Yazın yemyeşil kışın bembeyaz ormanları, binlerce gölleri, kütük evleri ile nefes kesen doğası ile cennet bir ülke. Yaz aylarında 2 ay güneşin hiç batmadığı, kar ve kış keyfinin doyasıya yaşandığı bir ülke. Noel Baba Köyü, Ren geyikleri, husky köpekleri, Fin saunası ve daha fazlasını sunan ilginç, değişik, bambaşka bir ülke.
Tüm bu güzelliklerin yanı sıra, kış aylarında Kuzey yarıkürede gerçekleşen mucizevi bir tabiat olayı, “kuzey ışıkları”na tanıklık edeceğiniz bir ülke... Yıllardır hayalini kurduğum bu ışıkları görmek için FinlandiyaLaponya’sına gidiyorum ve tabii bu ilginç ülke hakkında ilginizi çekeceğini düşündüğüm birçok bilgi ediniyorum.
Doğası, yaşamları, alışkanlıkları, özellikle de son yıllarda tüm dünyanın ilgisini çeken eğitim sistemleri... Kısaca İskandinav ülkelerinden ve kültürlerinden hayli farklı Finlandiya hakkında bilmek istediğiniz her şeyi sizlerle paylaşacağım.
Kasımdan nisana dek süren uzun kış mevsimi, beyaz bir cenneti andıran etkileyici kar manzaraları, mayıstan kasıma büyüleyici güzellikleri ile Laponya, doğaseverler, binlerce göl ve nehirleri ile balık tutmayı sevenler, kış sporları ve fotoğrafseverler için bir cennet. Buz ve kaya mağaraları ile de tarihseverler için kesinlikle gidip görmeye değer bir gezi rotası.
İnsan kadar hayvan hakları da dünya ülkeleri içinde belki de en ön sırada. Nüfusu az, ancak göç istemeyen hükümet “üç çocuk” için çağrı yapmakta. Bu çağrıyı yaparken de ailelere, çocuklar 18 yaşına gelene kadar eğitim kredisi, her yıl tatil yapmalarını sağlamak gibi inanılmaz olanaklar sunuyor.
Son yıllarda hem dünyada hem de ülkemizde de sık sık gündeme gelen bir eğitim sistemi geliştirmişler. Eğitimin temelinde yatan ana fikir, “çocukları hayata hazırlamak, her koşulda hayatta kalmalarını sağlayacak bilgiler öğreterek zorda kaldıklarında her zorluğu yenmelerini sağlamak, ellerinden her iş gelsin, çözüm üretmeyi bilsinler ki hayatın tüm zorluklarının üstesinden gelsinler.”
Örneğin, yarıdan fazlası ormanlarla kaplı ülkelerinde ağaç kesme, kışın buz tutan denizlerinde soğuk sularda yüzebilme (yüzme bilmek zaten mecburi), balık tutma bu derslerden bazıları.
“Hayat bir sınav değildir, hayatın kendisi öğrenilmeli” felsefesinden yola çıkarak okullarda 15 yaşına kadar sınav yapılmıyor. Anlatmak istediğini doğru anlatıp dinlediğini anlamayı öğretiyorlar, bu nedenle Finler bir şey anlatırken (mesela safari eğitimlerinde) dinlemez, etrafla ilgilenir, fotoğraf çeker, sonra da soru sorarsanız “ben bunu anlattım..” cevabını alırsanız şaşırmayın.
Fin halkı için yaşamlarının çok önemli ve vazgeçilmezleri de çok eski bir gelenekleri, dünyaca ünlü “Fin saunaları”. Hemen her Fin ailenin evinde ya da yaşadığı yerin yakınında mutlaka bir Fin saunası bulunuyor. Tabii otellerde, işyerlerinde, gemilerde de bulunan sauna, bildiğimiz sauna ancak kış aylarında soğuk duş yerine buzlu sulara, nehir ve göllere girdiklerini duyunca şaşırmıyorum. Yeni doğan bebekler doğar doğmaz soğukla tanışsınlar diye her gün belli bir süre soğukta bırakılıyormuş, ana okuldan başlayarak çocukların öğle tatillerinde sınıfta oturmaları yasak, kar kış demeden bahçede oynuyorlar, hatta bazen karlarla vücutları ovuluyor. Kısacası ülkenin soğuk iklimine uyumlu yetiştiriliyorlar. Fin saunasını deneyin, ama eve zatürre ile dönmek istemiyorsanız Finlilerin yaptığı gibi soğuk duş yerine kesinlikle buzlu suya girmeyin. Saunanın faydaları çok, yağların erimesi, toksinlerin atılması, kasları yumuşatıp gevşeterek uyku bozukluklarını dengelerken kalbe ve strese de iyi geliyor, kısacası her derde deva, Finliler belki de bu nedenle güçlü ve sağlıklı bir millet.
Saunaları gibi Fin evleri ve fonksiyonel özelliğe önem veren mimarileri de ünlü. Nüfusları az, arazileri büyük olduğundan evleri büyük bahçeler içinde, ancak yine de hemen her ailenin orman, göl veya nehirle iç içe bir kulübe bile olsa hafta sonu evleri de var. Tatil günleri doğayla kucaklaşmayı, orman içinde olmayı, sessizliği seviyorlar. Gün ışığından yararlanmak için de oldukça büyük olan pencerelerinin perdelerini kapatmaz, gece de evlerinin tüm ışıklarını açık bırakırlarmış. Korkmuyorlar mı derseniz, bu ülkede hırsızlık, gasp ve de kapkaç yok, inanması güç ama gerçek. Gerçi onlar da, hep sıcak bir ülkede yaşıyoruz diye bize imreniyorlar. Birçok Fin’in güney sahillerimizde evleri varmış, yaz gelse de evimize sıcağa gitsek diyorlar.
Yeme içme konusunda ise sıkıntı çekmeyeceksiniz, damak tadı ve çeşit olarak bizim mutfağımıza yakın. Yemek, soğuk nedeniyle olsa gerek, illa ki bir çorbayla başlıyor, çoğunlukla kremalı mantar, sebze ya da balıkçorbası. Tabii bol ve çok lezzetli somon çeşitleri ile ızgara et veya biraz pahalı da olsa geyik eti, yanında mutlaka püre, fırın veya haşlanmış patates, pilav ve salata var. Masada mutlaka tereyağı ve çok lezzetli ekmek çeşitleri bulunuyor ve tatlıyla sona eriyor, soğukta vücuda enerji veriyormuş. Sabah kahvaltıları oldukça zengin, peynir çeşitleri, zeytin, berry (çilek, böğürtlen familyası) reçelleri, tereyağı ve füme somon kahvaltılarda mutlaka oluyor.
Önemli bir uyarı, eğer tam pansiyon seyahat etmiyorsanız yemekler ve içki oldukça pahalı. Özel içkileri yine “berry”lerden yaptıkları “Lakkalikörleri”, ben çok sevdim ve birkaç şişe aldım.
Yarın güzel şehir Helsinki’yi dinlemek isterseniz, görüşmek üzere.