Nasıl New York’un kalbi Central Park, Londra’nın Hyde Park ise Bükreş’in ki de Herastrau Park. Her ne kadar Central Park’ın azametine ulaşamasa da etrafını yürümeye kalktığınızda yaklaşık 7-8 km’lik bir rotayı sunabiliyor size. Ortasındaki göl üzerinde yazın küçük 30-40 kişilik botların gezi düzenlediği, kanoların ve sandalların yüzdüğü bir yer haline geliyor ki enfes. Aslında Bükreş’te bir sürü yerde değişik göller ve nehirler var ama şehre yakın oluşu göl kenarındaki hoş restaurantlar ile Herastrau Park, özel yerini almış görünüyor.
Parkın içerisinde bir de çok güzel bir müze var; Romen Evleri Müzesi. The Village Museum ya da Muzeul Satului. Toplamda 100.000 metrekare üzerine kurulmuş ve toplamda 272 otantik binanın bulunduğu bir açık hava müzesi burası. Romanya’nın değişik köylerinden, değişik zaman dilimlerinden toparlanmış Romen evleri, bu açık hava müzesinin içerisinde yerlerini almış. Öyle ki evleri dolaşırken, yüzyıllar hatta yıllar arasında meydana gelmiş yaşam değişikliklerini görüp insan adeta onlara dokunabiliyor bile. Evlerin yaşam, zaman ve ihtiyaca göre nasıl değişimler gösterip, şekillendiğini izlemek inanılmaz keyifli. Her evin girişinde hangi yıla ait olduğu, o dönemde insanların giydiği kıyafetlerden örnekler ve evlerin işleyişleriyle ilgili bilgiye ulaşmak mümkün.
Genelde evlerin önünde dört dilde yazılmış yazılar var. Romen tarihinde keyifli bir seyahat için harika bilgiler bunlar. Hepsi birbirinden güzel bu evlerin arasında galiba en çok yarı gömülmüş evleri sevdim. Evler dışarıdan küçük görünmesine rağmen neredeyse her birinde 3-4 oda bulunan evler. Çatıların her birinin bulunduğu bölgeye ve yapılış tarihine göre şekil değiştiriyor olması da hepsine bambaşka bir hava katıyor. Çatılar günümüze doğru yaklaştıkça saz-saman görünümünden çıkıp yine ağaçtan yapılmış briketler haline dönüşüyor. Evlerin çoğu 19. yüzyıl evleri bir tek Berbeşti’den getirilen evler 1775 tarihine kadar uzanıyor. Damı sazdan yapılmış olan evler genelde Straja, parlak renkler ile boyanmışlar ise Danube Delta evleri.
Müzenin içerisinde Maramureş’ten getirilen kilise ise nefes kesici. Transilvanya, Oltenya, Dobrogea ve Moldovya evleri çoğunlukta. Bu arada evlerden birindeki çitteki koruma çok dikkatimi çekiyor. Eeee haliyle dikenli tellerin icadı bu yıllardan sonrasına dayanıyor elbet, ama belki de mucidi bu evde yaşıyordu kimbilir : )
Village Museum 1936 yılında Dimitrie Gusti, Victor Ion Popa ve Henri. H.Stahl tarafından düşünülerek hayata geçirilmiş. Evlerin çoğu 1936-1946 yılları arasında Romanya’nın değişik bölgelerinden alınarak Bükreş’e getirilmiş. Ne kadar güzel bir fikir, keşke bizde de olsaydı diyorum ama nafile her şeyi zamanında düşünüp hayata geçirmek lazım. Koskoca bir tarih üzerinde oturuyor olmamıza rağmen yeri geldiğinde ona bile sahip çıkamıyoruz, bırakın üzerindekileri.
Romanya’nın kuzeyinde Macaristan köyü olarak da bilinen Maramureş evleri de de kuyuları ve evlerin önlerindeki saman öbekleriyle harika. Bir başka gezide, mutlaka Maramureş’i görmek gerektiğini aklımın bir köşesine yazıyorum.
Müzenin içerisinde 19. yüzyıl yolcu hanı gibi dekore edilmiş La Francu adlı bir de restoran var. Romen yemeklerinden tatmak isterseniz bir deneyin derim, bizim köftemize benzeyen uzun ince köftenin adı da Mici… Yanınızda çocuklarınız da varsa harika bir gün geçirebilirsiniz müzede. Müzenin giriş ücreti ise çok ucuz 10 Lei büyükler, 2,5 Lei ise çocuklar için, yani 6 lira ile 1 liraya yaklaşık tekabül ediyor sanırım. Müzeden çıktıktan sonra hava güzel ise mutlaka bir bot turu almanızı ve parkı bir de göl tarafından görmenizi tavsiye ederim.
Yanınızda küçük çocuklarınız var ise yaz aylarında parkın ortasındaki adacık oyun alanı haline getirilip bir sürü şişme oyuncak ta getiriliyor, orada da vakit geçirebilirsiniz. Romen restoran değil de bildiğim bir şey yemek istiyorum derseniz Hard Rock Cafe, Herastrau Park’ın girişinde.
Biz yazın gittiğimiz için çok şanslıydık hava harikaydı, eğer Bükreş’e giderseniz hava soğuk bile olsa en azından bir yarım gününüzü (hava güzel ise mutlaka tam gün) Herastrau Park ve müzeye ayırmanızı tavsiye ederim.
Yazı ve fotoğraflar: Banu Demir
Instagram: banuyollarda
banuyollarda.twitter.com