Beyaz Ülke Laponya: Buzkıran Gemisi Polar Express

Laponya’da kış masalımızın üçüncü gününde bizi bambaşka bir heyecan ve yepyeni bir deneyim bekliyor. Kemi şehrine gelmişken burada yapılması gerekli müthiş bir deneyim için hepimiz hazırız, biraz da heyecanlıyız.

Buzkıran Gemisi: Polar Express

Tahminen 50-55 santimetre kalınlığında ve tamamen buz tutmuş Botni Körfezi’nde dört saat sürecek bir gemi turu yapacağız. Buz tutmuş bir denizde, bu havada bir gezi nasıl olur demeyin.

Bu bildiğiniz bir gemi değil, bu bir “buzkıran gemisi”. Evet, yanlış duymadınız, buzkıran gemisi ile tamamen donmuş, buz tutmuş denizde buzları kıra kıra, kırdığımız buzları yara yara ilerleyeceğiz. Çok da ilerlemeyeceğiz elbette, belli bir yerde duracak, gemiden inecek ve buzların üstünde yürüyeceğiz, sadece yürümekle de kalmayıp bir de bizi teknenin kıç kısmından, kırdığımız buzların içine atacaklarmış. Şaka değil… Bu macera hepimiz için müthiş bir deneyim olacak.

Limanına doğru ilerlerken yine sağlı sollu bembeyaz gelinlikleri içindeki ağaçların güzelliği anlatılamaz, önümüzde uzayıp giden bembeyaz yolda ilerliyoruz. İsveç sınırları içindeki AxelsvikLimanı’na geldiğimizde güçsüzce parıldayan güneşin buz denizi üzerindeki yansımaları ile yine müthiş ve yepyeni bir manzara ile karşılaşıyorum. Her yer alabildiğine beyaz, bembeyaz. Karayla denizi ayırt etmek hayli zor. “Polar Express” isimli gemimiz beyazların ortasında bekliyor bizi, ona uzanan ahşap iskeleden ilerisinin deniz olduğunu anlayabiliyoruz. 

Botni Körfezi

Botni Körfezi Baltık Denizi'nin kuzeyinde, İsveç ve Finlandiya arasında Körfez’deki en derin nokta. Körfez yöredeki akarsuların eriyen karlarıyla beslendiği için tuz oranı oldukça zayıf, bu nedenle de hava sıfır derecenin altına indiği zaman, kasım ile mart ayları arasında hızla donuyor. Buzun kalınlığı ortalama 55 santim. Biz ocak ayında geldiğimizde hava sıcaklığı eksi 11 ila eksi 31 arası seyrettiği için çoktan donmuştu bile doğal olarak. Bu donan denizleri de buzkıran gemileri açıyor.

Gemimiz “Polar Express”, 1960’lı yıllarda o dönemin teknolojisi ile olabilecek en kalın demir kullanılarak buz kırması amacıyla inşa edilmiş, maksimum 120 santim buzu kırabiliyormuş. Sonraki yıllarda yeni teknoloji ile inşa edilen gemilere buz kırma donanımı da ilave edilince bu yaşlı gemi için emeklilik zamanı gelmiş. Çalışmaya, buzların arasında dolaşmaya, denizlere alışmış. Limanda oturamaz, jilet hiç olamaz. Neyse ki birilerinin aklına gelen bu güzel bir fikirle emeklilik günlerini biz turistleri misafir ederek ve gezdirerek mutlu geçiriyor.

Dışarıda o kadar muazzam manzaralar ve görüntüler var ki geminin içindeki sıcak, çeşitli içecekler ve atıştırmalık yiyecekler satan bir büfesi olan salonda fazla oturamıyorum. Yola çıktıktan sonra hep dışardayım, güvertelerde burundaki alanda dolaşıyorum.

Gemi ilerlerken kırdığı buzların meydana getirdiği şekiller, çıkardıkları çatırtılı sesleri ve görüntüler o kadar dehşet verici ve inanılmaz güzellikteler ki geminin her köşesinden bol bol fotoğraf çekiyorum.

Daha doğrusu fotoğraf mı çekeyim video mu bilemiyorum, yetişemiyorum. Muhtemelen çoğu aynı kareler olsa da ben fotoğraf çekmelere doyamıyorum.

Kaptan köşküne çıkıp kaptanla da sohbet ediyoruz, gemimiz 75 metre uzunluğunda, 17,5 metre genişliğinde imiş.

Geminin burnunda buzları kıran bir bıçak yok, ön tarafı buzun üstünde olacak şekilde ilerliyor ve buzlar geminin ağırlığının etkisiyle kırılıyor. Buz tabakasının çok kalın olduğu durumlarda önce geri gidip sonra tam güçle buza çarparak buzu kırmaya çalışıyormuş.

Normal gemilerden farklı olarak buz tabakasının geminin gövdesine hasar vermesini önlemek için gövdeleri güçlendirilmiş ve buzla kaplı denizlerde ilerleyebilecek güçte inşa edilmiş.

İlginç bir bilgi de, 3 santim buz 100 kilo bir insanı, 45 santimlik buz ise bir arabayı taşıyabiliyormuş.

 
Gemimiz bir süre yol aldıktan sonra bir noktada duruyor, geride bıraktığımız kırılmış buzların arasında yüzme zamanı geliyor. Bizi buzların içine atacaklar. Her şey iyi güzel de buz parçalarının arasına atılmak da neyin nesi, mecburen yüzecek miyiz buzlu sularda? Yoo şaka tabii, sadece isteyenler yüzecek, ayrıca özel bir kıyafet de verecekler bize.

İçi hava dolu, soğuğu ve suyu geçirmeyen, batmayan ama bedenimize 2 boy büyük tulumları görevlilerin yardımla giyiyoruz, sadece gözlerimiz açıkta. Ben tabii ki yüzeceğim. Kesinlikle üşümüyoruz, ama içinde değil yüzmek fazla kımıldayamıyorsunuz bile, sadece kollarınızla sırt üstü yüzüyoruz, yüzmek denirse tabii.

Kalın buz tabakasının üzerine ayaklarınız denize sarkacak şekilde oturuyorsunuz, görevliler sizi omuzlarınızdan tutarak denize indiriyorlar, çıkarken de kıyıya gelip görevliye sırtınızı veriyorsunuz, onlar da yine aynı yöntemle, omuzlarınızdan tutup sizi çekiyorlar. Sonrasında buzların üzerinde biraz dolaşacağız ve fotoğraf çekeceğiz, ama önce bize sıcak meyve suyu ikram ediyorlar, bu yörelerin özel içeceği “hot berry juice”.

Bence ömrümüzde bir kez deneyimleyeceğimiz hoş bir tecrübe oldu. Turun sonunda hepimiz buzlarda yüzme sertifikamızı da aldık. Sanıyorum epeyce sertifika ile döneceğim yurda.

Akşam Luosto şehrindeki otelimizde uykuya dalarken ilginç günü düşünerek gülümsüyor ve keyifli günün ardından mutlu uykuya dalıyorum. Gece müthiş bir köy, Finlandiya’nın gizli incilerinden biri, Luosto’dayız ve yepyeni maceralar, yarın…

Yazı dizisinin diğer bölümlerine buradan ulaşabilirsiniz:

1. Bölüm: https://gezimanya.com/GeziNotlari/buyuleyici-bir-kis-masalina-yolculuk-beyaz-ulke-laponya

2. Bölüm: https://gezimanya.com/GeziNotlari/beyaz-ulke-laponya-santa-claus-koyu

3. Bölüm: https://gezimanya.com/GeziNotlari/beyaz-ulke-laponya-buz-otelde-konaklamak

4. Bölüm: https://gezimanya.com/GeziNotlari/beyaz-ulke-laponya-buzkiran-gemisi-polar-express

5. Bölüm: https://gezimanya.com/GeziNotlari/beyaz-ulke-laponya-luosto-ve-ren-geyikleriyle-kizak

6. Bölüm: https://gezimanya.com/GeziNotlari/beyaz-ulke-laponya-husky-safarisi

7. Bölüm: https://gezimanya.com/GeziNotlari/beyaz-ulke-laponya-kuzey-isiklari-ve-iglolar

#Makedonyadan yazılar alanında göster
Kapalı
nevinsalman

Yazar Hakkında

nevinsalman

Ankara da doğdum, TED Ankara Koleji ve Gazi Üniversitesi Mimarlık fakültesi mezunuyum. 6 sene Londra'da yaşadım, sonraki yıllarda İstanbul'a yerleştim ve serbest çalıştım.