Cennetten Bir Damla: Ohri Gölü

Makedonya ve Arnavutluk arasındaki dingin, duru suyu ile Ohri Gölü, gittiğinize hiç pişman etmeyecek sizleri. Evimde vantilatörün karşısında otururken ani bir kararla karar verdim gitmeye, daha doğrusu yollara çıkmaya…

Hızlı bir planla biletimi aldım ve ertesi sabah yola koyuldum. İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı'ndan direkt Üsküp’e…

Kısa zamanı değerlendirmek için tek durağım var: Ohri.

Ohri'ye nasıl gidilir?

Ohri’ye direkt uçuş yok maalesef. Öncelikle Üsküp’e ulaşmanız gerekiyor. Üsküp Havalimanı'na ulaştıktan sonra öncelikle paramı (Euro) Makedon Dinarı'na çeviriyorum. 1 Euro yaklaşık 60 Makedon Dinarı ediyor. Paramı çevirdikten sonra Üsküp merkeze ulaşabilmek için otobüsü tercih edip biletimi alıyorum. Vardar Express ile ilgili detaylı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz. Bilet fiyatı 175 Dinar. Hemen söyleyeyim bir şişe suyu 40 dinara alıyorsunuz. Para değerini bu şekilde kıyaslayabilirsiniz.

Havalimanından yaklaşık yarım saat sonra Üsküp’e varmış oluyorsunuz. Üsküp ile ilgili çok detaylı bir gezim olmasa da ilk izlenim olarak şunu söyleyebilirim: Eski Üsküp'e yeni binalar ve gereksiz fazlalıkta heykeller eklenerek yenileştirilmeye çalışılmış ama biçimsiz olmuş. Gözleri yoran bir şehir var karşınızda. Zaten bu yeni bina ve heykellere tepkiyi halk da göstermiş. Heykeller ve binalar üzerine renkli boyalar atarak protesto etmişler.

Üsküp’te çok fazla kalmadan, otobüsün son durak olarak indirdiği yerden (Holiday inn Hotel karşısı) 10 dakika kadar yürüyerek otobüs garına ulaşıyorum. Burada birçok yere ulaşım için otobüs firmaları var. Hemen Ohri’ye gidiş-dönüş olarak biletimi alıyorum. Tek yön alırsanız ücret 480 Dinar oluyor. Gidiş-dönüş alırsanız 780 dinar. Bilet saatim 14:00. Üsküp’ten Ohri yaklaşık 3 saat 15 dakika sürüyor. Saat 17.20 gibi Ohri otogarına varmış oluyorum. Burada tesadüfen tanıştığım Türk arkadaşlarla birlikte taksiye binip taksi ücretini paylaşmış oluyoruz. Otogardan Ohri merkez yaklaşık 15 dakika.

UNESCO Dünya Mirasları Listesi'nde bir kent: Ohri

Ohri'ye ulaşır ulaşmaz şahane mavilikteki gölü karşılıyor sizleri.

Tabii burada da meydanda bir iki heykel var yine. Neyse ki Üsküp gibi abartmamışlar.

Ohri, UNESCO tarafından 1979 yılında önce gölü daha sonra şehir olarak Dünya Mirası olarak ilan edilmiş. Ohri Gölü'nün büyük kısmı Makedonya sınırları içerisinde. Bir kısmını ise Arnavutluk ile paylaşıyor Makedonlar.

Ohri bölgesi 6000 yıllık bir geçmişe sahip. 1395 yılında Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde yer almıştır. 1912 yılında da Osmanlı egemenliği sona ermiştir.
1991 yılında ise Makedonya Cumhuriyeti içinde yer almıştır ve Ohri şimdilerde Makedonya’nın önemli turizm merkezi haline gelmiştir.

Ohri'ye varır varmaz merkeze yakın bir otelde boş oda bulup yerleşiyorum.

Şimdi Ohri’yi keşfetme zamanı

Öncelikle göl etrafında yürüyüşe başlıyorum. Harika berraklıktaki göl, dev bir ayna gibi. Biraz göl etrafından biraz dar sokaklarına dalarak her güzelliği fotoğraflıyorum.

 

 

Ohri'nin dar sokaklarına daldıkça Osmanlı evlerine rastlayabilirsiniz. Ohri Gölü etrafında ise belli kısımlarda birçok plaj var. Burada bu şahane gölde yüzebilir, güneşlenebilirsiniz.

İlk gün göl etrafında yürüyüşle birlikte St. John (Aziz Yovan) Kaneo Kilisesi'ne kadar çıkıyorum. Akşam saatleri olduğundan muhteşem bir gün batımı ile büyüleniyorum. 13. yüzyılda inşa edildiği sanılan kilise, 1964 yılında restore edilmiş ve Bizans mimarisine sahip. Gün batımını burada izleyip plaja doğru inip beach barda biramı içmeyi unutmuyorum elbette :)  ve akşamı Ohri sokaklarında dolaşarak bitiriyorum.

Ertesi sabah erkenden çıkıyorum otelden. İlk gün tanışmış olduğum Türk arkadaşlarımla (Salih ve Semih’e buradan selamlar ve tabii ki Şampiyon Beşiktaş!) buluşuyor güzel bir kahvaltı ediyoruz. Bugün de Ohri'deyim fakat akşam saat 17.45'te Üsküp'e dönmem gerekecek. Bu nedenle hemen bir gezi planı yaptık birlikte ve Naum bölgesini keşfetmeye karar verdik ve uygun bir taksi ile konuşmaya karar verdik. İlk konuştuğumuz taksiciyle pek anlaşamadık fakat Türkçe bilen Bülent Abiyle (Muyo) iletişime geçmemizi sağladı. İyi ki de sağladı, şahane enerjisi ile Bülent Abimiz ile gezmek daha da keyifli oldu açıkçası. Eğer buralara geleceksiniz Bülent Abi'yi bulun muhakkak. İyi bir pazarlık yapıp atladık Muyo’nun taksisine :) (10 Euro ile tüm Naum).

Muhteşem yollar eşliğinde ilk durağımız, Bay of the Bones Müzesi (Kemikler Köyü Müzesi). Yaklaşık yarım saat sürüyor Ohri'den. M.Ö. 1200 yılında su üzerine kurulan köy 24 evden oluşuyor. 2008 yılında kalıntılar bulunuyor, restore edilip ziyarete açılıyor. Evler içerisinde kullanılan eşyalar ve hayvan kemik kalıntılarını görebilirsiniz. Bu harika köyden ayrılıp tekrar yollara düşüyoruz. Yollar üzerinde yine kiliselere rastlıyoruz. Ohri'de yaklaşık 365 tane kilise varmış. Tabii şu an sadece 40 tanesi ayakta.

Çok geçmeden tekrar yoldayız, bir sonraki durağımız Ohri Gölü'nün beslendiği kaynak su ve St. Naum Kilisesi. Ohri Gölü'nü besleyen kaynak suya ulaşıyoruz. Etrafında çeşitli restoran ve beach barlar var. Burada tekne gezisi yapabilirsiniz. Biz de hemen Muyo abimizin arkadaşı olan tekneci abimizle anlaşıp atladık teknesine. (Tekne gezisi 10 Euro) Bu berrak suda tekne sakin sakin yol aldıkça, yeşiller içerisinde huzuru buluyorsunuz. Tekne sizi en son altında kaynak suyu olan küçük bir kiliseye götürüyor.

Tekne gezisinden sonra Saint Naum Manastırı'na geçiyoruz. Manastır 16 yüzyılda inşa edilmiş. Buranın zihinsel engelli hastalara şifa dağıtığı söyleniyor. Manastır içinde bulunan kiliseyi ziyaret ediyoruz. Kilise içinde St. Naum'un mezarı yer alıyor. Bir rivayete göre eğer iyi bir insansanız kulağınızı mezarın üzerine dayadığınızda kalp atışlarını duyabiliyormuşsunuz. Duyan var mı bilmiyorum tabii ki :)

Dönüş yoluna çıkmadan önce Bülent Abi'nin tavsiyesi ile 15 dakika uzağımızda olan Arnavut topraklarını da görmek istiyoruz ve koyuluyoruz yola. Sınırdan geçtikten sonra Arnavutluk'un güzel köyü karşılıyor bizi, Tushemisht. Burada da yine göl kenarında denize girebilir ve balık restoranlarında balık yiyebilirsiniz. Bizim de zamanımız kısıtlı olduğundan hemen bir restorana geçip meşhur, Ohri Gölü'nden çıkan Belvica balığı ve ev yapımı beyaz şarabını söyledik. Balığını kesinlikle tatmalısınız.

Bu güzel köyü de ardımızda bırakıp ayrılıyoruz Arnavutluk’tan. Tekrar Ohri'ye dönüp arkadaşlarımla vedalaşıyorum ve Üsküp'e dönüyorum. Üsküp'te beni yine Türk arkadaşlarımın aracılığı ile tanıştığım Hüseyin karşılıyor. Üsküp'e vardığımda saat neredeyse 22.00 civarıydı. Hüseyin’nin yardımıyla merkeze yakın bir yerde hoş bir otel buluyorum ve güzel bir uyku çekiyorum.

Sabah yine erkenden kalkıyor, uçuş saatime kadar Üsküp'ü keşfe çıkıyorum. Önce elbette sağlam bir kahvaltı yapmak lazım. Üsküp çarşı içinde birçok hamur işi satan pastane görebilirsiniz. Meşhur böreklerinden alıp demli bir çayla midemi şenlendiriyorum. Evet biraz Üsküp sokaklarında fotoğraf çekmek lazım. Birkaç fotoğraf çekip Üsküp ile vedalaşıyorum. Tekrar geleceğim, daha uzun kalmak için…