12–14 Mart 2016 tarihleri arasında ziyaret ettiğimiz Saraybosna ve Mostar harikaydı. Mart ayının yalancı baharı, soğuğu iliklerimize kadar işlese de, gezmemize mani değildi.
12 Mart Cumartesi günü Sabiha Gökçen Havalimanı'ndan, saat 10.50'de kalkan uçağımızla, yaklaşık 2 saat sonra Saraybosna havalimanında olduk. İlk işimiz elbette paramızı bozdurmak. Bosna Hersek'te para birimi KM, 1 Euro yaklaşık 2 KM yapıyor. Yani para birimi Türk Lirasından değerli. Biraz para bozdurduktan sonra aklımızda araba kiralamak gibi düşüncemiz olduğundan, havalimanında bulunan rent a car'lardan bilgi aldık. Hemen söyleyeyim, burada araba kiralama, Türkiye'den daha makul fiyatlarda. Ayrıca araba kiralamak için kredi kartınız ve ehliyetiniz yeterli, burada ehliyetiniz geçerli oluyor. Kredi kartınızdan da bir miktar bloke koyuyorlar, araba tesliminde blokeyi kaldırıyorlar.
Bosna Hersek'e 4 arkadaş geldik ve planladığımız gezi boyunca araba işimize çok yarayacaktı. Bu nedenle 2 gün için 140 kilometre verdik. Tabii bunu 4'e bölünce her birimiz için daha uygun bir miktar çıktı ortaya.
Araba konusunu da hallettikten sonra, artık harekete geçme zamanı. Havalimanından çıkıp doğruca ilk durağımız olan Saraybosna'ya doğru yol aldık. Saraybosna, havalimanına yaklaşık 30 dakika mesafede. Yol boyunca savaştan kalan, kurşunlanmış binalar dikkatimizi çekiyor. Merkeze vardıktan sonra ara sokakta uygun bir yer bulup arabamızı park ettik. Fakat sonrasında öğrendik ki Saraybosna'da arabanızı otoparka park etmek çok çok önemli. Hırsızlık ve çekilme riskine karşı elbette. Otoparklara merkezde birkaç yerde rastlayabilirsiniz. Ayrıca ücretleri uygun.
Öncelikle merkezde tur atarken bir yandan da karnımızı doyuracak yer aradık. Burada döner ve kebap çeşitlerine rastlayabilirsiniz. Ne de olsa Bosna-Hersek ile benzer yemek kültürümüz var. Biz de hızlı olsun diye ilk yemek işini döner-dürüm olarak geçiştirdik. Elbette buranın meşhur yemeklerini tatmak için ayrıca zaman ayıracağız.
Bosna-Hersek'e gelmeden önce, sezonun daha boş olacağını düşünüp öncesinde konaklama için herhangi bir rezervasyon yaptırmadık. Maalesef düşündüğümüz gibi olmadı ve Saraybosna'daki ilk saatlerimizde yaklaşık 2 saat otel ve pansiyon arama ile ilgilendik. Fakat otel ararken bir yandan da Saraybosna'yı gezmeye başlamıştık bile.
İlk izlenim olarak savaştan sonra toparlanmayı çok güzel başarmışlar. Unutmamaları için, binalarının üzerinde ki kurşun izleri ne kadar etkileyici olsa da insanların yüzünde ki gülümseme eksik olmuyor. Girdiğiniz bir dükkanda sohbet edip ülkemiz ile ilgili anılarını sizlerle paylaşıyorlar hemen.
Tabii Bosna-Hersek sadece Boşnaklardan oluşmuyordu. Hırvat ve Sırplarla birlikte 3 etnik grup aynı ülke toprakları üzerinde yaşıyorlardı. Buna bağlı olarak da dini ayrımları kente nasıl yansıdığını görebiliyorsunuz. Şehirde hem çan ve hem de ezan sesi duymak gayet normal geliyor.
Saraybosna'da Gezilecek Yerler:
Saraybosna, Bosna-Hersek’in başkenti ve yaklaşık 400 bin nüfusu ile ülkenin en kalabalık şehri. Miljacka Nehri etrafına kurulan şehir, Alp Dağları'nın Balkanlar’daki uzantısı olan Dinar Alpleri ile çevrilidir. Ayrıca, Saraybosna 1. Dünya Savaşı'nın en önemli olayına tanıklık eden şehir. 1914 yılında Avusturya - Macaristan varisi Arşidük Franz Ferdinand Saraybosna’da Miljacka Nehri üzerinde bulunan küçük bir taş köprüden (Latin Köprüsü) geçmek üzereyken bir Sırp milliyetçisi tarafından öldürülmüştür. Bu suikastin 1.Dünya Savaşı’nı başlatan kıvılcım olduğu söylenmektedir.
Milijacka Nehri'ne paralel olarak uzanan meşhur caddesi ile başlıyoruz Saraybosna'yı gezmeye. Burası restoran, bar, Kafe ve çeşitli mağazaların bulunduğu, capcanlı bir cadde. Caddede bulunan Saraybosna Katedrali tüm dikkatimizi üzerine çekiyor. “İsa’nın Kalbi” adı verilen bu yapı ülkenin en büyük kilisesidir. 1889 yılında inşa edilmiştir. Altı tane çana sahip olan tarihi katedral Saraybosna silüetinde etkileyici bir görüntü oluşturur.
İzlediğiniz cadde sizi son olarak Başçarşı'ya getiriyor. Burası Osmanlı izlerinin takip edilebileceği tipik bir Türk çarşısıdır. Dar sokakları, camileri, hanları ve bedestenleriyle Türk kültür ve medeniyetinin Balkanlar’daki etkisine işaret etmektedir. Saat Kulesi ve Hüsrev Bey Camisi çarşının önemli yapıları arasında yer alıyor. Çarşının ortasında Osmanlı döneminden kalma tarihi bir şadırvan bulunmaktadır. El sanatları ürünlerinin satışını yapan tek katlı dükkanların, nargile kafelerin ve tarihi kervansarayların bulunduğu Başçarşı, Osmanlı şehircilik hayatını yansıtıyor. Burada kendinizi rahatlıkla Türkiye'de gibi hissedebilirsiniz.
Bu arada elbette sonunda uygun bir pansiyon bulup yerleştik. Pansiyon sahibi Mona bize her konuda yardımcı oldu. Lion Pansiyon Başçarşı ya çıkan bir sokakta. Gayet sıcak, temiz bir pansiyon. Kesinlikle rahat edeceksinizdir. Fiyatları iki kişilik odada kişi başı, 30 Euro.
Pansiyonumuza eşyalarımızı bıraktıktan sonra akşam yemeği için çıktık. Eski Galatasaray futbolcusu ve şimdilerde Saraybosna'da bir restoran sahibi olan Tarık Hozic'in restoranına gittik. Saraybosna'nın meşhur Cevapcici kebabının tadına burada baktık. Kesinlikle tadılması gereken bir lezzet. Saraybosna'da hemen hemen her lezzetine kaymak ekliyorlar ve bunu kebap ile yemek, harika bir deneyim oldu. Tabi unutmadan restoranın ismi elbette Galatasaray.
Yemeklerimizi yedikten sonra, Saraybosna'nın birbirinden lezzetli tatlılarını tatmamak olmaz. Türk usulü demleme çayımızla, sütlü tatlılarından da deneyimliyoruz.
Biraz yürüme vakti artık, caddeyi biraz da akşam gezmek lazım. Saraybosna'da gece gayet hareketli. Birbirinden kalabalık barlar, cumartesi gecesinin hakkını veriyor. Aslında buraya gelmeden önce birkaç bar ismi not etmiştik. Fakat cumartesi olması, buralarda yer bulmamızı zorlaştırdı. Biz de canlı DJ performansının olduğu, hoş bir mekan bulup yerimizi aldık hemen. Müziğin ritmi ve harika bir canlı performansla tam anlamıyla coştuk diyebilirim. Mekanın ismini vermeden olmaz: Caffe Bar Opera, Saraybosna Caddesi'nde barlar sırasında mutlaka rastlayacaksınızdır.
Evet geceyi güzel bitirip, pansiyonda güzel bir uyku çekme zamanı şimdi. Yarın sabah Mostar.
13 Mart Pazar sabahı erkenden kalkıp Boşnak böreklerimizi yiyip düşüyoruz yollara. Harika manzara eşliğinde, ağır yağan bir yağmurla, yolları keşfe çıkıyoruz. Bir yandan Bosna-Hersek'in dağ eteklerine serpilmiş minik evleri bir yandan geniş, zümrüt yeşili nehri eşlik ediyor manzaramıza. Belli bir yerden sonra yol tek şeride düşüyor tabi buna bağlı olarak yolun boşluğundan yararlanıp sollama yapıyoruz. Evet hatalıyız itiraf ediyorum :/ Zaten hatalı olduğumuzu Bosnalı trafik polisleri çevirip söyledi.Neyse ki turist olmamız kendimizi affettirmemize yardımcı oldu. Teşekkür edip yolumuza devam ettik, tabi daha dikkatli olarak.
Saraybosna'dan Mostar yaklaşık 2,5 saat sürüyor. Arabanız yoksa buraya otobüslerle ulaşabiliyorsunuz. Uzun ama bir o kadar da keyifli ve heyecanlı yolun sonunda öğle saatlerinde Mostar'a ulaşmayı başardık.
Mostar'da Gezilecek Yerler:
Şehrin kalbinden geçen Neretva Nehri'ne Mimar Sinan'ın öğrencilerinden Mimar Hayreddin tarafından 1566 yılında 456 adet kalıp taş ile inşa edilen Mostar Köprüsü şehre de adını verecek kadar önemli bir Osmanlı şaheseredir. Köprü, 1993 yılının Kasım ayında Hırvat topçularının günlerce süren ateşi sonucunda yıkılmış. Türkiye Cumhuriyeti başta olmak üzere, Unesco ve Dünya Bankası'nın da desteğiyle bir Türk firması tarafından, nehirden çıkan orijinal taşları da kullanılarak yeniden inşa edilen köprü 2004 yılında tekrar açılmıştır.
Mostar'ın eski şehrinin Arnavut kaldırımlı dar sokaklarından yürüyerek bir yandan alış veriş yapıyor bir yandan bu güzel köprünün her noktadan manzarasını izliyoruz. Taş evler arasında kayboluyoruz. Harika bir öğle yemeği sonrasında Hırvat tarafında olan Katolik Kilisesini geziyoruz ve havanın kararmasını beklemeden tekrar yollara düşüyoruz. Saraybosna ya ulaşıp pansiyonumuzda dinledikten sonra akşam yemeği için seçeneğimiz “To be or not to be” adlı iki katlı şirin bir restoran. İsmi gibi farklı bir mekan. Şarapları gayet iyi. Ev yapımı şarabını mutlaka tatmalısınız. Yemeklerimizi yedikten sonra, yine canlı bir performans izlemek için soğuk caddelerde yürümeye başladık. Bu akşam ki mekanımız Jazz & Blues bar Pink Houdini. Bu eğlenceli mekanı mutlaka bir yerlere not edin. Keyifli bir akşam geçirmenizi sağlayacak kesinlikle. Güzel bir akşam sonrası Saraybosna da son gecemizi geçiriyoruz.
15 Mart Pazartesi sabahı erkenden uyanıp yine Boşnak böreği ile kahvaltımızı şenlendirip bu sefer Türkiye'ye dönüş yolumuza geçtik. Geçirdiğimiz harika iki gün sonrası, yüzümüzde gülümseme ve tatlı yorgunluklarımızla ayrılıyoruz Saraybosna'dan.Biz bu hafta sonu Saraybosna'da, Mostar'da, şahane manzara ve harika yemekleri ile doyup geldik. Haydi, siz de evinizden çıkın.