Kuzey Kutbu’nun ünlüleri, dostlarımız Ren geyikleri ve Husky’lerle tanıştık, bizi sonsuz güzellikler beyazlar içinde çok keyifli gezdirdiler. Şimdi onlara veda etme zamanı ve belki de gezimizin en heyecanlı ve son bölümüne doğru yine bembeyaz bir cennette doğru, Laponya’nın Inari beldesinin şirin bir köyü Ivalo yakınlarında Saariselka Tatil Köyü'ne gidiyoruz. Seyahatimiz boyunca tüm bölgede yol boyu her yerde sıkça rastladığımız “Dikkat geyik çıkabilir!” tabelalarını da sanırım çok özleyeceğiz.
Inari: Laponya'nın en kuzeyi
Finlandiya’da yaşayan ve Sami dilini konuşan yerli halkın en yoğun yaşadığı bir bölge olan İnariLaponya’nın en kuzeyinde yer alıyor. Sıcaklık artık -31’lerde. Küçüklü büyüklü binlerce gölün hatta ülkenin en büyük üçüncü gölünün de bulunduğu bölgenin en büyük özelliği ise sunduğu doğal güzellikler, yoğun kar almasıyla kış sporları, sayısız gölleri sayesinde de yaz aylarında çok fazla turist ağırlaması.
Ivalo ise bir nehir kıyısında küçücük bir köy, ancak çevresindeki tatil köyleri, bu köylerde kış sporları, kuzey ışıkları için diğer yerlere göre daha uygun olması gibi birçok özellikleri nedeniyle oldukça popüler, kış aylarında donan göl ve nehirlerde balık avlama gibi etkinlikler de çok sayıda turist ağırlıyor. Bu nedenle de küçük kentin bir havaalanı bile var. Doğanın güzelliği ise yine müthiş, muhteşem, yol boyu artık tavan yapan hayranlığım bir kat daha artıyor.
İglo'da Konaklamak
Akşam saatlerinde ulaşıyoruz SaariselkaTatilKöyü’ne. Otelimize (Kakslauttanen) doğru ilerlerken bir masal şehrine daha geldiğimizi düşünüyorum, etraf alabildiğine bembeyaz, dalları karlarla kaplı ağaçlar ve sevimli dekoratif sokak aydınlatmalarının ışıldattığı müthiş manzaralar.
Bu bölgedeki son gecemizde ilginç bir otelde konaklayacağız. Kar odalarının yanı sıra geleneksel kütük evlerde kalma seçeneği sunan otelin en büyük özelliği ise “igloo otel odaları” ve biz bu gece bu bölgeye özel, içi ısıtılmış, 21 derece sıcaklıktaki “cam iglo” odalarda konaklayacak ve yattığımız yerden -şansımız varsa- kuzey ışıklarını seyrederek dalacağız uykuya.
Işıl ışıl aydınlatılmış ahşap otel binasında sadece resepsiyon, restoran ve bar var.
Oda anahtarlarımızı alıyor ve bembeyaz karların ortasına kurulmuş olan igloo odalarımıza valizlerimizi kızaklarla götürüyoruz.
Odalar gerçekten de Eskimo igloo’larının kopyası ancak alt bölümdeki bir metrelik bölüm hariç, her tarafı ısıtmalı cam. Yatağımız odanın tam ortasında, yani yattığımız yerden gökyüzünü, yıldızları, mehtabı ve şanslıysanız kuzey ışıklarını seyredebileceğiz. İçinde banyo yok ama tuvalet ve lavabosu var, duşlar ise saunanın da bulunduğu ana binada. O kadar sevimli ve şirin ki, ben bayıldım bu odalara.
Yemek için ana binaya giderken manzaralar öylesine rüya gibi, kartpostal gibi ki fotoğraf çekmekten kendimi alamıyorum.
Ancak acele de etmeliyiz zira yemekten sonra kuzey ışıklarını görmek için kar motorları ile safarimiz var. Yılın yarısında karlar altında kalan ülkede özellikle Lapland bölgesinde kar motorları çok önemli bir ulaşım aracı. Arabaların giremediği yerlere kolayca giren, karlı arazide, donmuş göl ve nehirlerde kullanılabilen kar motorları, yerel halk Samiler de dâhil herkes için büyük kolaylık. Ayrıca turistler için de ilginç bir tecrübe ve çok eğlenceli.
Gökyüzüne bakıyorum ve evet açık bir hava var ancak dolunay, üstelik de kanlı-mavi ay (bloody-blue moon) var, ışıkları görmemize engel olacak mı acaba? Heyecanımız artık dorukta.
Kar Motoru Safarisi
Kar motoru safarimiz için yine özel kıyafetler giyeceğiz, hava şu ana kadar ki en soğuk hava, -31 derece. Kendi termal çoraplarımın üzerine verdikleri çorabı da giyiyorum ve mecburen 42 numara bot giymek zorunda kalıyorum. Verdikleri eldivenin içinde kendi polar eldivenim de var, kasklarımızı da takınca tam bir uzay adamına benziyoruz hepimiz.
Bu arada, motorları yine kendimiz kullanacağımız için “alkol almadığımıza dair ve eğer bir hasar verirsek 1000 euro’ya kadar (fazlasını sigorta ödüyormuş) kendimiz ödeyeceğimize dair bir belge imzalıyoruz. Bunun için de en ciddi ve sıkı eğitimimizi alıyoruz, şaka değil, -31 derecede buz tutmuş yollarda 25 dakika gideceğiz, yine ikişer kişi bineceğiz (kızaklarda olduğu gibi istersek yarı yolda kullananla oturan değiştirebiliyor). Gaz, fren ve direksiyon hakkında bilgi, motor safarisi için açılmış özel yoldan çıkmama gibi talimatları aldıktan sonra, “yavaşla, dur, hareket ediyoruz” komutları için el kol hareketlerini de öğreniyor ve yola çıkıyoruz. Yine en önde ve en arkamızda birer görevli var elbette ve gözleri hep üzerimizde.
Yerler tıkır tıkır, buz tutmuş, etraf yine alabildiğine orman, ağaçların dalları yoğun kardan eğilmiş, buz kütleleri öylesine güzel dekor yapmış ki, yüzlerce fotoğraf çekmiş olsam da bu kareleri çekemediğim için üzülüyorum ama mümkün değil tabii. Yarım saate yakın süren safariden sonra şehir ışıklarından uzaklaşıp karanlık ve açık bir alana geliyoruz, etraf bembeyaz, az ileride çam ağaçları ormanı başlıyor. Bize hemen her yerde olduğu gibi “hot berry juice” “sıcak meyve suyu” ve kurabiye ikramı yapıyorlar, doğrusu en çok da burada makbule geçiyor bu ikram. Artık heyecan dorukta, acaba ışıklar görebilecek miyiz? Ve bekliyoruz…
Büyüleyici bir doğa olayı: Kuzey Işıkları
Kelimelerin yetersiz kaldığı mucizevi bir doğa olayı. Bir doğa aşığı olan ben gün doğumu günbatımını, hilali, mehtabı, lapa lapa yağan beyaz güzelliği, gökten çisil çisil dökülen bereketi her seferinde bıkmadan, hayranlıkla bu mucizevi görüntüleri izlerim ve her seferinde de artık fotoğraf çekmeyeceğim derim ama yine dayanamam ki. Uzun yıllardır da kuzey ışıkları dedikleri doğa olayını merak eder dururum, ne yalan söyleyeyim gitmeye karar vermek pek de kolay değildi. Bu sene artık hayat geçip gidiyor, bazı kararları ertelememem gerektiğine karar verdim ve işte buradayım. Birçok kişinin göremeden dönmüş olması yüreğimi çarptırıyor. Bu gezide çok güzel yerler gördük, muhteşem manzaralar içinde kaybolduk, ilginç etkinlikler yaptık, bunlar bile yeter diye kendimi teselli ediyorum, ama nafile yüreğim pır pır…
Zifiri bir gecede kutup ışıklarını görme olasılığı daha yüksek. Tabii mehtap da olmamalı, benim o çok sevdiğim “full moon” yani “mehtap” var bu gece, üstelik de “bloody blue moon” yani “kanlı mavi ay” var.
Yarım saate yakın süren kar motoru safarisi sonrası şehir ışıklarından uzaklaşıp karanlık ve açık bir alana geldik, çam ağaçları etrafta, her yer bembeyaz. Gökyüzü açık ve artık heyecan dorukta, acaba ışıklar görebilecek miyiz? Bekliyoruz…
Seyahate çıkmadan önce, ışıklarını daha iyi çekebilmek için tripod gerekli uyarısı ile tam teçhizat geldik. Tripotu kurmaya çabalıyoruz ama etraf karanlık, cep telefonu feneri açmayı denesek de boşuna çaba, soğuktan donmuş, açılmıyor bile. Eğer siz de gitmeyi düşünüyorsanız cep telefonunuzu sırt çantanız yerine vücudunuzla temas eden bir cebinize koymanızı tavsiye ederim. Eldivensiz eller de donmaya başlayınca tripotu kurmak eziyet haline geliyor. -31 derece ve eldivensiz ellerim üşüse de heyecandan yüreğim sıcak mı sıcak.
Ve o anda işte çığlıklar yükselmeye başlıyor, gökyüzünde mucizevi bir şeyler oluyor. Gökyüzünde dalga dalga yeşil ışık yayılmaya başlıyor.
Hep okudum, binlerce fotoğrafa baktım ama gerçeğini görmek İNANILMAZ… Hayatımda gördüğüm en ilginç, en olağanüstü manzara ile karşı karşıyayım. Rüyada gibiyim, büyülenmiş gibiyim, bir yandan sevinçten zıplarken mutluluktan çığlıklar atıyorum. Anlatmam çok zor zira ne desem ne yazsam az olur yetersiz olur… Önce gökkuşağı gibi geldi ve tam karşımızdan akmaya başladı, derken dalgalanmalar başladı, genişledi, adeta dans etmeye başladı.
BÜYÜLEYİCİ, İNANILMAZ, HARİKULADE, MUHTEŞEM IŞIK ŞOVLARI KELİMELERLE ANLATMAK BİRAZ GÜÇ.
Başlıyorum deklanşöre arka arkaya basmaya, sayısız fotoğraf çektim ama ne yazık ki çok net değil, biraz puslu, pek güzel de değiller belki ama gözlerimle gördüğüm mucizeyi hem fotoğrafladım hem çıplak gözle bakmaya daldım ve doyamadım. İnternette profesyonellerin çektiği yüzlercesini görebilirsiniz, ben kendi çektiğim fotoğrafları paylaşmak istedim.
Bizlere kalsa belki de sabaha kadar orada öylece kalır, fotoğraf çekerdik. Ancak tecrübeli yetkililer bizi soğukla ilgili uyardılar, uzun zaman kar motorları ile yolculuk yaptık, bekledik ve uzun süredir de fotoğraf çekiyoruz, dönmemiz gerektiğini söylediler. Aklımız kaldı ama gördüğüm için çok muyluyum. Dönerken, motorda geldiğimizden beri ilk kez üşüdüğümü hissettim.
İglo odamıza girdik, bu otelde kaldığımız için çok muyluyum, yattığımız yerde gökyüzünü seyrediyoruz ve işte o an... Bir bulut dalgası geldi, fırladık yataktan ve hiç üşenmeden giyinip kendimi dışarı attım. Işıklar az önceki gibi dalga dalga geldi ve derken bize inanılmaz bir şov yapmaya başladı. Yeşilin bu tonunu hiç bu kadar güzel ve çeşitli görmemiştim, araya pembelikler de karışmaya başladı, büyüleyici renkli bir dans şovu yaptı bize. Sabaha kadar kalabilirdim ancak gecenin soğuğunu parmaklarımdan başlayarak tüm vücudumda hissetmeye başlayınca odamıza dönmemiz gerektiğine karar verdik. Cam tavanımızdan biraz daha fotoğraf çektikten sonra çok ama çok mutlu uykuya daldım.
Kuzey Işıkları Nedir? Nasıl Oluşur?
Kuzey yarımkürede oluşanlara kuzey ışıkları veya adını Şafak Tanrıçası Aurora'dan alan “Aurora Borealis” denirken güney yarımkürede oluşanlara güney ışıkları ya da “Aurora Austrails” denmekte. Peki, nedir bu ışıklar? Merak edenler için biraz bilgi vereyim.
“Aurora denilen görsel şölen, dünyanın manyetikalanı ile Güneş fırtınalarının uzaya yaymış olduğu yüklü parçacıkların, dünyanın manyetik alanı ile etkileşimi sonucu gökyüzünde ortaya çıkan doğal ve göz alıcı ışıkları.”
Daha yalın anlatmam gerekirse ışıkların kaynağı güneş ve ışıktan daha yavaş ilerleyen yüklü parçacıklar. Sanıldığı gibi güneşten dünyaya ulaşan ışık dalgaları değil, güneşten kopan ve ışıktan daha yavaş ilerleyen elektron ve nötron parçacıklarının dünyamızın çekim alanına yani atmosfere girdiğinde oksijenle ve diğer gazlarla çarpışması sonucu oluşan ışıklar, doğal bir fenomen. Kısaca “parçacıkların uzayda seyahati”.
Bu muhteşem fenomen genelde yerkürenin kuzey kutbuna yakın olan bölgelerinde ve istatistiklere göre 23 eylül ile 21 mart arası en yaygın görüldüğü zamanlar. En güzel izleneceği ülkeler de İskandinavya ülkeleri İsveç, Norveç ve Finlandiya, İzlanda, Grönland, Alaska ve Kuzey Sibirya ve Kanada.
Ne yazık ki kutup ışıklarını görmenin hiç bir garantisi yok. Biraz şans ve doğru hava koşullarına ihtiyaç var. Gökyüzü ne kadar açık olursa şansınız o kadar artıyor. Tabii bir de şehir ışıklarının olmadığı, karanlık ve açıkbiralanda olmanız gerekiyor.
Yazı dizisinin diğer bölümlerine buradan ulaşabilirsiniz:
1. Bölüm: https://gezimanya.com/GeziNotlari/buyuleyici-bir-kis-masalina-yolculuk-beyaz-ulke-laponya
2. Bölüm: https://gezimanya.com/GeziNotlari/beyaz-ulke-laponya-santa-claus-koyu
3. Bölüm: https://gezimanya.com/GeziNotlari/beyaz-ulke-laponya-buz-otelde-konaklamak
4. Bölüm: https://gezimanya.com/GeziNotlari/beyaz-ulke-laponya-buzkiran-gemisi-polar-express
5. Bölüm: https://gezimanya.com/GeziNotlari/beyaz-ulke-laponya-luosto-ve-ren-geyikleriyle-kizak
6. Bölüm: https://gezimanya.com/GeziNotlari/beyaz-ulke-laponya-husky-safarisi
7. Bölüm: https://gezimanya.com/GeziNotlari/beyaz-ulke-laponya-kuzey-isiklari-ve-iglolar