemen kendimizi bir cafeye attık. Tabiki buraya gelip'de frappe içmeden dönmek olmazdı. Mikel cafeye oturduk ve memnun kaldık. Sonradan farkettikki bayilikleri olan bir yermiş ve şehrin birçok noktasında var.Yanında getirdikleri atıştırmalıkları, wifi hizmeti oldukça iyiydi. Frappelerde sıcak havadaki yürüyüş öncesinde çok iyi geldi. Haritamızdan da rotamızı belirledik ki burda harita zerinden o rotayı anlatarak bizim gibi yürüyerek Selanik'i bir günde gezmek isterseniz yardımcı olsun diye.
Böylelikle Beyaz Kule(14) istikametinde sahil yolundan devam ettik. Burdan Tsimiski caddesini ki kendisi bizdeki Bağdat Caddesi kıvamında bir yer çaprazlama kesen Mela Pavlau'dan Aya sofya lisesine doğru yol aldık. Kesin görün diyeceğim bir yer değil ancak yol üstünde olduğundan uğranılası bir yer.
Egnatia caddesine doğru yolumuza devam ettik.Burası da denize paralel uzanan ikinci büyük caddesi. Burda görülecek 3 yer var;
Kamara(16) yani Galerius Kemeri'nin bir kısmı yıkılmadan durmakta burda. Navarınou meydanında ise Galerius Sarayı'nın kazı çalışması var. Kurtarılmış bölümler eski ihtişamdan izler taşımakta ama o kadar meydanın ortasında ve kendi halinde duruyorki bulduğumuz yer doğru mu değil mi çelişkiye düşmedik dersek yalan olur.
Kamara'dan içeri doğru çıkan patikayı izlediğinizde ise Galerius Rotondasına(18) yada diğer adıyla Agios Georgios Klisesine ulaşabilirsiniz. İmparator Galerius'a mezar yeri olsun diye yapılmış ama neye niyet neye kısmet imparator uzaklarda vefat edince hiç bu amaçla kullanılamamış önce kilisiye dönüştürülmüş sonra Osmanlıların eline geçince 16.yy da camiye dönüştürülmüş hatta adı da Sinan Paşa Camisi.Bahçesine apdest almak için bir yer bide ana binadan ayrı bir minare yapılmış.Biz gittiğimizde hala iç restorasyonu sürmekteydi. İç yapısı ve akustiği oldukça etkileyici olan güzel bir yapı.
Burdan ara sokakları izleyerek Agıou Dımırıou'ya çıktık. Bu ara sokaklarda oldukça iştah açıcı hamur işleri var. Ortak kültürün etkisiyle bizdeki simitin bir benzeri burda da var. Bunun dışında tatlısı ve tuzlusuyla bir çok hamurişi var. Eğer almak isterseniz sonra alırım diye bırakmayın çunku saat 3den sonra her yer kapanıyor ve alabileceğiniz hiç bir fırın-pastane kalmıyor nerdeyse.
Böylece sıra geldi Selanik'in en görülesi yeri olan Türk Konsolosluğunun içindeki Atatürk'ün evine (12)...Agios Dımırıouya çıkıp sağa doğru ilerlediğinizde Türk bayrağını göreceksiniz. Girişi hemen cadde üzerine değil .Bekçi klubesının olduğu yerden sağa dönunce evin asıl kapısının üzerindeki yazı karışlıyor önce ziyaretçileri. Bu yazı Türkiye Cumhuriyeti'nin 10.yıldönümü serefine 1933 yılında konulmuş. Eve giriş burdan değil biraz daha yürüyünce önümüze çıkan kapının ziline basıp içeri giriyoruz. Sesli rehper telsizlerimizi alıp evi keşfe çıkıyoruz. İçerde evin restorasyon öncesindeki halını gösteren fotoğraflar var ekran üstünde. Yani eski halinde daha bir yaşamışlık varmış. O halini görmüş olmayı da çok isterdim. Şu an nerdeyse tüm eşyaları kaldırmışlar. Birsürü fotoğraf ve yaşamını anlatan yazılar,karneleri ,etkileyici bir sesli anlatım var. Balmumu heykeli güzel olmuş. Herşey bir yana ordan gururla ama özlemle ayrılıyoruz.
Agıous Dımıtrouya geri çıkıp Agios Dimitros Bazilikasına (20) doğru yürüyoruz.Kendisi Selanik'in en büyük Yunanistan'ın da ikinci en büyük katedrali. Selanik aristokrasisinden olan Dimitrios burası halk hamamıyken şehit olmuş. Öldürüldüğü yere de gömülmüş. Dini faliyetlerde falan da bulunan biri olduğundan öldüğü yerede bazilika yapılmış.İçerisi baya kalabalıktı. Dua edenler ,dimitriosun kabri önünde uzun bir kuyruk ve ilahi okuyan gruplar vardı. Selanikteki büyük yangından oldukça etkilenmesine rağmen etkileyici bir mimari yapısı ,ihtişamlı mozikler ve resimleri var.
Burdan çıktığımızda oldukça yürümüş ve acıkmış olarak hadi bide Bezesten'e gidelim sonra bişeyler yeriz niyetiyle girdiğimiz Venezelou El. caddesinde karşımıza çıkan balıkçı ile midemizden gelen sesler baskın geliyor. Mahallle arasındaki bu mekanda bizi çeken en önemli şey turistten çok yerli halkının olmasıydı. Hemen köşede Kraosikio isimli bu yer de midyeli pilav, yengeç ,gravyer peynir söyleyip biralarımızla keyif yapıyoruz. Yan masalara bakınca daha bir çok iştah kabartıcı seçenek olduğunu görüyorum. Hem Türkçe hem İngilizce menü seçenekleri de var üstelik.Balık ürünü yemek istemezseniz ege mutfagından sebzeler de var. Müzikler ve akerdonuyla masaların aralarında gezen müzisyenler de eklenince iyiki oturmuşuz diyoruz. Buranın olduğu sokakta başka buraya benzer yerlerde var . Hem fiyat hem yemek kalitesi olarak biz Kraosikio'dan memnun olarak ayrılıyoruz.
Tabi biz Bezesten'e gidene kadar saat 3 ü geçiyor ve bezesten kapanıyor. Bizde Bezesten'in çevresindeki pazarı gezip küçük hediyelikler aldık. Gitmeden önce Bezesten'i daha büyük olarak hayal etmiştim görünce hayal kırıklığına uğradım. Ancak tabi önemli bir Osmanlı Yapısı hatta en eski Osmanlı yapısı burdaki.İçinde de birsürü küçük küçük dükkanlar varmış. Biz Selanik'e sınırdaki bekleyişimiz nedeniyle geç vardığımızdan yetişemedik malesef. 3de çok erken bir saat kapanmak için ya neyse...
Buralara kadar gelmişken sıradaki hedefimiz Egnatia caddesindeki Panagia chalkeon Klisesi (22) namı değer Kazancılar Camii bir bizans yapısı. Sevimli bir bahçe içinde olan sevimli bir bina.Kırmızı klise olarak da bilinmekteymiş. Bİrsürü penceresi var. Gizli tuğla tekniği ile yapılmış burası ve karmaşık 4 haç kilise türüne aitmiş.
Turumuzu bitirdikten sonra sıra geldi eski şehre çıkıp biraz manzara görmeye. Bunun için tekrar Agıou Dimitrıou'ya çıkıyoruz. Burdan otogardan aldığımız biletlerle 23 numaralı otobüse binerek şöföre Ana Poli'ye gitmek istediğimizi söylüyoruz. Burdan kuşbakışı bir Selanik manzarasında dinleniyoruz. Yol oldukça dolambaçlı ve otobüs çok bunaltıcı. Ama baya yokuş çıktığından yürüyerek çıkmak oldukça zor. Ancak ara sokakları kesfederek taş yollardan renkli evlerin arasından sahile yokuş asağı yürüyerek inmenizi tavsiye ederim. Burda da bir çok lokanta ve taverna var. Ama biz baya toktuk ve sahilde yiyip biraz Tsimiski caddesinde gezmek istediğimizden orda oyalanmadık.
Sahile doğru inerken karşımıza Vlatadon Manastırı çıktı. 14. yy dan kalan bu Bizans manastırı hala aktif. Biz gitttiğimizde bir düğün hazırlığı vardı klisesinde.O yüzden biz çok ayak altında dolaşmayalım dedik.
Burdan sahile bir indikki herkes dışarı çıkmış Ama herkes. Tabi Tsımıskı caddesine çıkarken ara sokaklarda butik bir sürü dukkanın ancak camından bakmanın acısıyla alem meraklarına kızmadım değil.Kafelerin hepsi tıklım tıklım dolu. Sahil yolu ,kafelerın önundekı kaldırım gene acayip kalabalık. Tabi cumartesi gecesi olmasının etkisi de var ama insan nerde hani ekonomık krız diye düşünmeden edemiyor. Sahilden Aristoteles Meydanına gelip burdaki kafelerden birine oturalım dedik ama ben hiç sevmedim. Tam bir piyasa mekanı Aristoteles Meydanı. Servis çok yavaş ve aşırı kalabalık. Bişeyler içip hemen ordan kaçtık desem yeridir. Meydana giderken yol üstünde gördğümüz meze-uzo veren bir yere oturduk. Onumuze gelen meze tabağını görünce aynı bizimkinden işte demekten kendimizi alamadık gene.
Ve tabi dönüş otobüsümüz gece 11 de olduğu için taverna ve gece hayatını tadamadan gene 12 numaralı otobüsümüze binip dönüş yoluna geçtik.
Selanik bir günde gezilebilecek bir yer ama yorucu oldu tabiki geceyi otobüste geçirmek. Kısıtlı zamanım olmasaydı Bir gün kalıp Kavala'da vakit geçirmek isterdim. Artık bidahaki geziye...
Yazının ayrıntılıları için buyrunuz.